Çarşamba, Ocak 31, 2007

Hi hi hi...

Customize your blog
-Dedecim hayrola nereden geliyorsun ?
- Isten geliyorum evladim..
- Eve mi !..
- Yok emekli oldum.Mezara.

Almanya' da emekli yasi 67 oluyor.Vatandas sokaklara dökülmeye hazirlaniyor.

Salı, Ocak 30, 2007

RESİM CİZMEYE KALKTİM !...


Bu gün kendimi sanata adadım önümde Tual'im.Rengarenk boyalar bir yanımda, diğer yanımda çeşitli irili ufaklı fırçalar.Geriye kaldı çizilecek resim.Kafamda o kadar tilkiler çakallar dolaşıyor ki ! Tam fırçamı vuracağım zeminin beyazına.Aklıma dün akşam ki Camii ziyareti yapan Dünya Bankası temsilcisi geliyor.Sonra; Kamereman kardeşim altın bulmuşçasına delik bir çorabı zomluyor.Belki onun için o anki herşeyi çekme, hiç bir şeyi kaçırmama kurgusu.Ya onu yayınlamakla sorumlu kişi !..Sonra muhabirin sokaktaki insanla röportajları.Eh adam Basına Türkiye'nin bu son 25 yılda başarılarından bahs ederken!.. Banane bee.Benim için adamın çorabı o delikten çıkan, daha doğrusu guguk diyen parmak.Aferin Yayın müdürüm sen olmasan çizeceğim resmi bulamazdim.
Yok şimdi Tual içinde ayak çorap filan vazgeçtim...

Yoksa Toplanan cd lerimi ? Galiba adına Porno deniyor başına da çocuk eklenen.Binlerce yüzbinlerce her üç güne bir de toplanıyor.Bakın bu olabilir. Masum saf çocuk yüzlerini cd'ler üzerine çizmek.Doğa da papatya tarlaları gibi bir resim.Çizeyimde ya o papatyaları toplıyacak yüz binler, milyonlarca salyalı tipleri Tualime nasıl sığdıracağım...

Dur bakayım ince belli sarısın mavi gözlü kadınları cizsem kaldırım kenarında turalıyan.Bir de İskeleye yanaşan şehir hatları vapurları gibi, bu herifler olmasa...

Yuh be ne zormuş insanın kafasında, tilkiler, çakallar dolaştığı zaman resim yapmak.

Saygılarla.

Pazartesi, Ocak 29, 2007

!..


Ince cizgiler..

Pazar, Ocak 28, 2007

PAZARIN SOHBETI..


Havada bir bir şeyler var, nefes aldıkça bizi bizden çıkaran; Sis gibi, duman gibi, ciğerleri yakan.Siyah harflerin beyaz kağıda döküldügü yerde bir kavga var.Öyle bir gün ki yazdığımızı okumuyoruz.Okuduğumuzu anlamıyoruz.Gazetenin baş sayfasında.Birbirini yiyen,küfürler eden eğitmeni okuyoruz.Bir ertesi gün eğitmenine saldıran talebeyi tanıyoruz.
Televizyonda dehşetin nedenleri"dizileri" gösteren oturumlar yapıyoruz.Arada verdiğimiz reklamda konuştuğumuz dizinin pek yakında yeni dizilerini anons ediyoruz.Dış odaklar diye avaz avaz bağırıyoruz.İçerde olup bitenleri unutup gidiyoruz.Havada birşeyler var artık herşeyi çok çabuk unutuyoruz.Raflarda ki tozlanmaya yüz tutmuş dosyaları yazar iken.Bir yenilerini eklemeye çalışıyoruz.Erken seçim diye bağırıyor seçim ertesi değişen hiç bir şey olmadığını görüyoruz.Bir soru sorduğumuz zaman ben seçmedim diyoruz.Her seferinde seçim sisteminden
şikayet ediyor.Değiştirmeye çalışmıyoruz.Filanca, filancayla.Topu topu sayıları 150 kişinin yaşamını günü gününe merakla takip ederken.Köse başında her an patlamaya hazır bekliyen bombaları göremiyoruz.İlk okul önlerinde uyuşturucu satıcılarını ekranda seyrederken.Köse başlarında ellerinde mendil satan,boya sandığı,terazisi ile aramızda gezen bu çocukları göremiyoruz.Bu günü yaşıyor.Yarını artık görmez oluyoruz.Dedim ya havada bir şey var her nefes aldıkça bizi bizden çıkaran.
Kalın sağlıcakla hayırlı pazarlar.
Saygılar.

Cumartesi, Ocak 27, 2007

KAR ve NEY...



ERDIL

Cuma, Ocak 26, 2007

SAYGI !... (Arkada biraktiklarina.)

Iki gündür Televizyonlar yorumlar,Haberler,Gazeteler,Anketler.Bu gün yazmak gelmedi icimden.Sitemi bu gün kimse okumasin.
Bu dünyada, bir ülke var, o ülkede bir sehir, o sehirde bir hane,o hanede ici yanan bir Anne, bir es, cocuklar, torunlar var.Onlari gözlüyor.Onlari icimde hissediyorum.
Haberleri,gazeteleri okumuyor,dinlemiyorum.
Karanlik kösemden yanliz o haneyi icimde yasiyorum.
Saygilarimla.

Perşembe, Ocak 25, 2007

BU DA BIR BASKA KIRLILIK!..


Bu gün kirliliğe karşı insan oğlu devamlı mücadele vermiştir.O; onun için her zaman bir tehlike teşkil etmiştir.İster bu evimizin içinde olsun isterse sokaklarda, doğa da, her yerde .Bir çok araç ve gereçlerle onunla mücadele etmişizdir.Bu gün karşımızda hijyen kirliliğin yani sıra ses,ışık aldığımız nefesin bile kirliliği çıkmıştır.İnsan oğlu devamlı olarak verdiği mücadelesi ile bir yerde onunla baş edebilmektedir.Cünkü onunla mücadele edebilecek mükemmel bir makinaya sahiptir.Bu üretken makinaya Beyin diyoruz.Onun üretimi ise düsüncelerdir.Peki hiç bunun da kirliliği olabilirmi ? Karşımıza en tehlikeli şekilde çıkmaya kalkarsa ne olur.Bu kirliliği üretebilecek,manipüle edilecek mekanizmalar, yapay olarak ortaya çıkarsa sonuçları nasıl olur.Nerelere varabilir,bu durum soğuk harp yıllarında çok daha net olarak gözler önüne serilmiştir.
Bu gün o mükemmel makinenin içi bir çok amaçlara hizmet verebilmesi için ayarlanabiliyor.Belki çok güzel üretim yapabilecek bu harika makina kirli düsünceler üretebilecek bir şekilde değişime uğraya biliyor.Buna halk değimi ile Beyin yıkama deniyor.Yıkama temizliği simgelerken burada ise kirliliğe yol açılmasını simgeliyor.İşte bizleri bekliyen en büyük tehlike de bu.Cünkü bu yıkanan beyinler yerleştirilecek her düsünceyi uygulamaya hazır duruma sokuluyor.Bizler bu eylemlere sebep olan kişileri bir zaman dilimi icin de tecrit etsek dahi.O kirlenmiş düsüncelerin yok olmasını sağlamış sayılmayız.Bu ancak aynı yöntemle giderilmesi gerekir.
Bu kirliliği önleye bilmemiz için düsünce ve fikirlerin içinde yaşadığımız toplumun anlayış kapasitesine uygun bir şekilde üretilmesi gerekir.Tabii bunu yasaklarla değilde düzeyin fikir değerlerinin birilerinin tekeli altına girmemesi için mücadele verilmelidir.
Geçmiş günlerde yaşanmış olan olaylar bunları göz önüne sermektedir.Bu gün toplumun fikir ve düşüncelere daha hazır olmadığımızın göstergesinin birer emsalleridir.
Bu gün değiştirilmesi istenen bazı kanunlar veya getirilicek yeni yasalar toplumun bir kesimi için değil tümünü kapsıyacak şekilde olması bir çok kirliliği önleyebilir veya asgari düzeye düşürebilir.Size aşağıda bir örnek vermek istiyorum.
" Ogün Şamaşt'ı azmettirdiği iddia edilen Yasin Hayal adliye girişinde "O**** ****** akıllı olsun" diye bağırdı."
İşte yeni düsünceler üretemiyen.Bunu artık fikir düsünce yönteminden çıkartıp cözümü kaosa bırakan eylemdir.Bu gün bir çok düsünce ve fikirler benim anlama kappasitemi aşmış olabilir.Bu durum karşısında bana düşen iki eylem kalmıştır.Ya bu düsünceler karşısında daha olumlu fikirler üretmek.Veya bu üretilen fikirleri saygıyla karşılamak.Eğer bu gün yazılan yazılar düsünceler toplumun bütün bir bölümünü ilgilendirmiyor,kapsamıyor ise ufacık bir bölümde sıkışıp bir zaman sonra ya benimsenir veya da yok olup gider.
Bu gün toplumlar içinde Tarih boyu gördügümüz.Düsünce ve fikirler o zamanın dilimi içersinde kabul edilmemiş olmasına rağmen.Bu gün onlardan faydalandığımız, iyiki varmışlar denebilmektedir.
Her ne şartlar altında olursa olsun bir düsüncenin karşısında ancak bir düsünce ile durula bilinir. Bu onunla savaşılabilecek en büyük silahtir.Eğer korkak bir toplum olarak kalmak istemiyorsak. İçimizde veya dışımızda menfaatleri uğruna birileri, birilerinin Beyinlerini yıkamalarına fırsat vermiyelim.
Saygılarla.

Çarşamba, Ocak 24, 2007

ONLARDAN ÖGRENDIKLERIMIZ...



ERDIL

GECENIN ICINDEN..


Gündüzün geceyi kucakladığı zaman
Güneş yıldızlara yer bıraktığı zaman
Gecenin siyahi beyaza baktığı zaman
Dökülür binlerce düsünceler .

Kar tanesi gibi içimize.
Her biri bir kristal ışıl ışıl
Hiç benzemez ,biri diğerine
Kimi rüzgara kapılır
Kimi beyaz örtü olur toprağa.

Yaşamın bir parçasıdır.
Günle gece,uçuşan kristaller,
Mevsimler gelir değişir düzen
Bizlerin değiştiği gibi.

Bu bir döngüdür yaşamda
Bir noktadır zamanda
Bir ben,bir sen , bir de o.
Gecenin koynunda ki kristaller.
H.A.E
2007

Salı, Ocak 23, 2007

BEYAZ HALKA ...

Beyaz Halka Bizler Kriminal magdurlara yardim ediyoruz.Diye yaziyor resmin üzerinde.
Firtinalari az bir hasarla arkamizda biraktik.E dogayi o kadar alt üst ettik ki bunlar belki de en güzel günlerimiz.Bu gün sizlerle belki aklimiz dan gecmiyen bir konuyu ele alacagiz.Internet sayfalarin da aradim bulamadim eger bu konuda bilgi sahibi iseniz lütfen yazin yorumlariniz icinde.
Biliyorsunuz ki, icinde yasadigimiz bu ortam icersinde her an bir madur durumuna düsebiliriz.Bu durum karsisinda Demokratik Devlet Hukuk sistemi hemen devreye sokar suclu adalet önünde muhakemesi yapilarak.Gereken cezasi Hukuk sistemi icersinde verilir.Bir yerde siz magdurun ugradigi haksizligi cezalandirir.Suclu kamu oyu önünde tecrit edilmis cezasi bitene kadar aramizda bulunmasi önlenir.Hukuk sistemi icersinde savunmasi icin bir avukat dahi verilir.Sorgulanmadan evvel muayenesi yapilir ruhi durumunun bozuk olup olmadigi doktor kontrolü tarafindan belirlenir.Artik o suclu Devletin sevkatli kollarindadir.Yaninda onu her tehlikeye karsi koruyacak muhafizlari vardir.Onlarin refakati ile muhakemelere gelir gider.Dedim ya o artik Devletin sevkatli kollari arasinda cezasi bitene kadar kalir.
Simdi gelelim benim merak ettigim konuma anliyacaginiz magdur tarafa.Sucsuz zarar görmüs kisiye.Yaralanmistir,sakat kalmistir,Ruhi psikolojisi bozulmustur,artik yasantisi hic bir zaman eskisi gibi olmiyacaktir artik yasami bundan sonra degismistir.Zorlu günler onun icin baslamistir.Yanliz onun icin olsa gene iyi cevreside bu cenberin icindedir.O alisa gelen ritim bozulmustur.Önünde onu bekliyen yanliz karanlik günler vardir.Psikolojik bozukluklar,Tedaviler belki de hayati boyunca tasiyacagi kabus dolu günler,sakatliklar.Bu arada adalet önünde tek basina ayni seyleri tekrar yasamasi suclu ile göz göze o anlarin tekrarlanmasi. Bu sürec icinde hep yanlizdir.O anda onun elini tutacak kimse yoktur yanin da.Ailesi haricinde peki onlar birer psikologmudur ne kadar yardim edebilir.Onlarin da bu sok icinde yardima ihtiyaclari yokmudur ?
Ya magdurumuz kimsesiz veya egitim düzeyi düsük bir kisi ise.Adalet yerini her zaman bulur suclu adaletin sevkatli kolu arasinda cezasini ceker.Magdur ise ona hic bir faydasi olmiyan adalete sevinir.Dosya artik kapanmis adalet yerini bulmustur.Peki ya magdur onun dosyasi o anda acilir.
Simdi sizlere soruyorum.O suc islendigi andan itibaren magdurun yaninda ona refakat eden onun icin, her zaman tipki sucluya acilan kollar gibi bir kurum veya bir dernek varmidir.Benim tek merakim bu.
Burada bu Kurumun adi Weiße Ring "Beyaz Halka" Peki Türkiye de bu kurumun adi nedir.Lütfen biliyorsaniz yazin.F tipi ceza evlerinden de önemli !...
Yoksa Adaletin Terazisi esitlenemez...
Saygilarla

Pazar, Ocak 21, 2007

PAZARIN SOHBETI..


Yukarda resmini gördügünüz Ağaç Burdur Ağlasun ilçesinde 1000 yıllık bir çınar.Sanki başı göğe değiçek , kökleri toprağa sıkı sıkı bağlı bir tarih.Doğaya kafa tutmuş, dimdik ayakta duruyor.Yaprakları rüzgarın esintisi ile bizlere çok şeyler anlatıyor.Güneşin ışınların dan bizleri yakmıyacak şekilde koruyor.O çınar esasında çok şey anlatıyor.Bizler onu anlamaya çalışırsak.
Her bir yaprağı ayrı bir öykü taşıyor.Bir gün geliyor o yapraklar toprağa dökülp bir yenilerine yer veriyor.Bu onun yaşam döngüsü.Onu hangi bir gözle izlersek anılarını sevgisini bize aynen anlatıp içimizde büyüyor.Bazen doğa içinde kolları kesilmiş yerlere serilmiş.Bir baltaya yenilmiş çınarlar, düsünceler görürüz.Birileri onları yok etmişlerdir.Düşünmeden bilgisizce haince canice.Nedeni ne olursa olsun bu hunharca katliam bizleri nice o yeşil yapraklardan düşünceler den yoksun kılmıya bırakacaktir.
O hazan mevsiminde teker teker dökülen bu yaprakları, bir hüzün duygusu içinde göremiyeceğimiz gibi, onun yerini alacak yenilerinin de sevincinden mahrum kalacağız.Gözlerimiz boşluğa takılacak onları arıyacaktir.Nice çınarlar yok edildiği zaman o güzelim yapraklar dan da mahrum kalmışdık.Bu gün onlara bilinsizce ister kendi ceheletimiz isterse bir başkası tarafından bu karanlığa itilerek yapılan katliamlar bizleri o güzelim yapraklardan mahrum bırakacaktir.Bre insanoğlu sana bahş edilen bu çınara,çınarlara iyice bak yaptığın her yanlış seni çorak yaşamlara sürükler.Bırak o çınarlar yukardaki resimdeki gibi 1000 nlerce yıl yasasın sana yeni yapraklar,düşünceler versin ışık tutsun iyilerini icine istemediklerini rüzgara ver, bırak zamana ,o yapraklar tek tek zamanları geldiği zaman kendiligin den dökülecekler yerlerini bir yenilerine vereceklerdir.Senin ise böyle bir gücün yok.Dokunma o yapraklara her kopartmaya çalıştığın bu yaprağın hiç bir zaman yenisi gelmez.Bu da zaman içersinde seni yok eder.Onların vatanları senin içindedir onların inançlarıda senin içindeki inançtir.
Kalın sağlıcakla iyi Pazarlar.
Saygılarla.

Cumartesi, Ocak 20, 2007

BILGISAYAR II..


Ana Bellek :
Bilgisayarimizda C harfi ile belirtilir.Bütün data'larimizin yazildigi yerdir.Buraya data'lar magnetik olarak icindeki Disk'e islenir.Normal Bellekler 1 dakika icersinde 7200 devir yaparlar.Daha hizli calisanlari da vardir.Onlar biraz daha sesli calisirlar.Dünkü bölümde gördügümüz.RAM lar gibi bizim islemlerimizi kayit ederler.Aradaki tek fark RAM'lara kaydedilen data'lar bilgisayarimizi kapattigimiz zaman yok olmalarina ragmen ana bellek deki datalarimiz bizler silmedikce kalirlar.Nasil calisirlar sorusunu sordugumuz zaman ,okuyan ve yazan ikibasligi oldugunu görürüz.Data'larimiz minik demir parcaciklari seklinde Elektro magnetik olarak Magnet Diskimize yüklenir.Bu yazilimin kendine has bir dili vardir.Bunlar 0 ila 1 olarak iki rakkamin kendi sistemleri icinde yazilir.Bu Disk normal CD veya DVD lerden cok daha fazla bir kapasiteye sahiptir.Eger bir örnek vermemiz gerekirse 250 'lik kapasiteli bir ana bellek 350 CD veya 60 DVD ye esittir.Ve onlardan cok daha hizli yazma/okuma kapasitesi vardir.Bu ana bellegi calistigimiz sys. icersinde 2 veya 3 bölüme ayirip vermis oldugumuz harflerle data'larimizi kümelendirebiliriz.Bu isleme Partition denir. Bilgisayarimiza yanda görüldügü gibi
bir bellegi monte edebiliriz.Normlari sabit oldugundan 4 vida ile monte edilir.Dün bahsi gecen enli kablomuz arkasindaki cok igneli yere baglanir.Hemen yaninda Elektrik kablo girisinede ceryan fisini takabiliriz.Baglantilar renklerle belirtilidir.Bir zaman gelirki bu bellegimiz bozulabilir.Onun üzerindeki datalari profesyönel firmalar tarafindan kurtarilma imkani vardir.Bu gün piyasa da Resim ve Film datalarimizi veya bizim icin önem tasiyan datalari kapasiteyi doldurmamak icin usb cikisimiza baglanabilinen seyyar belleklerde bulunmaktadir.Tabii bu bellekler onun kadar hizli calismazlar.

CD / DVD ROM :
Bilgisayarlarimizin icinde iki ROM vardir bunlardan bir tanesi üzerindeki datalari okuyan digeri ise diskin üzerine yazabilecegimiz ROM dur.Bu ister bir Müzik cd'si olsun isterse bir Filim veya diger datalar olsun okuyabilir.Diger ROM üzerine de bu data'lari kopliyabilir.Bu gün bu islemi bir arada yapabilem kompart ROM larda mevcuttur.Bilgisayarimizda ana bellegimizi partition yapmamis isek D veya ondan sonraki harfle taniriz.Montesi ayni Ana Bellegimiz gibidir.Tabii monte isleminden sonra Bilgisayarimiz onu tanir.Bize yanliz beraberinde verilen Cd.deki bilgileri yüklemek kalir.Bu Cd'lerin icerikliginde sanal resimlerle ayni Müzik Turmlari veya Film ekranlari gibi programlarla istedigimiz gibi calisabiliriz.Bu gün kullandigimiz system icersinde bazi taninmis firmalarin data lari sayesinde bazen bu islemleri bile yapmaya ihtiyac kalmamaktadir.
Cd'lerimizi yuvaya yerlestirirken data yazilim tarafini daima asagi gelmesini ve yuvaya iyice oturmasini dikkat etmemiz lazimdir bu disklerin üzerindeki data'lari yazan ve okuyan lazer isinli baslik sayesinde bilgisayaraimiza islenir.Bu basliklari temiz tutmak icin gerekli Cd veya piyasada siliciler vardir.Bilhassa sigara icilen ortamda cabuk kirlenir ve bozulurlar cünkü Nikotin tipki camlara veya perdelerimize yaptigi gibi bir filim üzerini kaplar bu okuyuculara zarar verirler.
DVD Romlar Normal cdleri okuyabilirler fakat Normal CD Romlar DVD leri okuyamaz.Cünkü DVD 'de olan datalar normal cd'den cok daha fazla kapasiteli olduklari icin.Dikkat edeceginiz bir konumda satin aldiginiz Müzik Cd lerin Bilgisayariniz'da calip calamiyacaginizi satin aldiginiz Müzik Cdlerinizin dis kabini kontrol ederek alin bazi koruyucu datalar nedeni ile bazi müzik cd'leri Bilgisayarinizda kullanamazsiniz.
YAZICI ROM :
Bugün eski 3,5 Disketlerin yerini almislardir.Bu gün yeni aldiginiz Bilgisayarlarda bu ROM lar standard bir parca olmustur.Onlarda da aynen okuyucu ve yazici baslik sayesinde Bos disklerinize istediginiz datalari yazabilirsiniz.DVD yazicilarin kapasitesi normal cd'lere göre fazla oldugundan DVD Romlar tercih edilmektedir.Tabii bu arada bos Cd ler le DVD Cd ler arasinda fiat farki olmaktadir.
SOGUTUCU :
Bilgisayarlarimizin icindeki elektrik akimlari nedeni ve ROM larimizda dönen Cd veya Ana Bellegimizin icindeki disk Bilgisayarimizin icersin de bir isi meydana getirir.Bu yandaki resimde gördügünüz pervane sayesinde Bilgisayarimizi soguturuz.
Eski bilgisayarlarda bu pervaneler cok sesli calisirlar arzu ettginiz taktirde ses sizi rahatsiz ediyorsa yeni sessiz modelleri ile degistirebilirsiniz.En önemli bölüm ise Bilgisayarinizin ömrünün uzun olamasini istiyorsaniz.Dolap iclerine veya pervanenizin acilim bölümünü perdelenmemesine dikkat etmeniz gerekir.Bu gün Profesyonel kisiler Bilgisayarlarin sogutma islemini sulu olarak aynen arabalarda oldugu gibi sogutmaktadirlar.
Yukarda anlatimlar 50 sinden sonra Bilgisayar ögrenmeye kalkan bir ihtiyar bir delikanlinin amatörce bilgileridir.Kendisi ile 40 li yaslarda tanismama ragmen aradan gecen 10 sene icersinde karsilastigim arizalar neticesin de Bilgisayarin nasil calistigina merak sararak bu yazilari yazdigim kutuyu kendim yaptim.Firsat buldukca icini acip eklemeler yapiyorum.Eh emekli bir insanin alacagi maasla devamli yenisini alamiyacagimiza göre arizalar karsisinda devamli tamir parasi verecegimize kendi bilgisayarimizi hem cok ucuza yeniliyor.Hem de teknoloji nigmetlerinden geri kalmamis oluyoruz.Pazartesi günü sizlere bazi modüllerin görevleri montelerinden bahs edecegim.
Saygilarla.

Cuma, Ocak 19, 2007

BILGISAYAR I..

Resimde gördügümüz Motherboard Bilgisayarimizin ana parcasi buna eklenecek parcalarla Bilgisayarimizi kurabiliriz.
1. Prozessör.
Bilgi sayarimizin kalbidir. CPU "Central Prosessing Unit" .Bu parcanin sorumlulugu Bilgisayarin bütün emirleri Programlara ilettigi parcadir.Kapasitesinin büyüklügü calismanizin sürratini ayarlar.Zaman icersinde Intel ve AMD sys.leri yaptiklari calismalarla cesitli kapasitede piyasa
sürmüslerdir.


2. Ram. "Calisma bellegi."

RAM Bilgisayarda bizlerin calisma masasidir .Onun kapasitesinin yüksek olmasi bizim ayni anda bir kac islemi birden yapmamizi saglar.Eger calisma masamiz bize yetmiyorsa .O zaman Yanda ki resimda görüldügü gibi RAM'mimizi degistirebiliriz.Dikkat edecegimiz iki konum.Yerlestiricegimiz RAM ayni kapasite de olmasi lazimdir.Bu da üzerinde yazilidir.DDR,SDDR RAM gibi.

dikkat etmemiz gereken diger konum ise eski ramlari kullanmamizdir bu durum karsisinda daha hizli calisma yerine frenlesmis bir bilgisayarla karsilasiriz.Bu gün piyasada l Gigabyt (1024)büyüklügünde RAM lar vardir.Eger grafik calismalari Film ve Resim calismalari ile ugrasiyorsak kapasitemizi yükseltmekte fayda vardir.Bu gün piyasada tipki altin gibi günlük olarak dolara paralel satilmaktadir.Montesi cok basittir modullarin giricegi ayaklarin yanindaki klipleri acarak titizlikle yuvalarina yerlestirilir.Bilgisayarinizda ki system onu tanir o yönden yapacaginiz bir islem yoktur.Eger yuvaya girmiyorsa o zaman yanlis RAM almis oldugunuz anlasilir.Cünkü her sys.min ayak yapisi ayridir. Bu gün bilgisayarinizi actiginiz zaman yukarda kösede RAM kadasitesini veya sistem bölümündende ögrenebilirsiniz.
3.PCI modullerin yerlestirildigi yer.
Bu bölüme Müzik kartinizi,Grafik kartinizi Tv/Radio/Film kartlari/Modem/isdn,LAN DSL Netzwerk karti.


Yerlestiriceginiz karti titizlikle.Yuvasina yerlestirin.Disari acilan bölümü vida ile sikistirin.Bundan sonrasini Bilgi sayariniz.Yeni bir modul eklendigini tanir.Size kalan bölüm ise

Satin alirken yaninda verilen Cd.yi bilgisayara yüklüyerek bu kartin nasil calismasi gerektigini bilgisayariniza bildirmis olursunuz.Eger almis oldugunuz.Bu kartin yanindaki bilgiler yetmedigi taktirde o Firmanin Internet sayfasina girerek en son bilgileri calisma bölümüne ekliyebilirsiniz.Bilmeniz gereken en önemli konum ise parcalarin bazen diger systemle calisirken problemler cikarmasidir.Bu sikayet üzerine firmalar önlemler alirlar.Böyle durumlar karsisinda Update yaparak bu arizalari bertaraf edebilirsiniz.Belki size biraz zor gibi görülsede yanlis yapmaniz olanaksizdir.Bilgisayariniz her islemde nasil yapmaniz gerektigini söyler.

4. PIL

Bu bölümde bilgisayarinizi zaman ve Numaratörlerini elektrige bagli olmadan.Tak da kalabilmesi icin dügme seklindeki pil. Eger Bilgisayariniz 6-12 ay gibi zaman icersinde kullanmaz iseniz.(Elektrige bagli olmadigi taktirde) Piliniz biter o zaman bir yenisi ile degistirmek zorunda kalisrsiniz .Yukarda bulundugu yer 4 ile belirtilmistir.Bazi programlarin taninmamasi BIO bölümünde tarihin silinmesi gibi arazlar acar.
5.Ana bellegin baglandigi yer.

CD.DVD veya Anabellgimizi birbirine bagliyan kalin enli kablonun baglanacagi yeri yandaki resimde görebilirsiniz.


6.Kullandiginiz modullerin elektrik alabildigi kisim.
7.Baglantilariniz.
Monitör,klavye/Fare,Yazici,Mikrofon/Hoperler,PS2,USB,Internet baglantilari.

Bu gün sizlerle Bilgisayarimizin icine amatörce baktik Icindeki parcalarin ne görevleri yaptigini ögrenmeye calistik.Esasinda korktugumuz kadar degil.Eger bu gün isterseniz kendiniz bir bilgisayari istediginiz normda yapabilirsiniz.Yanlis yapmaniz imkansiz gibi.Bu gün yapmis oldugunuz Pazel dan daha da kolay.Maliyetine gelince alacaginiz yeni bir bilgisayarin yari fiyatina imal edebilirsiniz.Herseyden önce ne icin kullanacaginizi önceden bildiginiz icin kullanicaginiz modüllerin kapasitesini secme imkaniniz var.Yarin ki bölümde CD.Ana Bellgimiz.DVD lerden bahs edecegiz.

Saygilarla.

Perşembe, Ocak 18, 2007

BILGISAYAR


Virus
HazirliyanERDIL




Yazilarimizi yazdigimiz.Bazen sinirlenip.pencereden atmak istedigimiz.Bazende bizim tutkumuz olan Bilgisayardan.Bahs edelim.Kimimizin kullandigi diz üstü Bilgisayarlar kimimizin masamizin yaninda duran teneke kutu.Hic merak ettinizmi o kutunun icinin nasil oldugunu.Gelin sizle amotörce bir icine bakalim.Bu bir kac gün icinde icini izliyelim.Nasil calisir.Eger bir ariza yaptigi zaman kendi kendimize tamir edebilirmiyiz.Ve ya biraz daha günümüze uygun sekilde onu bazi parcalarini degistirerek yeniliyebilirmiyiz.Esasinda görüldügü gibi pek de korkulacak bir aparat degil.




Resimde gördügünüz gibi eger Bilgisayarinizi actiginiz zaman göreceginiz resim bu olacaktir.Yarin sizle bu icindeki parcalari ne ise yaradigini tek tek ele alalim.
Bu aradada elimizdeki Bilgisayarin kapasitesini veya daha baska islemler yapabilmesi icin neler daha icine ekliyebiliriz.Örnegin yazimizi yazarken bir kösesine tv. veya bir radyo ekliyebilirmiyiz.Bellegimizin kapasitesi kücük geldigi taktirde bir büyügünü nasil monte edebiliriz.Daha buna benzer bir cok seyleri bir yenisini almadan yapabiliriz.Ilerdeki günler icersinde.Bizim bilgisayara degilde onun bizim istegimiz icinde calismasini nasil sagliyabiliriz.Ücret ödemeksizin.Internet Dünyasin da mevcut olan bazi olanaklari bilgisayarimiza nasil uyguliyabiliriz.Tipki yukarda olan filmi 5 dakika icersinde ekstra bir ücret ödemeden elimizde olan imkanlarla nasil hazirliyabiliriz.
Yarin görüsmek üzere.
Saygilar.

Çarşamba, Ocak 17, 2007

!...


Dostlar bilmem hatırladınız mı geçen Pazar PAZAR'in SOHBETIN de sizlerle bir diziden bahs etmiştik .
Biraz dizi'nin basında ve Tv.lerdeki yorumlara yer vermiş.Arkasindan ben meraklı ihtiyar.Kendi düşüncelerimi sormuştum.Iki Koca Soruyla bir de tahmin de bulunmuştum.
Devlet ya a.şıkkı veya b. şıkkı diye.
Sag olsun Basında ki kardeşlerimiz aynen benim gibi merak edip sormuşlar.
Aldıkları cevap cuk diye bizim,Ikinci tahmine oturmuş.Buyrun tıklayip okuyun.
Canım basıncı kardeşim hani araya birde sadece düşünce ,kurgu yüzünden Hapiste yatmış Düsünce kardeşlerini de araya sıkıştırsaydın ne olurdu.Yazdığın gibi Bakanımız biraz kızmış mış.Hic olmazsa bu ihtiyar da merakın dan tamamen kurtulmuş olur.ASLAN BASIN diye bağırırdı eski koltuğundan .
Saygılarla.

Salı, Ocak 16, 2007

ISTANBUL TRAFIK !..


Gecen hafta Sayin Basbakanimizin Tv.de Istanbul'un Trafigi ile ilgili careler arasinda 2,5 Milyonu bulan 34 No'lu Plakalarin 2 Milyon da dondurulmasi konumunda bir fikir yürüttü.Eh eski Istanbul Belediyesi Baskani sifatiyla o günlerde kalma problemin hala rayina oturmamis oldugunun farkinda.Aci olan taraf bu durumun Basbakanimiz tarafindan tekrar gündeme getirilmesidir.Her ne kadar ilgili makamlar oldugu halde!..
Tv kanallari hemen ellerine aldiklari mikrofonlar la yollara düsüp vatandaslarimizin bu teklife
nasil baktiklarini sormaya basladilar.Cok iyi olurdan baslayip,Park bulma zorluklari vs.vs.
anliyacaginiz tek kelime ile evet veya hayir diye bir sey yok.Her kafadan bir ses.
Bakalim bu durumda olan Diger ülkeler nasil careler bulmaya calismis.
1.Japonya arabasini Park edecegi bir yeri olmiyana Araba ruhsati vermiyor.Her araba Trafige cikmadan evvel bir Park yerine sahip olmalari sart.
2.Avrupa'da bir cok ülkeler ;Sehir icine girmeyi parali yapmis.
3.Sehir icinde dolasacak olan arabalardan hava kirliligi ile bazi sartlar istiyor.
4.Sehir icinde ki Park yerlerini o sekilde organize ediyor ki.En fazla 1 saat park edebiliyorsunuz.
Bunun karsiliginda sizden ücret istiyor.Uymiyan araclari cektirerek agir ceza ve yüksek cekim parasi aliyor.Bu Resmii plakali araclar icinde gecerli oluyor.Onlarda vazife geregi bulunduklari özel park yerlerine Park edebiliyorlar.
5.Sehir ici ulasim agini mükemmel sekilde organize ediyor.
6.Yollarin kamu tasimaciliginda kullanilacak bölümlerini ayiriyor yanliz onlara tahsis ediyor.
7.Yesil yollar yapiyor.
8.Sehir icinde ulasim noktalarina sponsorlar kanali ile bazi noktalardaki ulasimi bedava karsiliyor. Büyük alisveris merkezlerini Sehir disinda kurulmasina tesvik ediyor.Is saatlerini baslangic ve bitis saatlerini ayri ayri organizesini sagliyor.
9.Sehirler arasi ulasimi sehir cevre yollari ile karsiliyor.
10. Sehrin Trafigini hangi kavsaktan ne cesit arac gectigini,Hangi saatler arasinda yollarin sikismasini.Trafik lambalarin hangi saatler arasi durma gecme zamanini ayarliyabiliyor.
11.Araba Radyolarinda bulunan Trafik haberlerine ait durumlari arac kullananlar ister baska bir kanali dinlesin isterse Cd.sini dahi calsa vermis oldugu bir sinyalle radyo dan ulasabiliyor.
Bu gün bu donanim kullandigimiz her araba radyosunda mevcut.
Aklima gelen bir kac maddeyi siraladim.Daha buna benzer bir cok önlemler var.
Simdi Yukarda Maddeledigim konulari bize göre acmaya calisalim.
1.Bu gün aynen her yapilan binanin yeterli kadar araba park yeri olmasi gerekir.Bizler planlarda gösterilen yerleri ya Dükkan olarak veya baska amaclarda kullaniyoruz.Denetlemeler yeterli degil.
2.Daha evvelden yapmis oldugu tesbitlerle sehrin hangi sinirlari Trafik de sikismaya neden oluyorsa.O bölgelerin giris noktalarina Arabanizi Park edip birakabileceginiz alanlar yapip."Tabiiki Park ücreti alinmiyor."Hemen Park yerlerinden sehir icine ulasimi sagliyacak
Toplu Tasima araclarini yerlestiriyor.Demek ki siz bir noktaya kadar geldikten sonra Toplu tasima aracina biniyorsunuz.Aracinizi kullanamazsiniz diye bir hakki olmadigi icin sizden illa da arabamla gidecegim derseniz size senelik bir giris müsadesi veriyor bu da yüksek rakkamlar tasiyor.Eger bu kanunu ihlal ettiginiz taktirde önce agar para cezasi,sonra trafige cikma yasagi.
Tekrarlari karsisinda hapis cezasina kadar gidiyor.
3.Insanlari yogun bulundugu yerlerde eger arabaniz da kirliligi önliyecek filitresi olup olmadigina bakiyor bu arabanizin ruhsatinda yazili.Yoksa girmenizi yasakliyor.Eger kullandiginiz filitre o günün sartlarina dair bir norm tasimiyorsa sizden gene ücret aliyor.
4.Sehir icindeki Park yerleri alisveris Merkezleri haricinde Park saatleri ile ve bunlarinda park ederken almis oldugunuz biletinizi caminiza koyarak kontrolü saglikli olmasini sagliyor.Eger yazili saat icersinde arabaniza dönmediginiz taktirde agar cezalar ödüyorsunuz.
5.Sehir icindeki iki veya üc seritli yollarin yanliz bir tanesini size ayiriyor diger seritleri Toplu tasimiya ayiriyor.Kontrole gelince Toplu tasima yapan araclarin eger onlarin yollarini ihlal etttiginiz taktirde sikayetleri sizin agar bir ceza yemeniz icin yeterli oluyor.Tabii bu durumda Toplu tasima sizin özel arabaniz dan cok daha seri calisiyor.Taksiler Duraklarinda bekliyor.
Hareketlerinden sonra ulasdiklari noktadaki diger bir duraga girerek müsteri bekliyor.Duraklar senin veya benim duragim diye gecerli degil.Bu durumda da Trafikte bos yolculuk ortadan kalkiyor.
6.Sehir icinde bazi saatler arasi mal indirme ve yükleme icin dükkan önlerinde ki park yerleri
belirli bir zaman icin bu araclara tahsis ediliyor.Tabii bu arada siz onun mali indirecegi yere park etmis iseniz o ikinci seritde durup malini indiriyor.Bu durum karsisinda Trafigi kapama nedenine sebep oldugu icin ona yazilacak ceza otamatik olarak size yaziliyor.Bu da en az arabanizin cekilmesi ücreti karsiligi oluyor.
7.Yesil yollar bunlar trafigin akisina göre hazirlanmis yollardir kilometreler ce trafik lambalarinin bulundugu bir yol olup size kac kilometre ile hareket etmenizi gösteriyor.Uydugunuz taktirde hic bir zaman kirmiziya yakalanmadiginiz gibi ulasmak istediginiz yere durmadan ulasabiliyorsunuz.
8.Sehir icinde ki ulasimi sehirde bulunan firmalar tarafindan sponsor olarak ödenen paralarla bedeva hareket etme imkaniniz oluyor.
9.Sehirler arasi yolculuk yapan kisileri cok net bir sekilde isaretlerle göstererek sehir icine sokmadan yönlendiriliyor.
10.Issiz kalmis veya Devlet yardimi alan sihhi durumu yüzünden calisamiyan.Kisiler Devlet den aldiklari maaslarinin yaninda.Ek olarak saati 1 ila 1,5 eura ödenerek sizlere hem bir mesgale hemde aldiginiz maasin yaninda ufak bir yardim sagliyor.Ne mi yapiyorsunuz kavsak baslarinda oturup elinize verilen numaratörlerle gelen gecen arabalari sayiyorsunuz.Bu sekilde iki tas birden vurulmus oluyor.Fakir issiz vatandasina maddi bir katki,diger taraftan her kavsak veya yolun tam olarak hangi saatler arasinda ne kadar aracin kullandigini tespit ediyor.Buna göre lambalarin ve seritlerin sayisini vaya bekleme dakikasini düzeltebiliyor.Her seyden önce hangi yollarin yogunlukla araclar tarafindan kullanildigi belli oluyor.
Anliyacaginiz senin Araba alma hakkini yasakliyamiyor.Bu insan haklarina aykiri oldugu icin.Diger taraftan öyle bir organize ile kendi istegin ile onun kurdugu düzene uymani sagliyor.
Eger bir otobüs söferi almis oldugu yolcu miktari kendisine ön görülen den fazla oldugu taktirde her halde o gün aylik maasini trafik cezasi olarak öder.
Yasaklari bir kenara birakip etrafimiza bir kere bakalim.Yoksa yasaklar, birilerini gene milyoner yapar yeni yeni rant kapilari acilir.Tipki Taksi plakalari gibi.Plakasi kendisinden pahali tek ülkeyiz herhalde.
Saygilarla.


60 Araba ve bir Otobüs: Bir Otobüsün tasiyacagi yolcuyu 60
araba tasiyor.
Iste cözüm .Bu gün yasadigim sehrin nufusu ve büyüklügü Istanbaul'un yarisi.Asagi yukari her kezin bir arabasi var.Bu da Basbakanimizin dondurmak icin yaptigi teklifin 2 misli.
Yollar'a gelince Istanbul'da yollarin genisligi ve cokluguna insallah Berlin Sehri de bir gün kavusur.

Pazartesi, Ocak 15, 2007

Kocalmaya Alışıyorum ..



Kocalmaya alışıyorum dünyanın en zor zanaatına,
kapıları çalmaya son kere,
durup durmadan ayrılığa.
Saatler, akarsınız, akarsınız, akarsınız...
Anlamaya çalışıyorum inanmayı yitirmenin pahasına.
Bir söz söyleyecektim sana söyleyemedim.
Dünyamda sabahleyin aç karına içilen cıgaramın tadı.
Ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.
Kıskanıyorum öylelerini kocaldıklarının farkında bile değiller,
öylesine başlarından aşkın işleri.


Nazım Hikmet Ran

Pazar, Ocak 14, 2007

PAZARIN SOHBETI !..



Gec kalmis bir sohbetmi olacak.Yoksa hakikaten bu sohbet deki konu bumu !...
Binbir Gece Dizisi

Son dönemde Türkiye'de çöküntüye uğrayan evlilik kurumunu ve kadın-erkek ilişkilerini ele alan Kanal D'de yayınlanan ve salı gecelerinin şimdiden vazgeçilmezi olan "Binbir Gece" adlı dizi Binbir Gece Dizisi ilk 3 bolumuyle birinci sıraya yerleşmesini bildi.

Binbir Gece'ye RTÜK incelemesi
Salı günü başlatılan incelemenin ardından dizi hakkında bir rapor hazırlanacak. RTÜK kulislerine yansıyan yorumlara göre, kurul üyelerinin büyük bölümü, diziye ceza verilmesi görüşünde. Üyelerin, bu yöndeki kanaatlerini geçen hafta yapılan toplantıda ortaya koyduğu belirtildi. Son kararın, önümüzdeki hafta verilmesi bekleniyor.
RTÜK Üyesi Şaban Sevinç, 'Bana göre bu bir fikir ve sanat eseridir, bir filmdir. Benzer yabancı filmleri daha önce izlemiştik. Ahlaksız Teklif gibi... Bu dizide yasadışı bir şey göremiyorum. Ancak, dizinin o sahnesinin tartışma programlarında sündürülmesi ve sokak röportajlarında tartışılması hoş değil' dedi. RTÜK'ün, diziye ilk etapta uyarı cezası verebileceği belirtiliyor.

Binbir Gece'ye RTÜK'ten vize

Ahlaksız teklif ile gündemi belirleyen Kanal D'nin Binbir Gece isimli dizisi RTÜK tarafından sakıncalı görülmedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Kanal D'de yayımlanan ve "bir gecelik beraberlik için 300 bin dolar" teklifiyle kamuoyunda büyük tartışma yaratan "Binbir Gece" adlı dizide, kanuna aykırılık bulamadı.
RTÜK uzmanları, dizideki teklifin tartışıldığı diğer magazin ve şov programlarındaki yorumları ise "sakıncalı" bularak rapor hazırladı. RTÜK uzmanları Binbir Gece dizisindeki diyaloglarda cezayı gerektirecek bir ihlal olmadığına karar verdi. Binbir Gece dizisinin tartışıldığı diğer televizyon kanallarındaki programlar da incelemeye alındı. Uzmanlar bu programlarda kanuna aykırılık tespit ederek rapor hazırladı. Raporun henüz Üst Kurul'a sunulmadığı öğrenildi.
Raporun Üst Kurul tarafından görüşülüp onaylanması halinde söz konusu programların yayımlandığı televizyon kanallarına uyarı cezası verilecek.

BASINDA CIKAN YAZILARDAN ÖRNEKLER :)

BU DİZİ TÜRKİYE'DE AHLAKSIZLIĞIN YÜCELTİLMESİNE ALKIŞ TUTUYOR!..

Hasta çocuğunuzun ameliyatı için fahişelik yapar mısınız? Veya bunu yapan birini "ideal anne" ilan eder misiniz? Binbir Gece isimli dizi aynen bunu yapıyor. Gündüz yayınlanan kadın programları diziye övgü yağdırıyor.
Anneliğe hakaret
Hasta çocuğunuzun ameliyatı için fahişelik yapar mısınız? Veya bunu yapan birini "ideal anne" ilan eder misiniz?
Binbir Gece isimli dizi aynen bunu yapıyor.
Gündüz programlarını (Bu programları savunmuyorum elbette) haklı olarak yerden yere vuranlar bu konuda sessiz kalıyor veya diziye övgü yağdırıyor.
Oysa bu dizi çocuğu losemi veya başka bir ağır hastalığın pençesinde kıvranan tüm annelere hakaret niteliği taşıyor.
Niye biriyle yatıp çocuğunu kurtarmıyorsun deniliyor adeta bu annelere.
Oysa televizyon yayıncılığının temel ilkelerinden biri aile kavramını ayakta tutmak, desteklemektir.
Bu dizide ise çocuğunu kurtarmak için patronuyla 150 bin dolar karşılığı bir gece beraber olan anne rol model ilan ediliyor.
Hem anneler, hem hasta çocuklar aşağılanıyor.
Bütün Türkiye'de ahlaksızlığın yüceltilmesine alkış tutuyor.
Ülkenin temel kavramları böyle böyle erozyona uğruyor.
Anneler bugün çocuklarının ameliyatı için, yarın eğitimi için fahişeliğe başlamazsa utanç duyacaklar herhalde.
Özgürlükçü Türkiye'nin geldiği nokta bu: Anneyseniz fedakarlık yapın, para için patronunuzla yatın.
Ayıp ve yazık.
Ergun Babahan/Sabah
* Bugün Gazetesin'den İkbal Gülpınar'ın Yazısı
Çocuğunuz ileride ahlaksız teklife evet derse ne yaparsınız?
Hangi kanalı açsanız bir dizi var. Ve bütün karakterleri akılda tutmak, dizilerin hepsini izlemek mümkün değil elbet.
Akşamları kitap okumak ve ailemle vakit geçirmek gibi bir alışkanlığım olduğu için inanın oturup dizi seyretmiyorum. Hem seyretmesem de zaten gazetelerde günlerce konu edildiği için bazıları, üç aşağı 5 yukarı biliyorum olan biteni. Geçenlerde Sina Koloğlu'nun eşinin Binbir Gece isimli dizi hakkında söylediklerini okuduğumda hanımefendiye sonuna kadar hak verdim. Hani şu ahlaksız teklif meselesi. Nasıl ağızlara sakız yapıldı bu konu sanırım hepiniz farkındasınız.

* Ali Eyüboğlu'nun Yazisi
Ahlaksız teklifte sınır tanımıyor
Amerika'da çekilen bizde de CNBC-e'de yayımlanan "One Tree Hill" adlı bir dizi var. Bu diziyi diğerlerinden ayıran özelliği şu:
Dizide senaryo gereği göğüs kanseriyle mücadele eden kadın için bir kampanya düzenlendi. Şarkıcılar her hafta Tric adlı kulüpte sahne alıp kanserli kız için söyledi. Senaryo icabı o şarkılardan karma bir albüm yapılıp kanserli kızın tedavisine maddi kaynak için piyasaya sürüldü.
Seyircinin ilgisi "One Tree Hill"e "TV tarihinde bir ilk"i yaşattı. O albüm, göğüs kanseriyle mücadelede için oluşturulan fona maddi destek için piyasaya sürüldü ve büyük ilgi gördü. "One Tree Hill"in yaratıcısı Mark Schwahn, "Genç kadınlardan oluşan bir izleyici kitlemiz var, ilerleyen yıllarda onları canlı ve sağlıklı görmek istiyoruz" dedi.
Bizim de ilk bölümüyle milyonları ekran karşısına kilitleyen "Binbir Gece" adlı yeni bir dizimiz var. Dizinin ilk bölümünde başrol kadın karakteri "Şehrazat" kanser olan çocuğunu ölümden kurtarmak için patronunun ahlâksız teklifine "evet" dedi.
"Şehrazat", oğlunu yaşatabilmek adına da olsa, patronuyla bir gece geçirip karşılığında 150 bin dolar aldı.
Kız "güzel" patron "ahlaksız" ya, adam bu hafta işi daha da ileri götürdü. "Onur Aksal", Dubai'de "Şehrazat"a bir gece için bu kez 300 bin dolar önerdi.
Yıllarca genelev patroniçesini vergi rekortmeni yapan bir ülkede bu tür şeyleri normal kabul edenler olabilir. "One Tree Hill" dizisinde senaryo kampanya seyirciden talep gelince gerçeğe dönüştü...
Sizin ne anlatmak istediğiniz kadar nasıl anlaşıldığınız da önemlidir. "Binbir Gece"deki ahlaksız teklif ileride patron - çalışan ilişkisinde bir içtihat oluşturursa ne olacak?
Birçok kadının, "Şehrazat, oğlu için patronuna evet diyor. Onur, Şehrazat'ın çocuğu için evet dediğini bilmiyor. Şehrazat 300 bin doları kabul etmez" diyerek olayı kabullenmesine ne demeli? "Şehrazat" bu kez, Afrika'daki açlar ya da komşusunun çocuğu için ne bileyim "Bi iş için lazımdı" deyip 300 bin dolarlık teklife de "evet" derse vay halimize...
*Yeni Şafak Gazetesin'den Sema Karabıyık'ın Yazısı
Binbir Gece Nasıl Binbir Heceye Bölünür? 'Ahlaksız Teklif' Neyimiz Olur?

Yukarda Basindan yazilmis bir kac örnek koydum hepsini koymaya kalsaydim bir kitap olurdu.Tabii bu Dizinin bir de Tv bölümü var Sabah programlarin da ele alinarak yürütülen konusmalar seyirciler nedense hep ayni simalarin agizlari köpürerek
Pro veya kontra görüsleri.
Acaba bu dizi de bize bir seyler mi anlatilmak istendi de baska tarafa cekildi. Hala anlamis degilim.
Eger icerikliginde hikaye anlatilmak istedi ise ona benzer binlerce konu var.
Yok anlatilmak istenen konu baska bir yönde ise.Yüzlerce yorum ve yazida aradim
bulamadim.
MERAK ETMISIMDIR ?

Neden Basin yazarlarimiz hapse girerler.Yazdiklari bir yazi ile bir rejimi degistirecekleri icinmi? Eger o rejim bir yazi ile tepetaklak olacaksa vay ama ne vay.
Yoksa yazmis oldugu yazisinin icinde bir hakaret mi tasir."Bu bir kendini bagliyan bir düsüncemidir."Eger o yazisindan "düsüncesinden" bir de para kazaniyorsa suclu görüldügü taktirde kazancin bilmem ne kadari karsisinda.Para cezasi verebilirsin.
Ne yazarlarimiz düsünceleri yüzünden.Yillarini demir parmakliklar arasinda gecirmistir.Garip olan o tehlikeli düsünceler bu gün normal yasamimizda dolastigi halde.O günlerde bunun icin senelerce hapis yatanlarin o acilari hatirlanmaz veya bu günler de ayni hatalar yapilmamasina örnek olarak görülmez.
Hayret konu neydi nerelere geldik.
Yok esasinda konu aynen devam ediyor.
Bu dizi de kadin "Anne","Hasta cocuk","Fahiselik","Para","Ruhsal problemleri genclik yillarindan bu günlerine tasiyan Patron" yok yok bunlarin hic biri degil burada rejim icin büyük bir tehlike görülüyor.
Devleti yerden yere vuruyor.Bak diyor Sosyal bir Devlette Egitim düzeyi her ne kadar yüksek olursa olsun senin bu konuda hic bir sey yapamadigini gösteriyor.Acizligini gösteriyor.Vergi yi topluyorsun.Ama bir cocuk ölme durumunda olsa da el uzatmiyorsun.Her kez basinin caresine baksin diyorsun.Devam ediyorsun ben bu durumlarda el uzatmam ben mesela filanca yerde hic kullanilmiyan hava alanlari yaparim.vs.vs.
Sonra diyorsun ki bu sadece siradan bir dizi.O kadar ciddiye almayin esasinda böyle durum karsisinda her türlü garanti Sosyal devletin tekelin dedir.Gereken yardim anin da vatandasimin ödedigi vergilerle yerine getirilir.O yanliz bir dizi bir "senaristin kafasinda ki düsünceler".
Yani milyonlari ikiye bölen günlerce yazilip cizilen.Ahlak dan tutup da psikologlarin dahi fikirleri sorulan vs.vs degil.
Ben gene bu isin altindan cikamadim.Neden fikirleri yüzünden demir parmakliklar arkasinda seneleri gecmis düsünceler.Onlarda alt tarafi bir iki satir yazi degilmiydi.
Acaba bir zamanlar Tercüman Gazetesini ellerine geciren Fikir iscilerinin o günlerde ki düsünce ve rejim fikirlerini yazsam.Veya 60 li yillarda yapilan darbe de hangi düsünce iscilerinin kömürlükler de nasil saklandiklarini yazsam.Yoksa hapisten ciktiktan sonra oturup nelerin
ne olduklarini aralarinda ki sohbetlerinde o zamanlar duydugum düsünce firtinilarini yazsam.Yoksa Bir gazetecinin not defterinden yayinlanmamis konusmalarini aktarsam.Yok benim reyting problemim yok !..
Benim sitem isil isil yürüyen yazilar.Miki maus gibi hareketli resimler.Bir de icimde yasiyan hayran oldugum o insanlar.
Kalin saglicakla iyi Pazarlar.

Cumartesi, Ocak 13, 2007

KLIMA ve BIO !...


Havalarin Sonbahar gibi gecmesi.Bazilarinin yüzünü güldermektedir.Zaman zaman bahar havasinda iklim yasamaktayiz.Tabii ki bunu klima isinmasina da bagliyabiliriz.Bunun ilerde acabilecegi korkunc felaketler bol bol yazilip cizilmekle beraber, bazi cikarlarin agar basmasi ile sirt ardi edinilmekte oldugunu yapilan klima antlasmalarina imza atmiyan devletlerde de görebilmekteyiz. .Asagida yapilan incelemelerde de görüldügü gibi bizi bekliyen günler pek de acici degil.
Bu gün yasadigim Ülkede ki günün sicakligi Ocak ayinda 15 ila 16 dereceyi göstermesi.Diger gecmis yillara göre aradaki farkin en az 30 dereceye ulasmasi olumsuz düsüncelere sürüklemektedir.
Bu günlerde Orkan derecesinde esen rüzgarlar.180 km kadar ulasmakta acmis oldugu hasarlar ilerde ki kötü günlerin birer habercesi olduguna inanmak zorun da birakmaktadir.
Bu durum ayni zamanda gida maddlerinide önemli bir sekilde etkiliyecegi bilinmektedir.Bu durum karsisinda yapilan genetik calismalar ve bu calismalar karsisinda tam olarak istenilen neticelere ulasilmamasi neticesi insanlari bio gida maddelerine sevk etmektedir.

Her ne kadar Türkiye de bio yiyeceklerin yaygin olmamasi daha dogrusu bio olduklarina dair siki bir denetim ve normlar olmamasi ilerdeki günlerde tezgahlarda sergilenen yiyecekler de rastliyacagimiz kimyevi maddelerinin miktarlarinin artisina sahit olacagiz kenisindayim.
Bu gün ki durumda Avrupa ülkelerinin cogu klima degisikligi yüzünden Bio yiyeceklerinin tüketmis ve iflasin esigine gelmistir.Tabii bu norm ve ölcüler icersinde ki gida maddelerini ihtiva etmektedir.
Kisaca eger bio gida maddelerinin ne olduguna deginecek olursak bunlari 3 noktada acikliyabiliriz.
1.Haserata karsi korumak icin püskürtülen ilaclarin kullanilmamasi.
2.Ekili alanda diger yabanci otlardan korunabilmesi icin kullanilacak olan kimyevi maddelerden yoksun olmasi.
3.Yetistirdimiz fidelerin suni gübre kullanilarak daha cabuk ürün alabilme yerine, dogal organik gübrelerin kullanilmasi tabiki bu konumda da organik gübrelerin her hangi bir dolayli yolla icerikligin de kimyevi maddelerinin karismamis olmasi.

Bu yukardaki 3 ana temele Genetik olarak calismalari sokmuyorum.

Peki böyle bir ürün yetistirme olanagina sahip miyiz.Bu sekilde yetisen bir ürünün maliyeti ne kadar olabilir ? Hele Bio adi altina tezgahlarimiza geldigi taktirde bunun siki bir denetimden gecmesine sagliyacak bir kontrol agina sahipmiyiz.

Eger bu günlerdeki ki gibi klima degisiklikleri karsisinda bizleri bekliyen haserat ordusuna karsi ne gibi önlemler alabiliriz.Kimyevi mücadele haricin de.

Bu iliman gecen hava neticesin de yetisen fidelerin arasindaki, yabani otlarin arindirilmasi icin kullanicagimiz beden gücünün ikiye katlanmasi, maliyete eklenecek miktarin bize dönüsü ne olacaktir.

Kullanicagimiz organik gübrede bu isinma nedeni ile oranti bilincine sahipmiyiz.

Esasinda bu konuda yazilacak cok sey var.Bunu önümüzde ki günlerde bölüm bölüm ele almaya calisacagim.
Unutulmamasi gereken tek sey karsilasacagimiz her problemlerin bir cikis noktasi beraberin de sunulmaktadir.Tek onlari uyguliyabilelim.
Saygilarla.
KLIMA ve BUZULLAR
Önce Grönland, şimdi de Antarktika. Küresel ısınma buzulları yok ediyor. ABD'de yapılan bir araştırma, Güney Kutbu'ndaki buzulların erimesinin son yıllarda hızlandığını ortaya koydu

ABD'nin Colorado eyaletindeki Boulder Üniversitesi'nden bilim adamları, NASA'nın iki uydusunu kullanarak yeni bir araştırma yaptı. Araştırmada kullanılan teknik yeni ve şaşmaz ölçülerle bilgi veriyor.

Dünyadan birkaç yüz metre yüksekte biribirini izleyerek turlayan iki uydu, dünyanın küresel çekim alanı ve kütle dağılımı konusunda araştırmalar yapıyor ve aylık olarak dünyaya veriler gönderiyor.

Eğer öndeki uydu büyük bir kütle yapısının üzerinden geçerse bu onun hızlanmasına neden oluyor ve arkadaki uyduyla aradaki mesafe açılıyor. İki uydu arasında sürekli ölçülen mesafe aşağıdaki objelerin kütlesini gösteriyor.

Güney Kutbu'ndaki buzulların erimesi hızla artıyor, içbuzul yılda ortalama 152 kilometreküp eriyor. Bilim adamları, olayı somutlaştırabilmek için 10 milyon nüfuslu Los Angeles'ta yılda bir kilometreküp su tüketilmesini örnek veriyor.

Yani, Antarktika buzullarının bir yılda kaybettiği buz miktarı, ABD'nin en büyük ikinci şehri Los Angeles'ta bir yılda tüketilen su miktarının yaklaşık 3.5 milyon katı.

Üniversitenin Çevre Bilimi Araştırma Enstitüsü'nden Isabella Velicogna, ilk kez bir araştırmada Güney Kutbu'ndaki içbuzulun tamamının önemli miktarda buzul kaybına uğradığının ortaya çıktığını söylüyor.(VitaEsMorte'den özetler).

Cuma, Ocak 12, 2007

BEN YAZARSAM !..


Bu ölümlü Dünyada hepimiz gelip gecici degilmiyiz.Yatagimiza aksam uzandigimiz zaman kendimize sorsak :)
Ömrümü nerede tükettim? Malımı nerelerde kazandım ve nerede harcadım ? Gençliğimi nerede geçirdim ? Dünyada hayatim boyunca birilerine faydalı olabildim mi!..

Yasamimizi bir seyehate benzetsek.Bir yolculuk gibi.Bindigimiz durak, bu yasadigimiz Dünya ,varacagimiz yer Ahiret olacak.Bu yolculukta alinan tek yönlü bir bilet.Gidis yolu tek istikametli.Bir sairimizin sessiz gemi siirinde ki gibi dönüsü olmiyan bir yolculuk "gidenler memnun ki yerinden"

Sorsalar yolculuk ne zaman diye, ne cevap verebilirdik ?" Her an" kime danismak lazim diye sormamiza bile hacet yok Melek kapimizi caldigi zaman bizi yasamimizdan teslim alir.Yanimiza alacagimiz 9 metre beyaz bir bez.
Birakabilmis isek, salih amel, hayirli evlat, faydali biraz bilim.

Dostlarim yazimi nasil buldunuz, bir gazetede yayinlana bilinir mi ? Yoksa bir dergi
sahibi olsaydim okunurmuydu.Haber niteligi tasiyabilirmi.
Yukarda ki yazilmis olanlarin hepsini, belkide cok daha fazlasini bildiginizi biliyorum.Bence bu yazdiklarim benim gözümde hic bir zaman haber niteligini tasimazdi.

Kalin saglicakla.
Illa da bu yaziyi HABER olarak okumak isterseniz tiklayin.

Belki 100 kisinin okuyacagi yazi istendigi zaman yüz binlere nasil ulasabilir.Ah keske biracik daha akilli olsaydim diye simdi hayiflaniyorum.

Perşembe, Ocak 11, 2007

RESIM !...


Yapilan Resim yarismasinda bir cok ülkeyi geride birakarak 1 ncligi alan resim.

Günün yazisi !..

Birincilik almis Resim.Siradan olmaya yüz tutmus bir haber.
Acaba ikisi arasinda bizleri düsündüren sey ne acaba ?..

Saygilarla.

Çarşamba, Ocak 10, 2007

HAYATIN ICINDEN.II


Hayatimizda verecegimiz bazi kararlar vardir ki, bizlerin üzerinde derin izler birakabilir.
Bu konuda sahsi düsüncelerime deginmeden.Uzun arastirmalar da bulunan bir uzman kisinin calismalarindan bir özet sunmak istedim.Hayatimiz boyunca Hayvanlarin özgür yasamasi icin mücadele verirken böyle bir karar vermek zorunda kalabilimiyiz !...

ÖTENAZI.
Çoğu insanda duygusal bir karşılık uyandıran sözcük. Anlamı … ahlakilik …. Yasallık … dini ve ruhsal anlamlar … sorular … karar … kötü sonuç.
Ötenazi acısız, mutlu ölüm anlamına gelir. Eu iyi anlamına gelir ; ve thanatos ölüm anlamına gelir. Kolay ve acısız bir ölüm ; ölmenin acısız yöntemi.
Çoğu zaman, fiil olarak ötenazi sözcüğü, ötenazi yapmak, acısız ölüme neden olmak anlamına gelir. Sevdiğimiz acı çeken ve/veya tedavi edilemez şekilde hasta olan bir hayvana ötenazi yapmak seçimini yaptığımız zaman, çok kesin olarak bu niyetimizdir.
Hayvanlar üzerinde uygulanması, zaman zaman tartışmalıdır ve refakatçi hayvanlar için, hemen hemen daima insanların karar vermeleri için hayli kişiseldir. Çoğu zaman, refakatçi hayvanları için böyle kararlar veren insanlar duygusal acı ve ıstırap ve keder deneyimler.
Sağlık uzmanları arasında, ötenazi iyileştirilemez hastalıkların kurbanları ile ilgilenme yolu olarak bazıları tarafından savunulmaktadır. Ingiliz Hekim Arbuthnot (1675-1735) şöyle diyor : “Arkadaşlarımın en sevecen dileği ötenazidir.” Dr. Jack Kevorkian’ın çalışması düşünceyi – tahrik edici ve tartışmalıdır.
Dini topluluklar arasında, hayvanlar ile ilgili sorunlarda “Hayvanların ruhu var mı ? Bunun önemi var mı?” ,” Ötenazi cinayetin diğer ismi değil mi?” gibi sorulara değinilir.

Yasal sorunlar mal olarak hayvanları ve sahibinin o malı elden çıkarma hakkını kapsar.

Insanlar, sevdikleri bir yoldaştan ayrılmanın kederini bekledikleri derin sevgi ve acı zamanlarında sıkça kendilerine sordukları ıstırap çektiren sorular vardır, “Ötenazi gerçekten doğru mu ? Ötenazi cinayet değil mi? Bunu ne zaman yapmalıyım ? Bunu nasıl bileceğim ?”

Derin kayıp hissine ilave olarak, kötü sonuç çoğu zaman suçluluğu kapsar, özellikle eğer bazı faktörler insanın karar denklemine girerse ; çok hasta olduğunda bakım zorluğu, arkadaşların baskısı vs. Ve o zaman şüphe olur. Ancak bunların hepsi insan perspektifindendir. Desert Dan bir zamanlar şöyle demiş, “Hayvanlar ile ilgili fikirler vardır ve hayvanlar ile ilgili gerçekler vardır. Eğer fikirler istiyorsanız, insanlara sorun. Eğer gerçekleri istiyorsanız, hayvanlara sorun.

Hayvanlardan ne haber ? Onlar bununla ilgili ne düşünüyorlar ? Onlar ötenaziyi istiyor mu, istemiyor mu ? Eğer istiyorlarsa, onlar için daha iyi olan bir zaman var mı ? Eğer böyle ise, hangi durumlar altında ?

9 ülkede 4000 den fazla hayvan ile iletişim kurdum. Kişisel olarak. Hepsi birer birer. Çoklu hayvan barınaklarında, tek olarak ve kollektif olarak. Gruplarda, seminerlerde, workshoplarda, sunuşlarda, ve hayvan iletişimi toplantılarında. Telefon ile. Internet ile. Hayvanların çoğu ıstırap çekiyordu. Çoğu oldukça yaşlıydı ve halsizdi. Çoğunun sağlığı aşırı derecede tehlikede idi, ölmekte olmanın değişen aşamalarında.
Hayvanlar bana ölümün üç aşaması olduğunu anlattılar. Bunları basitçe, Aşama 1, Aşama 2 ve Aşama 3 olarak adlandırırlar. Bir hayvanı öldürmek, bir hayvanın hayatına son vermek veya ötenazi yapmak, fiziksel bedenin ölümü sırasında ve ölümünden sonra hayvanın içinde bulunduğu ölümün aşamasına ve ölümün etrafındaki niyet enerjisine bağlı olarak çok farklı anlamlara sahiptir. Temel olarak, farklılıkların fiziksel ıstırabın miktarı ve zamanının uzunluğunu kapsayan iyileştirilecek fiziksel bedenin yeteneğinden veya yoksunluğundan geldiği görülüyor.
Eğer bir hayvanı çok çabuk, çok hızlı “öldürürseniz”, hayvan ve/veya ruh/beden henüz hazır olmadığında, aşamaların herhangi birinde olmadığında, ve spiritüel izin olmadığında, o zaman ruh/canda aşırı derecede zihin karışıklığı olur ve zihniniz berraklaşması çok uzun zaman alabilir, insan zamanı ile 2 yıla kadar. Ölümün 1 nci aşaması başlamadan önce bir hayvanı öldürmek bu uzayan karışıklığa neden olur. Bu, sağlıklı olan bir hayvanın kaza ile veya kasden öldürülmesi anlamına gelir.
Ölmenin 1 nci aşamasında, hayvanlar bunu “ölmenin 1 nci aşaması” olarak adlandırmasına rağmen, hayvan hala iyileşme yeteneğine sahiptir, hayvan gerçekte bedeninin iyileşme yeteneğini bilir ve çoğu zaman kendisini iyileştirebilir, ancak yakın çevresinden hala işbirliğine ihtiyaç duyar. Bu işbirliği doğru yiyecek, dinlenme, yaraların ve sıyrıkların temizlenmesi ve belki de veteriner müdahalesini içerir. 1 nci aşamada ötenazi yapılan bir hayvan insan zamanı ile 6 – 12 ay şaşkınlık içinde olacaktır.
Ölmenin 2 nci aşamasında, hayvanın fiziksel bedeni iyileşebilir veya iyileşmeyebilir. Bu aşamadaki bir hayvan fiziksel bedeninin iyileşmesi için bir tür müdahaleye gereksinim duyduğunu bilir. Artık kendi kendisini tamamen iyileştiremez. 2 nci aşamada ötenazi yapılan bir hayvan insan zamanı ile 6 hafta – 6 ay karışıklık içinde olacaktır.
Ölmenin 3 ncü aşamasında, hayvan artık fiziksel bedeninin Ilahi bir müdahale olmadan iyileştirilemeyeceğini bilir. Formdan can/ruhun ayrılması başlar. 3 ncü aşamada ötenazi yapılan bir hayvanın canı/ruhu 24 saat içinde temas kurulacak kadar yeteri kadar berrak olabilir ve genellikle insan zamanı ile 4 – 6 haftada tamamen berrak olur. Aynı şeyin insan bilinçliliği için doğru olduğunu buldum. En iyi arkadaşımın annesi yıllardır Alzheimer hastalığını çekiyordu. Fiziksel bedeninin ölümünden sonraki bir saatte o berraktı. 3 ncü aşamada ötenazi yapılan hayvanlar doğal olarak ölen hayvanlara çok benzer şekilde reaksiyon verirler. Onlar için hemen hemen doğal olarak ölmek gibidir ve onlar bununla iyidir.
Insan sözleri 3 ncü aşamada ötenazi yapılan bir hayvanın berraklık ve mükemmel huzurunu, 1 nci aşamadan bile önce formu terk eden bir hayvanın acı verici, şiddetli şaşkınlığını ve bunların arasındaki olağanüstü alanı, farkı, ayırt etmeleri, anlatamaz. Insan sözleri, bunun ne kadar olağanüstü olduğunu ve 3 ncü aşamanın kendi spiritüel etkisinde, doğal ölüme ne kadar benzer olduğunu bilmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulayamaz.
Bu dersi sonunda aldığımda, hayvanların bize verdiği ipuçlarını ve anahtarları anlamam zorunlu oldu, böylece onların 3 ncü aşamada olduklarını bilebiliriz, ve onlara çok kısa sürede ötenazi yapmayız. Ve bu bilgiyi paylaşmak benim için zorunlu oldu.
Bu keşif benim için dramatik idi. Dersleri öğrendiğim onların benim için mesajını gerçekten anladığım o haftayı anımsadığım zaman hala gözlerim yaşarır, o hayvanların bazıları, aşamalarını ve aşamaların farklarını anlayabilmem için kendi yaşamlarını verdiler, ve bu anlayışı paylaşmam için benden ricada bulundular.
Ve o inanılmaz haftada, haftanın sonuna doğru, şaşırtıcı şekilde, hemen hemen birlikte çalıştığım her veterinerin, her nasılsa, aniden benimle temas kurmak için bir nedeni vardı. Şimdi size yazdıklarımı onlara söyleyebildim ; ve onların her biri tam olarak söylemekte olduğum şeyi tıbbi olarak anladı.
Istırap çeken refakatçi bir hayvanın 3 ncü aşamaya girişi davranışında çok ani bir değişim ile göze çarpar, yeterince dramatik bir değişim ve sahibinin fark edeceği kadar yeterince farklı. Lütfen ıstırap çeken, hasta, veya yaşlı ve halsiz hayvanlardan söz etmekte olduğumuzu not edin. Asla ısırmamış olan bir hayvan ısırır. Daha önce hiç nöbet (felç) geçirmeyen bir hayvan nöbet geçirir. Aşırı derecede ses çıkarmamış olan (havlamamış vs) bir hayvan aşırı derecede ses çıkarır. Her zaman samimi olmuş olan hayvan, uzak olur.
3 ncü aşamaya giren veya 3 ncü aşamada olan bir hayvan aniden, insan gözü için “orada olmayan” figürlerle ilgilenerek veya onlara yanıt vererek sanki (insan deyimiyle) yanılsamadaymış gibi, davranmaya başlar. Bu noktada gerçekleşen şey, hayvanın bilinçliliğinin formdan ayrılmaya başlamasıdır ve enerjileri daha berrak görmeye başlar, bazen bedensiz hayvanları veya insanları ve çoğu zaman melekleri görmeye başlar.
Eğer ıstırap çeken bir hayvanın bakıcısı iseniz, hayvanınızın fiziksel bedeninin iyileşemeyeceğinden şüphe ediyorsanız, hayvanın 3 ncü aşamada olup olmadığından emin değilseniz, ona sorun. Derin nefes alın ve yapabildiğiniz kadar kendinizi merkezleyin ; zihninizi temizleyin ; hayvanınız için sevginizi hatırlayın ; enerjinizi hayvanınıza çevirin ve sorun “Şimdi formdan ayrılmaya hazır mısın ?” Tekrar derin nefes alın. Hayvanınız o nefeste yanıt verecektir. Eğer yanıttan emin değilseniz, prosedürü tekrarlayın ve bu kez, “Lütfen bana hazır olup olmadığını gösteren bir işaret, bir davranış değişikliği verir misin ? 3 ncü aşamaya ne zaman gireceğine dair?” Hayvanlar her zaman bu soruya “Evet” yanıtı verir.
Sonra bekleyin ve gözleyin. Ve hala emin değilseniz, prosedürü tekrarlayın ve ekleyin “3 ncü aşamada olup olmadığını veya 3 ncü aşamaya girdiğini çok aşikar yapar mısın lütfen?”
Bu zamanda yardım ettiğim hemen hemen her hayvan, ruhunun formdan ayrılmasına yardım için onurlandırıcı bir ritüel istedi.
Hayvan ne kadar berrak olursa, kendi öz enerjisini kendi reenkarnasyonuna o kadar çabuk götürebilir. Geçmiş birkaç yılda, formdan ayrıldıktan sonra çok berrak olan hayvanlar gördüm, onlar sahiplerine bu yaşamda bir kez daha birlikte olma şansı olup olmadığını söyleyebilirler ve söylediler ; eğer böyle ise, reenkarne olacakları yaklaşık coğrafik konumu, yaklaşık zamanı ve formu insanlara söylediler. Bir çoğu gerçekten şimdi tekrar bir arada. Böylece, eğer sizin yaşamınız ile, baktığınız hayvanlar ile ilgili ise, lütfen hayvanların kendilerine ötenazi yapılmasının OK olduğunu bilin. Ayrıca lütfen bilin ki, siz ne yaparsanız yapın ve neye karar verirseniz verin onlar sizi severler. Ancak ötenazi doğru zamanda yapılırsa onlar için daha kolay olur. 3 ncü aşamada olma işaretlerini arayın. Bu önemlidir. Hepimiz için.

Elizabeth Severino, (Çeviri ; Saffet Güler)

Saygilarla.

Salı, Ocak 09, 2007

HAYATIN ICINDEN I..


Gün geçmiyor ki bir tv kanalında esefle gördügümüz, hayvanlara yapılan işkenceler.Gün geçmiyor ki .Bilinçsiz şekilde bazı kurumların sağlık adına ..... adına yapmış olduğu hataları okuyup veya seyrettiğimiz anlar.İsyan ediyor.Lanet okuyor.Bloglarımız da sayfalar dolusu yazılar yazıyoruz.Bıktık mi, hayır bıkmadık her seferinde isyanımızı dile getireceğiz.Onlarda
belki bir gün yaşamlarında karşılaşacağı bir olay, bir an bir kaybolan duygu ile bir gün uyanacaklar.Bu güzelim Dünyanın yanlız biz insanlar için değilde bütün canlılar için olduğunu
ne zaman öğreneceğiz?... Bizi yaratanın o muazzam düzenine neden karşı geliyoruz.Neden o canlılara içimizde yer tanımıyoruz.Biliyorum bu yaşadığımız dünya da insanın bile bir yerde kıymeti kalmamışken.Her bir köşede binlerce çocukların savaşların insanların acı çektiği anlarda sen nelerden bahs ediyorsun değiceksiniz.Doğru olmadığını bile bile .Bize verilen düzen içersinde her canlının yasammızın bir parçası olduğunu;Bu zincirin tek bir baklasını göz ardı edip bir kenera attığımız zaman bizlere nelere mal olacağını unutmamız lazımdır.Bu gün iki ayrı örnek vermeye çalıştım.Bir tanesi bitkinin bir parçası diğeri ise bir hayvanın yaşadığı duygular.
Bilmem neden ihtiyaç duydum bunları yazmaya yoksa insan kendisini tanımak için acaba önce onlara mı değer vermeli .Kararı sizlere bırakıyorum.
Kediler sevgileri içın neleri göze alır?
Kediler sevdiklerinin ardından yaş tutarlar mı? Sevgileri yüzünden ölebilirler mi? Birkaç yıl önce kız kardeşim Linda, veteriner kliniğinde gördüğü dört patisi de sargılanmış bir kediden söz etti. Kedinin nasıl bu hale geldiğini sorduğunda veteriner, 'kedinin sahibinin bir binanın onuncu katından atladığını' ve öldüğünü söylemiş. Kedi de sahibinin arkaşından atlamış ve ciddi şekilde yaralanmış, fakat hayatta kalmayı başarmış. Bu sıra dışı davranışın açıklaması ne olabilir? Kedi onuncu kattan atladığında başına nelerin gelebileceğini bilmiyor muydu? Bile bile atlamış olduğuna inanmak güç; ama bilmediğine inanmak da güç.
Kediler ağaçsıl atalarından gelen bir özellik sayesine yerden tam olarak ne kadar yükseklikte olduğunu bilirler. Bu özellik olmasaydı, bir kedinin ağaçtan düşmesi bile ölümle sonuçlanabilirdi.
SAHİBİNİN PEŞİNDEN ATLAMIŞ
Gerçekte, yüksekten düşen kedilerin büyük bir çoğünlüğu hayatta kalır. 1987 yılında ''Journal of the American Veterinary Medical Association'' dergisinde iki veterinerin bu konuda yaptığı bir araştırmanın sonuçları yayınlanmıştı. New York'taki Hayvan Tıp Merkezi'ne getirilen 132 vaka incelendiğinde, ortalama 5,5 kat yükseklikten düşen kedilerin yüzde 90'ının (çoğu yaralı olmasına karşın) hayatta kaldığı görülmüş. Hatta bu kedilerden biriyirminci kattan düşmüş olmasına karşın bacaklarını olabildiğince açmaları paraşüt etkisi yaratır, yere yaklaştıklarındaysa önce ön ayakları üzerine inerek ve omurgalarını bükerek çarpmanın şiddetini hafifletirler. Onuncu kattan atlayan bu kedi, hayatını tehlikeye atmak pahasına da olsa sevgili insan dostunun ''peşinden gitmişti''.
Kedilerin bir başka canlıyı bu denli seveceğine, bir kedinin kendisine karşı duyduğu o efsaneleşmiş sevginin diğer tüm duygulara ağır basacağına inanan insanlara göre, bir kedinin intihar etmesi olanaksızdır. Pek çok veteriner, kedilerde intihar olduğu kanıtlanmış vakalara rastlanmadığını söylüyor.
KEDİ ÜZÜNTÜDEN ÖLEBİLİR mı !
Sydneyli bir film yapımcısı ve yazar olan dostum Peter Thompson, bana babasının (şair John Tompson) kedisinin nasıl öldüğünü anlattığında, bir kedinin üzüntüden ölebileceğini anladım. John'ın Malezya'da öğretmenlik yaptığı haftalar boyunca kedisi Red Ned bir veteriner gözetiminde kalmış. Derken bir gün, John'ın Malezya'dan dönmesine henüz iki hafta varken, o ana dek son derece sağlıklı bir kedi olan ve gayet iyi bakılan Red Ned ansızın ölmüş. Olaydan dolayı derin bir utanç duyan veteriner, kediye otopsi yapılmasınd ısrar etmiş. Ne var ki, otopsi sonucunda kedide hıçbir sağlık problemi olmadığı anlaşılmış. Veteriner, istemeyerek de olsa, kedinin kırık bir kalp nedeniyle öldüğünü kabul etmiş...
Jeffrey Moussaieff Masson 'un ''Kedilerin Dokuz Duygusal Canı'' adlı kitaptan aktarılmıştır.)
Yarın sizlerle hayvan severlerin en zor anları ile ilgili bir yazı ile olacağım.
Saygılarla.

HAYATIN ICINDEN.

Sonbaharın güneşli bir gününde ağaçlarin arasında dolaştıgınız zaman ayaklarınızın altında cıtırdıyan.Rüzgarın kümelediği yığınların icinde cocukların neşeyle icinde yuvarlandığı,Yaz aylarında meltem rüzgarları arasında dans ederken kulaklarımıza ulaşan fısıltılar.Işte bunların
romantizim yanında daha bir cok görevleri olan :)
YAPRAKLAR
On yedinci yüzyılda yaşamış Belçikalı bir fizikçi olan Jan Baptisa Van Helmont bilimsel deneylerinden birinde bir söğüt ağacının büyümesini gözlemledi ve çeşitli ölçümler yaptı. Ağacı önce tarttı, ardından 5 yıl sonra ikinci kez tekrar tarttı ve ağırlığını 75 kg artmış olarak buldu. Bitkinin içinde büyüdüğü kaptaki toprağı tarttığındaysa, bu 5 yıllık zaman içinde sadece birkaç gram azaldığını gördü. Fizikçi Van Helmont, bu deneyinde, söğüt ağacının büyüme sebebinin sadece saksıdaki toprak olmadığını ortaya çıkardı. Bitki büyümek için toprağın çok az bir kısmını kullandığına göre başka bir yerlerden besin alıyor olmalıydı.1

İşte 17. yüzyılda Van Helmont'un keşfetmeye çalıştığı bu olay, bazı aşamaları günümüzde dahi tam olarak anlaşılamamış olan fotosentez işlemidir. Yani bitkilerin kendi besinlerini kendilerinin üretmeleridir. Bitkiler besinlerini üretirken sadece topraktan faydalanmazlar. Topraktaki minerallerin yanında, suyu ve havadaki CO2'i de kullanırlar. Bu hammaddeleri alıp yapraklarındaki mikroskobik fabrikalardan geçirerek fotosentez yaparlar. Fotosentez işleminin aşamalarını incelemeden önce fotosentezde son derece önemli bir role sahip olan yaprakların incelenmesinde fayda vardır.

Yaprakların genel yapısı

Hem genel yapı olarak, hem de mikrobiyolojik açıdan incelendiğinde yaprakların her yönüyle en fazla enerji üretimini sağlamak üzere planlanmış, çok detaylı ve kompleks sistemlere sahip oldukları görülecektir. Yaprağın enerji üretebilmesi için ısı ve karbondioksidi dış ortamdan alması gerekir. Yapraklardaki tüm yapılar da bu iki maddeyi kolaylıkla alacak şekilde düzenlenmiştir. Öncelikle yaprakların dış yapılarını inceleyelim. Yaprakların dış yüzeyleri geniştir. Bu da fotosentez için gerekli olan gaz alış-verişlerinin (karbondioksidin emilmesi ve oksijenin atılması gibi işlemlerin) kolay gerçekleşmesini sağlar.

Yaprağın yassı biçimiyse tüm hücrelerin dış ortama yakın olmasını sağlar. Bu sayede de gaz alış-verişi kolaylaşır ve güneş ışınları, fotosentez yapan hücrelerin hepsine ulaşabilir. Bunun aksi bir durumu gözümüzün önüne getirelim. Yapraklar eğer yassı ve ince bir yapıya değil de herhangi bir geometrik şekle ya da anlamsız rasgele bir şekle sahip olsalardı yaprak fotosentez işlevini sadece güneş ile doğrudan temas eden bölgelerinde gerçekleştirebilecekti. Bu da bitkilerin yeterli enerji ve oksijen üretememesi anlamına gelecekti. Bunun canlılar için en önemli sonuçlarından biri de hiç kuşkusuz ki yeryüzünde bir enerji açığının ortaya çıkması olurdu.


Soldaki resimde aşama aşama güneşe doğru hareketi görülen ve mini bir radar istasyonuna benzeyen kırlangıç otu çiçeği (ranunculus ficaria), diğer bütün bitkilerde olduğu gibi güneşin yönünü takip ederek döner. Bitki böylelikle güneş ışığından daha fazla faydalanabilecektir.Alttaki resimde görülen ayçiçekleri de güneşin hareketiyle kendi yönlerini değiştiren bitkilerdendir. Işığa karşı duyarlı yaprak hücreleri hemen yön belirleyerek güneşe doğru harekete geçerler.




Yapraklardaki özel olarak "tasarlanmış" olan sistemler sadece bunlarla sınırlı değildir. Yaprak dokusunun önemli bir özelliği daha vardır. Bu özellik ışığa karşı duyarlı olmasıdır. Bu sayede ışık kaynağına yönelme, yani fototropizm adı verilen olay gerçekleşir. Bu, saksı bitkilerinde de rahatça gözlemlenen, bitkilerin yapraklarını güneşin geldiği yöne doğru çevirmesine neden olan olaydır. Bitki böylelikle güneş ışığından daha fazla faydalanabilir.

Yapraklar bitkilerin hem nükleer enerji üreten santralleri, hem besin üreten fabrikaları, hem de önemli reaksiyonları gerçekleştirdikleri laboratuvarlarıdır. Yapraklarda hayati önem taşıyan bu işlemlerin nasıl gerçekleştirildiğini anlamak için yaprakların fizyolojik yapısını da kısaca incelemek gerekir. Yaprağın iç yapısının enine kesiti alınarak bakılacak olursa dört tabakalı bir yapı olduğu görülecektir.


Yandaki resimde bir yaprağın enine kesiti görülmektedir. Yaprağın yapısı incelendiğinde her birinde çok detaylı tasarımlar olan dört tabaka ile karşılaşılacaktır. Detaya inilerek incelendiğinde bu tabakaların su geçirmeme, ışığı daha çok emme, solunumu kolaylaştırma gibi yaprağın ışığı daha iyi alması ve daha fazla fotosentez yapabilmesini sağlayacak özelliklere sahip oldukları görülecektir.
Bu yapılardan ilki kloroplast içermeyen epidermis tabakasıdır. Yaprağı alttan ve üstten örten epidermis tabakasının özelliği, yaprağı dış etkilerden korumasıdır. Epidermisin üstü koruyucu ve su geçirmez mumsu bir madde ile sarılıdır. Bu maddeye kütiküla adı verilir. Yaprağın iç dokusuna baktığımızda ise genelde iki hücre tabakasından oluştuğunu görürüz.Bunlardan iç dokuyu oluşturan Palizad dokuda kloroplastça zengin hücreler, aralarında hiç boşluk bırakmadan yan yana dizilirler.
Bu doku fotosentezi yürüten dokudur. Bunun altında bulunan Sünger doku ise, solunumu sağlayan dokudur. Sünger dokudaki hücreler, diğer bölümlerdeki hücrelere göre daha gevşek bir şekilde birbirine kenetlenmiştir. Ayrıca bu dokunun hücreleri arasında hava ile dolu boşluklar vardır.2 Görüldüğü gibi bu dokuların hepsi yaprağın yapısında son derece önemli görevlere sahiptir. Bu tür düzenlemeler yaprakta ışığın daha iyi dağılıp yayılmasını sağlayarak fotosentez işleminin gerçekleşmesi açısından son derece büyük bir önem taşırlar. Bütün bunların yanı sıra yaprak yüzeyinin büyüklüğüne göre yaprağın işlem yapma (solunum, fotosentez gibi) yeteneği de artar. Örneğin birbirine geçmiş tropikal yağmur ormanlarında genellikle geniş yapraklı bitkiler yetişir. Bunun çok önemli sebepleri vardır. Sürekli ve çok miktarda yağmurun yağdığı, birbirine geçmiş ağaçlardan oluşan tropikal ormanlarda güneş ışığının bitkilerin her yerine eşit ulaşması oldukça zordur. Bu da ışığı yakalamak için gerekli olan yaprak yüzeyinin artırılmasını gerekli kılar. Güneş ışığının zor girdiği bu alanlarda bitkilerin besin üretebilmeleri için yaprak yüzeylerinin büyük olması hayati önem taşımaktadır. Çünkü bu özellikleri sayesinde tropik bitkiler değişik yerlerden, en fazla faydalanacak şekilde güneş ışığına ulaşmış olurlar.
Tam aksine kuru ve sert iklimlerde ise küçük yapraklar bulunur. Çünkü bu iklim şartlarında bitkiler için dezavantaj olan asıl nokta ısı kaybıdır. Ve yaprak yüzeyi genişledikçe su buharlaşması, dolayısıyla ısı kaybı artar. Bu yüzden ışık yakalayan yaprak yüzeyi, bitkinin su tasarrufu yapabilmesi için iktisatlı davranacak şekilde tasarlanmıştır. Çöl ortamlarında yaprak kısıtlaması aşırı seviyelere ulaşır.
Örneğin kaktüslerde yaprak yerine artık dikenler vardır. Bu bitkilerde fotosentez etli gövdenin kendisinde yapılır. Ayrıca gövde suyun depolandığı yerdir. Fakat su kaybının kontrol edilmesi için bu da tek başına yeterli değildir. Çünkü her ne kadar yaprak küçük olsa da gözeneklerin bulunması su kaybını devam ettirecektir. Bu yüzden buharlaşmayı dengeleyecek bir mekanizmanın varlığı zorunludur. Bitkiler de, fazla buharlaşmayı düzenleyen bir çıkış yoluna sahiptirler. Bünyelerindeki su kaybını, gözenek açıklığının kontrolü ile denetim altında tutarlar. Bunun için gözenek açıklıklarını (porları) genişletir veya daraltırlar.
Tropik bölgelerdeki bitkilerin yapısı ile çöl ortamlarında yetişen bitkilerin genel yapısı resimlerde de görüldüğü gibi birbirinden farklıdır.
Yaprakların tek görevi fotosentez için ışığı hapsetmeye çalışmak değildir. Havadaki karbondioksidi yakalayıp onu fotosentezin oluştuğu yere ulaştırmaları da aynı derecede önemlidir. Bitkiler bu işlemi de yaprakların üzerinde yer alan gözenekler vasıtasıyla gerçekleştirirler. Kaynak.1. John King, Reaching for The Sun, 1997, Cambridge University Press, Cambridge, s.18 2. Prof.Dr. İlhami Kiziroğlu, Desen Yayınları, Genel Biyoloji, Ankara, s.73 .Bitki dünyasi.net.
Saygilarla.

Pazartesi, Ocak 08, 2007

BIR ÜLKE DÜSÜNÜN !...


Bir Ülke düsünün huzurun orada ikamet ettigi.Orada yasiyan insanlarin birbirlerini tanidigi;Son koloni ,koloni olduklarini hic bir zaman hissetmemis bir ülke.Mavinin ortasinda 3 ada Antartikse gitmenin oraya ulasmaktan cok daha kolay oldugu bir Ülke.Ay da bir bir geminin bazi ihtiyac maddelerinin birakip tekrar o insanlari kendi yasamlarina terk ettigi bir Ülke.

Bir Ülke düsünün havalimanin olmadigi.Son bir iki sene icersinde hediye edilen satelit telefona sahip bir Ülke.Televizyonun, Gazetenin olmadigi bir Ülke.

Tabiat'in acimasiz oldugu , firtina, Orkanlarin zaman zaman ugrayip yerle bir ettigi bir Ülke.

Orada ki insanlarin yüzlerinde ki Huzur ve Mutlulugu yikamadigi bir Ülke.

Orada misafir olmaya kalkarsaniz.Mütevazi bir pansiyonun misafir perverliginin en büyük yazildigi bir Ülke.

Bir Ülke düsünün idaresini bir belediye reisinin ihtiyar meclisi ile sürdürdügü.O idarecilerin de digerlerinden farkli olmadigi bir Ülke.

Gün isigi ile islerine güler bir yüzle giden sarkilar söyliyen.Aynen islerinden geri döndügü zaman esleri ve aileleri tarafindan sarkilar ve ciceklerle karsilasan insanlarin yasadigi bir Ülke.

Birlesmis Miletlerin Bagimsizligini vermek istemesine ragmen hayatlarindan memnun olduklarini bu ritmin bozulmamasi icin kabul etmedikleri bir Ülke.

Adalar Ülkesi oldugu icin en büyük nimeti denizden geldigini ve bulunduklari yerde en büyük sürülerin yasadigi Ton Baligi Ülkesi.
Hindistan Cevizin, bizlerin ekzotik meyveler adini verdigimiz, son günler de manavlarda gördügümüz meyvelerin yetistigi Ülke.

Kendilerine ait bir lisani olan cok nadir olarak bir kac kelime ingilizce bilen insanlarin yasadigi bir Ülke.
Insanlarin günlük hep beraber calisarak elde ettikleri seyleri Aksamleyin ihtiyaclari karsiliginda paylastigi,senbolik olarak bir para biriminin olmasina ragmen kendi aralarinda hic kullanilmadigi ;Maddiyatin oraya hic ugramadigi , Imece yasamanin hüküm sürdügü bir Ülke.
Insanlarin yanliz acilari olsa dahi gülmenin yüzlerinden eksik olmadigi bir ülke.

Bu Ülkede olmiyanlar arasinda Otomobil,Hapishane ve Turizim aktivetileri.
Pazar günlerinin calisma yasagi oldugu, dini inanclarina siki siki bagli kaldigi, geceleri sokaga cikilmadigi,evli olmiyanlarin bir cati altinda yasamasinin yasak oldugu bir Ülke.

Ziyarete gelen yabancilarin misafir kaldigi müddetce ayni sekilde yasamlarinin sürdürüldügü bir Bir Ülke.
Tam Adı: Tokelau
Yüzölçümü: 12 km²
Başkenti: Başkenti Yok
Para Birimi: Yeni Zellanda Doları
Dili: Tokelau Dili ve cok az İngilizce
Nüfusu: 1 600 kişi (tahmini)
Ortalama Ömür: 69 yıl (tahmini)
Okur Yazarlık Oranı: -
Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 1 000 $ (tahmini)

Bazen düsünmezmiyiz issiz bir adada kalmayi.Dertleri kasveti bir kenera birakip.

Bir kitap okumustum.Anke Ricter'in orada 200 gün o insanlarla yasamis.Hatiralarini
bu kitapta toplamis bu günlerde aklima geldi.
Acaba halen böyle bir yasamin oldugu bir Dünya varmi diye?..
Bu güzel yasam tarzi bir gün sona erecek.O insanlar bir gün bir gazetenin ,bir kösesinde kücücük bir haber olacak.O zaman aynen su satirlari okuyacagiz.Yer küresinde Klima isisinin artmasi neticesinde Pasifikte 3 ada daha sular altinda kalarak haritadan silindi.
Sizlerle haftaya baslarken esasinda bu güzel Dünyamizin bir kösesinden minicik ama bütün insanlarin hayalinde koskocaman bir Ülkeyi aktarmak istedim o kadar.
Haftanizin huzur dolu gecmesi dilegi ile .
Saygilar.

HASTA OLMAK KIMIN TEKELINDE..

MySpace



Pazarin Sohbetin'de bu konuya biraz deginmistik,Acaba aksakliklar nerden geliyor.Önce yasadigim ülkeden bahs edeyim.Burada Saglik konusunu bir sisteme oturtmuslar.Tabii bu sistem günün sartlarina göre devamli ek kararlarla yenileniyor.Devlet'in isi burada cok zor halki cok yasli tabii bu durumda hastalik orani normlar üstünde.Hastalik Kasalarini iki bölüme ayirmislar özerk devlet kasalari bir de Privat yani kar amacli kasalar.Bunlar daha cok büyük konzerlere ait.Sonra Devlet bu kasalara ödenecek primleri günün sartlarina uygun bir ayarlama ile her calisan kisinin aldigi brüt üzerinden tespitlemis.Burada calisan kesimin prim kacirma yolunu cok agir cezalarla önlemis.Kasalara bagli bireylerin ellerinde kredi kartlarina benziyen üzerindeki cipde gereken bilgiler tasiyan kart verilmisdir.Bu kartlarla kisiler istedikleri bir Doktora veya Uzmana gidip muayene olabilirler.Bu doktorlar tarafindan luzumlu görüldügü taktirde hastanelere de sevk edilebilir.Her kasanin kendine göre bazi istedikleri sartlar vardir.Bunlar yillik

Friendster imagescek up' lar kanser kontrolleri kadinlarin kendilerine göre rahatsizliklari ile ilgili sart kosulmus kontrölerdir.Tedaviler hastanin keyfine göre yarim birakilamaz.Böyle durumlar karsisinda hasta ücretlerini üstlenmek zorundadir.Doktorlar kasalarin belirledigi ilaclari yazmak zorundadirlar ayni isi gören a ilaci b ilacindan daha ucuz ise bunu dikkate almak zorundadirlar.Yapmadiklari taktirde agar para cezalarina ugratilir.Kasalar doktorlara yapmis oldugu muayeneler karsiliginda daha evvel tesbit edilmis ücretleri aylik olarak öderler.Bu vizite ücreti kasalar tarafindan sabit edilmis ücretlerdir. Doktorlar kasalardan aldiklari bu ücretlerle hastalari muayene ederler.Her doktor haftanin bir günü hastanelerde görev alirlar.Bu ev ziyaretleri ve acil Nöbetci doktorlugunu ihtiva eden bir görevdir.Muayene saatleri disinda nöbetci doktorlar bir tlf.la cagrilabilinir.Acil durumlarda hastaneler bu isi üstlenir.Itfaye teskilati.Cankurtaran görevini üstlenmistir.Bu arabalar özel ilk yardimi karsilayacak bir sekilde düzenlenmis, icinde yetistirilmis hastabakici,asistan doktorlar katagorilere göre de uzman doktor bulunmaktadir.Gelen etfaye ait hasta arabasi sizi en yakin hastaneye götürür.Tasidiginiz kart sizle ilgili bilgileri tasidigi icin bürokratif islemler aninda hal olur.Otomobil klubü ise kalp krizleri veya agir kazalarda zaman mücadelesi icin hava cankurtaranligini üstlenmistir.Bu görevi helikopterler üstlenmistir.Hastanelerin hepsi özeldir.Hastalar kasalarin ödedikleri günlük ücretleri her an görebilirler ve verdikleri hizmetlerde aksamalar oldugunu tesbit ettikleri taktirde kasalarina bildirerek bir baska hastaneye nakillerini yaptirma hakkina sahiptirler.Her hasta ayni haklara sahiptir.Eger her hangi bir kisi hic bir kasaya kayitli degilse bu da cok nadirdir.O zaman hastane tedavisinin bitiminde belediye veya bu durumlar karsisinda ilgili mercilere hastane idari bölümü müracaat ederek.Ücretlerini alirlar.Burada Devletin oto kontrolü cok iyi yapmasi gerekir .Sistemin saglikli yürümesi icin maddi durumlarin cok itinali bir sekilde ayarlanmasi gereklidir.Vatandasa düsen görev ise kendisinden saglik konusunda dikkat etmesi istenen her seye harfiyen uymasidir.Ilerdeki günlerde bu konuda ki bize düsen görevlerden bahs edecegim.
Bu durum neden Türkiye'de uygulanamiyor ?
Esasinda Saglik Bakanliginin almis oldugu yeni calismalarda burada uygulanan her türlü kanunlarin asagi yukari hepsi Türkiye de de mevcuttur.Bir yönden Türkiye genc bir topluma sahip olmasi nedeniyle daha da avantajlidir.Bu durumu rayina oturtabilmesi icin kacak sigorta primi ödemeyen kisi ve firmalarin tesbiti.Her seyden önce kendi calistirdigi personelin primlerini ilgili kurumlara aninda ödemesi.Bu gün resmii kurumlarin borclari cok büyük rakamlara ulasmis.Saglik kurumlarini iflasin icine sokmustur.Ikinci kisim ise primi ödeyen vatandasin kanunlar icersinde haklarini harfi harfine bilmesi ve istiyebilmesidir.Belki bu haklarin kontrolü belkide bir sendika sistemi icersinde de olabilir.Parasini tikir tikir ödedigi icin düdük onun elinde olmalidir.Bu gün Türkiye de cok kaliteli hastahaneler ve saglik uzmanlarimiz vardir.Yanliz bu kurumlar sosyal kurum sifatini normlar icersinde tasimamaktadir.Bu gün Hastaneleri ayakta tutan orada calisan doktorlar hastalar dan önce oranin idari bölümünün aksaksiz calismasini sagliyan idari bölümdür.Eger burda bir aksaklik oldugu taktirde o hastane calisamaz duruma gelir.Bu bölümün denetlenmesi ise Devletin görevidir.Her hastahane bir ticarethane dir.Bu sektör göz ardi edilemiyecek kadar önem tasimaktadir.Ayni zamanda Devlete bir noktada gelir getiren bir sektör oldugunu da unutmamak lazimdir.Bu konuyu daha da cok yönlü ele almak mümkündür.Büyük reformlar yerine hale elimizde ki yönetmeliklerin ne oldugu bilinci ve bunlarin nasil calisip nerelerde tikandigini tespit ederek bir nezhe olsun carklarin muntazam bir ritimde calismasini sagliyabiliriz.Egitim okul sralarinda ögrendigimizle animsam mamalidir.Bu kelimeyi günlük yasamizda uygulamaya calismak zorundayiz.Bu gün nasil carsiya ciktigimiz zaman aldigimiz gida maddesini titizlikle inceliyorsak.Her ay ödemis oldugu pirim karsisinda alacagi saglik hizmetini de ayni sekilde incelemek zorunda oldugunu bilmesi Egitim konusunda bir adim daha atmis oldugumuzu gösterir.
Saygilarla.

Pazar, Ocak 07, 2007

PAZARIN SOHBETI...


Dostlar bu Pazar sizlere 25 sene geriye giderek basimdan gecen bir hikaye ile basliyacagim .
Coluk cocuk münibüsümüze atladik vatana dogru yol aldik.Kalabalik aile olunca
münübüs en güzel vasita.Ucaga verecegin paranin 4 birine geliyor. Istedigin yerde konakliyorsun.Bir cok yerleri görme imkanin oluyor.Eh vatanda da ayagin yerden kesecek bir vasitan oluyor.Yola cikmadan evvel gerekli bütün evraklari hazirladik.En mühimi ise hastalandigimiz zaman disardaki ülkelerde tedavi olabilme imkanini sagliyan belgeler. TR 4 belgesi de Türkiye icin gecerli.Neyse bu seneki tatil yerimiz Antalya o zamanlar sehrin icinde bir apartman dairemiz var ama, niyetimiz Kemer'de deniz sahilinde kamp yapmak.Unutmadan söyliyeyim o zamanlar simdi tatil köylerinin bulundugu yerler halka acik sahiller idi.Neyse Antalya'ya indikten sonra evden Cadirlarimizi alip Kemer'de yazlari kurulan bir Kamp yerine yerlestik.Genclik yillarinda hakikaten cok güzel bir sey.Deniz Günes tertemiz bir kumsal hele köylülerin getirdikleri taze meyve sebzeler.Anliyacaginiz 4 dörtlük.Bencezin unuttugu tek sey Günesin Avrupa da alistigimiz günese benzememesi.Bende bayagi bir alerji yapti.Care doktora gitmek.Biraderler Antalya da oturuyorlar hemen filanca doktora gidelim agbi dediler.Yoo dedim
ben sigortaliyim dogru hastaneye dedim.Benim birader agbi sen ne diyorsun.Burasi Türkiye gel doktora gidelim.Tutsa tutsa iki sigara parasi senin icin.Bende inat yok dedim.Benim elimde TR 4 var pasa pasa SSk.ya gider tedavi olurum.Neyse efendim uzatmiyalim hastaneye vardik.O da ne, sanki bir Panayir yeri insanlar üst üste tipki sinema dagilisi.Bu ne dedim, dediler.Burasi
böyle bende inat gectim siraya cildiyeci icin bir numara aldim.Basladim beklemeye benim birader agbi gel inat etme sira gelmez diyor, bense niye gelmesin herkez nasil bekliyorsa bende beklerim diyorum.Bir ara Doktorun kapisinda iri yari mavi önlüklü bir adam gördüm.Bu ne is yapiyor diye biradere sordum o da insanlarin sirasi ile ilgileniyor dedi.Kalktim yanina vardim Selamün Aleyküm kardes bak bakalim su numaraya, ben daha ne kadar beklemem lazim diye sordum.Adam kagidi eline aldi söyle uzun uzun sanki bir rapor kagidini incelermis gibi baktiktan sonra yarin saat 4 ile 5 arasi siran gelir dedi.Bende biradere dönüp bak iyiki sormusuz hadi yarin saat 4 de gelelim diyip kampin yolunu tuttuk.
Ertesi gün saat tam 4 de oradaydik.Inanin 10 dakika ya bekledik ya da beklemedik.Bizim numara cagrildi.Helal olsun o kapida bir haftalik trasli iri yari adama, adam bilgi sayar gibi.
Bir bakisda siramin ne zaman gelicegini bildi e kolay degil o kadar insanla ugrasmak tecrübe konusuyor tabiki.Iceri girdim beyaz gömlekli bir hanim doktor.Suratima bakmadan elimdeki
kagitlari alip neyiniz var dedi ben daha sirtimda kirmizi demeden .Bu yazdigim merhemi günde iki defa sürün bir seyiniz kalmaz diyiverdi.Masallah uzman dedigin böyle olur suratima bile bakmadan.TR 4 kagidini görür görmez bir de "sirtimda kirmizi" kelimesi ile bir dakika icinde teshisi ve ilaci yaziverdi.Ne mi oldu diye soracak olursaniz Uzman doktorun dedigi gibi 1 hafta icinde bütün dertlerim bitti.Buraya kadar sabirla benim hikayemi okudunuz.Simdi 25 sonra
gecen bir yeni bir olayida burayi tikliyarak okuyun.Bu da Zeyno Anne'nin blogunda ki yazisi.
Pazartesi günü de bu konuyu iyice bir ele almiya calisalim. 25 sene icersin de nelere ulasabilmisiz.Müsterek sitemiz de 1 ay boyunca EGITIm dedik,bir ayida SAGLIK konusuna ayirmistik.Demek ki yazicak daha cok sey varmis.
Kalin saglicakla Huzur dolu Pazarlar.