Pazartesi, Eylül 28, 2009

Denizlerin memelileri...



İzlanda bu senede, her ne kadar hayvan soylarını koruma derneklerinin karşı gelmesine rağmen, av sezonunu kapattı. 125 Fin Balinasi parçalanarak soğuk hava depolarında alıcalarını beklemektedir.

Denizlerin memeliler sınıfına giren Balina ve Yunusları ne kadar tanıyoruz ?
Onları son zamanlarda avlamanın yani sıra, eğlence olarak suni havuzlara koyup, animasyonun bir halkası yaptık. İki sene evvel bu konuda biraz olsun bilgi vermişdim. Bu havuzların devam edip etmemesi, bizlerin arz ve taleplerine kalmış.

Bu harika canlıları biraz tanımaya çalışalım. Paleontologların yaptıkları çalışmalarda balinaların atalarının, çiftleşmek ve doğum yapmak için karaya çıktıklarını, buldukları fosiller üzerindeki çalışmalar neticesinde tesbit etmişler. Pakistan civarında bulunan bu fosillerin 47,5 milyon yıllık olduğunu, DNA testleri ile tesbit etmişler.Bu günkü Su aygırları gibi, ufak dört ayakları olduğunu, her ne kadar yaşamlarını su içersinde geçirselerde bu ayaklar sayesinde karada da bu ihtiyaçlarını karşıladıklarını tesbit etmişler.

O zamanlar bebeğin ana karnından başının ilk önce geldiği, bunun tipik karada yaşıyan memelilerin doğum posizyonu olarak görüldüğüydü. Bu gün ise bu durum denizde olduğu için, kuyruğun ilk önce gelmesi şekilde değişime uğramıştır. Böylelikle su içinde boğulma olasılığı azalmaktadır.
Geçenlerde ilk defa doğumdan hemen sonra, anne balinanın yavrusunu su yüzeyine taşıyarak onun ilk nefesi alıncaya kadar, yüzeyde tuttuğunu fotoraflarla belgelemişler. 20 senelik bu çalışma ile bu harika canlıların yaşam tarzlarında bir parça daha kayıtlara geçmiştir.

İlk nefesden sonra bebek kuyruk ve yüzgeçlerini hareket ettirmeye başlar, tıpkı küvette yüzen oyuncaklara benzerler. Anne balina için bu aşamadan sonra zorlu günler onu beklemektedir.

Bunlardan en önemlisi ise en az bir ay uykusuz geçecek günlerdir. Hareket içinde olan yavrusunu her türlü tehlikelere karşı koruyabilmesi için bu zaman içersinde uykudan vazgeçecektir.
Bilindiği gibi uyku memeliler arasında en önemli yaşam tarzıdir.Ondan yoksunluk dengeleri bozar.
Yapılan gözlemlerde bebek Balina ve Yunuslarda, bu uykusuzluk gelişiminide, engellemediği görülmüştür. Bu durumu karada yaşıyan memeliler için söyliyemeyiz.

Böyle bir sürede insan bebeklerin dayanamıyacağı. Farelerde yapılan deneylerde de, üç hafta uykusuzluk onların ölümü ile sonuçlandığı görülmüşdür.

Araştırmacılar bu durumun tam tersi olan uykusuzluk, bebeklerin gelişiminde büyük bir rol aldığı kanısındadırlar.

Gelişmiş balina ve yunusların normalde, günde beş veya sekiz saat uykuya ihtiyaçları olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki bebeklerinin ilk ayında bu mümkün değildir.

Bebeklerin uykusuzluklarını doğumun ilk haftalarından, altı aylık olana kadar sürdügü görülmüşdür. Bebeklerin devamlı hareket içinde olmasının bir nedeni de diğer yırtıcılara yem olmamasıdır. Hareket halinde olan bebeklere saldırmaya pek cesaret edemezler. Vücud ısısını ve deri yapısının gelişiminede katkıda bulunmaktadır. Her 3 veya 30 dakikada bir su yüzüne çıkıp nefes almalarıda gereklidir.

Araştırmacılar bu harika memelilerin ne kadar zaman, uykusuz kalabildikleri hakkında, sağlıklı bir bilgiye ulaşamamışlardır.Tek üretebildikleri teori bu memelilerin bu zaman içersinde fizikal ve beyinsel bir metod geliştirerek; uykusuzluğa karşı çare bulduklarıdır. Bir gün insan oğluda bu teoriye ulaşabilecekmidir.

Biraz olsun onlar hakkında yapılmış olan araştırmalardan bir şeyler aktarmaya çalıştım. Bu harika memelileri belgesellerden veya denizlerimizde, mavi sularda gemilerle yarışırken görelim. Emin olunki esaret alanlarında bizlerin bir anlık eylencesi olmadığı bir gerçektir.
Bunu önlemekde her halde bizlerin elinde.
Unutulmaması gereken bir şey ise doğada her canlı bizim bir parçamız değildir. Bizlerde onlar gibi bir parçayız dengeleri en az onlar kadar sağlıyabilirsek yaşam alanlarımız çok dahada elverişli olacaktır.
Saygılarla.




Hiç yorum yok: