tag:blogger.com,1999:blog-359292312024-03-19T06:10:25.283+03:00ERDİL'İN GÜNLÜĞÜERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.comBlogger1034125tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-75395590762652697312012-11-10T10:38:00.001+02:002012-11-10T10:38:59.566+02:00GERCEKLER<h5 class="uiStreamMessage userContentWrapper" data-ft="{"type":1,"tn":"K"}">
<span class="messageBody" data-ft="{"type":3}"><span class="userContent">Bu gün 10 Kasim 74 yil önce saat dokuzu bes gece bir tohum sacildi;ulusun
kalbine onu göz yaslari ile suladik.O tohum icimizde bir fidan; ulu bir
cinar gibi büyüdü. Birileri yillarca bekledi!!! Nasilsa bir gün gelir o
cinar da göcer gider diye...<br /> Yanildilar o cinar yeni tohumlar sacarak milyonlarin kalbine kalbine kalbine yerlesti.<br />
Artik göz yasina bile ihtiyac kalmamisti.O tohumlarda bu ulusa seslenen
o kadar ince duygular,ögütler,gecenin karanliginda parliyan
isiklar;Ilmin adi ile öyle formüller verdi ki...<br /> Bizler sansli bir nesiliz.Sonsuza dek icimizde yasiyan bir Cinar var.<br /> Saygilar Ata nin lideri Türk Milleti.</span></span></h5>
ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-50252316817941314232012-10-29T23:20:00.003+02:002012-10-29T23:20:49.891+02:00GÜNÜN SORUSU...<h5 class="uiStreamMessage userContentWrapper" data-ft="{"type":1,"tn":"K"}">
<span class="messageBody" data-ft="{"type":3}"><span class="userContent"><br /> <br />
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bugün yaşananları
<b><span style="font-weight: normal;">anarşi</span></b> 'olarak' değerlendirerek, "Polisin, yöneticilerin sağduyusuyla
kimsenin burnu kanamamıştır" dedi.<br /> Anıtkabir Komutanlığı'ndan
bildirilen mevcut giriş sayısı 1.250.000 kişi. Verilen sayının ardından 3
saat daha giriş yapılmıştır.<br /> Matamatikci yorumcular ben isin icinden cikamadim.Havuz hesabi gibi ?<br /> Anarsist sayisi kac ?</span></span></h5>
ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-72292621718617498702012-10-29T09:52:00.001+02:002012-10-29T09:52:19.322+02:00O BENIM BAYRAMIMYarim asirdan biraz fazla geriye gidiyorum.Bir bayram kutlaniyor.Adina
Cumhuriyet bayrami diyorlar.Gündüz gaziler; Cumhuriyet emanetini devir
almis askeri gecitleri seyrediyoruz o kücük ellerimiz bayraklari siki
siki tutup salliyoruz.Hepimiz tipki diger bayramlardaki gibi en güzel
elbiselerimizi giyiyoruz.Sokaklarda ki<br />
<div class="text_exposed_show">
evlerden Al bayraklar<br />
günün anlamini simgeliyor.Tabii en güzel tarafi benim icin aksam
basliyor.Ellerimizde maytaplar Taksime gidiyoruz.Orada rengarenk sular
akiyor bizlerde maytaplarimizi yakarak marslarla eslik ediyoruz ;sonra
senfoni orkestrasi bir baska oksuyor ruhlari dans edenler.Eve dönerken
icimizdeki o cosku gecenin hic bitmemesini<br /> istiyor.Simdi düsünüyorumda o meydanda kac kisi vardi.Galiba tek vücut da toplanmis<br /> Cumhuriyeti ilelebet emanet almis bir cocuk.</div>
ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-10619990817798834762012-10-17T01:29:00.004+03:002012-10-17T01:34:40.984+03:00ADALET MÜLKÜN TEMELIDIR.ADALET MÜLKÜN TEMELIDIR
yazar karar odalarinda inandik; bebek davasi, köpek davasi,dediler.Önce astilar sonra,
anit mezarlar yaptilar; kitaplar yazdilar.<br />
<br />
ADALET MÜLKÜN TEMELIDIR
yazar karar odalarinda inandik; sagci dediler astilar, solcu dediler astilar.Yasi kücükmüs
demediler o odalar onuda büyütüp astilar.Kitaplar yazildi hepsine fidan dediler.<br />
<br />
ADALET MÜLKÜN TEMELIDIR
yazar karar odalarinda inandik; Darbeye eksik tesebbüs dediler.Artik asma modasi gecmisti.Önce agirlastirilmis hapis dediler.Yasliydilar 20 sene de yeter dendi.<br />
<br />
ADALET MÜLKÜN TEMELIDIR
yazar karar odalarinda inandik; yasim epey ilerledi; bundan sonra tuz yememeye karar verdim.<br />
<br />
Saygilarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-36989451071601167072009-10-28T21:03:00.004+02:002009-10-28T21:19:00.519+02:00CUMHURIYET BAYRAMINI KUTLUYALIM.<object height="344" width="425"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/-jc0C7oSWlQ&hl=de&fs=1&"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube.com/v/-jc0C7oSWlQ&hl=de&fs=1&" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" height="344" width="425"></embed></object>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-6152207214810591512009-10-13T20:05:00.003+03:002009-10-13T20:21:36.853+03:00Nazende Sevdiğim Yadıma Düştü.<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='420' height='366' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyHt2QkFqqmVX-8JzCnMNRbLGwZcNVEQBdk_3vGeaxOADPbAEyUiOgg1InjzB2Z1sZhfRG5siGG_Mc' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-59901256460260816902009-09-28T14:25:00.005+03:002009-09-28T17:01:37.936+03:00Denizlerin memelileri...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJD6d-BQT8h1CCmzvHr_HpoRkzVv43pvJfVyjyUqyPosk7M3MtpHetmPlNv3iO1OPLQwlXqhZl1NK58wKbFs-sECuRWJwCNWq6BzdR2hS534zMh7rKhHuq6bd_mRZoqxu_XI4/s1600-h/Balinalar.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 263px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJD6d-BQT8h1CCmzvHr_HpoRkzVv43pvJfVyjyUqyPosk7M3MtpHetmPlNv3iO1OPLQwlXqhZl1NK58wKbFs-sECuRWJwCNWq6BzdR2hS534zMh7rKhHuq6bd_mRZoqxu_XI4/s400/Balinalar.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5386515616540713618" border="0" /></a><br /><br />İzlanda bu senede, her ne kadar hayvan soylarını koruma derneklerinin karşı gelmesine rağmen, av sezonunu kapattı. 125 Fin Balinasi parçalanarak soğuk hava depolarında alıcalarını beklemektedir.<br /><br />Denizlerin memeliler sınıfına giren Balina ve Yunusları ne kadar tanıyoruz ?<br />Onları son zamanlarda avlamanın yani sıra, eğlence olarak suni havuzlara koyup, animasyonun bir halkası yaptık. <a href="http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=46429">İki sene evvel bu konuda biraz olsun bilgi vermişdim</a>. Bu havuzların devam edip etmemesi, bizlerin arz ve taleplerine kalmış.<br /><p>Bu harika canlıları biraz tanımaya çalışalım. Paleontologların yaptıkları çalışmalarda balinaların atalarının, çiftleşmek ve doğum yapmak için karaya çıktıklarını, buldukları fosiller üzerindeki çalışmalar neticesinde tesbit etmişler. Pakistan civarında bulunan bu fosillerin 47,5 milyon yıllık olduğunu, DNA testleri ile tesbit etmişler.Bu günkü Su aygırları gibi, ufak dört ayakları olduğunu, her ne kadar yaşamlarını su içersinde geçirselerde bu ayaklar sayesinde karada da bu ihtiyaçlarını karşıladıklarını tesbit etmişler.</p><p>O zamanlar bebeğin ana karnından başının ilk önce geldiği, bunun tipik karada yaşıyan memelilerin doğum posizyonu olarak görüldüğüydü. Bu gün ise bu durum denizde olduğu için, kuyruğun ilk önce gelmesi şekilde değişime uğramıştır. Böylelikle su içinde boğulma olasılığı azalmaktadır.<br />Geçenlerde ilk defa doğumdan hemen sonra, anne balinanın yavrusunu su yüzeyine taşıyarak onun ilk nefesi alıncaya kadar, yüzeyde tuttuğunu fotoraflarla belgelemişler. 20 senelik bu çalışma ile bu harika canlıların yaşam tarzlarında bir parça daha kayıtlara geçmiştir.<br /><br />İlk nefesden sonra bebek kuyruk ve yüzgeçlerini hareket ettirmeye başlar, tıpkı küvette yüzen oyuncaklara benzerler. Anne balina için bu aşamadan sonra zorlu günler onu beklemektedir.</p><p>Bunlardan en önemlisi ise en az bir ay uykusuz geçecek günlerdir. Hareket içinde olan yavrusunu her türlü tehlikelere karşı koruyabilmesi için bu zaman içersinde uykudan vazgeçecektir.<br />Bilindiği gibi uyku memeliler arasında en önemli yaşam tarzıdir.Ondan yoksunluk dengeleri bozar.<br />Yapılan gözlemlerde bebek Balina ve Yunuslarda, bu uykusuzluk gelişiminide, engellemediği görülmüştür. Bu durumu karada yaşıyan memeliler için söyliyemeyiz.<br /><br />Böyle bir sürede insan bebeklerin dayanamıyacağı. Farelerde yapılan deneylerde de, üç hafta uykusuzluk onların ölümü ile sonuçlandığı görülmüşdür.<br /></p><p>Araştırmacılar bu durumun tam tersi olan uykusuzluk, bebeklerin gelişiminde büyük bir rol aldığı kanısındadırlar.<br /><br />Gelişmiş balina ve yunusların normalde, günde beş veya sekiz saat uykuya ihtiyaçları olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki bebeklerinin ilk ayında bu mümkün değildir.<br /><br />Bebeklerin uykusuzluklarını doğumun ilk haftalarından, altı aylık olana kadar sürdügü görülmüşdür. Bebeklerin devamlı hareket içinde olmasının bir nedeni de diğer yırtıcılara yem olmamasıdır. Hareket halinde olan bebeklere saldırmaya pek cesaret edemezler. Vücud ısısını ve deri yapısının gelişiminede katkıda bulunmaktadır. Her 3 veya 30 dakikada bir su yüzüne çıkıp nefes almalarıda gereklidir.</p><p>Araştırmacılar bu harika memelilerin ne kadar zaman, uykusuz kalabildikleri hakkında, sağlıklı bir bilgiye ulaşamamışlardır.Tek üretebildikleri teori bu memelilerin bu zaman içersinde fizikal ve beyinsel bir metod geliştirerek; uykusuzluğa karşı çare bulduklarıdır. Bir gün insan oğluda bu teoriye ulaşabilecekmidir.<br /><br />Biraz olsun onlar hakkında yapılmış olan araştırmalardan bir şeyler aktarmaya çalıştım. Bu harika memelileri belgesellerden veya denizlerimizde, mavi sularda gemilerle yarışırken görelim. Emin olunki esaret alanlarında bizlerin bir anlık eylencesi olmadığı bir gerçektir.<br />Bunu önlemekde her halde bizlerin elinde.<br />Unutulmaması gereken bir şey ise doğada her canlı bizim bir parçamız değildir. Bizlerde onlar gibi bir parçayız dengeleri en az onlar kadar sağlıyabilirsek yaşam alanlarımız çok dahada elverişli olacaktır.<br />Saygılarla.<br /></p><br /><br /><p><br /></p>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-51757854497363026762009-09-23T16:15:00.000+03:002009-09-23T17:20:23.573+03:00OTOMOBILDE DEVRIM GERCEGI.. II<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLOom5qkrNDJ2DzkiMy2YTNm_79uCULN9m4Xdeao9fdcMUW1bkuDq5nEPzt1Zb9VrzaeM1IVhOHBGu0yJ3SuI7nntbw8o2OqUPMpBKZDADg9Sv-8u-nEd4Xwv63Kpa9kT085I/s1600-h/lithium.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 236px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLOom5qkrNDJ2DzkiMy2YTNm_79uCULN9m4Xdeao9fdcMUW1bkuDq5nEPzt1Zb9VrzaeM1IVhOHBGu0yJ3SuI7nntbw8o2OqUPMpBKZDADg9Sv-8u-nEd4Xwv63Kpa9kT085I/s400/lithium.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5384666845357278898" border="0" /></a><br /><br />Tüm umutlar Güney Amerika'daki tuz göllerine dayanmakta. İdeal yükseklikle, olumlu etkileşimi sağlamaktadır, güneş ısınları ve rüzgar sayesinde Şili'deki Salar de Atacama şu anda lityum çıkarma için en ideali görülmektedir. Dünyanın hıçbir yerinde, onun gibi salamuraya benzer,buharlaşma gücünü pompalıyarak lityum elde edilmeye en elverişli, tuz gölü.<br /><br />Salar de Atacama gölünde, Şili madencilik şirketi Sociedad Quimica y Minera yavaş yavaş buharlaşmayı sağlıyan havuzlar yapmaktadır. Gittikçe burada çeşitli tuzlar oluşmaktadır.Geride kalan Zeytin renkli sıvıdan ise lityumun ham maddesine ulaşılmaktadır. Sıvı karayoluyla tankerlere yüklenerek fabrikalara götürülerek soda ile karışık toz haline getirilerek.Elde edilen lityum tuzu aynı zamanda lityum karbonat denilen bu hammade ilerki aşamalarda ana hammade olarak kullanılmaktadır.<br /><br />Fransız Lityum analistlerin gözlemlerinde Atacama gölünden istenilen verimin alınması ile, yapılan çalışmalar ancak 45.000 ton olduğu, buda bu günkü dünya üretiminin yarısına cevap verebilmektedir.<br /><br />Tuz Gölü'nün güney kıyısında lityum en güçlü olarak yoğunlaşmıştır, daha verimli ham madde elde edilebilmesi için, yeni kuyular açılarak pompalanması ve Salar de Atacama'nin diğer alanlarınada boru hatları gerektirir, Şili lityumda toplam arz; sadece bir milyon ton olarak uzmanlar tarafından tespit edilmektedir.Büyük çapta bir yatırımla lityumun maliyeti yüksek olacaktır, aynı zamanda bu "Tuz Gölünün kitlesel imhası"demektir. Fransız uzmanları raporlarında karamsarlıkla noktalamaktadırlar.<br /><br />Işin en dramatik tarafı ise bu doğa harikası güzel tuz gölü Salar de Uyuni'de ön görülen lityum kazanımı bile ciddi olarak başlamamıştır. Bolivya devlet madencilik şirketi COMİBOL sadece Rio Grande köyü yakınlarında bir pilot tesisin alt yapısını kurmaktadır. Marcelo Castro, bu çalışmayı yönetecek kişi, gerçekleri söyle açıklamaktadır:<br /><br />Bolivya'nın ana sorunlarını göz önüne alacak olursak doğru dürüst içme suyu ve elektriğin olmadığı iletişim yönünden internet,telefon hatta teleks den bile yoksun olduğu düşünülecek olursa! Ulaşım yollarının bir felaket olması yatırım yapacak kişileri düşündürmektedir.<br />Devlet başkanı Evo Morales geçen yıl Mart ayında pilot tesis kurma talimatını verdi. Kısa süre sonra, vakıflar ve bir de bu işlerle ilgili Genel Müdürlük kuruldu.<br /><br />Işçiler sadece bazı binalar ve yerleşik bir test havuzu oluşturdu. İstenen ham maddeyi elde etmek kolay olmayacak. Göl Salar de Uyuni için de magnezyum tuzları, hangi lityumla kontamine olabilir, nasıl bir yüksek bir oran içerir ?<br /><br />Daha sonra pil işlemek için ancak yüzde 99,95 bir saflık gerektirmektedir.<br /><br />Lityum endüstürüde ilerlemiş ülkelerde üretilebilirmi ?<br /><br />Lityum tuz endüstriyel üretim içın , kilometrelerce havuzlara ihtiyacı vardır. Bu arada hesaplanması gereken, bir de yaz yağmurları ki, havuzlara yağması ile içerdeki oluşumun yoğunluğunu inceltmektedir.Atacama Çölünde ise bu sorun yoktur.<br /><br />Bolivya Lityum ile sorunlarını da Alman uzmanlardan oluşan bir ekip ile bir araya gelerek cözmeye çalışmaktadır - sorunun neredeyse komik görünümlü doğa ile bağdaştırarak. Gölü havuzlar yapılarak buharlaştırma yerine koni biçiminde şekillenen tuz dağlarını iskeleler yapılarak bunların plastik örtülerle kapatılarak koni tuzlu su ile örtülmelidir. Elde edilen Kaya tuzu , potasyum ve magnezyum tuzu. Lityum Antofagasta olduğu gibi, lityum tuzuna dönüştürülmüş olur.<br /><br />Fikirin babası Wolfgang Voigt Teknik Üniversitesi Freiberg Dresden, Bolivya eski Doğu Almanya devrinde birlikde çalışmalarda bulunmuşlardı.<br /><br /><br />Wolfgang Voigt Gölü bütün olarak düşünüyor yapılacak çalışmaların ilerde gelecek taleplerin gittikçe aratabileceğini bunun içinde bu çalışmaların yapılabilmesi için çiftliklerin kurulmasi gerekliliğini söylemektedir.Bolivya bu sistemle yapılan testlerde bu gün olumlu neticeler aldıklarını söylemektedirler.Şu anda kullanılan gereçlerde jüte çuvalları ve lama derilerinden faydanılmakda natürel bu çalışmaya enerji kazanımında da solar aynaların kullanabileceklerini söylemektedirler.<br /><br />Koni yöntemi büyük bir avantaj olduğunu . Gölün " tam güneş ışığı içinde, aynı zamanda daha hızlı buharlaştiğini," lityüm-avcıları Voigt diyor. "Büyük tanklarda bu işlevin yarısı bir yıl sürer" diyor.<br /><br />Evo Morales hükümeti dağlık lityum hazinesi konusunda düşük profil göstermektedir. Cumhurbaşkanı yabancı şirketler değil özel promosyon haklarına izin istiyor ama muhtemelen yeni Anayasada öngörülen yerli nüfus için. Aralık ayı başında Morales bir sonraki cumhurbaşkanlığı şeçimlerinde şeçim kampanyasında lityum büyük bir sorun olacaktır<br /><br />Dünyanın Lityuma her zamankinden daha fazla ihtiyaçi var. Zaman, baskı yapıyor. Paradoksal, Freiberg koni sistemi lityum boşluğuna çare olabilir. "Biz" eminiz " Wolfgang Voigt, " diyor.<br />Bu çalışmalar icin ülkelerin iç politikalarının sağlam bir zeminde olması gerektiriyor.<br /><br />Bu gün olmasa bile bir gün Petrol ülkelerinin yerini bu ülkeler alacakdir.<br /><br />Temiz bir klima için bir çok yönde yeni enerji sistemleri gereklidir.<br /><br />Şu anda bizler buzul dağlarının erimesini gözlemliyoruz.Bu erimenin yavaş olması ile seviniyoruz.<br /><br />Bu erimenin alttaki hızı hakkında tam bir bilgiye sahip değiliz.Uzmanlar bu konuda tam açıklama<br /><br />yapmaktan çekiniyorlar.<br /><br />Saygılarla.<br /><p><br /></p><p><br /></p><br /><p><br /></p><br /><br /><p><br /></p><br /><p><br /></p> <p><br /></p><p></p><div id="result_box" dir="ltr"> <br /><br /><br /></div>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-33642937300200652352009-09-19T11:37:00.004+03:002009-09-19T13:41:20.384+03:00OTOMOBILDE DEVRIM GERCEGI... I<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZc54prkuzryeKZT82EDO8DZzVCVNjjLT09obrFNm47VFu4Tt9ymt0ovwy2gxtl9JSX45i5jA9AiBNRs0ZSggjkxliqKHDXqn2lKvurR-FaM1K7J6d94dLJLxVspunT4QQlmU/s1600-h/tuzg%C3%B6l%C3%BC.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 192px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZc54prkuzryeKZT82EDO8DZzVCVNjjLT09obrFNm47VFu4Tt9ymt0ovwy2gxtl9JSX45i5jA9AiBNRs0ZSggjkxliqKHDXqn2lKvurR-FaM1K7J6d94dLJLxVspunT4QQlmU/s400/tuzg%C3%B6l%C3%BC.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5383126644959192962" border="0" /></a><br /><span style="font-weight: bold;">Otomobil üreticileri bügünlerde hayallerini gerçekleştirmek için birbirleri ile yarışıyorlar.Geleceğin arabası Elektrikli Otomobil-Hybrid.<br /><br /></span>Fuarlarda geleceğin arabalarını görmek mümkün. Ülke politikacılarınında desteklediği bu yeni evrimsel buluşun adı Hybrid-Otomobiller.Bu günkü araçlarımıza elektrik sağlıyan akülerin yerinide bu Hybrid arabalarında Lithium pilleri alıcak.Onları, kullandığımız bilgisayarlarımızdan, diğer elektronik cihazlarımızdan biraz olsun tanıyoruz. Cep telefonlarımız, mp3' lar gibi .<br />Bolivyanın güneybatısında bulunan tuz gölü, o ülkenin yaşam ritmini sağlamaktadır. Milyarlarca ton, bu tuz dağlarının bir zamanların Volkan kalıntıları olduğu söylenmektedir. Onun adı Salar de Uyuni.<br /><br /><br />10.000 Kilometre karelik bir alana sahip olan Salar Uyuni dünyada yer alan en büyük tuz göllerinden biridir. Burası Ayın yüzünü andıran benzerliği ile arazi arabalarının gezi alanı olup turistlere bin yıllık kaktüslerini , Flamingosları sunmaktadır.<br /><br />Deniz seviyesinden 3650 metre yükseklikdeki bu tuz dağları.Kazma küreklerle ufak parçalara ayrılıp güneş de kurutulduktan sonra kamyon ve pikaplara yüklenerek bozuk tozlu yollardan Uyumi şehrine getirilmektedir.<br />Buraya kadar biraz olsun bu tuz gölünü tanımaya çalıştık. Bu gün gelişmiş ülkelerden Almanya, Amerika, Japonya gibi ülkelerin eğer ilerde Hybrid-Otomobillerinde kullanacakları Lithium pillerinin ham maddesini ancak bu tuz gölünden alabileceklerdir.<br /><br />Amerikalı Jeologlar yapmış oldukları araştırmalarda. 5,4 Milyon ton ham madde olduğunu saptamışlar.Bu arada aktiv volkan Tunupa da yavaş olmakla beraber bu ham maddeyi üretmektedir.<br /><br />İkinci büyük reserve komşu ülke Chili'de Atacama cölünde Salar tuz gölünde.3 Milyon ton lithium üretebilmektedir.Arjantinde bulunan Salar del Hombre Muerto tuz gölündende lithium kazanabilecektir.<br /><p><br /></p>Ücüncü büyük reserve ise Zhabuyse tuz gölü 1,1 Milyon tonla Tibette bulunmaktadır.<br /><br />Milyarlarca doların investe edileceği Elektrikli otomobillerin can damarı olan Lithiumun yeterli olup olmıyacağıdir.Bu günkü tesbit edilen reserveler istenilene cevap vermemektedir.<br /><br /><br />Bu gün lithium pilleri senede 93.000 ton olarak elektronik cihazlarda kullanılmaktadır.2015 yılına kadar bu miktarın 30.000 ton daha artıcağıdır. Bu rakkamları Hybrid-Otomobillere göre hesaplamaya kalkarsak bu da ancak 1,5 Milyon Otomobile denk gelmektedir.<br /><br />İleride uçak sanayide Boeing ve Airbus motorlarının çalışımında Lithium pilinden faydalanmayı planlamaktadır.<br /><br />Lithium hayatımızda büyük bir yeri olan Petrolün yerini alabilecekmi sorusunu sorabilirmiyiz. Reserveler yeterli olmamasına rağmen evrimsel değişiklik olabilecekmi ?<br /><br />Ne gibi teknik desteklerle bu atılımın gerçekleşmesi olabilir.<br /><br />Bölüm II.de inceleyelim.<br /><br />Saygılarla.<br /><br />Hayırlı Bayramlar dileği ile.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-27888590088150660022009-09-18T14:53:00.000+03:002009-09-18T15:54:20.824+03:00MEME<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4HNIHxpDpSfyFHZyCkcbGzDXhuxYdAvT9FuMI9pVCahpFnguF8569NtnDjzIWmg2La_fhAY3tygsE2xSHgc1piHXeAjKzJnPlLQBCNuJqA6Vu3Vuk0DqFgZvwtm7r23Krmg4/s1600-h/meme.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 250px; height: 294px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4HNIHxpDpSfyFHZyCkcbGzDXhuxYdAvT9FuMI9pVCahpFnguF8569NtnDjzIWmg2La_fhAY3tygsE2xSHgc1piHXeAjKzJnPlLQBCNuJqA6Vu3Vuk0DqFgZvwtm7r23Krmg4/s400/meme.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382783981588841010" border="0" /></a><br /><div id="result_box" dir="ltr">Memenin gizemi<br /><br />Memeliler arasında kadın biyolojik olarak tek fenomen. Dolgunluğunu emzirme işlevini görmediği<br />anda bile muhafaza edebilmekde. Bu gün primatlarında. emzirme periyodu sırasında kısmen dolgunluğa sahip olmasına rağmen bu sürenin bitiminde o dolgunluğu kaybediyorlar.<br /><br /><br />Kadının kültürel saygı içersinde mükemmel bir nedenle, evrimsel biyoloji kadınların göğüslerinin<br />yaşamları boyunca belleklerinde özel bir yeri aldığı görülmektedir. Bebekler onu sevmektedir. Erkeklerde sevmektedir. Bu sevginin ölcüsü aynı zamanda kadınların kendilerinde de görülmektedir. Onun görünümü bir plaket üzerinde dekolte çizgilerle belirtildiği zaman, tutucu<br />politikacıları bile varlığının nedenini unutturup başka mecralara sokabiliyor.<br /><br />Evrimsel biyoloji zaten meme varlığınin birçok nedeni üzerinde çalışmalarını açıklamaktadır. Memenin gelişiminin temel nedenini, antropologlar THERAPSİDLERİN ARA FORMUN da söyle açıklıyorlar: Dört ayak üzerinde inşa edilmiştir; bacaklarının arasında vajına kayboldu - ve bu nedenle görünümü çekiciliğini kaybetti. Bunun yerine, vücudun başka bir fonksiyonu yürüten kadının göğüsü erotik bir poster olarak yerini aldı. Meme vücudun ön, popo ise simetrik olarak arka yönünde yer aldı. Amerikan evrimci Desmond Morris tarafından iddia ediliyor.<br />Bazı vücut parçaları tamamen farklı bir yere kote olan hayvan ve diğer canlılar olduğunu. Zoologlar söyle açıklamaktadır.<br />Aldatma ve kamuflaj kategorisi altında özel bir durum olarak. Kelebekler , pervane ve bazı balıklarda . Vücudlarının herhangi bir noktasında parlak gözleri - ama görmek için değil, kendilerini yırtıcıları şaşırtmak ve kaçmak için birkaç saniye ekstra zaman kazanmak için taşırlar.<br /><br />Göğüsler mesaj gönderirler:<br /><br />Kadınlar göğüsleri ile mesaj verdiklerini, bunun arkasında seksüel bir iletişim olduğunu evrimsel biolog Morris söylemektedir.Bunuda ancak olgun kıvrımlara, sahip gögüsleri olması ile eşleştiriyor.Pirimatlarda ise dişi bunu ancak arka bölümü ile gerçekleştirebiliyor.Kadınlarda arka bölümdeki kıvrımlarıda, karşı karşıya durulsa dahi sinyal göndermelerini göğüşlerin olgunluğu ile bağdaştırmaktadırlar. Kadınlık ve cinsiyet doğanın bu nedenle meme büyüyebilir şeçkin bir özelliği olarak yerini aldı.<br /><br /><div id="result_box" dir="ltr">Memenin sadece seks iletişimi için varlığını düşünmek yanlış olur. Anne niteliklerinin amiral gemisi olduğunuda gösterir; "Büyük göğüsleri olan bir kadınin bebeği hıçbir açlık tehditi altında olmadığı görüşüde yanlışdır," gerçekler süt olup olmadığıdır. Evrimci Jared, Diamond adlı kitabında :<br /><br />Biyolojik olarak bazı teoriler sağlıklı değildir. Bu gün doğum yapmış olan annenin bebeğini emzirme duyguları onun büyük veya kücük, sarkık gögüşlere sahip olmasına veya meme uçlarının olup veya olmamasını dikkate almaz. Onun için geçerli olan süt taşımasıdır.Bu gün yapılan araştırmalarda büyük gögüslerin emzirme işlevinde kücük göğüslere göre daha da bebekler için tehlikeli olduğu görülmüşdür.Emzirme anında dikkat edilmesi gereken nokta<br />bebeğin nefes almasını sağlamakdir.Emme anında onun nefes almadığını göz önüne getirilmesi lazımdır.<br /><br /><div id="result_box" dir="ltr"><div id="result_box" dir="ltr">Antropolog Gillian Bentley University College of London. Ağırlıklı olarak erkek bilim adamları kadın cinsiyeti üzerinde en çarpıcı özelliklere olan ilgiyi kaybetti; "Bir neden göğüsün , bir cinsel nesne olarak ele alımıydı," calismalarda çok boşluklar ortaya cıkdı, gerçek fonksiyonu hakkında bilgimizi New Scientist ile bilim adamı. Çok erotik fantezileri kaynağı memeler bir cok kültürlerde daha başka görülmekteydi. "Pek çok kültürde olduğu gibi meme örtülü değildi. Ona karsi büyülenme bilimdışı oldu."<br /><br /><div id="result_box" dir="ltr">Yuvarlak meme boğulmalari önler:<br />Memelerin dolgunluğu, kıvrımların yarım bir daire içinde olması bebeklerin boğulmalarını önlemektedir. Bu gün piramatlarda memelerin düz olması bir tehlike teşkil etmemektedir.Diğer canlılarda çene yapısı bu tehlikeyi önlemektedir. Bu durum canlılar arasında tek insanlarda değişmektedir. Onun içindirki bir tek kadınlar böyle bir memeye sahipdirler.<br /><br /><br />Neden erkek cinsiyet büyük göğüslere bakarak hayran olurlar? Cinsel içgüdüsü ile ilgili olmadığını, Amerikalı bilim adamı Robert T. Francoeur Fairleigh Dickinson Üniversity of New Jersey, diyor. "Büyük göğüsler kadınlık hormonu östrojen nispeten yüksek miktarda ve testosteron oldukça düşük seviyelerde gösterir," dedi, "Ancak, testosteron aynı zamanda kadınların arzusunu arttıran hormon olduğunu söyledi. Buna göre, erkekler küçük göğüslere karşıda heyecan duymaları gerekir. "<br /><br />Yaşadığım ülkede, küçük göğüsler artık istatistiksel olarak daha popüler: Geçen yıl meme cerrahisi operasyonlarının 35.000 - 40.000, fazlası kücültme olduğu görülmüşdü. Dermatologlar, psikologlar , ortopedik cerrahlar büyük göğüslerin tıbbi belirtileri: Sütyen içinde<br />taşınan bu ağırlık, sırt boyun ve ruhsal bozukluklara neden olduğuda görülmektedir.<br /><br />Meme kadının bir aksesuarı değildir. Onun kadına öz güzelliği aynı zamanda daha cözülmesi gereken gizemleri taşıyan bir simgesidir.<br /><br />Saygılarla.<br /></div></div></div></div></div>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-32136133419332930982009-09-15T13:41:00.006+03:002009-09-15T15:11:21.518+03:00SİDİK ...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzj5P_C69ctBk_6Z_qajKg-43WawHNGOYJhmmBKgoNtpVSEGeNIJEhZsaB-a4rBnsQCtGvcviaf6cWfRFM3Y5O6xGfMM9f0UKM9pLvGMljDcjCJch2_iR_78fKvfgVQPpKQlQ/s1600-h/d6d3272f0ba4dd7e1dd31fe37aedb943.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzj5P_C69ctBk_6Z_qajKg-43WawHNGOYJhmmBKgoNtpVSEGeNIJEhZsaB-a4rBnsQCtGvcviaf6cWfRFM3Y5O6xGfMM9f0UKM9pLvGMljDcjCJch2_iR_78fKvfgVQPpKQlQ/s400/d6d3272f0ba4dd7e1dd31fe37aedb943.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5381665265915018082" border="0" /></a><br /><span style="font-weight: bold;">Domatesin sevdiği gübre ?<br /><br /><br /></span>Fin'li araştırmacılar doğal yeni bir gübre keşfettiler; bu gübreyi, kullanılan kimyevi gübreye alternatif olarak görmektedirler.Belki duyduğunuz zaman biraz garip gelecek ama o gübrenin adı: Sidik , yanlış duymadınız.<br /><br />Yapılan çalışmalar neticesinde sidikle gübrelenen Domatezlerin verimi dörde katladığı tesbit edilmişdir.Böylelikle natürel bir metodla pahalı kimyevi gübrenin yerini alacağı kanaatindeler.Aynı zamanda toprağın PH "asit" değerinin yüksek olmasınıda önlemektedir.<span style="font-weight: bold;"><br /></span>Finli araştırmacı Sürendra Pradhan Üniversite Kuopio. „Magazin Agrıcultural and Food Chemistry“. Yapılan çalışmaları bu şekilde açıklıyor..<br /><br />Sidiğin odun külü ile karıştırıldığı taktirde toprağın zenginleşmesine aynı zamanda da asit miktarının dengelenmesini sağlamaktadır .Bu yolla gübrelenme ile diğer kimyevi gübre verilen Domatezler arasında bir farkın olmadığı görülmüştür.Domates de bulunan Antioxidan Leukopin ve Beta-Carotin miktarında her hangi bir değişikliğe uğramadığıda tesbit edilmişdir.<br /><br />Yirmi ayrı çeşit Domatez de yapılan lezzet testinde her hangi bir değişiklik görülmemiştir.Sidik ve odun külü ile gübrelenmiş bu ürünlerde bakteriyede rastlanmamıştır.<br /><div class="noPrint ad" id="ad_article_0"> <!--ad.tag: 15.09.2009 12:13:07 --> <script type="text/javascript"> sas_pageid='10034/(wissenschaft_story)'; sas_formatid='4158'; sas_target=''; if (document.referrer.indexOf('google') > -1) { if (sas_target.length > 0) { sas_target+= ','; } sas_target+= 'googleref'; } SmartAdServer(sas_pageid,sas_formatid,sas_target); </script><script src="http://ww251.smartadserver.com/call/pubj/10034/%28wissenschaft_story%29/4158/S/2162555554/?"></script><style type="text/css"> #ad_grid_channel_0 { display:none; } </style><noscript><br /></noscript> </div> Gübrelemenin yapılması sırasında dikkat edilecek konum.Direk ürünün üzerine değil bitkinin çevresine yapılması gerektiğidir; böylelikle temasla ortaya çıkacak amonyak yanımının önlenebileceğidir.Bu çalışma ile ürünlerdeki kimyevi minarelleri ortadan kaldırmaktadır.Sidik odun külü yapılan gübreleme ile organik ürün almanın yanında atık sularda önemli bir katkıda bulunmasıda bir başka kazanç olarak görülmektedir.<br /><br />Sidik içinde Azot, Fosfor ve Potasyum taşımaktadır.Çalışmalar bu gübreleme metodunda Salatalık, Mısır, Lahana ve diğer yeşillik salatalarda istenilen verileri organik olarak alabilmişlerdir.Odun külünde de Fosfor Potasyum Kalsıum ve Magneziumla gerekli ihtiyacı karşılamaktadır.<br />Şimdiye kadar neden böyle bir uygulama yapılmamıştır diye soracak olursanız. Bunun tek cevabı:<br />Sidik ve Odun külü ile bir gübrenin hazırlanıp bitkiler üzerinde ciddi bir şekilde çalışmanın yapılmamış olduğudur.<br />Kimyevi gübrelere karşı organik tarımsal çalışmalar, bundan sonrada bir çok alternatifler yaratacağı kanısımdayım.<br /><br />SaygılarlaERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-6216812608646043552009-08-01T17:40:00.005+03:002009-08-01T18:17:44.100+03:00HAZIRMIYIZ !!??<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7cuQBrrflAVIb-3RIGkZ79AiiWzTEqc0E6lBp5-RvJDihz4ePyH7mULhCgIN726blaPO6_JTbhAQKakZJRsTWMpULnx44t7YDhuCfBgnb0P1OYUKP2Xya1WEZtcOH3eJz9EM/s1600-h/Yumurta+delige.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7cuQBrrflAVIb-3RIGkZ79AiiWzTEqc0E6lBp5-RvJDihz4ePyH7mULhCgIN726blaPO6_JTbhAQKakZJRsTWMpULnx44t7YDhuCfBgnb0P1OYUKP2Xya1WEZtcOH3eJz9EM/s400/Yumurta+delige.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5365014807764876418" border="0" /></a><br />Sağlık Bakanlığı Domuz Gribine karşı aşının Eylül, Ekim aylarına kadar yetiştirileceğini.<br />10 Milyon aşının getirtilerek; 65 yaşı üstü, çocuklar, kronik hastalar öncelikli olmak üzere<br />yapılacağını söylemekde.<br /><br />Amerika'da çalışmalar hızlandırılmış 160 Milyon kişiye ilk etepda aşının yapılacağını söylenmekde.<br /><br />Almanya ise 22,5 Milyon kişiye Eylül ayında aşının yapılacağını bu rakkamlarıda her üç kişiden bir kişinin bu gribe yakalanma olanağından çıkarak açıklamaktadırlar.<br />Bütün bu çalışmalar bu günkü duruma göre yapılıyor.Mikrobun değişim yönüne gitmesi her şeyin sil baştana götürebileceğini akıllarına getirmek bile istenmiyorlar.<br />Yalnız bununla da kalmayıp; her yüz kişiden bir kişinin aşının yan tesirlerine maruz kalacağı, bunlarında her ilaçlarda olası yan tesirler olabileceğini söylemektedirler.<br /><br />Anlıyacağınız tam bir açıklama yok.<br />10 Milyon aşılanmış kişi üzerinde matematik olarak 100 bin kişi.<br />Bu duruma ne kadar hazırız.<br />Hazirmiyiz !!!<br />O da ayrı bir mesele.<br />Bunun birde maddi yönünü düşünecek olursak ...<br />Ulus olarak alışa gelmiş geleneklerimizide hesaba katarsak; işimiz biraz zor.<br />Bir şeyden çok emin olarak söyliyebilirim. Eğer o varsayımlar gerçek olursa.<br />İktidar, muhalefet kavgaları, gazeteler de büyük puntolarla manşetler. Tv.lerde Domuz Gribi<br />uzmanları boy göstereceği.Dini kesimden fetvalar.<br />Bana soracak olursanız, şimdiden ne gibi bireysel olarak tedbir alabilmemiz yönünden bilgi sahibi<br />olmaya çalışmak; bilgilerimizide çevremizle paylaşmak olabilir.<br />Yoksa yukardaki resim gibi.<br />Yumurta .......!!!!<br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-35476515798441081852009-08-01T15:46:00.004+03:002009-08-01T15:51:47.132+03:00CİZGİLER...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkTEI5RQ5UKCBj_sEQwnCWrUsPdOXGlgXJ-YQe-nlnZp3pLxti5f4oAb_eYlqg1Qjd1htbBejeOYsFDBe6-NAuwDyr40uYKEUuGSSNaAxkPtCbyaWYs3gTelcKxfDErmjY2Jk/s1600-h/trafik.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 210px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkTEI5RQ5UKCBj_sEQwnCWrUsPdOXGlgXJ-YQe-nlnZp3pLxti5f4oAb_eYlqg1Qjd1htbBejeOYsFDBe6-NAuwDyr40uYKEUuGSSNaAxkPtCbyaWYs3gTelcKxfDErmjY2Jk/s400/trafik.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5364975983961948962" border="0" /></a><br />Son iki ayın bilançosu. Korkunç.<br /><br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-27292845791282566652009-07-29T13:19:00.004+03:002009-07-29T14:28:22.849+03:00KARPUZ ve VIYAGRA.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw9NCbfZ7c7038pNbFiypzOlRJB1cQSJ8ttue9i_xAPrezhNfJFPF5Hb5uyobNNr6qtNrbcaboEVaMbrwZcHvyppBpgpH7dHhuPAHOUE7faMc6gmBjqXiKn0Ewmlv3YLb1WOo/s1600-h/karpuz.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw9NCbfZ7c7038pNbFiypzOlRJB1cQSJ8ttue9i_xAPrezhNfJFPF5Hb5uyobNNr6qtNrbcaboEVaMbrwZcHvyppBpgpH7dHhuPAHOUE7faMc6gmBjqXiKn0Ewmlv3YLb1WOo/s400/karpuz.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363840467805195874" border="0" /></a><br /><br /><br />Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi olarak tanırız Karpuzu. Her ne kadar diğer meyvelerle kıyasladığımız zaman onu sadece sulu, tatlı, serinletici olarak tanımlarız.<br /><br />Son zamanlarda bir çok meyveler Potenz artı Viagra ile özleşdirilmektedir.<br /><br />Karpuz da bunlardan bir tanesi diyebilirmiyiz ?<br /><br />İçindeki Zitrulin maddesi damarların genişlemesine ve kan dolaşımın düzenli olarak çalışmasını<br /><br />sağlamaktadır.Bu da erkeklerde Potenz artımına yol açmaktadır.<br /><br />Eğer bu meyveyi sadece serinletici olarak görürsek çok yanılmış oluruz.İçindeki su miktarının<br /><br />fazla olması aynı zamanda natriumun az miktarda bulunması vücudumuzdaki fazla tuzun atılmasına, böbreklerimizin, kanımızın temizlenmesine, hazmın kolaylaşmasına neden olmaktadır.Kırmızı renkli Lycopin sayesinde Kan Dolaşamını ve Kansere karşıda koruma kalkanı oluşturmaktadır.<br /><br />Ufak karpuzlarda çeşitli vitaminlere rastlanmaktadır. Oöğen cinsi karpuzlarda; Kalsıum, Demir,<br /><br />Natrium, Vitamin A ve C ye rastlanmaktadır. Charentis cinslerinde ise vitamin A miktarının çokluğu sayesinde kan yuvarlaklarının oluşumuna fayda sağlamaktadırlar. Portakal renkli karpuzlarda Beta - Carotin maddesinin fazla miktarda olması nedeni ile bizleri zararlı UV<br /><br />ısınlarına karşı korumaktadır. Hücrelerimizin çabuk yaşlanmasını önlemektedir.<br /><br />Dikkat edilecek konum ise abartılı şekilde yenmemesi tavsiye edilir; mide ve barsaklarımız<br />yönünden.<br /><br />Son olarak karpuzu viagra ile bağdaştıracaksanız o zaman yukardaki belirtiğimiz Zitrulin maddesini ancak bu meyvenin kırmızı tatlı tarafında değilde kırmızı ile Yeşil kabuk arasındaki beyaz kısmını da yemekle ulaşabilirsiniz.<br /><br />Saygılarla.<br /><br /><p><br /></p>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-77362198434435964652009-07-25T18:58:00.003+03:002009-07-25T20:08:14.255+03:00İZİNSİZ GÖSTERİ...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFi-4U-K6dP8Jp3S4BZZ14YvkC0F-w2kDY3xUR5J2PAxASocTmghasMrAgi43k2IeMYVIiyc5erv4gBXcuVLgD-6ru92z-jZu3_FojaGrQN0_7HZk8Ulww1nBcO1P7LIkOU0Y/s1600-h/polis.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 200px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFi-4U-K6dP8Jp3S4BZZ14YvkC0F-w2kDY3xUR5J2PAxASocTmghasMrAgi43k2IeMYVIiyc5erv4gBXcuVLgD-6ru92z-jZu3_FojaGrQN0_7HZk8Ulww1nBcO1P7LIkOU0Y/s400/polis.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5362445602524437586" border="0" /></a><br />Gazeteler Polis'in, izinsiz gösteri yapan gençlere orantisiz güç kullandığını yazıyor. Yorumlara<br />baktığım zaman, çoğu siyasi görüş veya böyle bir gösteri yapılacaksa izin alsınlarda; dayak yemesinler deniyor.<br />Aklıma seneler önce yaşadığım ülkede buna benzer bir olay geldi.O zamanın hükümeti okul kitaplarının bundan böyle paralı olacağına karar vermişdi.<br />Ailelerin yaşam şartları göz önüne alacak olursak, bu durumu karşılayacak durumda idiler.<br />Öğrenciler ise; eğitimin sosyal bir ülkede devletin görevi olduğu kanısında oldukları için ayaklandılar.<br />İlk tepkiyi sınıflara girmemekle gösterdiler.İkinci etap ise el kağıtları basarak sokaklara döküldüler.<br />Gösteri yapmak için izin alma ihtiyacı duymadılar.20-25 li gruplara ayrılarak.Trafiğin en yoğun<br />oldukları yerde yolları kapattılar.<br />Kanunlarda izinsiz gösterinin yapılamayacağı burada da aynen geçerliydi.<br />O günlerde başımdan geçen bir anımı aktarmak istiyorum.<br />Lamba kırmızıdan yeşile döndüğü halde hareket edemedik.Nedeni ise 10 kadar genç yolun ortasına oturarak, yolu bloke ettiler.10- 15 gençse ellerindeki broşürleri arabalara dağıtıyor ve<br />bu duruma maruz bıraktıkları için bizlerden özür diliyorlardı.<br />Tam o sırada ellerinde coplu, kalkanlı Polisler belirdi.Elinde megafonu olan bir amir gençlere<br />yaptıklarının kanuna aykırı olduğunu ikaz ederek eğer 15 dakika içinde dağılmadıkları taktirde<br />müdahale edeceklerini bildirdi.<br />Sürücüler bundan sonrasını merakla izlemeye başladılar.Tam 15 dakika dolmak üzereydi ki<br />grup hemen Trafiği açarak yaptıkları izinsiz gösteriye son vererek okullarına doğru dağıldılar.<br />Polis görevini yerine getirmiş.Öğrencilerde kanuna uymuşlardı.<br />Bu kadar basit...<br />Esasında öğrencilerden, ayrı bir grup bizleri bir kaç yüz metre sonra tekrar durdurdular.Bu başka bir grupdu.Aynı şeyler tekrar etti Polis dağılmalarını istedi, onlarda dağıldılar.Bu Polis'le öğrencinin karşı karşıya gelmesi iki gün sürdü.<br />Her iki tarfda kanunların gösterdiği çizgiyi aşmadılar.Neticede öğrenciler çıkan bu kanunun geri<br />çekilmesini sağladılar.Polis yönünden bakacak olursak onlarda memnundu çocuklarını coplamak<br />zorunda kalmadılar.Onlarında çocukları kimbilir hangi grubun içindeydi.<br />Demokrasi böyle bir şey olsa gerek her iki taraf da yaptıkları şeyleri kanunların gösterdiği çerçeve içersinde yaptıkları müddetce.<br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-39194404441597994092009-07-18T17:20:00.001+03:002009-07-18T17:22:25.479+03:00AYNA, AYNA !!!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhThQZdnUIaW07Mdc3PbQ5iMnJDmLV2G_zLMlLQbu2JEkkCYa4L5qYo5dEA3ulUV7mJFQsoilVt-sFwhrXp_BQJq7RkCzXAw1suAvhsiDu_-XOdKRL9YbKvhjkaC-eRo81MOxA/s1600-h/t%C3%BCrkiye+g%C3%BCnl%C3%BCg%C3%BC+Kopie.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhThQZdnUIaW07Mdc3PbQ5iMnJDmLV2G_zLMlLQbu2JEkkCYa4L5qYo5dEA3ulUV7mJFQsoilVt-sFwhrXp_BQJq7RkCzXAw1suAvhsiDu_-XOdKRL9YbKvhjkaC-eRo81MOxA/s400/t%C3%BCrkiye+g%C3%BCnl%C3%BCg%C3%BC+Kopie.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5359805251344165458" border="0" /></a>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-35322712200293630092009-07-07T13:06:00.007+03:002009-07-07T16:08:58.421+03:00GÜLÜP GECMEYIN !!??<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibyKDev-Fpwl-A674rm8O85YrEa9Xipe5xpswGs0u4mwMxs6cFIHqkw3vbCyyEQ067iyvQ8GEfsbpfXgYjKttjMRyb2xl4U-NjXjv2yHuQ3t0EWtl8om2gp4B8zf6zjkJuD5I/s1600-h/bebek1.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 108px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibyKDev-Fpwl-A674rm8O85YrEa9Xipe5xpswGs0u4mwMxs6cFIHqkw3vbCyyEQ067iyvQ8GEfsbpfXgYjKttjMRyb2xl4U-NjXjv2yHuQ3t0EWtl8om2gp4B8zf6zjkJuD5I/s400/bebek1.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5355703936047123314" border="0" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY2boXWMj16bbCgE1XYEAY7_uY-DzHds4JVTCbFFoYPQGXJR57Be8R9OcrUOqxIQUpVPYZ_LXLWkuYsi2HLAI7ly2ZNHtd1hJpXMD_tkTiX4IwmWtkE_uYYD40FGFuBICG80M/s1600-h/bebek.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 150px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY2boXWMj16bbCgE1XYEAY7_uY-DzHds4JVTCbFFoYPQGXJR57Be8R9OcrUOqxIQUpVPYZ_LXLWkuYsi2HLAI7ly2ZNHtd1hJpXMD_tkTiX4IwmWtkE_uYYD40FGFuBICG80M/s400/bebek.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5355703741562673250" border="0" /></a><br />Sene 2009 Cumhuriyet kurulduktan bu yana 80 küsür yıl geçmiş. Teknoloji; kuruluş yıllarında hayal bile edemiyecek kadar ilerlemiş. Bu yeniliklerden faydalanan kişi olarak, bir gazetenin<br />internet sayfasında okuduğum bir haberi paylaşmak istedim.<br /><br />Çok yönlü yorumlıyabilirsiniz.<br /><br />"Yuh " bir bebekle tahrik olanlarda varmış !<br />"Hadi ya" çocuk yaşda oynadıkları bebeklerle ileri dönük yatırım bunlar diyebiliriz !<br />"Ha ha " gülerim bu habere kim inanır böyle sözlere...<br /><br />Tarikatın önemli isimlerinden ’Cüppeli A. Hoca’ lakaplı A. Ü, bir fetvayla cemaatinin ’İslami oyuncak bebek’ standardını belirledi. Ünlü oyuncak bebeklerle ilgili şunları söylüyor: "Öyle bebekler yapıyorlar ki, saçlarını tarıyorlar, uzun bacaklı falan, bunlara izin verilmiyor. <span style="color: rgb(255, 0, 0);">Çünkü</span> <span style="font-weight: bold;">normal insanı tahrik edecek gibi</span>. Tıpatıp bebekler, tıpa tıp benzetim var, sanki resim gibi, üstelik <span style="font-weight: bold;">çıplak</span> gibi."<br /><br />A. Ü’nün resmi internet sitesinde yayımladığı fetvasındaki diğer detaylar da şöyle:<br /><br />Fotoğraf caiz heykel haram<br /><br />Vesikalıklar ve boy resmi de olsa caizdir. Çünkü gölgeyi hapsetme, durdurma kabilindendir. Ancak haram olan kısmı; duvara asarsan, oraya doğru namaz kılarsan, penyelere basarsan haramdır. Kesinlikle haram olan kısım, heykel kısmıdır. Yani gölgesi olan suretler haramdır. Ama bir manzara kabartmış; bunda bir sorun yok. Gölgesi olması haram etmez. Ancak hayvanların da heykelleri haramdır. Canlı şekli verdin, ama can veremedin. Canı çıktı Japonya’nın robot yapana kadar. Ufacık bir robot yaptı, o da buradan buraya yürüyemiyor.<br /><br />1920' li yıllar Cumhuriyet kuruluyor. O yıllarda konuşulan yazılanlar ise :<br /><br /><span style="color: rgb(255, 255, 255);font-family:Verdana,Arial,Helvetica,sans-serif;font-size:85%;" ><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.<br /></span></span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-family:Verdana,Arial,Helvetica,sans-serif;font-size:85%;" >Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.</span><br /><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-family:Verdana,Arial,Helvetica,sans-serif;font-size:85%;" >Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.<br /><br />Son paragrafdaki sözlerin kime ait olduğunu biliyormusunuz ?<br />O zaman mesele yok.<br />Hatırlayamadıksa.<br />O, o...<br />Gülüp Geçmeyin !!??<br /><br />Sayg</span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-family:Verdana,Arial,Helvetica,sans-serif;font-size:85%;" >ı</span><span style="color: rgb(255, 255, 255);font-family:Verdana,Arial,Helvetica,sans-serif;font-size:85%;" ><span style="color: rgb(0, 0, 0);">larla.</span><br /></span>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-32148074455302685762009-06-22T15:11:00.003+03:002009-06-22T15:22:44.153+03:00Zeka Yaşı...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFWZd9g-IY7Enzw7P3o_O30jI3bsDs16faln_z6HisU3e6q0ii4DKgmb8_kFbtE2sN3zCdXZauvFt2pDLHmv-MvIZtPiqYWt0YynyrIwatfgJrMZzo4dum-mhMwV1g6JNqGGE/s1600-h/zekiko7.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 196px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFWZd9g-IY7Enzw7P3o_O30jI3bsDs16faln_z6HisU3e6q0ii4DKgmb8_kFbtE2sN3zCdXZauvFt2pDLHmv-MvIZtPiqYWt0YynyrIwatfgJrMZzo4dum-mhMwV1g6JNqGGE/s400/zekiko7.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5350125033574149170" border="0" /></a><br /><p><strong><em>Olay :</em></strong> Cinsel taciz.</p><p><br /><strong><em>Cözüm :</em></strong> Devlet koruması<br /><br /><strong>Soru :</strong> "Adli Tıp Kurumu'nda psikiyatrın"<br />Sen hakim olsan ne karar verirsin?</p><p><strong>Cevap :</strong> 6-7, hatta 8 sene hapis cezası veririm.</p><p><br /><span style="font-weight: bold;">Gözlem :</span> Zaman zaman sessizce ağladığı, tırnaklarını yediği...</p><p><br /><span style="font-weight: bold;">Tespit :</span> Takvim yaşı 14, zeka yaşı 10 yaş 4 ay. Depresyon belirtileri mevcut. Ailesinden ayrılmış olmaktan dolayı üzgün. Aile büütnlüğünün olmamasından kendini sorumlu tutuyor. Eve dönmeyi çok istediği için çelişkili ifadeler veriyor. Kabus görüyor. Ağlama nöbetleri yaşıyor. Okula karşı isteksiz ve konsantrasyon sorunu yaşıyor.''</p><p><br /><strong>Soru :</strong> Seni neden gönderdiler, ne bilmek istiyorlar?</p> <p><strong>Cevap</strong>: Bilmem. Yaşadıklarım için. Elini omzuma attı, göğsümü elledi.</p> <p><strong>Soru :</strong> Yanlışlıkla olabilir mi ?</p> <p><strong>Cevap:</strong> Hayır. Elini attım, kalktım. Lavaboya gittim.</p> <p><strong>Soru :</strong> Söyleme' dedi mi ?</p> <p><strong>Cevap:</strong> Hayır! Bunları anlatmaktan çok sıkıldım, çok ifade ettim.</p> <p><strong>Soru :</strong> Sıkıldım ne demek ?</p> <p>- <span style="font-weight: bold; color: rgb(204, 0, 0);">"Bu kadar yeter".</span></p> <p><strong>Soru :</strong> Bu olayla ilgili ne değişti ?<br /><br /><strong>Cevap:</strong> Ailemi kaybettim. Başka bir şey değişmedi.</p> <p>Sadece aylardır süre gelen bir olayın isimlere değinilmeden medayaya yansıyan kırıntıları.</p> <p>1 + 1 = 3 yakaladık.</p> <p>Geçen sene 90 yaşındaki nineye yapılan cinsel taciz geldi aklıma.</p> <p>Yaşıyormu öldümü bilmem.<br /></p><p>Devlet koruması altına alındımı onuda bilmiyorum.</p> <p>Zeka yaşı hakkında ise hiç bilgim yok.</p> <p>- Suçlu ceza alsa ne yazar.</p> <p>- Zeka yaşı hakkında bilgi sahibide değilim.</p> <p>İstediğim tek şey 20 sene sonra arşivlerde yer alacak bu olayı okuyupda.</p> <p>Yaşadıklarının yorumunu yaparken !</p> <p>Kendisine cinsel tacizde bulunan kişi; suçlular arasında hangi sırayı alacak?</p> <p>Canımız üzüm yemek istedi.</p> <p>Gidelim bağcıyı dövmeye.</p> <p>Saygılar.</p>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-27994155857496809192009-06-20T12:02:00.004+03:002009-06-20T12:20:47.040+03:00KESKE COCUK OLSAYDIK...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinPyQzhI1BLrTHVH80Ykilwktc0bC-K1kqxKIMMuFhsoNraRKawiKda31W8oR8UA6MyYBcsNYQs_dJY0W1xz72EW7DCi2vvGp1RTB17jym0yuy7RnBuLn_TyKgo5xW6RHXlyk/s1600-h/ihtiyar22zw.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 288px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinPyQzhI1BLrTHVH80Ykilwktc0bC-K1kqxKIMMuFhsoNraRKawiKda31W8oR8UA6MyYBcsNYQs_dJY0W1xz72EW7DCi2vvGp1RTB17jym0yuy7RnBuLn_TyKgo5xW6RHXlyk/s400/ihtiyar22zw.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5349337225014519346" border="0" /></a><br />Yarin babalar günü.<br />Bu pazar çocuklar bir başka uyanırlar, bir başka sarılırlar babalarına.<br />Onlarsa o an çok gerilere giderler, çocukluklarına, gözlerinin önünde yaşatırlar kendi babalarını.<br />Hayatta ise; aynı özlemle yanında olmak, çocukluklarına dönmek isterler.<br />Bugün bende aynı şeyleri hissediyorum...<br />Küçük bir çocuk olmak, babama sarılıp koklamak.<br />Yaşam döngüsü, o küçük çocuk da, torunun da yaşar bu günü.<br />Sonra gözleri dolar, yaşlar süzülür, kendi için değildir.<br />O göz yaşları doya doya bu günleri yaşıyamayan çocuklar içindir.<br />O burukluğu, o yokluğu çok iyi bilir, söyleyemez.<br />O gün gözlerinin önüne getirir yaşamın daha başında olan şehit çocuklarını.<br />Kaderin cilvesi kapısını çalmış talihsiz, bi haber çocukları.<br />Esasında sıradan bir gündür bugün.<br />Her çocuk yaşı kaç olursa olsun hep arar babasını, ister beş yaşında olsun, isterse yetmişbeş.<br />Sevgilerle.<br /><b><span style="font-family:Arial;font-size:100%;color:#800000;">Andıkça</span></b><br /><span style="color:#800000;">Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,<br />Seninle gecen her saat, her gün gelir aklıma.<br />Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir,<br />O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma.</span><br /><span style="font-family:Arial;font-size:180%;color:#000080;">Ümit Yaşar Oğuzcan</span>ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-52504441232656699002009-06-12T20:34:00.004+03:002009-06-13T13:37:02.333+03:00GÜLEN GÖZLER.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSbtgQulYge9jLjpUeCgHVDL_0sl-Rvqg8RWXLt-Wsoywc1LtG-HnS8xpIh-fjkonAZlpvO3L-mvZmHI9WMsW-0AdRxCtiAF9HoCKkFbOUEVSUSsDBdL4fonQdfLZ5EHb9RGQ/s1600-h/haber-okul-birincisi-karnesini-tarlada-aldi_2009_93184-2.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 262px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSbtgQulYge9jLjpUeCgHVDL_0sl-Rvqg8RWXLt-Wsoywc1LtG-HnS8xpIh-fjkonAZlpvO3L-mvZmHI9WMsW-0AdRxCtiAF9HoCKkFbOUEVSUSsDBdL4fonQdfLZ5EHb9RGQ/s400/haber-okul-birincisi-karnesini-tarlada-aldi_2009_93184-2.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5346759167545071922" border="0" /></a><br /><br /><br /><br />Saliha Kaya'yi tanıyormusunuz ?<br />Ben tanımam, sizinde tanıdığınızı tahmin etmiyorum.<br />Onu tanımak o kadar da önemli değil.<br />Binlerin, yüzbinlerin içersinde sıkışıp kalmış biri.<br />Her sene olduğu gibi bu senede bir eğitim yılını noktaladık; bu sefer istatisliklere 2008 - 2009<br />dönemi diye geçti.<br />Eğitmende, eğitilende uzun maratonu göğüslediler. Yüzlerde sevinç, ellerde ise o yılın semeresini<br />gösteren belgeler vardı.<br />O belgeyi verende, alanda gururluydu.<br />Gazeteler, tv.ler bile haber yapmışdı.<br />Sayın M.E.Bakanımız bile bu günün ehemiyetinin bilinci ile çocuklarımızın arasındaydı.<br />Bir ara haber spikerin havanın sıcak olması nedeniyle Bakanın konuşmasını kısa tuttuğunu<br />bile haber yapıyordu.<br />Eh çocuklar tatili hak ettiniz.<br />Onlarla aynı mücadeleyi veren öğretmenlerimizde.<br /><br />Yere düşmüş demir parayı yerden kaldırırken onu da kafamdan geçen düşüncelerle pekiştirmek<br />istedim.<br />Bir tarafına yazı diğer tarfına tura demişiz.<br />Bir yüzü değeri, diğer yüzü ise onu simgeliyor.<br /><br />Aklıma Sayın Bakanım geldi. Haberlerde katıldığı töreni seyrederken, komutanı olduğu eğitim ordusundan Mustafa Çolak'i nasıl değerlendirmişdi ?<br />Siz onuda tanımıyorsunuz muhakkak, bende tanımıyorum.Işin gerçeğini söylemem gerekirse Sayın Bakanımız da tanımıyor.<br />Kim mi ?<br />Anadolu'nun bir köşesinde eğitmen, yani binlerin arasında sıkışmış biri.<br />O da diğer arkadaşları gibi görevini tamamlamın gururu ile bir eğitim dönemini noktalıyor.<br />Belki son gün orada biraz farklı.<br />Olsun !<br />Karnelerin dağıtımı sadece okul bahçesi ile sınırlanmıyor.<br />Orada eğitim sınırları biraz farklı.<br />Gerçekler, parçalara dağılmış. Tarlalarda bunlardan biri.<br />Mustafa Çolak o son günün devamı olacak bu alanda noktalamaya çalışıyor.<br />Konuşmasını kısa kesmek diye bir problemide yok.<br />Cünkü hiç konuşmuyor.<br />Güneş aynı güneş.<br /><br />Mustafa Çolak'in gözleri gülüyor.<br />Yalnız onunmu ?<br />Saliha Kaya'nında.<br />Çapasını bir kenara bırakarak okulunun birincisi olmanın sevinci ile torunu ile aynı işi paylaşan dedesine doğru koşuyor.<br />Gülen gözler.<br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-74684370847234965852009-05-09T21:38:00.003+03:002009-05-09T23:21:31.579+03:00ANNE OLMAK ...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghoxYCHLKHL21Tl1XC27ZGlzqx5_YWxAGXaz2DSezJvBc2Z_J4gjhTr1xu941deL5UVPb7TvD7fYWd7EZSD12S5fLDclk3g90NzM9BIg2C3oJmyIo7OFzkxgWcqD-1SwpW67M/s1600-h/28408.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 291px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghoxYCHLKHL21Tl1XC27ZGlzqx5_YWxAGXaz2DSezJvBc2Z_J4gjhTr1xu941deL5UVPb7TvD7fYWd7EZSD12S5fLDclk3g90NzM9BIg2C3oJmyIo7OFzkxgWcqD-1SwpW67M/s400/28408.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333921828696598578" border="0" /></a><br />Bu sayfalara yazıcaklarım 19 senelik hayatımın en tatlı en acı günleri. Kanıyan kalbimin çektiği ızdırabı; anne duygusunun ne olduğunu yazıyorum.<br />27.01.1967 Cuma, eşim yemeğe geldi.Saat 12.30 gösterdiği zaman bir karın ağrısı beni kıvrandırmaya başlamışdi.Eşimde yemeğini yiyip gitmişdi.Ağrılarım ise gittikçe artmiş tahammül edilemez olmuşdu.Durmadan anneciğim diye haykırıyordum.İki halam başımda çaresiz bana yardımcı olabilmek için çırpınıyorlardı.Kolonya döküyorlar büyük halam ise ağlıyordu.Kayinım hemen eşime telefonla durumu bildirdi.Aradan kısa bir zaman geçmişdi ki eşim yanımdaydı .<br />Hemen hastaneye telefon edip cankurtaran istedi yokmuş.Bir taksi çağırıp hastaneye doğruyola çıktık.<br />Hastaneye vardıktan 15 dakika sonra çok tatlı bir oğlum oldu.7 ayını bile beklemeden dünyaya gelmişdi.Hemen onu oksijen çadırına aldılar.Benide başka bir odaya.Allah ikimizide bağışlamış doğum hem ters, hemde erken olmuşdu.Böyle durumlarda hem anne hemde bebeği kaybetmek işten bile değilmiş.<br />O gece bebeğimden ayrı ayrı odalarda yattık.Ertesi gün ilk işim onun odasına gitmek oldu.<br />Sanki benim geldiğimi hissetmişdi gözlerini açtı, ellerini ayaklarını oynatmaya başladı incecik sesler çıkarıyordu.Elimi çadırın yuvarlak deliğinden içeri soktum, parmağımı sıkıca tuttu.<br />Onunla ilk temasımdı.Melek yüzüne bakınca her bir tarafını aile ferdlerinden almış olduğunu görebiliyordum.Mavi gözleri simsiyah saçları ile benim minik yavrumdu.<br />Onu görebilmek için her dakika odasına gidiyor.Saatlerce yanında kalıyordum.Geceleri yanına gidip yumuşak pembe yanaklarını okşuyor, minik gül dudaklarını koklayıp iyi uykular diliyordum.<br />Yatağıma uzandığım zaman Allah'a o tatlı meleğimi bana bağışlaması için sabaha kadar dua ediyordum.Sabah olduğu zaman eşim yanımıza geliyor birlikde meleğimizin yanında saatlerce oturuyor onu seyrediyorduk.Biraz yanından ayrılsak hemen onu özlüyor yanına giriyorduk.<br />O da bizim geldiğimizi hissediyor gözlerini açıp gülücükler veriyordu.Ben anneydim, eşimde baba<br />olmuşdu.O kadar mutluydumki anne olmak güzel birşey diyebilmek için demekki anne olmak lazınmış.Tek içimdeki acı onu kucağıma alıp sevememek onunla birlikde olamamakdi.Yan odada<br />benim için yatak olmadığı için ayrı bir odada kalmak benim için bir kabus gibiydi.Müsade etseler<br />onunla olabilmek için soğuk zeminde bile yatmaya razıydım.<br />Genede duacıydım ya yavrumu doğumda kaybetseydin ne yapardım.Hiç olmazsa ellerini tutabiliyordum.<br />Günlerden Pazar gece yarısına doğru birden uykumdan sıçrıyarak uyandim.İçimden bir ses kalk<br />meleğinle vedalaş diyordu.Koşarak odasına girdim.Çadırını araladım bana bakıp bir şeyler söylüyordu.Ellerimle okşadım o minik ellerini koklayıp öptüm.Gece doktoru içeri girip hadi kızım diye beni odama aldı.<br />Sabahleyin yanına gittiğimde gül bebeğim solmuş o bembe yanakları buz gibi olmuşdu.O minik kalbi atmıyordu artık.Gözlerimde yaşlar bir yağmur gibi bebeğimin yatağına akıyordu.<br />Doktor kızım daha çok gençsiniz.Daha çok bebeğiniz olur onun bu kadar yaşaması bile mucize diyordu.<br />Sabahleyin eşim geldiğinde ona söyliyemedim.Bunu söylemek çok acıydı elinden tutup odasına gittik.Anlamışdi daha beni görür görmez.Beni buradan çıkar diyebildim.Kalamazdim.Doktorla<br />konuşup bebeğimizide alıp orayı terk ettik.<br />O babasının kucağında kara topraklara doğru yol alırken.Bende 3 gün bile olsa bana Anne duygusunu bana tattırdığı için meleğime teşekkür ediyordum.O sadece bir süre için bizlerden<br />ayrıldı.Biraz sabır meleğim bir gün Anneciğin yanına gelicek seni bağrına basıcak.<br />Dünyanın en güzel şeyi nedir diye soracak olursanız Anne olmak derim.<br />Esasında o bir günle anılamaz. Anne olundumu bir ömür devan eder.O güzel payeye oluşan<br />her kadını saygıyla kutlarım.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-33091469997111553152009-05-05T20:18:00.006+03:002009-05-05T21:35:29.679+03:00BİR KÖY VAR ÇOK UZAKLARDA.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkZuKzhjIVGBlBob6wV65HkkzFKX9lIEfNEfPXrtelmRWE1gYT85DZ7QGo8pZXWDN2GI8OzAw0P6xAJ1lk5QmghXXJRCBpDuXAF4RLwGX0jdKYGcuarBjQLmsjOiycszxUsD8/s1600-h/mor.gif"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 275px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkZuKzhjIVGBlBob6wV65HkkzFKX9lIEfNEfPXrtelmRWE1gYT85DZ7QGo8pZXWDN2GI8OzAw0P6xAJ1lk5QmghXXJRCBpDuXAF4RLwGX0jdKYGcuarBjQLmsjOiycszxUsD8/s400/mor.gif" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5332410217580552066" border="0" /></a><br />Güney Doğu Anadolu'da bir köy, adı Bilge " bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek anlamına geliyor".<br />Mardin iline 57 km, Mazıdağı ilçesine 27 km uzaklıkta. 2000 senesindeki sayımda 195 kişi olarak<br />geçmiş kayıtlara.<br /><br />Düne kadar hiç birimiz adını bile duymamışdık.Bu günse Avrupa'daki bir çok devlet tv.lerinde haber olarak geçiyor.<br /><br />Haberlerde gene rakkamlar hakim oluyor. 44 + 3 "kırkdört rakkamı katledilenler" 3 "ise daha<br />dünyaya gelmemiş cenin".<br /><br />Bu insanların müşterek tarafları ise mutlu bir olaya şahit olmak.<br /><br />Çoğu akraba aynı soyadı taşıyorlar. Bir an; gene kendi kanlarından olan, aynı soyadı taşıyan 8 kışı, bu mutluluğa gölge gibi cöküyor. Silah sesi, barut kokusu ve kan. Kin, canlıya verilen değerler, katı kurallar, daha bir çok nedenler ki bunlar ne görmek, nede duymak istediklerimiz.<br />Hepsini bir teknede cehl le yuğurmak.<br />Kameraların yakaladığı geride kalanların göz yaşları.<br />Haberleri okuyan spiker suçluların yakalandığını söylediği zaman içimize sular serpiliyor.<br />Belkide bazılarımız bunları asmalı, kesmeli diye haykırıyoruz.<br />Sonra; filanca partinin kadın Millet vekili birilerini suçluyor, devlet koruculuğu kaldırsın diye. Kimin umrunda daha dünyaya bile gözlerini açmamış ceninle, ablam benim annemdi diye haykıran ufacık çocuk.<br />İş makinaları bir yerde mezarları kazarken diğer yanda köy yolunu düzeltiyor.<br />Yarın ise 195 - 44 başbaşa kalmış; geride kalanlar. Acılar yumuşatılmadan gencecik kalplerin bir köşesine yerleşecek; zaman onu büyütecek ta ki bütün kalbi kaplıyana kadar.<br /><br />Minimini kücük çocuklar öğretmenleri ile birlikde bir şarkı söylüyorlar.<br />Bir köy var çok uzaklarda, o köy bizim köyümüzdür...<br /><br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-18361105660235471762009-04-29T15:21:00.005+03:002009-04-29T16:55:27.811+03:00GRİP DİYE GEÇMİYELİM.. .<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZVnTZky2I1y2Np4iKobLJDdWDY9-DQ-Lhhr-dSW810fQw4O-iRFOVdkKMY-QGJR5_IIZDMyFgfb4nDCV-kMhc7u2PMHQmm9HVx3s5uelUz_ZggzQP37JvksglNl_v26HAizw/s1600-h/dpa_virus_1_DW_Berl_799842g.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZVnTZky2I1y2Np4iKobLJDdWDY9-DQ-Lhhr-dSW810fQw4O-iRFOVdkKMY-QGJR5_IIZDMyFgfb4nDCV-kMhc7u2PMHQmm9HVx3s5uelUz_ZggzQP37JvksglNl_v26HAizw/s400/dpa_virus_1_DW_Berl_799842g.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5330111479383525250" border="0" /></a><br /><br />Krizler birbirini kovalarken, şimdi de Domuz Gribi ile karşı karşıyayız.<br />Haberlere yapılan yorumların çoğunda bizi teğet geçer yazılarını okudukça hayatı ne kadar ciddi aldığımız belli oluyor.<br />Biraz; Grip diye ciddiye almadığımız bu hastalığı hatırlamaya çalışalım.<br />Sene 1918 - 1920 İspanya GripI ölü sayısı 25 Milyon diye istatisliklere geçmiş, her ne kadar bu sayının 50 Milyon olduğu söylensede.<br /><br />İkinci dalga Asya Gripi diye adlandırılmış. 1957 - 1959 yılları arasında 2 Milyon insan ölmüş.Zaman zaman kendini hala göstermekte olduğunuda unutmamak lazım.<br /><br />Üçüncü dalgada Kuş Gribi olarak kanatlı hayvanlar sayesinde tanıdık. Hongkong Gribi diye de adlandırıldı. 800 bin insan hayatını kaybetti. 30 bin kişinin Almanya'da olduğunu biliyormuyduk.<br /><br />Meksika Gribinden önce 1977 de Rus Gribi 23 yaş altı 700 bin genç hayatını kaybetti.<br /><br />Meksika sokaklarında insanlar maskelerle dolaşıyor.13 Nisan'dan bu yana 1300 kişi bu<br />hastalığa yakalnmış durumda.<br /><br />Domuz Gribinin damlaçıklarla yayıldığı, bu da öksürük, aksırık, öpüşme ve yakın temasla geçebileceği uzmanlar tarafından ifade ediliyor.Bu durum karşısında yukarda söylenenleri yapmamak, ayrıca sıkça ellerimizi en az 20 saniye sabunla<br />sıcak suyla yıkamak eğer bu imkanlara sahip değilsek dezfeksiyon mendilleri ile sıkça temizlememiz gerekiyor.Ellerimizle yüz ve gözlerimizi oğuşturulmamasi tavsiye ediliyor.Bilmeden bu vürüsü taşıyan kişilerden bu yolla geçebileceğidir.<br /><br />Korunmanın bir yoluda maske takılması olduğudur.Hastalığın gıda maddeleri ile geçme olanağı çok az çünkü 72 derece bir ısı karşısında öldüğüdür.Ciğ olarak et yenmemesi<br />tavsiye edilmektedir.<br /><br />Bu vürüse karşı bir aşının en az 10 - 12 hafta içersinde oluşturulması için ilaç sanayisi çalışmaktadır.<br />Vürüsün bulaşmasından bir kaç saatle, iki üç gün içersinde belirtileri görülmektedir.<br />Rahatsızlıklar üşütme ile görülen belirtilerle aynı olup.Ateşin 38 derece üzerinde seyretmesi, yorgunluk, iştahsızlık, adale ağrıları, kramplar, ishal, kusma baş ağrışı, burun akıntıları, nefes almakta zorlanmalar olarak görülmektedir.<br />7 günlük bu süre içersinde bağışıklık sistemimizi yıpratmaktadır.Bu süre çocuklarda daha da uzun olabilmektedir.<br />Bağışıklık sisteminin zayıflaması ile olabilecek rahatsızlıklar esas tehlikenin canlarını çalabilmektedir.<br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-21362465443413887672009-04-21T13:58:00.005+03:002009-04-21T15:28:31.449+03:00Eskici dükkanı...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi4rdSOzFgEAsjc08KOnIrAQHULm_vr1W291Rz-8kBjNPzd2Gew2hXYF0fX35mWxu6rQBHL6I8sW58RiOgVoU_9IGcLfvpjS8AsQjx7swp2CeGNETp9Ki0mIfyjYSEdqpf2E8/s1600-h/eskici.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi4rdSOzFgEAsjc08KOnIrAQHULm_vr1W291Rz-8kBjNPzd2Gew2hXYF0fX35mWxu6rQBHL6I8sW58RiOgVoU_9IGcLfvpjS8AsQjx7swp2CeGNETp9Ki0mIfyjYSEdqpf2E8/s400/eskici.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5327120509204978050" border="0" /></a><br />Turistik kasabaların, kendini muhafaza etmeye çalışan dar sokakları vardır. Onlar bu hızlı değişime karşı kendilerini hep saklamaya çalışmışlardır. Bir bahar sabahı kendimi böyle bir sokakda buldum. Sıvaları dökülmüş, bahçe duvarlarından baharın kendine öz renklerini vermeye çalışan çiçekler gelişi güzel sıralanmışlardı.<br />Bu sokaklarda, sahil kenarlarının tek renklerine karşın; solukda olsa bir çok rengi bir arada görebiliyordum.<br />Bir ara evlerin arasına sıkışıp kalmış ön cephesi koyu mavi pancurları sarı boyalı bir dükkan gözüme takıldı.<br />Kırmızı zemin üzerine yazıları silinmeye yüz tutmuş tabelasında eskıcı yazılı bir dükkan.<br />Camları halen kışın izlerini taşıdığı için içerisi pek seçilemiyordu.<br />Hafifçe kapıyı araladim. Gözlerim loş bir zemine alışabilmesi bir kaç dakikamı aldı.<br />İçeride sararmaya yüz tutmuş kitaplar, tahtadan yapılmış çeşitli el işleri, örtüler,<br />seramikler gözüme ilk takılanlar olmuşdu.<br />Elinde kalın bir kitabı okuyan yaşlı adamı çok daha sonra fark edebildim.<br />Oturduğu yerden kalkmadan bana buyrun ilginizi çeken bir şey varsa ben buradayım dercesine hafifçe başını selam verircesine salladı.<br />Şehirlerde bu tip yerlere antikacı denirdi; burada yerini eskıcı olarak adlandırdığını fark ettim.<br />O kadar çok şey saklanmışdı ki her birini keşfetmeye kalksam saatlerimi alabilirdi.<br />Bir şey almak için tahta sehbanın üstünde duran ufak parfüm şişesini aldım.<br />Yaşlı amcaya gösterek içinde yok denebilecek kadar kalmış parfümün ne olduğunu sordum.<br />Yüzünde hafifçe bir tebessüm belirdi.<br />- Kızım o bir koku değil. Sadece yaşamın işaretlerinden bir tanesinin görselini saklıyan bir şişe.<br />- Anlıyamamışdım içinde bir kaç damla bir iksirmiydi ?<br />- Biraz açıklarmısınız ...<br />Parmağı ile okuduğu yeri kaybetmemek için sayfanın üstüne koyduktan sonra,<br />- o bir göz yaşı şişesidir.İçindeki bir kaç damlanın sevincimi yoksa kederimi temsil ettiği ise bir gizemdir; diyerek bıraktiği yerden kitabını okumaya başladı.<br />Senelerce çalışma masamın üstündeki rafda yaşamıma refakat etmişdir bu ufacık şişe.<br />Ne zaman pınarlarımdan bir kaç damla süzülse, o damlaçıkların hüzünümü yoksa sevincimi temsil ettiğini sorgulamam.O bana yaşadığımı, duygularımın senbolü olduğunu hatırlatır.<br />Kimbilir sizde bir eskıcı dükkanında bir şişe içersinde benim yaşam simgeme rastlıyabilirsiniz.<br />Eğer sizde bu gizeme ortak olmak isterseniz.Bir ufak şişede o anı ölümsüzleştirebilirsiniz.<br />Saygılarla.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-35929231.post-82300989076981216842009-04-19T12:03:00.003+03:002009-04-19T12:16:32.342+03:00KILIF !!!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNoynahdhe4Xe_zd4Tz-qqMTAYVUlJX355OjnHtr416671jihW0ehrPUq6zare5frLj19oMqF-bnt31dc7ahCL5Pbppc7pplAoGW1xhf9CJK3StWj6iT3_PIN4M0c1xWLXySc/s1600-h/kad%C4%B1.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 323px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNoynahdhe4Xe_zd4Tz-qqMTAYVUlJX355OjnHtr416671jihW0ehrPUq6zare5frLj19oMqF-bnt31dc7ahCL5Pbppc7pplAoGW1xhf9CJK3StWj6iT3_PIN4M0c1xWLXySc/s400/kad%C4%B1.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5326327388427191682" border="0" /></a><br />Posta kutuma gelmiş bir e-maili sizlerle paylaşmak istedim.<br /><br />Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... Karakuşi Kadı, fırıncıya:<br />- 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:<br />- 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp:<br />- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...<br />Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki<br />tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan<br />fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da<br />kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...<br />Ördeğin sahibi,<br />- 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye<br />şikáyet etmiş. Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:<br />- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?' Fırıncı<br />- 'Uçtu' demiş. Kadı, kara kaplı defterini<br />açmış:<br />- 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:<br />- 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla... Davacı:<br />- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca Karakuşi Kadı,<br />- 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi<br />Kadı:<br />- 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:<br />- 'Senin şikáyetin nedir bre?'… Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,<br />- 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !' <br />Kıssadan hisse:<br />- Ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikáyet<br />edeceksin?..<br /><br />Güzel günler sizin olsun.ERDILhttp://www.blogger.com/profile/15620396198618468752noreply@blogger.com2