Perşembe, Ocak 04, 2007

KALSİYUM ÖLÇER...



VÜCUDUMUZDAKİ HASSAS "KALSİYUM ÖLÇER"LER

İnsan vücudu mükemmel ve hassas bir denge ile yaratılmıştır. 80 kiloluk bir insan, kanında dolaşan yarım gramlık kalsiyuma muhtaçtır.
Kandaki kalsiyum miktarı insanın hayatta kalabilmesi için son derece önemli bir faktördür. Bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için nasıl nefes almaya ve su içmeye ihtiyacı varsa, kanında belli bir miktarda kalsiyum bulunmasına da ihtiyacı vardır. Kandaki kalsiyum miktarı olması gerekenin altına düştüğünde, insan yaşamını yitirir.
Örneğin kanda eksilen kalsiyum miktarını anlayabilmemiz için öncelikle yapmanız gereken, önünüzdeki kanda ne kadar kalsiyum bulunduğunu ölçmek olacaktır. Ancak bunun için çok gelişmiş teknolojik aletler gereklidir ki, buna zaman ve imkan o an için yoktur. Bu durumda oldukça çaresiz kalırsınız. Önünüzdeki kanda bulunan kalsiyum miktarını ölçemeyecek olmanız, bir insanın ölümüne neden olabilir. Örneğimizi biraz değiştirelim. Bu kanda hiç kalsiyum olmasın. Yapmanız gereken, en ideal miktarda kalsiyum eklemesi yapmanız. Acaba bu sefer nasıl bir karar verirdiniz? Önünüzdeki kalsiyum kabından kaç kaşık alıp bu kana karıştırırdınız? Eksikliği ölümle sonuçlanacak olan bir maddeden bir litre kana karıştırılması gereken en ideal miktar acaba nedir?
Bu, hiçbir zaman karşılaşmayacağınız örnek, yalnızca kanda bulunan kalsiyum miktarının önemini daha iyi vurgulamak için verilmiştir. Eğer önünüze içinde hiç kalsiyum bulunmayan 1 litre kan konulsa, bu kana karıştırmanız gereken kalsiyum miktarı yalnızca bir gramın onda biridir. Vücuttaki 5 litre kanda bulunması gereken toplam kalsiyum miktarı ise ancak yarım gramdır. Bunun daha fazlası ya da daha azı oldukça ciddi sağlık problemlerine hatta ölüme yol açacaktır. İşte insan vücudu böylesine mükemmel ve hassas bir denge ile yaratılmıştır. 80 kiloluk bir insan, kanında dolaşan yarım gramlık kalsiyuma muhtaçtır.

Kalsiyum neden hayati bir öneme sahiptir?

* Kalsiyum, vücudumuzda birçok hayati fonksiyonun gerçekleşmesini sağlar. Kalsiyum olmadan kanınız pıhtılaşmaz, bu durumda küçük bir yara veya kesik dahi insanın kan kaybından ölmesine neden olabilir.
* Kalsiyum sinir uyarılarının iletilmesinde de çok önemli bir rol alır. Eğer sinir uyarılarının iletimi kesilirse bu, o an ölüm anlamına gelir.
* Kalsiyum aynı zamanda kasların çalışmasını ve kemiklerin sağlamlığını da sağlar. Yetişkin bir insanın vücudunda yaklaşık 2 kg kadar kalsiyum bulunur. Bu kalsiyumun yüzde 99'u kemiklerde depo edilmiştir.
* Geri kalanı ise metabolizma ile ilgili işlevlerde kullanılır. Vücut fonksiyonlarının devam etmesi için de yaklaşık olarak 0.5 gramlık kalsiyumun kanda dolaşması yeterlidir. Kanın 100 ml'sinde 10 mg -bu, 1 litrede 0.1 grama karşılık gelmektedir- kalsiyum bulunmaktadır.1

Kalsiyum miktarındaki en ufak bir azalma veya artış nelere sebep olur?

Eğer bu oran 10 mg'dan 6-7 mg'a düşerse, yani kanda bulunan toplam kalsiyum 0.2 gram azalırsa tetani hastalığı ortaya çıkar. Tetani hastalığında oldukça ağrı verici kas kasılmaları ve seğirmeler görülür. Bu kasılmalar başta kalp kaslarında ve solunum yolundaki kaslarda meydana gelir. Bu kasların düzensiz kasılması hem kalbin atışlarını düzensizleştirir hem de solunum yollarını tıkar. Gerekli tedavi uygulanmazsa hastanın kalbi durur veya düzenli nefes alamaz ve sonuçta ölebilir. Görüldüğü gibi insanın kalbinin atması veya nefes alabilmesi gibi son derece hayati fonksiyonlar için dahi yarım gramlık bir maddeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Eğer kanda bulunan kalsiyum miktarı 100 ml'de 12 mg'a çıkarsa, yani toplam kanda bulunan kalsiyum yalnızca 1 gramın onda biri kadar artarsa, bu durum böbrek taşlarının oluşmasına, sinir sisteminin refleks faaliyetlerinin yavaşlamasına, kasların zayıflamasına ve güçlerini kaybetmelerine neden olur. Kalsiyum miktarı 100 ml'de 17 mg'a çıktığı zaman ise kalsiyum fosfat vücudun her yerine çöker ve vücudu zehirler.2 İnsan vücudunun bir maddeye böylesine bağımlı olması ve bedenimizde gerçekleşen birçok işlemde bu maddenin özel bir plan dahilinde kullanılıyor olması iki önemli noktayı tekrar ortaya çıkarır.

Peki bu hayati miktarı belirleyen mekanizma nedir?

Bu sorunun cevabı bir başka yaratılış mucizesini ortaya koyar; tiroid bezi ve tiroid bezinin içine gömülmüş bulunan bir başka hormonal bez olan paratiroid bezleri, vücutta kalsiyum dengesinin sağlanması için son derece akılcı bir plan uygulayarak, işbirliği içinde çalışırlar. Özellikle paratiroid bezinin tek görevi, bütün ömrünüz boyunca, gece-gündüz kanınızda ne kadar kalsiyum bulunduğunu ölçmek ve kalsiyum oranını en ideal ölçülerde tutmaktır.
Paratiroid bezi ürettiği son derece özel yapıya sahip parathormon vasıtasıyla kanda bulunan kalsiyum oranına müdahale eder. Eğer kandaki kalsiyum miktarı düşerse hemen parathormon salgılar.3 Burada çok ilginç bir nokta ortaya çıkmaktadır. Yazının başında, önünüze koyulan bir şişe kanda bulunan kalsiyum miktarını tespit edip edemeyeceğinizi sormuş, eğer elinizde bu iş için özel olarak tasarlanarak üretilmiş laboratuvar cihazları yoksa, bunu başaramayacağınızı belirtmiştik. İşte insanoğlunun ancak laboratuvar ortamında yapabildiği bir ölçümü, küçücük paratiroid bezi yapabilmektedir. Paratiroid bezini oluşturan hücreler sadece hormon üretmekle kalmayıp, ürettikleri hormonun kullanılacağı alana ait ölçümler de yapmaktadırlar.
Kanda kalsiyum miktarı azaldığında alınan tüm önlemleri yerine getiren tek bir molekül vardır: Üstte amino asit dizilimi görülen Parathormon. Bu mucize molekül, kemikleri, böbrekleri ve bağırsağı dilediği gibi yönlendirme özelliğine sahip olarak yaratılmıştır.

Gerekli önlemleri alabilmek

Kendinizi bir an kalsiyum miktarını ölçen hücrelerin yerine koyun. Gece gündüz hiç durmadan, hiç uyumadan, hiç dinlenmeden yıllar boyunca tek işinizin kanda bulunan kalsiyum miktarını hesaplamak olduğunu düşünün. Bu durumda hücrelerin yaptıkları mucizevi işlemin önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Paratiroid hücreleri yaptıkları ölçümler sonucunda kalsiyum miktarının düştüğüne karar verirlerse hemen parathormon salgılarlar. Bu aşamada hücreler bir başka şuurlu hareket göstermektedirler. Hücreler;

- kalsiyum oranının düştüğünü anlamakta,

- eksik kalsiyumun nasıl telafi edileceğini bilmekte,

- ve buna göre gerekli hareketi yapmaktadırlar.

Şimdi tekrar kendinizi paratiroid hücrelerinin yerine koyun ve düşünün. Eğer kanda kalsiyum miktarının azaldığını fark etseydiniz, nasıl bir önlem alırdınız?
Bir hücre, önünden akan kan ırmağı içinde bulunan kalsiyum atomlarını nasıl tespit eder? Gözü, kulağı, elleri olmayan hücreler, kanda bulunan tuz, glikoz, yağ, amino asitler, proteinler, hormonlar, enzimler, laktik asit, karbondioksit, azotlu atık, sodyum, potasyum, üre, ürik asit, demir, bikarbonat gibi milyonlarca farklı madde arasından kalsiyum atomlarını nasıl teşhis edebilir? Hücre kalsiyumu nasıl tanır? Kalsiyumun kanda ne kadar bulunması gerektiğini nereden bilir? Kalsiyum miktarını hangi şuur ile ölçer? Hangi akıl ile kalsiyumun az mı yoksa fazla mı olduğuna karar verir? Bu noktada tekrar hatırlatmak gerekir ki, bu hücreler akıl ve şuur sahibi olmayan, milimetrenin ancak %1'i büyüklüğünde varlıklardır. Bu varlıkların bizim adımıza kandaki kalsiyum miktarını başarı ile ölçebiliyor olmaları Allah'ın yarattığı mucizelerden sadece bir tanesidir.

Kalsiyum miktarının artması için nasıl bir yola başvururdunuz?

Bunun cevabını vermek için bir bilim adamı olmanız ve elinizde insan vücudunu inceleyecek her türlü imkanın bulunması gerekirdi. İnsanoğlunun o ana kadar vücutta bulunan kalsiyum hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını da varsayalım. Bu durumda yıllar süren araştırmalar yapmanız ve dünyanın önde gelen biyokimyacılarından da yardım almanız gerekirdi. Bütün bu çalışmaların tek bir amacı olacaktı; vücutta kullanılabilecek kalsiyum kaynaklarını bulmak.
Sonunda varacağınız sonuç şu olacaktı; kemiklerde bol miktarda kalsiyum bulunduğunu, bir miktar kalsiyumun da idrar yoluyla istemeden de olsa vücuttan atıldığını anlayacaktınız. Vücuda dışarıdan kalsiyum alımının ise ince bağırsakta gerçekleştiğini öğrenecektiniz.

Bu durumda yapmanız gereken üç işlem olacaktır;

1- Kemiklerdeki kalsiyumun bir bölümünün ödünç alınmasını sağlamak,

2- İdrara karıştırılan kalsiyumun geri emilmesi için bir yol bulmak,

3- Yediğimiz besinlerden daha fazla kalsiyum elde etmemizi sağlamak


Ancak bu işlemlerin her biri ayrı birer uzmanlık alanına girmektedir.
Şimdi bu noktada çok dikkatli bir şekilde düşünmek gereklidir. Kanda bulunan kalsiyum miktarının artırılması için birbirinden bağımsız 3 farklı yol bulunmaktadır; ve birbirinden çok farklı bu üç sistemin çalışmaya başlamasını sağlayan anahtar aynıdır. Bu anahtar üç sistemin de kontağını çevirmektedir. Daha da hayret verici olan, birbirinden çok farklı yapıda bulunan ve çok farklı çalışma şekilleri bulunan bu sistemlerin kontakları çevrildiği zaman, elde edilen verimin aynı olmasıdır; "kanda bulunan kalsiyum miktarını artırmak."
Kanda bulunan kalsiyum miktarı düştüğü zaman, paratiroid hücreleri akıl almaz bir şuur gösterirler. Ve her üç sistemin de kontağını çevirmek için gerekli olan anahtarı yaparlar; dahiyane bir şekilde tanıdığınız bir molekülü, yani parathormonu üretirler.
Böylece kemik hücrelerinin kalsiyum salgılamasını, böbrek hücrelerinin idrar içinden kalsiyum ayıklamalarını ve D vitamininin aktifleşip sindirim sisteminin kalsiyum elde etmesini sağlarlar. Ve kandaki kalsiyum miktarını yükseltirler.
Peki bu dahiyane formülü paratiroid hücreleri nasıl bulmuşlardır? Bu molekülün kemikleri, böbrekleri ve D vitaminini etkileyeceğini nasıl bilmişlerdir? Nasıl olur da tarih boyu yaşamış milyarlarca insanın paratiroid bezi -hastalık vakaları dışında- bu doğru formülü üretmeyi başarmıştır? Kemiklerin kalsiyum depoladıklarını, idrar içinde ziyan olacak kalsiyum bulunduğunu, ince bağırsak hücrelerinin kalsiyum emmek için aktif D vitaminine ihtiyaçları olduğunu, paratiroid hücreleri nereden bilirler? Bu üç sistemi çalıştıracak formülü nasıl tasarlamışlardır? Şuursuz ve akılsız hücreler insanı dahi aciz bırakan bu akıl gösterisini nasıl yaparlar?
Kandaki kalsiyum miktarını artırmak için üç farklı yöntem vardır. Ve bu üç ayrı yöntem için tek bir hormon yeterli olabilmektedir. Bu aynı amaç için, tek bir anahtarın üç ayrı kilidi açabilmesi gibidir. Kaynaklar: 1 Musa Özet, Osman Arpacı, Biyoloji 2, Sürat Yayınları, Şubat 98, s. 127
2 a.g.e, s. 129 3 Helena Curtis, Sue Barnes, Invıtation To Biology: Dördüncü Baskı, New York, Worth Publisher, INC, Ağustos 1985, s. 472

Saygilarla.

5 yorum:

zeyno dedi ki...

Bizler bir mucizeyiz, işte bir örnek daha...

Adsız dedi ki...

İlgiyle okudum. Vücut kimyası, metabolizma olayları ilgimi çekiyor... Kalsiyum kanal blokeri grubundan bir ilaç kullanıyorum belki ondan... Belki de Zeyno'nun dediği gibi bütün bunlar birer mucize gibi göründüğünden...
Heryerde rastlanmayan bilgileri, derli toplu ve anlaşılabilir hale getirerek aktardığınız için minnetarız...

ERDIL dedi ki...

Sn.Nicomedian evet bir cok kaynaklardan faydalanarak bu yaziyi toparlamaya calistim.Esasinda bu konuyu daha da cok acmaya calisacagim bazi yazilarin tercümesini tam olarak bitiremedim.
Ilerdeki günlerde daha genis olarak ele alacagim.Bilhassa Bio adi altinda gida maddelerinin metabolizmamiz üzerinde ki rolleri hakkinda.
Saygilar.

ERDIL dedi ki...

Anonim olarak yazdiginiz komenterler altina adinizi yazmadiginiz müddetce yayinlanmadigini bilgilerinize sunarim.
Saygilar.

ERDIL dedi ki...

Sayin anonim kardesim.Adini vermeden diyorsun ki.Kopyala yapistir.Bir seyler yapiyorum saniyorsun.Cok dogru yerden göge kadar haklisin.Daha evvel yazdigim gibi ilk okul 4 ncü sinif dan ayrildim.Ben bir uzman degilim fizikci veya kimyager hic degilim.
60 yasina gelmis emekli bu yastan sonrada Bilgisayar denilen seyi ögrenmis kopyala yapistir yazilar yaziyorum.Ama kiymetli kardesim o kopyalanan yazilari önce ariyor günün sartlari altinda zamanlar icersinde yayinliyorum.Bak simdi tam burada bir aferim hak ettim sayilir.Tabii bu arada o kopyalardan bir seyler de ögreniyorum.Ne dersin bir blog da sen acsan biraz kendinden biraz da kopyalama yoluyla bizlere bi seyler sunsan.Seni tanisak.Senden bir seyler ögrensek ne dersin.O zaman o senin güzel yazilarini okurken yazmiya bile vakit bulamayiz.
Saygilarimla.