Pazartesi, Haziran 22, 2009

Zeka Yaşı...


Olay : Cinsel taciz.


Cözüm : Devlet koruması

Soru : "Adli Tıp Kurumu'nda psikiyatrın"
Sen hakim olsan ne karar verirsin?

Cevap : 6-7, hatta 8 sene hapis cezası veririm.


Gözlem : Zaman zaman sessizce ağladığı, tırnaklarını yediği...


Tespit : Takvim yaşı 14, zeka yaşı 10 yaş 4 ay. Depresyon belirtileri mevcut. Ailesinden ayrılmış olmaktan dolayı üzgün. Aile büütnlüğünün olmamasından kendini sorumlu tutuyor. Eve dönmeyi çok istediği için çelişkili ifadeler veriyor. Kabus görüyor. Ağlama nöbetleri yaşıyor. Okula karşı isteksiz ve konsantrasyon sorunu yaşıyor.''


Soru : Seni neden gönderdiler, ne bilmek istiyorlar?

Cevap: Bilmem. Yaşadıklarım için. Elini omzuma attı, göğsümü elledi.

Soru : Yanlışlıkla olabilir mi ?

Cevap: Hayır. Elini attım, kalktım. Lavaboya gittim.

Soru : Söyleme' dedi mi ?

Cevap: Hayır! Bunları anlatmaktan çok sıkıldım, çok ifade ettim.

Soru : Sıkıldım ne demek ?

- "Bu kadar yeter".

Soru : Bu olayla ilgili ne değişti ?

Cevap: Ailemi kaybettim. Başka bir şey değişmedi.

Sadece aylardır süre gelen bir olayın isimlere değinilmeden medayaya yansıyan kırıntıları.

1 + 1 = 3 yakaladık.

Geçen sene 90 yaşındaki nineye yapılan cinsel taciz geldi aklıma.

Yaşıyormu öldümü bilmem.

Devlet koruması altına alındımı onuda bilmiyorum.

Zeka yaşı hakkında ise hiç bilgim yok.

- Suçlu ceza alsa ne yazar.

- Zeka yaşı hakkında bilgi sahibide değilim.

İstediğim tek şey 20 sene sonra arşivlerde yer alacak bu olayı okuyupda.

Yaşadıklarının yorumunu yaparken !

Kendisine cinsel tacizde bulunan kişi; suçlular arasında hangi sırayı alacak?

Canımız üzüm yemek istedi.

Gidelim bağcıyı dövmeye.

Saygılar.

Cumartesi, Haziran 20, 2009

KESKE COCUK OLSAYDIK...


Yarin babalar günü.
Bu pazar çocuklar bir başka uyanırlar, bir başka sarılırlar babalarına.
Onlarsa o an çok gerilere giderler, çocukluklarına, gözlerinin önünde yaşatırlar kendi babalarını.
Hayatta ise; aynı özlemle yanında olmak, çocukluklarına dönmek isterler.
Bugün bende aynı şeyleri hissediyorum...
Küçük bir çocuk olmak, babama sarılıp koklamak.
Yaşam döngüsü, o küçük çocuk da, torunun da yaşar bu günü.
Sonra gözleri dolar, yaşlar süzülür, kendi için değildir.
O göz yaşları doya doya bu günleri yaşıyamayan çocuklar içindir.
O burukluğu, o yokluğu çok iyi bilir, söyleyemez.
O gün gözlerinin önüne getirir yaşamın daha başında olan şehit çocuklarını.
Kaderin cilvesi kapısını çalmış talihsiz, bi haber çocukları.
Esasında sıradan bir gündür bugün.
Her çocuk yaşı kaç olursa olsun hep arar babasını, ister beş yaşında olsun, isterse yetmişbeş.
Sevgilerle.
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,
Seninle gecen her saat, her gün gelir aklıma.
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir,
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Cuma, Haziran 12, 2009

GÜLEN GÖZLER.





Saliha Kaya'yi tanıyormusunuz ?
Ben tanımam, sizinde tanıdığınızı tahmin etmiyorum.
Onu tanımak o kadar da önemli değil.
Binlerin, yüzbinlerin içersinde sıkışıp kalmış biri.
Her sene olduğu gibi bu senede bir eğitim yılını noktaladık; bu sefer istatisliklere 2008 - 2009
dönemi diye geçti.
Eğitmende, eğitilende uzun maratonu göğüslediler. Yüzlerde sevinç, ellerde ise o yılın semeresini
gösteren belgeler vardı.
O belgeyi verende, alanda gururluydu.
Gazeteler, tv.ler bile haber yapmışdı.
Sayın M.E.Bakanımız bile bu günün ehemiyetinin bilinci ile çocuklarımızın arasındaydı.
Bir ara haber spikerin havanın sıcak olması nedeniyle Bakanın konuşmasını kısa tuttuğunu
bile haber yapıyordu.
Eh çocuklar tatili hak ettiniz.
Onlarla aynı mücadeleyi veren öğretmenlerimizde.

Yere düşmüş demir parayı yerden kaldırırken onu da kafamdan geçen düşüncelerle pekiştirmek
istedim.
Bir tarafına yazı diğer tarfına tura demişiz.
Bir yüzü değeri, diğer yüzü ise onu simgeliyor.

Aklıma Sayın Bakanım geldi. Haberlerde katıldığı töreni seyrederken, komutanı olduğu eğitim ordusundan Mustafa Çolak'i nasıl değerlendirmişdi ?
Siz onuda tanımıyorsunuz muhakkak, bende tanımıyorum.Işin gerçeğini söylemem gerekirse Sayın Bakanımız da tanımıyor.
Kim mi ?
Anadolu'nun bir köşesinde eğitmen, yani binlerin arasında sıkışmış biri.
O da diğer arkadaşları gibi görevini tamamlamın gururu ile bir eğitim dönemini noktalıyor.
Belki son gün orada biraz farklı.
Olsun !
Karnelerin dağıtımı sadece okul bahçesi ile sınırlanmıyor.
Orada eğitim sınırları biraz farklı.
Gerçekler, parçalara dağılmış. Tarlalarda bunlardan biri.
Mustafa Çolak o son günün devamı olacak bu alanda noktalamaya çalışıyor.
Konuşmasını kısa kesmek diye bir problemide yok.
Cünkü hiç konuşmuyor.
Güneş aynı güneş.

Mustafa Çolak'in gözleri gülüyor.
Yalnız onunmu ?
Saliha Kaya'nında.
Çapasını bir kenara bırakarak okulunun birincisi olmanın sevinci ile torunu ile aynı işi paylaşan dedesine doğru koşuyor.
Gülen gözler.
Saygılarla.