Her uzvumuzun başka başka görevleri vardır.Onlar bizlerin yaşamımız içersinde yoldaşlarımızdır.
Zaman zaman kazalar neticesinde onları kaybettiğimiz zaman kıymetlerini daha da iyi anlarız.
Hiç düsündünüzmü; bu uzuvlarımıza gereken ihtimamı veriyormuyuz ?
Yoksa hoyratça onları kullanıp.Daha sonraki zamanlarda pişmanlık sendromunamı giriyoruz.
Eğer uzuvlarımız şikayette bulunmaya kalksalar, inanın bu günkü hukuk sistemleri cöker gider sanırım.
Bunlardan bir emektarı, ele alalım.Yaşam boyunca binlerce,yüzbinlerce tonu sırtlanan ayaklarımız.
Onlara ömür boyu ihtiyacımız olduğuna göre, güzelliğimize verdiğimiz ihtimamın yarısını ona verdiğimiz taktirde, ilerdeki yıllar içersinde, ne kadar doğru olduğununu görebiliriz.
Ayaklardan mevzuya başlamışken onların koruyucuları ayakkabılardan bahs etmeden
olamaz.
Geçen sene bir yazımda bu konuyu biraz anlatmıştık.Bu günse ayakkabının bizlerin hayatına ne zaman girdiği konusundan bahs edelim.
Onu her ne kadar son çağlarda tanımamıza rağmen ilk insanlarında ayakkabı kulanıp kullanmadığı hakkında bir bilgiye sahip değildik.
İlk çağlarda mağaralarda bulunan resimlerde, bu konuda bizlere yardımcı olamamıştır.
O insanların ayaklarına hicmi diken batmamışdı...
Ona karşı bir çare almamışlardı.
Uzun çalışmalar sonunda o çağlara ait bulunan kemikler "fosiller" neticesinde ayakkabı kullanmıyan ilk çağ insanların ayak parmaklarının kalın yuvarlak bir görünümde olduğu tesbit edilmiştir.
İlk çağ insanın yaşamı için ilk olarak araç ihtiyacı duyması ile bu durum bir başka yön almaya başlamış.
Bahs ettiğimiz üzere resim sanatı,kemiklerden yaptıkları süs eşyaları,avlanmaya yarıyan bazı gereçler; o günden bu güne bulunan parçalarla bizleri aydınlatmışdir.
" Arkeologi Science mecmuasında" Amerikalı araştırmacı Erık Trinkaus ve Hong Shang
St.Louis'de yaptıkları çalışmalarda Pekin civarında ilk cağ insanlarının ayak iskeletleri bu günkü insanın ayak parmakları arasında bir fark göstermediğini tesbit etmişlerdir.
Bu durumun ancak ayakkabı giyilerek böyle bir form alabilmesi olarak açıklanmaktadır.Bu durum karşısında ayakkabının tarihçesi 40.000 sene öncesine dayanmaktadır.
Amerikada arkeologi çalışmalarında bulunan iskeletlerde, ayak parmaklarının büyük sağlam bir yapıya sahip olması,buna karşılık Cin'de bulunan kemiklerde parmak yapısının ince ve narın olduğu görülmüsdür.
Bu durum o insanların ayakkabı giydikleri, adale yapılarına, çıplak ayaklılara nazaran daha çok yüklenilmediği görülmüşdür.
2005 senesinde ki son çalışmalarda 30.000 yıl evelinde ayakkabı giyiminin yaygınlaştiği.26.000 yıl evelinde ayak yapısının ince uzun şekil aldığı, kemik yapısının daha da birbirine yapışık bir form aldığı görülmüşdür.
Bazı zayıf parmakların eksilmesi diğer parmakların kuvvetlenmesi ile 20'nci yüzyıl insanın ayak yapısına ulaşılmışdır.
Eğer bizlerin emektarı bu ayakların koruyucusu ayakkabının yaşı sorulduğu taktirde
rahatlıkla 40.000 diyebiliriz.
Saygılarla.
Zaman zaman kazalar neticesinde onları kaybettiğimiz zaman kıymetlerini daha da iyi anlarız.
Hiç düsündünüzmü; bu uzuvlarımıza gereken ihtimamı veriyormuyuz ?
Yoksa hoyratça onları kullanıp.Daha sonraki zamanlarda pişmanlık sendromunamı giriyoruz.
Eğer uzuvlarımız şikayette bulunmaya kalksalar, inanın bu günkü hukuk sistemleri cöker gider sanırım.
Bunlardan bir emektarı, ele alalım.Yaşam boyunca binlerce,yüzbinlerce tonu sırtlanan ayaklarımız.
Onlara ömür boyu ihtiyacımız olduğuna göre, güzelliğimize verdiğimiz ihtimamın yarısını ona verdiğimiz taktirde, ilerdeki yıllar içersinde, ne kadar doğru olduğununu görebiliriz.
Ayaklardan mevzuya başlamışken onların koruyucuları ayakkabılardan bahs etmeden
olamaz.
Geçen sene bir yazımda bu konuyu biraz anlatmıştık.Bu günse ayakkabının bizlerin hayatına ne zaman girdiği konusundan bahs edelim.
Onu her ne kadar son çağlarda tanımamıza rağmen ilk insanlarında ayakkabı kulanıp kullanmadığı hakkında bir bilgiye sahip değildik.
İlk çağlarda mağaralarda bulunan resimlerde, bu konuda bizlere yardımcı olamamıştır.
O insanların ayaklarına hicmi diken batmamışdı...
Ona karşı bir çare almamışlardı.
Uzun çalışmalar sonunda o çağlara ait bulunan kemikler "fosiller" neticesinde ayakkabı kullanmıyan ilk çağ insanların ayak parmaklarının kalın yuvarlak bir görünümde olduğu tesbit edilmiştir.
İlk çağ insanın yaşamı için ilk olarak araç ihtiyacı duyması ile bu durum bir başka yön almaya başlamış.
Bahs ettiğimiz üzere resim sanatı,kemiklerden yaptıkları süs eşyaları,avlanmaya yarıyan bazı gereçler; o günden bu güne bulunan parçalarla bizleri aydınlatmışdir.
" Arkeologi Science mecmuasında" Amerikalı araştırmacı Erık Trinkaus ve Hong Shang
St.Louis'de yaptıkları çalışmalarda Pekin civarında ilk cağ insanlarının ayak iskeletleri bu günkü insanın ayak parmakları arasında bir fark göstermediğini tesbit etmişlerdir.
Bu durumun ancak ayakkabı giyilerek böyle bir form alabilmesi olarak açıklanmaktadır.Bu durum karşısında ayakkabının tarihçesi 40.000 sene öncesine dayanmaktadır.
Amerikada arkeologi çalışmalarında bulunan iskeletlerde, ayak parmaklarının büyük sağlam bir yapıya sahip olması,buna karşılık Cin'de bulunan kemiklerde parmak yapısının ince ve narın olduğu görülmüsdür.
Bu durum o insanların ayakkabı giydikleri, adale yapılarına, çıplak ayaklılara nazaran daha çok yüklenilmediği görülmüşdür.
2005 senesinde ki son çalışmalarda 30.000 yıl evelinde ayakkabı giyiminin yaygınlaştiği.26.000 yıl evelinde ayak yapısının ince uzun şekil aldığı, kemik yapısının daha da birbirine yapışık bir form aldığı görülmüşdür.
Bazı zayıf parmakların eksilmesi diğer parmakların kuvvetlenmesi ile 20'nci yüzyıl insanın ayak yapısına ulaşılmışdır.
Eğer bizlerin emektarı bu ayakların koruyucusu ayakkabının yaşı sorulduğu taktirde
rahatlıkla 40.000 diyebiliriz.
Saygılarla.
1 yorum:
Öncelikle iyi hafta sonu diliyorum.
Türban anlaşmasının da milletimize
hayırlı olmasını dileyerek;25.000
yıl sonra fosillerimiz incelemeye
alındığında neler yazılacak,merak
ediyorum doğrusu?
Ayaklar küçüldüğüne göre,beyinler
iyice mi küçülecek? Sevgiler
Yorum Gönder