Salı, Ağustos 21, 2007

ANKARA'NIN TAŞINA BAK/GÖZLERİMİN YAŞINA BAK.




O benim 'cumhurbaşkanım' olmayacak...
GÖRDÜĞÜNÜZ gibi AKP merkeze oturmuş falan değil.
AKP; laik cumhuriyetle ve Atatürk devrimleriyle hesaplaşması olan, din merkezli bir partidir.
O "AKP merkez sağ parti oldu" iddiası ise, sadece bir kandırmacanın ve körlüğün gizlenmesiydi.
İşte en yakın kanıt:
Türban için Türkiye Cumhuriyeti'ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne veren Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır.
Daha kanıt ne istersiniz?..
*
Artık türban devletin başındadır...
Devletin temsil edildiği birinci sıradaki kamusal alana tesettürün adım atmasıyla; AİHM'nin, bizim Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, Danıştay'ın ve evrensel hukukun tüm "Laik yönetimlerde dini simge olmaz" kararları çöpe atılmaktadır.
Bizim 235 türbanlı eşe sahip TBMM tarafından...
Bundan böyle tesettürü tapu dairelerinde, nüfusta, bankalarda, karakollarda, belediyelerde, okullarda, üniversitelerde nasıl yasaklarsınız?
*
Ve artık kimse "laik devlet"ten söz edemez.
Dincilerin, bu ülkeye el koyma ve karşı devrimi gerçekleştirme planları aksamadan tıkır tıkır yürüyor.
"Siyasi İslam" bir adım daha attı.
Devleti tesettür temsil edecek.
Bir anda Türkiye'nin fotoğrafı size "Atatürk Türkiyesi"ni değil, "Ilımlı İslam Türkiyesi"ni anlatacak.
Ve ordularımızın "başkumandanı" Abdullah Gül'dür.
Bundan böyle bir gecede çıkartılacak ve Çankaya'da yirmi dakikada imzalanacak yasalarla, neler olacak göreceksiniz.
*
Doğrusunu isterseniz "Göbeğini kaşıyan adam"ın zaferidir bu.
Taa genel seçimlerde kararı o verdi.
Çocukları için aydınlık Türkiye isteyenler meydanlara dökülürken, o uzakta bıyık altından güldü, göbeğini kaşıdı ve dinci devletin yolunu açtı...
Abdullah Gül tam ona göredir.
Zaten onun cumhurbaşkanı olacaktır.
Benim değil...
GİT KİMİ SEÇERSEN SEÇ "Bazıları çıkıp ’benim cumhurbaşkanım olamaz’ diye ifadeler kullanıyor. Maalesef edep adap bilmeyenler de var. Bunu diyenler önce TC vatandaşlığından çıkmalı. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanı. Senin değilse çık vatandaşlıktan, git kimi seçersen seç.

İki ayrı düsünce her iki düsünceye de Demokratik çerçeveler içersinde hürmet etmek gerekir.
Bu gün bir seçim yapılmıştır.Millet olarak görevlerimizi yerine getirmiş, var olan sistem içersinde vekiller seçilmiş.Meclise giden bu vekiller de aralarında gene sistemin getirdiği vecibeler içersinde bir Cumhurbaşkanı seçecektir.Seçilen Cumhurbaşkan'ı da istesenizde istemesinizde TÜRKİYE CUMHURİYET'inin CUMHURBAŞKANI dir.
Gelelim Sn.BEKİR ÇOŞKUN'un yazmış olduğu yazıya :
Her yazdığı kelime harfi harfine doğruluk taşımaktadır.Şu anda Türkiye'nin Cumhurbaşkanı da hali hazırda Sn.Necdet Sezer dir.
Bu da demektir ki.Sn Coşkun basın mensubu, bir köse yazarı olarak eğer basın özgürlügü var ise, fikirlerini yazmakda özgürdür.
Eğer Sn.GÜL Cumhurbaşkanı seçildiği ve yemin ettiği taktirde böyle bir yazı nasıl etik olur o da ayrı bir meseledir.
Gelelim Sn.Başbakanımızın sözlerine :
Daha Yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmeden bu sözlerin ne kadar etik olduğuda düşünülür.
Eğer benim bu sözlerim doğruluk taşıyor diye israr ederse.
Milyonlarca TÜRK VATANDASI kendisine şu soruyu sorar :
Vatandaş olarak Askerlik görevini yapıyoruz.Bir Türk vatandaşı olarak gereken her ilkeleri yerine getiriyoruz.Bizlere ise seçme hakkının verilmemesi "bu bir iki kişi değil sayı olarak Türkiye'nin bir çok şehrinden daha fazla seçmen sayısı".
Eğer o TÜRK vatandaşları siz benim vekilin değilsiniz derlerse o zaman nasıl bir cevap verilecektir.Bu gün sınır kapılarında izinli olarak gelen vatandaşların oylarıda Türkiye bazında eşit olarak dağılımıda o vatandaşın kullandığı oyun değerini etik olarak ne kadar değer kazandırır.
Özet olarak; Sn Başbakanım Bekir Coşkun'a vatandaşlıktan çıksın derse.
Milyonlarca seçme hakkı elinden alınan TÜRK vatandaşlarıda ne demeleri gerekir !!!
Saygılarla.

Hiç yorum yok: