Pazartesi, Eylül 24, 2007

EĞİTİM NEREDE OLURSA OLSUN...



Bazen içimden avazım çıktığı kadar bağırmak geliyor!!!
Bu sözler x ülkesinde y şehrindeki ilk öğretimde ders veren eğitmenin sözleri...
Devam ediyor; daha bir kaç hafta geçmesine rağmen.Sinir sistemimiz sıfıra indi.
Çocukları okula motive yapmaktan gittikçe uzaklaşıyoruz.Disiplinden uzak, kendi başlarına buyruk hareket ediyorlar.
Yapmış olduğu gözlemlerine şöyle devam ediyor.
Sistematik bir eğitim yapmak olanaksızlaşıyor.Öyle anlar geliyorki kendimi sınıfda değilde banbaşka bir yerde hissediyorum.
Çocuklara verebileceğimiz eğitimden gittikçe uzaklaşıyoruz.
Bunu ailevi terbiyeye bağlıyabilirmiyiz.
Yoksa gittikçe çizgilerinden uzaklaşan eğitim organizasyonlarınamı bağlamamız gerekiyor.
Psychologlar,ailebirliği danışmanları,ana okulları, arasında bir kopukluğun aynası olarak sosyal bir kaosun içinemi giriyoruz?
Bu mesleği seçtiğim zaman birşeyler vereblmenin sevinci içinde idim.
Ya şimdi ?
Evime gittiğim zaman kendimizi günümüzün şartlarına uygun olarak, çizgiler dışına çıkmadan hazırlıyorduk.
Ertesi günde bu çalışmaları çocuklarımıza aktarmanın gururunu duyardık.
Bu gün ise eğittiğimiz çocuklar bu gibi çalışmalardan çok uzak kaldığını görüyorum.
Bu gün 50 li yaşın ortasındayım.Benden 15 yaş kücük arkadaşlarım.Şimdiden ilk sömestir tatilini iple çekiyor.O günler için planlar yapıyorlar.
Geçen sene ile bu sene arsında onların gözünde bir değişikliğin olmadığını görüyorum.
Galiba yavaş yavaş havluyu atmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
İçimdeki eğitmen aşkının yavaş yavaş küllenmeye başladığını.
Bu durumlar karşısında direnmeninde bir fayda göstermiyeceğinin farkındayım.

Bu bir öğretmenin çığlıkları, yazıyı okuduğum zaman böyle gelişmiş ülkede bir çok ülkelere nazaran çok daha fazla sosyal ve modern imkanlar içinde olmanında bir noktadan sonra fayda vermediğini gördüm.
Bir an bizim ilk eğitimi vermek için daha doğru dürüst okulları araç ve gereçleri olmıyan Anadolu köşelerindeki okullar geldi gözlerimin önüne.
Yanlız daha anne baba ocağından yeni kopmuş eğitmenler, belkide hayatlarında hiç görmedikleri koşullar altında bir şeyler verebilmek için çırpanışları.
Her nerde olursa olsun eğitmenlerimizin yaşam standartlarının bozulmaması.En önemlisi de ailelerin bu ilk basamakları çıkarken kooparatif olarak pasiv eğitmen olmaları gerektiğidir.
Yoksa temeli olmıyan bir eğitim sistemi kurmakdan ileri gidemeyiz.
Yazıyı okuduktan sonra o aç beyinlere verilecek bilgilerin nerde ne şartlar altında olmasının pekde büyük önem taşıdığını sanmıyorum.
Onu nasıl verebileceğimiz çok daha bir önem taşıyor.
Saygılarla.

HAKKARİ


Ülkemin

En yüksek yerlerinden

Birindesin sen.

En sarp

En geçit vermez

Dağlarında.

Toprak damlı evlerin

Karla kaplı yolların

Çıplak ayaklı çocukların

Ve ufuksuzluğunla

Ve kadınlığını yaşamayan kadınların

Ve çocukluğunu yaşayamayan çocukların

Ve ineklerin, öküzlerin

Keçilerin ve katırınla

Ve kendine özgü

Davar kokularınla

Ve kışınla

Ve soğuğunla

Ve Zap’ınla

Ülkemin garip

Ve en yoksul yerlerinden birisin.



İnsanlar şaşırıyor seni görünce,

Ben şaşırıyorum.

Ama yine de

Yine de seni seviyorum

Anlıyor musun beni

Hakkari.

Hakkari...



Şubat – 1988
Irfan Mutluer

Hiç yorum yok: