Çarşamba, Eylül 12, 2007

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN



Günü şaşırdığımı sandınız.


Yok şaşırmadım.


Öğrenmenin günü, saati, yaşı olurmu ?


Efendim...


O zaman öğretmeninde günü, saati, yaşı olamaz.


Posta kutuma Sevgili bir dostan bir mektup geldi.Onu kendime saklamak bir egoistlik olurdu.Belki bir sitede bu yazıyı okumuşsunuzdur.Birlikde tekrar okuyalım.Paylaşalım o duyguları,yaşıyalım.






SON GECE


“Güneydoğuda eşiyle birlikte vurulan öğretmen arkadaşım Nuri’ye...”



Gece saat on da çalındı kapın. Eşin sana, sen eşine baktın. Kitabını, kalemini, defterini masanın üzerinde bırakıp, kalktın.

“Öğretmenim, okulların kapanmasına daha çok var mı?”
“Az kaldı çocuklar, iki hafta sonra karnelerinizi alıyorsunuz.”
“Benim karnemde zayıf var mı öğretmenim?”
“Benimkinde?..”
“Benimkinde?...”

Çocukların o hiç dinmeyen sesleri kulaklarında, dudaklarında tebessüm, yüreğinde belli belirsiz bir kıpırtı, oda kapısına yaklaştın. “Köpekler havladı mı?” diye sordun eşine, “Ben duymadım.”
Eşinin yanıtını gözlerinden aldın.

“Notların ne önemi var çocuklar. Hepiniz sınıflarınızı geçtiniz. Bir yıl boyunca çok çalıştınız, çok şey öğrendiniz ve sınıflarınızı geçtiniz. Sınıflarınızı geçmeyi hak ettiniz.”
“Ama biz notlarımızı da merak ediyoruz öğretmenim.”

Geri geri gidiyordu ayakların, içinde bir durgunluk, tarifi belirsiz bir sıkıntı... Yavaşça uzanıp koridorun ışıklarını yaktın.

Biliyor musunuz çocuklar, hayatta gerçek başarıların karşılığı yoktur. Ne notla ne de başka bir şeyle; bizim bildiğimiz ya da bilmediğimiz. Alacağınız en iyi not, sınıfınızı geçmeniz, gerçek başarı gibi gelebilir size. Bağışlayın beni, ama değil. Tabii ki iyi notlar almanız, sınıflarınızı geçmeniz gerekiyor. Fakat gerçek başarı bu değil çocuklarım. Burada, bu dağ başında, bir parça yufka ekmek, bir tutam otlu peynirle karnımızı doyurmak; birkaç parça tezekle sobamızı yakıp ısınmak da değil gerçek başarı. Bu olsa olsa günü geçiştirmek olur.

Kafanızı karıştırmak istemem, ama gerçek başarı çocuklarım, bildiğim tek başarı; bu dünyada yaşamayı başarmaktır. Yaşamak; dolu dolu, coşkulu...
Dağ başında da yaşayabilir insan, milyonluk kentlerinde de güzel yurdumun. Yaşamına anlam verememişse eğer, yaşamın anlamı kazanmak olmuşsa, daha çok kazanmak, ve bir karşılık biçmişse başarısına, bu, belki de en büyük başarısızlığıdır insanoğlunun. Çünkü kazanmak yavrularım, diğerlerinin kaybetmesini gerektirir. Oysa insan, daha üstün değildir diğer insanlardan. Kazanmak yavrularım; kol kola girip, ipi hep birlikte göğüslemektir.
Şimdi nasıl söyleyeyim ben size, küçücük yaşınıza, küçücük bedenlerinize nasıl söyleyeyim? Sessiz sözcüklerimi size nasıl dinleteyim. Sınıflarınızı geçtiniz. Bu dağ başında alınacak en iyi notları aldınız ve geçtiniz sınıflarınızı.
Haydi... Haydi, şimdi...

Odada kalmasını istedin eşinin. Gözleriyle sana “gitme” der gibiydi. “Gitme, açma kapıyı...” Dinlemedin. Dinlemek çözüm değildi, söyleyemedin.
“Kim o?” diye seslendin dışarıya. İlk kez sesinin bu kadar titrediğini fark ettin.
“Kim o?”
“Kim o?..”


Haydi, kırlara çıkalım çocuklar. Ciğerlerimizi tertemiz havayla dolduralım, çimlere uzanalım, kır çiçeklerini koklayalım. Bulutlarla selamlaşalım, salabildiğimiz kadar salalım ipini uçurtmamızın. Koşalım, bağıralım, oynayalım... Sonra uçurtmamızın ipi kopsun, ona el sallayalım, başka çocuklara sevgiler yollayalım.

Haydi çocuklar, bugün okulumuzu kırlara taşıyalım. Sınıfı, karneyi, notları... hepsini unutalım.

Yanıtsız kaldı soruların. Yaşadığın düş müydü anlayamadın. Kapı vurulmamış mıydı? Gelen hiç kimse miydi? Ya eşin, o da duymamış mıydı? Korkulu gözlerle arkandan bakmamış mıydı? Belki gece, sevinci de, acıyı da besleyen gece...

Gece yönümüzü Kutup yıldızına bakarak buluruz çocuklar. O hep kuzeyi gösterir. Oraya demirlemiştir. Dün oradaydı, bugün gene orada. Yarın da orada, aynı yerinde olacak. Dünyamıza aynı yerden, aynı yönden, o monoton gözlerle uzaktan bakacak. Sıkılır mı, sıkılmaz mı bilemeyiz ama o hep parlayacak.

Benim yönüm neresi Kutup yıldızı? Sabah ne zaman olacak?

Tekrar çalındı kapın. Henüz arkasından ayrılmamışken, geriye birkaç adım atmamışken. Hava bulutlu olmalı, diye düşündün.

Işıt dünyamızı kutup yıldızı. Diğer yıldızları da çağır. Siz ışıyınca geceler dost olurdu, bilirdim. Güneş kapımızı çalar, ben gülümserdim.

Çocukluk yılarını hatırladın. Komşularının zillerine basar; kaçar, saklanırdın. Onlar kapıyı açınca...

Siz bakmayın bana çocuklar, bir tuhaflık var bugün bende.

Birden, bir anda açtın kapıyı. Büyüdü gözlerin, büyüdü, büyüdü...

İrfan MUTLUER
TİRE - Ekim 2004
_________________
Güzel yazmak, doğru yazmaktan geçer...

Yazdın mı hiç bana, diyor.
Tüm yazılarımı sana yazdım, diyorum.
Göstersene, diyor.
Belleğimde, diyorum.
Demek yazmadın, diyor.
Bir gün yazacağım, diyorum. Sen de bana yazdığında.
Ben yazmayı sevmiyorum ki, diyor.
Kaleminize sağlık iyikı varsınız.


Saygılarla.

6 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

Tüylerim diken diken..Burada dağ köylerindeki okulları gördükten sonra doğuyu düşünemiyorum bile..Kimse sahip çıkmazsa düşünülen şeylerin hepsi sanırım gerçek olacak..İmdattttt...diye bağırasım var :(
(Yazdığım en olumsuz yorumdu bu bloğa başladığımdan beri.)

ERDIL dedi ki...

Sn.krep can kardesim bu blog dünyasinda hepimiz birer damlayiz elimizden geldigi kadar gercekleri yansitabilmek icin calisiyoruz bunun bir örnegi sizin son yazinizda baslattiginiz aksiyon olmusdu.Inaniyorum ki bu damlalar huzura akan nehirler olacaktir.Iyi ki sizin gibi dostlarim var.
Saygi ve sevgilerle.

Zehra dedi ki...

canım erdil babacığım çok etkileyici bir posttu..bu sözlerin üzerine ne denebilir ki..öğretmenler günü kutlu olsun tüm öğretmenlerimizin...

sevgili erdil bababacığım güzel yorumlarınla yanlız bırakmadığın için ayrıca teşekkür ederim sana..Senin ve ailenin ramazanınızı hayırlar sağlık bereketin sizlerden hiç eksik olmamasını temenni ederim

saygı ve sevgilerimle..

ERDIL dedi ki...

Zehra kizim Can ögretmenin kaleminden ancak bu kelimeler dökülebilirdi.Devamli siteni takip ediyorum.Mubarek Ramazanini kutlarim.Mutlulklar hep seninle olsun.Her zaman seni neseli görmek isterim.
Sevgilerle.

kedi dedi ki...

Kim tüyleri diken diken olmadan okuyabilir bu yazıyı,kim etkilenmez bir meslektaşa en içten,en coşkulu şekilde yazılan bu olağanüstü yazıdan diye düşündüm "yoktur"dedim.
Ama vardı.
Buldum.
Kapıyı çalanlar!Ve onlar gibiler!

ERDIL dedi ki...

Evet hocam aynen senin dedigin gibi
"Kapıyı çalanlar!Ve onlar gibiler!"
Yazilarini takip ediyorum arada bir yorum koymuyorun sanma okumuyorum diye.