Pazar, Mart 16, 2008

PAZARIN SOHBETİ..


“Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, dilleri vardır gerçekleri söyleyemezler”

Âraf Suresi 179. ayet
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”

" Bu ülkede kimse, 16 milyon 500 bin seçmenin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletine sahip olduğuna inanarak oy verdiği AKP’yi laikliğin odağı haline getiremez. Laikliğe karşı olmanın odağı haline getiremez,"

25 milyon nüfuslu Türkiye de bir şeyler oluyor..."yazı hatası değildir"
16 milyon 500 bin oy alan; milletin seçtiği bir partiyi.Sayıları bir iki milyonu bulanlar, her şeyi görmemezlik den gelerek kapatmaya kalkıyor.
Hemde bir parmak kalınlığında bir kitaba dayanarak olamaz böyle şey.

İsterseniz biraz o kitaptan bahs edelim.
Bir çok Askeri darbeler görmüş.Muhtıralar yaşamış bir kişi olarak Cumhurbaşkanları,başbakanlar gördüm.
Başbakanlar dan bir tanesini hepimiz tanırız, gelmiş geçmiş en mütavazi dürüst bir insan. Politika yaşamında beğendiğimiz anlar da olmuş.Kızdığımız anlarda olmuşdur.
Bunu sandık başında kendisine söylemişizdir.Rahmetli olan bu Başbakanımıza söyleyemediğimiz tek şey dürüstlügü ve inandığı çizgi üzerinde yaşamıdır.

Bir gün hani bizde hep krizlere neden olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bu ülke için en hayırlı bir adayı göstermişdi.
Onun sayesinde bu millet tarafsız mütavazi bir Cumhürreise sahip olmuşdu.

Hatırla-mamamız imkansız ...
Hatırladığımız bir olayda; o iki insanın arasında geçmişdi.Havada uçuşan bir parmak kalınlığında kitap.
Bilmem bir şeyler anlatabiliyormuyum.

Oy almak bu gün iyi bir organizenin meyveleri olmuşdur.Hangi parti olursa olsun, bu organizeyi yerinde bilinçli bir şekilde yürütürse beklediği oyu alabilir.

Bu demek değildir ki iktidar olan o parti ülkeyi mükemmel bir şekilde yürütebilecekdir.

Cumhuriyet'in bekçisi iki tanedir.Dışardan gelecek olan her türlü tehlikelere karşı Ordumuz.İçerden gelecek olan tehlikelere karşı da Anayasamızdır.
Eksik olabilir zaman zaman günümüzün şartlarına da yetişmiyebilir.

Bunlar da hukuk çerçeveleri içersinde, bizlerin isteği doğrultusunda düzenlenebilir.

Bizleri idare eden kişiler aldıkları oy sayısı kadar vatandaşa hizmet etmekle yükümlü değillerdir.

Oraya çıktıkları zaman isteselerde istemeselerde 75 Milyonu temsil etmek zorundadırlar.

Bunu hukuk sistemi onlara tanımışdir.Onların koruyucusuda bu sistemdir.
Demokratik ülkelerde hukuk sistemi Devletin yürüyebilmesi için en büyük garantidir.

Eksiklikler varmıdır?
Bunuda devlet tamamlamakla mükellefdir.

Bakıyorumda bir çok aydınımız.Bir partinin kapanması teklifi hakkında yorumlar yapmaktadır.

Esasında bu durumun hala bizde demokrasinin ne kadar iyi çalıştığının bir gerçeği değilmidir?

Düne kadar bir başka kurum el atmamışmıdır?Onun getirdiği iyi veya kötü günlerin açısını çekmedikmi?

Elimizde bulunan bizlerin garantisi olan hukuka sahip çıkalım o bizlerin en büyük güvencesidir.
Eğer ona karşı tereddüt etmeye kalktığımız an biteriz.
Bazılarının beğenmediği laf ettiği o sistem hapishaneden çıkartıp milletin seçtiği vekilin meclisde görev yapmasını sağlamışdır.

Laik'lik nedir diye sorarsanız.
Size kısaca izah edebilirim.
Yukarda bir parti başkanının kuranda bir ayeti seçerek politikaya alet etmesini önliyici bir sistemdir.
Eğer söylediklerini doğru olarak kabul edersek ona oy veren 16 Milyon 500 kişi hariçindekiler ARAF süresinde olan kişiler olarak nitelenmektedirler.

Bunu kabullenecek bir çok aydın olabilir.Hukuk devleti ise asla..
Saygılarla.

2 yorum:

reality dedi ki...

Bunca oyu nasıl almıştı!... Fakirleştirilen halka "sadaka politikası" uygulamakla mı, ilkokul çağındaki çocukları kuran kursları, sohbet ortamı ile avlayarak mı, yoksa ekonomik destekle veya diğer çeşitli yollarla turban takan genç kız oranını yükselttikten sonra oluşturduğu "madur genc kızlar" ordusunu kullanarak "ozgürluğünü terk etme özgürlüğü" gibi inanılmaz bir davayı savundurtmakla mı, veya öğrenci yurtlarını ele gecirerek buradan yürüttüğü zincirleme faaliyetle mi, ya da "hanımlar grubunun" hane haneye markajla olağanüstü gayretli çalışmalarıyla mı sağladı? Bir de, sağlık sektöründe patlattığı "uygulamalı yalan" havucunun bundaki rolü neydi? Öyle ya, millet bütün sağlık kurumları fakir - fukaraya açıldı diye oyunu vermeye pek hevesliydi... Aslında sistemin çokertilmekte ve var olan hakkının bile gasp edilmekte olduğunu anlayamayacak kadar da cahil bırakılmıştı ya!... Bu havucu da yutmuştu.... Sonra, mutlaka saymak gerekenler arasında, dövizin düşük tutulması, dolayisiyle eflasyonda bir gerileme (yapay) sağlanması sonucu yine uygulamalı yalan ile millet "hiçbir şeye zam gelmedi" "istikrar var" diye kandırılmadı mı? Oysa bir yandan ucuz doviz nedeniyle, ülke yabancı malların CENNET PAZARI olup, yerli üretim hemen herşeyin RUHUNA FATIHA okutulmadı mı... Gününü kurtarmak ve asgari ile yetinmek zorunda bırakılan halkın nesine gerekti bundan fazlası... Hele bugünün hakkından bir gelsin, yarını yarın düşünürdü...

ANCAK DÜŞÜNMEDİĞİ BİRŞEY VARDI
KASIMPAŞALI ABİMİM VE GRUBUNUN :
'' H U K U K ''

Şimdi seyredelim abi,şu entelleri
tv'de,ne güzel de ahkam kesiyorlar.

Sevgiler,
sunny

ERDIL dedi ki...

Sunny kardesim yorumuna cevap yerine ilerdeki günlerde ilk okul mezunu kardesime siracagim bakalim neler ekliyebilecek yorumuna.Erdil1@msn.com a email adresini gönderirsen bazi yazilar gönderebilirim.
Saygilar.