Evlerimizden aşırıp cebimize doldurduğumuz şekerleri yiyerek Samanpazarı Meydani'ında geziniyorduk ki ortalık söyle bir karıştı.Birileri heyercanla:
- Paşa geliyor!...Paşa geliyor!... diye bağırdı.(*)
"Ne Paşası?...Hangi Pasa?" demeye kalmadı-şimdi Anıtkabir'de sergilenen- siyah bir otomobilin ağır ağır bize doğru geldiğini gördük. Otomobilin ön kısmındaki kasketli söferin yanında gögsü sirmalı genç bir subay oturuyordu.Arka'da ise , yanında kücük badem bıyıklı (Acaba Dahiliye Vekili Şükrü Kayamıydı?) bir adamla birlikte O!... Yani,Atatürk!...Yani,Gazi Pasa'mız!...Yani, Cumhürreisimiz !... Ne önünde bir polis motosikleti ne de arkasında bir başka resmi otomobil.İşte , tek başına O!...
Havanın yavaş yavaş kararmaya başladıgı 1936 yılının Ankara akşamında gürültüsüz, şamatasız!...İşte, halkının arasında koskoca Gazi! Araba Meydanı yavaş yavaş dönerek "Cafer Tayyar Benedam" eczanesinin önünde toplaşıp:
- Yasa Gazi!...diye kendisini coşkuyla alkışlıyan 40-50 kişilik kalabalığın önünde durdu. Ortalıkta polis filan da yok.Otomobilin O'nun tarafındaki kapısı açıldı.Gazi, bir ayağını "mars-piye" nın üzarine koyarak dışarı hafifçe uzandı:
- Tünaydın !... Nasılsınız ?(**)
- Sağol Paşa'm. İyiyiz...
Arkadaşımla ben koşup kalabalığın en önüne geçmiştik heyecanla:
- Beni ilk kez mı görüyorsunuz ?
Arkadaşım sanki kendisine sorulmuş gibi atıldı :
-Evet Paşam.
Bana baktı :
-Peki, ya sen ?
Hemen aklımca esas duruşa geçip askerce bir selam verdim:
- Ben sizi daha önce de görmüştüm.
Cumhuriyet Bayramında... Siz konuşurken...
-Yaaa?
Sohbet böylece bir iki dakika kadar sürdü ve Gazi:
-Haydi, hoşçakalın, diyerek ayrıldı.
Tanrım, olup bitene inanamıyordum.
Akşam evdekilere anlattığımda onlar da pek inanmadılar.
Arkadaşımı tanık gösterdim. Sonradan öğrendim ki o da beni tanık göstermiş ama kimseyi inandıramamış !
(*) Sonradan öğrendim ki Atatürk akşam yemeğinden önce ki saatlerde yanına en yakın arkadaşlarından birini alarak hem kücük bir gezinti yapar hem de akşamki yemekte gündeme getrilecek konuları son bir kez daha gözden geçirirmiş.
(**) Ne yazık ki artık pek kullanmadığımız bir kelime "Tünaydım" iyi akşamlar, demektir.
Çok sevdiğim baba dostunun öyküsü idi bu; yarında bir anısını daha aktaracağım.
Saygılarla.
- Paşa geliyor!...Paşa geliyor!... diye bağırdı.(*)
"Ne Paşası?...Hangi Pasa?" demeye kalmadı-şimdi Anıtkabir'de sergilenen- siyah bir otomobilin ağır ağır bize doğru geldiğini gördük. Otomobilin ön kısmındaki kasketli söferin yanında gögsü sirmalı genç bir subay oturuyordu.Arka'da ise , yanında kücük badem bıyıklı (Acaba Dahiliye Vekili Şükrü Kayamıydı?) bir adamla birlikte O!... Yani,Atatürk!...Yani,Gazi Pasa'mız!...Yani, Cumhürreisimiz !... Ne önünde bir polis motosikleti ne de arkasında bir başka resmi otomobil.İşte , tek başına O!...
Havanın yavaş yavaş kararmaya başladıgı 1936 yılının Ankara akşamında gürültüsüz, şamatasız!...İşte, halkının arasında koskoca Gazi! Araba Meydanı yavaş yavaş dönerek "Cafer Tayyar Benedam" eczanesinin önünde toplaşıp:
- Yasa Gazi!...diye kendisini coşkuyla alkışlıyan 40-50 kişilik kalabalığın önünde durdu. Ortalıkta polis filan da yok.Otomobilin O'nun tarafındaki kapısı açıldı.Gazi, bir ayağını "mars-piye" nın üzarine koyarak dışarı hafifçe uzandı:
- Tünaydın !... Nasılsınız ?(**)
- Sağol Paşa'm. İyiyiz...
Arkadaşımla ben koşup kalabalığın en önüne geçmiştik heyecanla:
- Beni ilk kez mı görüyorsunuz ?
Arkadaşım sanki kendisine sorulmuş gibi atıldı :
-Evet Paşam.
Bana baktı :
-Peki, ya sen ?
Hemen aklımca esas duruşa geçip askerce bir selam verdim:
- Ben sizi daha önce de görmüştüm.
Cumhuriyet Bayramında... Siz konuşurken...
-Yaaa?
Sohbet böylece bir iki dakika kadar sürdü ve Gazi:
-Haydi, hoşçakalın, diyerek ayrıldı.
Tanrım, olup bitene inanamıyordum.
Akşam evdekilere anlattığımda onlar da pek inanmadılar.
Arkadaşımı tanık gösterdim. Sonradan öğrendim ki o da beni tanık göstermiş ama kimseyi inandıramamış !
(*) Sonradan öğrendim ki Atatürk akşam yemeğinden önce ki saatlerde yanına en yakın arkadaşlarından birini alarak hem kücük bir gezinti yapar hem de akşamki yemekte gündeme getrilecek konuları son bir kez daha gözden geçirirmiş.
(**) Ne yazık ki artık pek kullanmadığımız bir kelime "Tünaydım" iyi akşamlar, demektir.
Çok sevdiğim baba dostunun öyküsü idi bu; yarında bir anısını daha aktaracağım.
Saygılarla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder