Pazar, Mayıs 04, 2008

PAZARIN SOHBETI.




“Burası hastane ne yapıyorsunuz?” diye sorunca. Küfürlerden o da nasibini aldı. Gözleri yaş içindeki görevli hem kızıyor hem de yalvarıyordu adeta, “Burada hastalar var. Çocuklar var gaz atmayın.”

“Ver lan şu bombayı”

Bu sırada hemen önümüzdeki polislerden biri okkalı bir küfür savurup yanındaki meslektaşına döndü. “Ver lan şu bombayı”. Hemen yerine geldi istek. El bombası biçimindeki gaz bombasını eline alan polis bir anda pimini çekerek kantinin içine atıp, “Şimdi konuş bakalım” dedikten sonra arkasını dönüp gitti. Şaşırmıştık. Ama en az bizim kadar bombayı atan polisin amiri de şaşırmış olmalı ki, “Oha lan oraya da bomba atılır mı?” diye bağırmaktan kendini alamadı. Ama o da bağırmakla yetindi ve kayıtsızca oradan uzaklaştı.

Nasıl olmuşdu !
Bir anda Taksim meydanının girişinde bulmuşduk kendimizi.Elmadağ'dan kalkıyordu otobüsüm, izinim bitmiş Ankara'ya geri dönüyordum.Yollar kesilmiş polislerin verdiği, kısa kısa yol güzergahı ile sonunda bu noktadaydık.
Bir anda bulunduğumuz taksi fırtınaya tutulmuş kayık gibi sallanmaya başlamışdı; nereden
çıktığı belli olmıyan bir gurup tarafından sarılmışdı.Söfere bağırıyorlardı göster arabanda ki bayrağı diye.Koskaca Desoto taksinin yerden kesildiğini hissediyordum.
Hanıma hemen buradan çıkalım dedim.Kapıyı açtıktan sonra grupdan bir tanesi bırakın arabayı arabada asker varmış dedi.Üzerimde ki ünüforma bizi o gün bir felaketten kurtarmışdı.Tarih 77 yılının 1 Mayıs'ını gösteriyordu.Bu günleri yaşıyanlar olarak
bir çok şeyi tarihin karanlıklarına bırakarak yeni geleceğim pırılpırıl günlerine yelken açtık.

Emekci dediğimiz zaman; çalışan, etlisine sütlüsüne karışmıyan, birileri için üretken olan, işinden evine, aşını taşıyan, çocuklarını okutmaya, iyi bir yerlere getiren kışi.
Senede bir gün 365 günün acısını Baharla karşılamaya çalışan birazda susmuş olduğu 365 günü o gün seslendirmeye çalışan...

Bu gün düzeni sağlıyan polis kardeşlerimize sesleniyorum.Çıkmış olduğun zorlu günden sonra vazifeyi bir kenara bırakda, seni bu günlere gelebilmen için gecesini gündüzüne katan anne babanı göz önüne getir.Yemedi içmedi, gecesini gündüzüne kattı hep çalışdı durdu.Bakmadı onun emeği ile zenginin parasına, sofrasına; onun zenginliği sendin, seni yetiştirdi.Attığın gaz bombası onun nefesini kesemezdi, o emekçi alışmışdı zaten, azmı çalışırken nefesi kesilmişdi.Biber gazı seni yetiştirirken gözlerinden akan yaşlardan fazlasını akıttıramazdı.
Üzgündü emekci senin için, bütün gün onu coplayıp yorulduğun için .O çalışmaktan zaten derisi o kadar kalınlaşmışdı ki.
Gene sesizce evinin yolunu tuttu gururluydu genede, senin gibi görevini sonuna kadar
yerine getiren evlatlar yetiştirdiği için.
O sadece emekci idi.
Ya sen yorgun savaşcım.

Saygılarla.

Hiç yorum yok: