Perşembe, Ocak 10, 2008

AİLENİN EN KÜÇÜK BİREYİ !




Hayat şartlarının büyük oranla şehir yaşamında değişimi bir cok problemleride yanında getirdi.
Bunlardan en büyügü de çalışan anne ve babaların çocuk sahibi olmaları.
Eskiye göz atacak olursak büyük aile yapımı görebiliyorduk.Anne ve babanın yanında büyük anneler büyük babalarda aile ortamının bir parçası oluyordu doğan çocuklar böyle bir ortamda büyüyorlar 0-3 yaşları arasında yabancı bir ortam yaşamıyorlardı.
Bu günün şartları bu olanağı neredeyse yok sayabilecek kadar değiştirmiştir.
Alman Psycho-analytikerlerin yapmış olduğu analizler sonucu, erken yabancı ellere teslim edilen çocuklarımız korkunç boyutlarda ruhi bozukluklara itildiğini tesbit etmişlerdir.Yapılan testlerde bu durumda kalan çocuklarda stres hormonu Cortisol değerlerinin normların çok üstünde olduğu görülmüşdür.
İlk 3 yaş sınırları içersinde yabancı kişiler tarafından bakılan çocuklarda; bu durum ilerki yıllarda yuva ve okul yılları arasında huzur bozucu şiddet reaksiyonları gösteren ruhi bozuklukların görüldügü tesbit edilmişdir.
Yapılan araştırmalar ilk üç yılı anne ve baba tarafından bakılan çocuklarda ise daha sonraki seneler içersinde yabancı çevrelerde ruhi olgunluğunun bu duruma daha çok adapte olmasını sağladığı görülmüşdür.
Yuva çocuklarının uzun saatlerini yuvada geçirmesi de çocukların iç huzurlarını bozduğuda bilinen gerçeklerden birisidir.
Bu gün yapılan araştırmaların bu konunda çok az bir bilgiye sahip olduğu bu konuda daha çok çalışmalar yapılması gerektiği üzerinde bir fikir birliğine varilmışdır.O çocuklar ilerdeki günlerde bizlerin toplumunu belirliyecekdir.
Frankfurt Sigmund-Freud-Institut'ün 2008 yılı raporlarında erken yuva çocuklarının yabancı çevre korkularını iç yapıları içinde sakladıkları.Olgunluk çağlarında bunlar korku, çevreye karşı tereddüt yapım şeklinde geri gelmekte olduğunu tesbit etmişlerdir.
Çocukların ani ve uzun zaman ailesinden ayrı kalması çocuklar üzerinde zihinsel gelişimi yavaşlattığı onlar üzerinde tereddüt ve korkuyu ön plana çıkarttığı görülmektedir.Bunu halk dili ile açıklamaya kalkacak olursak bu yaş gurupları arasında çocuklarımızın konuşma ve zaman mevfümünün tam olarak gelişmemesi olarak izah edebiliriz.Bu da onu karmaşa içersine sokabilmektedir.
Çocuklarımızın anne ve babadan ayrı bir ortamda bulunması onların gelişimini tetiklemekte olan bir zaman olarak görülsede;bu zamanın çok dikkatli dilimler içersinde olması gerekir.
Çocukların aile bütünlügü, harmoni içinde büyümesi onların ilerdeki yıllar içinde kendine güveni yabancı ortamla yaşamayı kolaylaştırabilmektedir.
Çocuklarımızda ki bu tür ruhi bozuklukları; onların durup dururken sürekli ağlama krizleri, çevrelerine verdiği zararlar.Düzensiz uyku periyodları, yeme bozuklukları olarak görebiliriz.
Günlük anne modelini ele alacak olursak çocuğun ruhi bağlantısının tek kişi üzerinde yoğunlaşacağı bu konuda da anne ve babaların çok titizlikle günlük anneyi seçmeleri gerektiği görülmektedir.Devamlı günlük annenin değişimi ise çocukda gelişim ve kendine güven konusunda kayba neden olmaktadır.
Yapılan araştırmalar bir önemli noktasıda, anne ile günlük anne arasındaki harmoni.Bu çocuk üzerinde çok büyük bir rol oynamaktadır.Eğer ikisi arasında ufakda olsa problemler olduğu taktirde bunun çocuk üzerinde basit gibi görülen bir konunun çok daha büyük yaralar açabileceği de görülmüşdür.
Bu gün günlük annelerin muhakkak şekilde bu konuda eğitim görmüş olması gerekmektedir.
Belki yukarda yazılan konular biraz abartılmış gibi gelmekte ise ilerdeki zamanda bizlerin yaşayacağı toplumu belirlemektedir.
Bu gibi problemler kırsal çevrelerde çok daha az görülmesine rağmen "Şehir ortamı" içersinde tehlikeli boyutlara ulaştığı görülmüşdür.
Böyle durumlarda yapmamız gereken şey çok basitdir.Çocuğumuzu çok dikkatlı bir şekilde gelişimini gözlemek. Bilemediğimiz konumlarda yardım almak.Bazı yaşam şartlarımızı ona göre ayarlamak.
Bu durum ilerdeki yıllarda; okul , meslek, aile birleşimlerinde bazı bozukluklar bumeran olarak çocuklarımıza geri dönecektir.
Saygılarla.

Hiç yorum yok: