Çarşamba, Aralık 31, 2008

Salı, Aralık 30, 2008

BIR HABER !!


Dört kişiyi öldürmüş.Yedi defa öldürmeye teşebbüsde bulunmuş.İki defa tecavüz etmiş.Altı defada Gasp yapmış.Bir kişi idi.Pommerenke !
AB ülkesi Almanya onu 1960 senesinde yakalamış.Muhakeme etmiş ve işlediği suçlardan 156 yıla mahkum etmiş.
Bu gün 71 yaşında 49 sene yattığı hapisanede ölmüşdür.
İşlediği suçlarla değilde Almanya'da en yaşlı ve en uzun hapis yatan mahkum olarak kayıtlara geçmişdir.
Neden sıradan 3.ncü sayfa haberini yazdın diye soracak olursanız !!??
Hani AB diye çok şeyler konuşuyoruzda.
Hani suç işliyenlerinde o veya bu nedenle salıverildiklerini görüyoruzda.
Hani bazı suçluların da rehabilite oldukları kanısı ile salıverilmesini "AB ülkeleri standardları çerçevesinden" bahs ediyoruzda.
Hani 30 bin kişinin ölümüne neden olmuş kişilerin affını haber yapabiliyoruzda...
Benden bu kadar gerisi sizlerin yorumları.
Saygılarla.

Floransalı Jokond'dur


Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Can sıkıntısından çok çabuk bıkılıyor.
Bıktım artık canımın sıkıntısından.
İçimdeki bu ruh yıkıntısından
aldı fikrim şu hisseyi:
müzeyi
gezmek iyi
müzelik olmak fena.
Ben bu maziyi hapseden saraya
öyle ağır bir hükümle kondum ki,
çatlarken sıkıntıdan yüzümde yağlıboya
mecburum durup dinlenmeden sırıtmaya:
Çünki:
ben o Floransalı Jokond’um ki
Floransadan daha meşhurdur tebessümüm.

Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Ve madem ki maziyle konuşmaktan
çabuk bıkılıyor
ben
karar verdim bugünden itibaren
bir hatıra defteri tutmaya.
Belki dahli olur bugünü yazmanın
dünü unutmaya…
Lakin acayip bir yerdir luvur.
Burda belki bulunur
İskenderi Kebirin
kronometrolu Lonjin saatı,
fakat
bulunmaz yüz paralık bir kurşunkalem
ve bir tabaka temiz defter kaadı.
Lanet olsun Luvruna, Paris'ine.
yazarım ben de hatıratı
muşambamın tersine.
Ve işte:
Kırmızı burnunu eteklerime sokan,
saçları şarap kokan
miyop bir Amerikalının
aşırınca cebinden mürekkepli kalemini
başladım hatıratıma.
Yazıyorum sırtıma:
tebessümü meşhur olmanın elemini…

"Nazım Hikmet'in Jokond'un Hatıra Defteri adlı şiiri"

Saygılarla.

Pazartesi, Aralık 29, 2008

DÜNYANIN AYIBI


Çarşamba, Aralık 24, 2008

ANLAMAK ...


- Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.

- Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu Meclis'e getireceğiz... Ne diyorsunuz?

- İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.

İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:
- Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.

İsmet Paşa sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve "görevlilere" sormuş:
- Ne oldu böyle?

- Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük.

Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:
- Paşam, bahçenin durumu nedir?

- Azınlıkları söküp attım İsmet.
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
Atatürk:
- İsmet, ben "Ne Mutlu Türküm Diyene"
sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.
Saygılarla.

Pazartesi, Aralık 22, 2008

CIMBIZ...


Sayın Bakanım torpile Var mısın Yok musun?

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Marko Paşa gibi. Başı sıkışan vatandaş mektup veya e-mail yoluyla bakana ulaşarak yardım istiyor. Af isteyen mahkumdan, alacağını tahsil edemeyen esnafa, evinin önüne çöp atılmasına kızan yaşlı teyzeden, cezaevinde çiğköfte yapmak isteyen hükümlüye varana kadar, başı sıkışan herkes Bakan Şahin’e başvuruyor.
RÜYAMDA SİZİ GÖRDÜM AF ÇIKARIN: FİRAR EDECEĞİM:
ÇİĞ KÖFTELİK BULGUR: Urfalıyım çiğ köfte yapmak istiyorum ancak cezaevi kantininde bulgur bulunmuyor. Kantinde bulgur satılmasını talep ediyorum.
KOYUNLARIMI VERSİNLER Parasını vererek satın aldığım koyunları teslim etmediler. Koyunları isteyince tehdit ediyorlar, yardım edin.Gazete AKSAM.

'Asmaya ve kesmeye geliyoruz'
HAK ve Hakikat Partisi (HHP) Genel Başkanı Dursun Güneş, Erzurum İl Teşkilatı’nın açılış töreninde başında yeşil takkasiyle yaptığı konuşmada ilginç vaatlerde bulundu. İktidara gelmeleri halinde tekke ve zaviyeleri yeniden açacaklarını söyleyen Güneş, “Adaletin kılıcını masaya koyacağız. Keseceğiz, asacağız. Kesmeye, asmaya geliyoruz. Devlete kurşun sıkanı asacağız, devletin kasasına elini uzatanın elini keseceğiz” dedi.Gazete CUMHURIYET

Samet Aybaba'ya tepki
Gençlerbirliği taraftarı El Saka'yı kastederek "Beni bir Arap'a tercih ettiler" açıklaması yapan Samet Aybaba'nın görevine son verilmesini istedi.
Gençlerbirliği taraftarlar derneği Alkaralar sitesinde yayınanan açıklama şöyle:
"Defalarca söyledik; Başarıya, galibiyete tapan bir taraftar grubu değiliz diye... Ancak herkesin bildiği bazı hassas noktalarımız var: Futbolcumuz El-Saka hakkında "Beni bir Arap'a tercih ettiler" şeklinde ırkçılık sınırını aşan bir açıklama yapan Samet Aybaba'nın Gençlerbirliği camiasında yeri olmadığına inanıyoruz ve kulüp yönetiminin gereğini yapmasını talep ediyoruz...Gazete Hürriyet

Ermeni vatandaşın yorumu
'Özür diliyorum' kampanya-sıyla başlayan tartışma konusunda sade vatandaş ne düşünüyor?
“SEBEP OLANIN GÖZÜ KÖR OLSUN”
- Peki sizin o sorunuza hiç yanıt verdi mi anneanneniz?
Anneannemin bu konuda iki sözü vardı. Birincisi “O günler gitsin bir daha geri gelmesin” derdi. İkincisi de, “Sebep olanın gözü kör olsun” derdi. Yani o aslında bunu kendisine yapanları değil, onları bu işe itenleri suçlardı. Hiçbir Türk hakkında kötü bir şey demezdi. Hiçbirimiz demeyiz.Gazete Milliyet

Biz bunca yıldır ne ‘Yemekteyiz’?
Kamera karşısında başkalaşım geçiren insan tipine şaşırmayacak kadar reality show tecrübemiz var. ‘Yemekteyiz’i sadece bu özelliğiyle anıp geçiştirmek büyük haksızlık. Gelelim asıl soruya: Bademli pilavı ilk kez duyan, kalamarın oltaya halka halka takıldığını sanan, enginarı sapıyla yutmaya çalışan bu insanları bu yaşa getiren hangi vitamin hapıdır?Gazete Radikal.

Kendi 8, kocası 58 yaşında!
Suudi Arabistan mahkemesi babası tarafından sekiz yaşındayken 58 yaşında bir adamla evlendirilen kızın boşanma talebini reddetti.Gazete Sabah.

Cüneyt Çakır ingilizce biliyor mu?
Dünkü maçın 50. dakikasında Beşiktaşlı Delgado'yu oyundan atan hakem Cüneyt Çakır'ın iyi derecede bildiği İngilizce için Beşiktaş camiasından tepki geldi.
Delgado'nun maç içinde hakeme pozisyonu ingilizce olarak "Bana orda sarı veriyorsun burda bakıyorsun" demesini, "Hani sarı kart, neden göstermiyorsun" olarak algılayan Cüneyt Çakır için Beşiktaş yöneticileri, "İngilizcenin bile eyyamını yapıyor hakem. İşine geldiği gibi anlıyor. Ya ingilizce bilmiyor. Ya da Delgado'nun dediklerinden hiçbirini anlamadı ve sadece sarı kart hareketini görünce attı" şeklinde yorumladı. UEFA maçları sonrası bile raporunu İngilizce olarak yazan Cüneyt Çakır'ın bu durumda maça maksatlı ve adam atmaya şartlanmış olarak çıktığının da altını çizen yöneticiler, artık hiçbir hakeme güvenmediklerinin de altını çizdiler.Gazete Star

Bu küfürü ona söyleyin
G.SARAY-Beşiktaş derbisi sırasında ve sonrasında Şeref Tribünü’nde yine istenmeyen olaylar yaşandı.. Delgado’nun kırmızı kart gördüğü pozisyondan sonra ayağa kalkıp MHK Başkanı Oğuz Sarvan’a bakarak kendisini alkışlayan Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, tepkisini anında ortaya koydu..
Demirören, MHK Başkanı’na protokolde ana avrat küfretti: Disiplin Kurulu Başkanı Reşat Bostan’a protokolde rastlayan Beşiktaş Başkanı “Onun an.... s....m. Bunu Sarvan’a aynen ilet” diye konuştu.Gazete Vatan.

Saygılarla.





Cuma, Aralık 19, 2008

CIZGILER

Karikatur: Klaus Stuttmann
Sn.Bush veda merasimlerine devam ediyor.

Cuma, Aralık 12, 2008

Yine KURBAN'da KURBAN olduk...


Bir Bayramı daha arkada bıraktık.Sevindik 9 gün tatil diye.Yollara düştük.Kimizin amacı büyük şehrin kaosundan kaçış,kimimızin gayesi ziyaretler.
Aman dedi birileri :
- Tarafik kurallarına uyun...
- Hava raporları yayınlandı, bu tatil süresini gösteren...

Önce kurbanlar kesildi, sonra kurban olundu...
Daha 9 gün dolmamışdı. 120 ölü 600 üzerinde yaralı.
Suçlu her zamanki gibi; o "Trafik Canavarı"...

Suçlu haberlerde şöyle geçti :
Kaygan zemin, aşırı sürrat, uykusuzluk yorgunluk, alkol, yanlış sollama.

Arkada kalan acı ve göz yaşı. Nereye kadar bir başka Bayrama veya Tatile.
Kayıplara baktığımız zaman rakkamlar çok büyük.
İnsanın aklına bir çok soru düşüyor.
Araba kullanmasınımı bilmiyoruz !!??
Kullandığımız arabayımı tanımıyoruz!!??
Direksiyon başında sorumluluğumuzumu unutuyoruz...

Bir yerde yanlış yapılıyor ama nerede ???

Saygılarla.

Perşembe, Aralık 11, 2008

KAPIMIZA KADAR GELDİ.




Sessiz gelen tehlike diyebilirmiyiz !!!

Amerika kıtasında başladı...
Avrupa'ya sıçradı.
Daha dün gibi. Danimarka'da gençler sokaklardaydı.
Daha sonra Fransa'da yaşandı aynı şeyler.
Belçika, Avusturya, Almanya, Çek'ler, İspanyol'lar.
Belki nedenleri biraz farklı olabilir. Aktörler ayni "gençler".
O veya bu nedenler, onları köşeye sıkıştırdı. Esasında genç nesillerden beklentilerin çok olmasına karşın, onlara verilenler gittikçe kısıtlanıyordu.
İşsizlik birinci sırayı alması. Onlara verilen sosyal yaşamlarının aktivetelerinin gittikçe azalması.
Ülke idarecilerinde kulaklarını bu kuşağın seslerine tıkaması. Onları sokaklara döktü.
Bu durum kapımıza dayanmış durumda.
Bu gün Yunanistan'da 16 yaşında bir gençin hayatını kaybetmesi olarak hadiseleri değerlendirirsek büyük yanılgıya düşeriz.
Bu gün geç nesil patlamaya hazır bomba gibi.
Bir bakıyorsunuz kendisini "Atom karşıtı" olarak gösteriyor, bir bakıyorsunuz "G8'leri protestesi" olarak karşımıza çıkıyorlar. 1 Mayıs artık karışıklıkların günü olarak değerini kaybetmiş durumda.
Öyle böyle, bu dalga kapımıza dayanmış durumda.
Çok dikkatli olmalıyız nerede ne zaman patlıyacağı belli olmıyan bu karmaşayı en ufak zararla atlatmalıyız.
Bu da ancak genç kuşağa biraz daha fazla kulak uzatmamızla, onlara ileriki günler için
umut vermekle olabilir. Her halde bu giyim kuşamı politikaya alet etmekle; sev veya terketle olacağını sanmıyorum.
Önce onları bir dinliyelim. Onlara neler verebileceğimizi söyliyelim.
Saygılarla.

Cumartesi, Aralık 06, 2008

KUTLU OLSUN...


BÜTÜN DOSTLARIN KURBAN BAYRAMINI KUTLAR.SIHHAT DOLU NİCE BAYRAMLAR DİLEĞİ İLE.
Saygilar.

Perşembe, Aralık 04, 2008

Teşekkürler Ay yıldızlı seyircim...


ERDIL


Dün akşam Berlin'nin güzide takımlarından Alman ligi 3.ncüsünü misafir ettik. Maçın ikinci devresinde seyirci sayısı 62 bin olarak olarak ilan edilerken türübünlerden BURASI ALİ SAMİYEN burdan çıkış yok nidaları yükseliyordu.
48 bin Türk seyircisi Berlin Olimpiyat Stadında 14 bin Herta Berlin seyircisini misafir etti. Sizlere maçı anlatmıyacağım. Galatasaray'in galibiyetini de değil...
Bu bir spor müsabakası kazanmakda var kaybetmekde var.
Gerçekçi olan oradaki atmosfer idi. Önünde oturan 5 yaşındaki çocuğun "haydi Arda" diye bağırışı.Arkamda yanımda oturan koyu FENERBAHÇE'lilerin "haydi cim bom" diye haykırışı; bu maçın skorunu bir kenara atmış idi.
Binlerce Galatasaray seyircisi arasında bir iki Herta seyircisi bile bu atmosfere kapılmış nerdeyse rakip takıma tezarrühatta bulunacaklardı.
Anlatması güç bir maçın ardından Avrupa'nın kültür şehri Berlin 48 bin Türkü ile gelecek bayramı beş gün önce yaşadı.
Teşekkürler Galatasaray'lılar, teşekkürler Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu,
diğer takımları tutan Ay yıldızlı seyircilerim.
Saygılarla.

Çarşamba, Aralık 03, 2008

POLİS ve KİMLİK !!??


Sayın Bakan Çiçek ve Emniyet Müdürü Cerrah "Polise kimlik sorun" diye uyardı.
Demesi kolayda Polisimiz görev esnasında ne gibi hakları olduğunu biliyormu.Hiç
sanmıyorum.Nedeni diye soracak olursak.Bürokrasinin getirdiği karmaşa.
Daha bir yönetmelik uygulamaya konmadan bir diğeri geliyor.Bu durum karşısında
Polis bile nasıl hareket etmesini tam olarak bilememekte; topu vatandaşa atmak işin en kolay tarafı.Gazetelerde haberleri okuduğumuz zaman, bir linkle kimlik soran vatandaşın
ne hale geldiğini gösteren resimlerle karşı karşıya geliyoruz.Yorumlara bakınca en çok yurtdışında
Polis örnek gösteriliyor.
Bakalım yurtdışında hakikaten Polis denildiği gibi demokratmı?
Bir kontrol halinde yanlışlıkla bir temas halinde bulunursanız.Örneğin maç esnasında bir oyuncunun hakeme dokunması gibi.Bu Polise karşı yapılmış saldırı olarak kabul edilir.
Ne şartlar altında olursa olsun ona dokunamaz koymuş olduğu mesafenin dışına çıkamazsınız.
Kendisi ile konuşurken nezaket sınırlarının dışına çıkamazsınız.Açıkçası sen diye hitap edemezsiniz.Bırakın dokunmayı ağzınızdan çıkacak her kötü sözün bir bedeli vardır.Aşağı yukarı bu cezalar basın yolu veya Polisin halkla ilişkiler bölümünden vatandaş bilgilendirilir.
Kimlik kontrolü esnasında kayıtsız şartsız kimliğinizi ibraz etmek zorundasınız.Bu işlevi yaparken onu tedirgin etmeden kimliğinizi çıkarır; eğer her hangi bir tereddüt içinde iseniz
kendisindende markasını gösterse bile Polis kimliğini sorma hakkına sahipsiniz.Bunu yanlız
kimliğinizi onun eline verme esnasında yapabilirsiniz.Daha önce değil.Eğer karşı taraf bu kaidelere uymuyor ise Merkezi arıyarak durumu bildirir Polise karşı başka bir Polisden yardım alabilirsiniz.
Polisin çok büyük hakları vardır.Muhakeme esnasında onun ifadesi sizinkine karşın daha geçerlidir.Tek dezavantaşı olaylar esnasında kanuni prosüdürleri eksiksiz yapıp yapmadığıdır.
En ufak eksiklik veya yanlış hareketi aleyhine işlem görür.
Örneğin özel durumlar dışında, şikayet dahi olsa resmi ünüforma ile iş yerine giremez.Ancak kapıdan iş yeri sorumlusunu çağırıp izin almak zorunluluğu vardır.Eğer müsade alırsa içeri girebilir.
İzin almadan ancak sivil memurlar girebilirler.
Polis memurlarının nasıl hareket etmesini gerektiren ufak kitaplar vardır.Onun içindeki maddeleri her memur harfi harfine bilmesi gerekir.Gerektiği taktirde karşısındakine hangi paragraf içersinde yanlış yaptığını söylemek zorundadır.
Yukarda bahs ettiğim gibi onunla temas ettiğiniz zaman size aşırı güç gösterebilir.Eğer onun
hayatını tehlikeye sokacak bir durum karşısında silah kullanır.Zaman zaman bu gibi olaylar
ölümcül bile olabilmekte olup kasıt olmadığı taktirde Polis'in lehinde sonuçlanır.
Polis yanlız değildir.Onu çalıştığı teşkilata karşı koruyacak sendikası vardır.Bir başka şehre sürülemez.Hatalardan ilk önce büyüklügüne göre önce amirleri , bu şehrin emniyet amirine hatta
İçişleri bakanına kadar gidebilir.Bunlar zaman zaman istifalarla sonuçlanır.
Vatandaş ne kadar bu konuda bilinçli ise Polis'inde hataları bir o kadar az olmaktadır.
Bu bir imac meselesidir.Polis vatandaşın % 100 itimatını kazanması gerekir bu da teşkilat içinde çalışan bireylerin amirleri tarafından saygınlık görmeleri ile olabilir.Başındaki amiri memuruna nezaket kaideleri içinde davranıyorsa ondanda vatandaşa karşı aynı şekilde davranmasını istiyebilir.Yapmış olduğum bazı gözlemlerde malesef nezaket çerçevelerini aşan amirleri görebiliyoruz.
Onun için Sn.Bakanın veya Em.Amirin bu söylevi basma kalıp bir söylevden ileri gidemez.
Saygılarla.

Salı, Aralık 02, 2008

Sosyal yaşamın köleleri...


Bir yaşamı karıncanın emrinde sürdürmek; mümkünmüdür acaba?
Onları Tropik Ormanlarda, Kuzey kutbunda, en kalabalık şehirlere kadar, her yerde görebiliriz. Karıncalar diye geçmiyelim, onlar tarımı insandan önce keşf ettiler. Bu kadarla kalmadılar köleliği de beraberinde getirdiler.
Araştırmacı uzman Susanne Foitzik'in yapmış olduğu incelemelerde 10 trilyon karıncanın yaşadığını söylemektedir. Her biri ortalama 5 mg ağırlığında olmasına rağmen, dünyada yaşıyan insanların ağırlığına eşit olduğu görülmüştür. Antarktis hariç dünyanın her kıtasında yaşamlarını sürdürtmektedirler. 12.600 çeşit karınca yaşamlarını kırsalda, hatta ağaçlarda bile sürdürmektedir.
Karıncalar diğer organizmalar üstünde etkisi dünyada yaşıyan diğer canlılardan kat kat fazladır. Bitkilerin tohumlarını hazırlamasından tutunda, en yırtıcı hayvandan bile fazla dominantdır. Omuriliksiz hayvanlar aleminden, örümcekler ve diğer böceklerin korkulu rüyasıdır. Bir başka özelliği ise % 90 oranında ölü hayvanları yok ettiğidir. Işin aslı hiç bir hayvan onun karşısında kendini emniyette hissedemez. Ondan kaçış yolu yoktur. Bir bakmışsınız bir borunun içersinde, düz duvarda, kullandığınız bilgisayarın içersinde. Hatta gök yüzünde bir uçağın bizce en bilinmez köşesinde. Dedimya ondan kaçış hiç bir zaman yoktur.
Bana bir hayvan söğleyin bizlerle bu kadar iç içe olan? Sosyal yaşam içersinde olan böçeklerin önde gidenidir. Şimdiye kadar karıncalar üzerinde bir çok araştırmacı onun hakkında bilgileri bizlere sunmuşdur.Susanne Foitzik'in ise onlara ilgisi, gencecik yaşlarda başlamış, araştırmaları yaşlılığına kadar sürdürmüştür.
Bu arada iki çocuk sahibi olması onu durduramamıştır.

Bu gün Münıh'deki Ludwigs-Maximilian-Üniversitesin de Profesör olarak çalışmalarını sürdürdüğü halde; onlar üzerinde yaptığı çalışmalarda bu altı ayaklı hayvanın yaşamı hakkında her geçen gün şaşırabildiğini söylemektedir.Yaprak kesem karıncaların kestiği yaprakları yapmış olduğu anbarlarda mantar kültürüne dönüştürdüğü.

Anbarlarda hazırladığı gıda maddelerini diğer yabancı parazitlerden koruyabilmek için ona karşı tıpkı insanların kullandığı ilaçları üretebilmesi. Aynı zamanda diğer böceklere karşı ilaçlar hazırlıyabilmesi. Şimdi sorabilirsiniz peki insan arasındaki üstünlük nerede diye. Cevabı çok basit bunu 50 Milyon seneden beri yapabilmektedir. "Yapılan araştırmalar ancak bu kadar geriye gidebilmişdir."

Göçebe halkların gıdalarının başında süt gelmekte olduğu bilinmektedir. Ondan dolayı süt alabileceği hayvanları yetiştirip, onları her türlü tehlikelere karşı korumuşlardır. Karıncalar bu işlevi insanlardan evvel bulmuşlardır. Onlar bitkilerin üzerindeki bitlerin topladıkları nektarları sağarak en büyük proteine ulaşmaktadırlar. Aynı zamanda bu bitlere zarar gelmemesi içinde, her türlü tedbiri alıp onları diğer böceklerdende kollamaktadırlar.

Bu türlü tarzlar bir yerde sıradan gelebiliyor. Onun köle çalıştırması karşısında. Paralel olarak düşünürsek insanların aynı tarzda köleler devrini yaşadığı,
halende kısmen bu durumu başka bir tarzda yürüttüğü. Enteresan gelmesi bu durumun karıncalarda da görülmesi.

Yeni çalışmalar; onların yaşamlarında karanlık kalan gerçekleri ortaya çıkarıyor. Bu yeni çalışmayı Zoologik Sosyal Paratizmus diye adlandırıyorlar. Karıncalar dünyasında bazı guruplar diğer karınca gurubunu kendine köle yapabiliyor. Ne garipdirki bu durum sıkça görülmektedir. Bu durum 200 kadar karınca cinslerinde görülmektedir.

Bu durum en çok küçük guruplar arasında sıkça görülüyor. Bir kaç düzine işçi karıncalar, ufak koloninin içine sızarak, ana karıncayı köleleştirip, diğer karıncaları yok edilmesini sağlıyor. Hayatta kalanlar ise sadece yumurtaların içinde kalan yavrular.
Ana karıncanın ayakları ve hissetme antenleri kesilip, yeni bir koku sıkılıyor. Karıncalar dünyasında bu koku verilecek komutları temsil ediyor. Ana karınca sıkılan bu koku sayesinde karşı tarafın emrine girmiş oluyor. Tıpkı Bilgi sayarınızın içine sızmış bir virüs gibi. Bilindiği gibi ana karıncanın verdiği komutlar sorgusuz olarak yerine getirilmektedir. Kimyasal değişim sayesinde işçi karıncalar değişime uğrayan ana karınca sayesinde aldıkları değişik komutlarla birbirlerini yok etmeye başlıyor. Ana karınca yavrularla birlikde tek başına kalana kadar.

Kimyevi koku karıncalarda verilecek olan emirleri sağlıyor. Bu şekilde işçi karıncalar verilecek her komutu, sorgusuz yerine getirmelerini sağlıyor.

Bundan sonrası, yumurtalardan çıkacak olan yavrular, kimyasal değişikliğe uğramış olup yeni kraliçenin emrine giriyorlar. Bu işçi gurubu artık onların kölesi olmuşdur.
Bu durumun nedenleri ise bazı kolonilerin yaşlanması olarak görülmekte, zaman zaman kendilerini bile besleyememe durumuna gelmelerinden dolayı olmaktadır. Ana kraliçenin yaşlanması yeni yavruların yeterince olmaması en büyük nedenlerdir.
Zamanımızda sizlere bir şeyleri hatırlatıyormu !!!

Köleştirilmiş kolonilerde ileriye dönük zamanlarda bu gibi taktikler her zaman geçerli olmıya-biliyor. Geçirilmiş tecrübeler onlara bu gibi kimyevi taktiklerin zamanında farkına varılması ile içeriye sızan yabancı guruplar arasında ölesiye mücadeleler oluyor, bu mücadeler sayesinde köle olmaktan kurtulabiliyorlar.

Bazı karınca gurupları ise kölelik taktiğini öldürerek değilde,daha yumuşak metodlarla yapıyorlar. Seçtikleri ufak kolonilerin yuvalarının ağızlarını kapatip
yeni oluşacak nesli kendi guruplarına katıp eski neslide bir başka yerlere göçe zorluyorlar.
Zaman zaman köleleştirilmiş karıncalar bu durumun farkına varabilmektedirler. Her ne kadar isyan çıkaramasalar bile kendi neslini daha iyi besleyip, diğer neslin bakımında titiz davranmamakla o nesli yavaş yavaş yok etmeye çalışmaktadırlar.

Eğer hayvalar alemin bu küçük ferdi karıncaların 5 mg lik cüssesi altında taşıdığı
beynin sosyal bir yaşam içersinde nasıl çalıştığını düşünmek bile insana zor geliyor.
Saygılarla.