Pazartesi, Eylül 29, 2008

SEVGILI DOSTLARIM.

Image Hosted by ImageShack.us

Perşembe, Eylül 25, 2008

Ah biz eşekler.


Yatmadan evvel kitaplıkdan bir kitap çektim.Şansıma bu çıktı.
Arzu ederseniz beraber okuyalım.

Ah biz eşekler. Ah biz eşekler..
Biz eşek milleti de eskiden siz insan milleti gibi konuşurmuşuz. Bizim de kendimize özgü bir dilimiz varmış. Konuşmamız, müzik denli güzel, uyumlu, kulağa tatlı gelirmiş. Ne güzel konuşur, ne türküler söylermişiz. Biz eşek olduğumuzdan; sizler gibi insanca değil, eşekçe konuşurmuşuz. Ama eşekçe, yumuşak, tatlı, uyumlu zengin bir dilmiş.
Biz eşek milleti eskiden şimdi olduğu gibi anırmazmışız, sonradan anırmaya başlamışız.

Şimdi, biliyorsunuz, bütün isteklerimizi, duygularımızı, algılarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi, birbirimize ve siz insan efendilerimize anırarak anlatmaya çalışıyoruz. Anırmak nedir? «Aaa-ii, Aaaa-ii» diye arka arkaya bir kalın, bir ince, ağızdan iki uzun heceli ses çıkarmak. Anırmak işte bu... Bizim o zengin dilimiz, şimdi kala kala, bu iki heceli tek sözcüğe kaldı. Bir yaratık, bütün duygularını tek sözcükle nasıl anlatabilir! ...
Nasıl olup DA o zengin eşekçe ölmüş, bir ölü dil olmuş, sonra biz eşekler anırmaya başlamışız; bunu merak etmiyor musunuz? Merak ediyorsanız anlatayım. Kısacası, bizim dilimiz tutulmuş. Korkunç bir olayla aklımız başımızdan gidip de, dilimiz tutulunca, eşekçeyi tüm unutmuşuz. O günden sonra da yalnız anırarak, iki uzun heceyle bütün duygularımızı anlatmaya çalışmışız.

Biz eşeklerin dilimizin tutulması, epeyce eski bir olaydır.
Eski kuşaktan bir yaşlı eşek varmış. Bir gün, bu eski kuşaktan yaşlı eşek, kırlarda tek başına otlamaktaymış. Hem otlar, hem eşekçe türküler söylermiş. Bir ara burnuna bir koku gelmiş AMA güzel bir koku değil, Kurt kokusu ...
Eski kuşaktan eşek, burnunu yukarı dikip, havayı derin derin koklamış. Hava, keskin keskin Kurt kokuyormuş.
Yaşlı eşek,
- Yok canım, Kurt değildir... Diye avunup otlamağa başlamış. Kurdun kokusu gittikçe artıyormuş. Belli ki Kurt yaklaşıyor. Kurt yaşlaşıyor demek, ölüm geliyor demek...
Eski kuşaktan eşek,
- Kurt değildir, Kurt değildir... Diye kendini avutmuş.
Ama kurdun kokusu da gittikçe ağırlaşıyor. Yaşlı eşek, hem korkuyor, hem de oralı değilmiş gibi görünerek, kendi kendine,
- İnşallah Kurt değildir. Kurt buraya nereden gelecek, nereden beni bulacak?.. diyormuş. Böylece kendi kendini avutma içindeyken kulağına sesler gelmeye başlamış. Ama güzel ses değil, Kurt sesi... Yaşlı eşek kulaklarını dikip sesi dinlemiş; evet Kurt sesi...
Gönlü bir türlü kurdun gelmesine razı olmadığından,
- Yok canım, bu ses Kurt sesi değil, bana öyle geliyor... Der, otlamaya devam edermiş. Ama ses de gittikçe yaklaşıyor... Eski kuşaktan eşek yine avunurmuş:
- Kurt değildi. Hayır, bu ses Kurt sesi olamaz! O korkunç ses, büsbütün yaklaşmış. Eşek kendi kendine söylenirmiş:
- Yok, yok... Dilerim bu Kurt olmasın... Kurdun işi yok da, buraya mı gelecek! ...
Bir yandan da yüreğini korku sardığından gözü çevresindeymiş. Bir de bakmış; karşı dağın tepesinde, sisler, dumanlar içinde bir Kurt ...
- A-ah, demiş, bu benim gördüğüm, Kurt değil, başka bir şey...
Başını otlara sokmuş.
- Bana öyle geldi galiba, hayal gördüm. Evet, evet, hayal olacak ...
Az sonra, çalıların arkasından koşan kurdu görünce, korkusu artmış. Ama kurdun gelmesini hiç istemediğinden, yine kendi kendisini kandırmaya çalışıyormuş:
- Kurt değildir, inşallah değildir. Başka yer kalmadı da burasını mı buldu gelecek? Gözlerim iyi seçmiyor da ondan... Çalıların gölgesini Kurt sandım .
Kurt yaklaşmış. Aralarında eşek adımı ile üç-dört yüz adım kalmış.
Eski kuşaktan eşek,
- Aman Tanrım, yoksa bu gelen gerçekten Kurt mu?.
Hayır, olamaz. Olmamalıdır, Ah... Yok, yok, Kurt değil... Diye inlemeye başlamış.
Kurtla aralarında elli adım, kalınca, o yine avunuyormuş:
- Şu karşımda gördüğüm yaratık Kurt değildir inşallah. Canım, NE diye Kurt olsun... Belki devedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiçbir şeydir. Ben de her şeyi Kurt görmeye başladım.
Kurt sırıtarak yaklaşmış, yaklaşmış. Aralarında ancak birkaç adım kalınca, yaşlı, eşek,
- Biliyorum, bu gelen Kurt değil, evet Kurt değil, ama ben şuradan azıcık uzaklaşsam kötü olmaz.. demiş. Başlamış yürümeye. Başını geri çevirip bakmış, Kurt sırıtarak, ağzının suları akarak arkasından geliyor. Eski kuşaktan eşek yakarmaya başlamış:
- Ulu Tanrım, bu gelen Kurt bile olsa, Kurt olmasın ne olur... Kurt değil canım, ben de boşu boşuna korkuyorum.
Böyle deyip adımlarını açmış. Kurt da onu izliyormuş. Kart eşek koşmaya başlamış. Kurt DA onun ardından koşmuş...
Eşek,
- Ah, ben de ne budalayım... diyormuş, Yaban kedisini Kurt sanıp kaçıyorum. Hayır, Kurt değil...
Ayaklarının var gücüyle kaçıyor, bir yandan DA içinden şöyle geçiyormuş:
- Kurtsa da Kurt değildir... İnşallah değildir. Yok canım, ne diye Kurt olsun ...
Başını çevirip arkasına bakmış, kurdun gözleri ışıl ışıl yanıyor. Eşek dört nala kaçar, hem de,
- Vallahi de kurt değil, billahi de kurt değil.. Allah belamı versin ki kurt değil. diye söylenirmiş.
Eşek kaçmış, kurt kovalamış. Kuyruğunun dibinde, kurdun kızgın kızgın solumasını duyunca, yaşlı eşek kendi kendine,
-Bahse girerim ki bu kurt değil.. Kuyruk altımda solumalarını duyduğum bu yaratık kurt olamaz... diye söyleniyormuş.
Kurdun ıslak burnu, eşeğin apış arasına değince, yaşlı ,eşek de sıfırı tüketmiş. Bir de başını çevirip bakmış; kurt, üstüne atıldı atılacak.. Artık adım atacak gücü kalmayan kart eşek, kurdun sert bakışları altında kıpırdayamaz olmuş; oracıkta kalmış. Kurdu görmemek için gözlerini yumup,
"-Kurt değil canım, boş ver... İnşallah değildir. Sanki ne diye kurt olsun" diye kekelemiş.'
Kurt, sağ kabasına bir pençe atınca, oracığa yıkılan eşek, - Biliyorum, biliyorum, sen kurt değilsin. Arkamla oynama, gıdıklanıyorum. El şakasını da hiç sevmem.. demiş.
Azgın, aç kurt keskin dişleri ile eşeğin sağrısını ısırmış, -budundan büyük bir parça koparmış. Can acısıyla yere yıkılan eşeğin birden dili tutulmuş. Bildiği eşekçeyi, korkudan unutmuş. Kurt, boynuna, gerdanına saldırmış. Eşeğin her yanından kanlar fışkırmaya başlamış. İşte ancak o zaman eşek,
- Aaa kurtmuş... Aaa o imiş... Aaa, o imiş!... diye bağırmaya başlamış. Kurt onu parçalar, o da dili tutulduğundan, yalnız:
- Aaa, o imiş ... Aaa, Oo-ii". Aaa-iii. .. Aaa·iii! diye bağırır, inlermiş.
Kurdun dişleriyle parçalanan eski kuşaktan eşeğin dağı, taşı inleten son sözlerini bütün eşekler duymuşlar:
Aaaa-iii, aaa-iii ...
İşte o günden sonra, biz eşek milleti, konuşmasını, söylemesini unutmuşuz, her duygumuzu, her düşüncemizi, anırtı ile anlatmaya başlamışız. O eski kuşaktan eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek, kendini avutup, kandırmamış olsaydı, bizler de konuşmasını bilecektik.
Ah biz eşekler, ah biz eşek milleti: Aaaa-i, aaa-iiii

Aziz NESİN

Metal ağaçlar...



Her kesilen ağacı görünce içim kan ağlar.Bir gün ders kitaplarında tanımaya çalışacaklar bizden sonraki nesiller derim.Haberi okuyunca yanıldığımı anladim.Ders kitaplara geçmeden metalini yapmışlar.

"50 yıllık ağaçlara kıyıp yerine metal ağaç diktiler 24 Eylül 2008

Erzurum Büyükşehir Belediyesi, tarihi Lala Paşa Camisi’nin çevresindeki 11 çam, huş ve kestane ağacını bir gecede kesti.

Yarım asırlık ağaçlara kıyan !!!’li belediye, bunların yerlerine ışıklandırılmış metal ağaçlar dikti. Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, ağaçların kuruduğu için kesildiğini ileri sürerken, olaya tepki gösteren semt esnafı ise 'Bu çevre katliamının hesabı sorulmalı' dedi".Kerim BURUCU/DHA

Eğer o veya bu nedenle bir ağaç kesilmek zorunda kalınırsa.Onun değeri kadar yeni fidanlar dikilir.

Eğer bir ağaç kurursa olduğu yere yenisi dikilir.


Saygılarla.

Sen nasıl görevini yaparsın!



Yemek molası veren Polis memurları Resmi Polis arabasını park yasağı bulunan levhanın altına koyunca.Trafik Polisi tarafından çekiciye yüklenerek çektirildi.
Ceza kağıdınıda cama yapıştırmayı unutmadılar.

Kayseri'de !!!'li ilçe başkanı köylüsüne ceza yazan polisi sürdürdü

Kayseri İncesu İlçe Başkanı Ekrem Karakoyun’un, köylüsüne araba kullanırken cep telefonu ile konuştuğu gerekçesiyle ceza yazan polis memuruna önce “senin sonun kötü” diye tehdit ettiği, daha sonra da sürdürdüğü iddia edildi.

CEZAYI YAZDI, SÜRÜLDÜ

Daha sonra olay yerine gelen İncesu İlçe Başkanı Karakoyun, polis memuru M.M’ye “Senin sonun iyi değil. O cezayı yazmayacaksın” diyerek emir verdi. Polis memuru M.M. ise görevi gereği cezayı yazması gerektiğini söyledi. Birçok kişinin şahit olduğu olay sonrasında polis memuru M.M.’nin görev yeri Kayseri İncesu’dan, Kayseri Merkeze alındı.ANKA

Şaka gibi ...

Saygılar.

Salı, Eylül 23, 2008

KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR


Manisa Turgutlu'da dün akşam yapılan AKP ilçe kongresinde, Manisa AKP Milletvekili Bülent Arınç'ın, “Öldük bittik, sizden çare bekliyoruz” dediği için azarladığı ve daha sonra apar topar salondan çıkarılan Musacalı Köyü'nden çiftçi Süleyman Aksu DHA'ya konuştu. Soruları yanıtlayan 65 yaşındaki çiftçi Aksu, şunları söyledi:
“Kongreye gitti, orada güllük gülüstanlıktan bahsediyorlardı. Benim vilayetimde üzüm ayak altında, onu ifade ettim. Bana (kalk ayağa) dedi, (sen yalan söylüyorsun) dedi. Ben de (yalan söylemiyorum) dedim. 65 yaşındayım. Kimse beni bu yaşmıma kadar yalancılıkla suçlamadı. Bana (sen CHP yanlısısın) dedi. Ben (değilim, en az senin kadar AKP'liyim, bu kongrenin yarısı beni tanır) dedim. Olaydan sonra çok kötü oldum. Azarlanmayı hak etmedim.Doğan ÇİZMECİ/TURGUTLU, (Manisa) (DHA)

Pazar, Eylül 21, 2008

PAZARIN SOHBETI...


Gazetelerin yazdıkları,Tv.deki haberler sokaktaki vatandaşın derdi.Dünya piyasalarının krizi.Doğal felaketler,küresel ısınmanın artık günlük yaşamızın bir parçası olması vs.vs.
Bu kadar malzeme olunca bende Pazar sohbetinde köşe yazarlığına soyundum.
Buyrun...
Çok kişinin oyu ve kararı,bir kişinin oy ve kararından her zaman yeğ tutulur.Bu yöntem,demokrasinin vazgeçilmezi olan biçimselliğinin ana koşuludur.
Özellikle,siyasal olsun olmasın örgütlerde,çok kişinin kararının geçerli olmasının ne denli yararlı olduğunu yaşayarak deneyerek gördük.İçinde yer aldığım örgütlerin yönetim kurullarında öyle kararlar alınmıştır ki,
benim bireysel kararıma uygun düşmemiş, bu durumda kendi düşüncemi açıklayarak çoğunluğun kararı doğrultusunda oyumu kullanmışımdır.Çoğunluk öyle düşündügü için, çoğunluğun kararına,istemeyerek değil, hem de gönülden katılmışımdır.
Deneyimler şunu gösterdi ki , bir örgütte yetkili yerdeki bir kişinin kararı, bir kez, iki kez, birkaç kez çoğunluk kararından doğru olabilir, ama hep doğru olamaz.O tek kişi öyle bir yerde, öyle bir yanlış karar verebilir ki, sonradan iş isten geçtikten sonra bu yanlış çok acı biçimde anlaşılır.
Demokrası, çoğunluğun kararının uygulanmasıdır, diye bilinir.Gerçekten böyle midir?
Gerçekten ve her zaman böyle olmadığını yaşam bize gösteriyor.Zavalli Adnan Menderes ,çoğunluğun her zaman haklı olduğunu anlatmak için,parti gurubunun miletvekillerine ,"Siz isterseniz hilafeti bile getrirebilirsiniz !" dememiş miydi ?
Hitler ve Musollini ve daha bir çok diktatörler, çoğunluğun kararı ve oyuyla , yine o çoğunluğu felaketlere sürüklemediler mı ?
Demek ki ,çoğunluğun kararına uyulması yöntemini bir koşula bağlamak gerekiyor.Anlaşmanın ilk ilkelerine ve domokratik kurallara uyulması koşuluyla çoğunluğun kararlarına uyulmalıdır.

Nasıl yazıyı beğendiniz mı ?
Yok canım ben kim, köşe yazarlığı kim.
Sıcak bir Ağustos ayında yıl 1993 sevgili Aziz Nesin yazmış bu yazıyı 15 yıl geçmiş üzerinden
tam burada gönlünüzden geceni "............. .......... ,........." siz ekleyin.
Saygılarla.

Cumartesi, Eylül 20, 2008

ANNELER DIKKAT /BIBERONLAR.



Uzun bir aradan sonra sizlerle beraberiz.Bu zaman içersinde bloğlarınızdaki güzel yazılarınızıda takip ettim.Zaman zaman yorumda bıraktım.
Esasında yazılacak o kadar çok şey var ki.Hele günlük olaylara değinmeye kalksak Tv. dizilerine döneceğiz.
Bir çok blog kardeşlerim anne/baba oldular.Veya kısa bir zaman sonra olacaklar.
Bu gün onları ilglendirecek bir konuyu, onlarla paylaşmak istedim.
Başlık aynen söyleydi okuduğum yazıda :
Zehir biberonlardan geliyor.
Biberonlar,konservelerde kullanılan kaplayıcı,pet şişeler: Dünya sağlık organizasyonu Polycarbonat tehlikesi
için ebeveynleri uyarıyor.Bu plastiklerin içerikliğindeki "Bisphenol A" nin bebeklerimizde ve kücük çocuklarda, beyinlerinin gelişiminde büyük hasar verdikleri hakkında uyarıyor.Hatta dozajların yüksek olması, yetişkenler için bile ağır rahatsızlıklara yol açabileceğini söylüyor.
Dünya sağlık Organizasyonu Polycarbonat taşıyan biberonların yasaklanması için teklifde bulundular.
Polycarbonat'in ana maddesi olan Bisphenol A'nın açmış olduğu zararlar, Doğa Sağlık uzmanları tarafından Berlin'de uzun uzun açıklandı.
Bu maddenin ana rahmindeki bebeklere ve yeni doğmuş bebeklerde,kücük çocuklarda çok büyük beyin rahatsızlıklara yol açtığını ortaya koydular.Bu maddenin büyüklerde ise; gittikçe dosajların arttığı yapılan kan araştırmaları tarafından tesbit edilmiş bu durumunda,Kara Ciğer,şeker hastalıkları,kalp hastalıklarına neden olduğu uzmanlar tarafından tesbit edilmişdir.Işın en acı tarafı bügün Bisphenol A
maddesini vücudunda taşıyanların % 90 gibi bir oranda olduğudur.
Uzmanlar Avrupa standartları olan Bisphenol A 'nin günlük olarak vücudumuza giren 50 Mikrogram / kilo başına tehlike canlarının çalmasına bile neden olmaktadır demektedirler.
Primat'lar "Maymunlar"üzerinde yaptıklar çalışmalarda müsade edilen bu miktarın bile, açmış olduğu zararları açık açık ortaya koymuşlardır.
Kimya Sanayi halen bu araştırmaları göz ardı etmeğe devam etmektedir.
Acil olarak Polycarbonat biberonlar yasaklanmalıdır.Konserve, içtiğimiz kutu içiçeklerde kaplama olarak kullanılması yasaklanmalıdır.
Buraya kadar sizlere bu madde hakkında okumuş olduğum bir araştırmayı aktarmaya çalıştım.
Bundan sonraki kısım sizlerin yapacağı araştırmaya kalıyor.Bu maddeyi içeren kapların
hangileri olduğu ve ona karşı alternatif olarak neleri kullanmanız gerektiğidir.
Cam mamülleri gibi.
Saygılarla.

Cuma, Eylül 19, 2008

ÖDÜLLER VERILDI !!!



MEDYA / VATANDAS / ?

Perşembe, Eylül 18, 2008

Sokaktan Gelmek...






Sokağa mı çıkıyorsun, dikkat et
Emanet ol Tanrıya,
Sokak demek
Eksilmek yarı yarıya.

Odalara kapanıp oturdunuz
İçinize evin serin sessizliği doldu.
Koruyucu duvarlara borçlusunuz
Çevrenizde dalgalanan dostluğu.

Bir sokağa çıkmayın bozulur bunca büyü
Yavan gelir ev size,
Hayatınız kuytu ve küflü,
Sokaklarsa aydınlık, taze.

Ayartıcısı caddelerin eseri
Zalim gelişleriniz,
Evde size uzanacak elleri
İtmek istersiniz.

Haince sokaktan dönüşünüz
Sisli, karda...
Çünkü başka yaşayışlar gördünüz
Dışarda.

Sokağa çıkarken dikkat
Sokaklarda esen rüzgar çünkü.
Rüzgarlarla eve dönmek saçma,
Ev dar çünkü


Behçet Necatigil


Saygılarla.

Çarşamba, Eylül 17, 2008

YAZISIZ


Saygilarla.

YILAN HIKAYESI

Saygilarla.