Çarşamba, Temmuz 29, 2009

KARPUZ ve VIYAGRA.




Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi olarak tanırız Karpuzu. Her ne kadar diğer meyvelerle kıyasladığımız zaman onu sadece sulu, tatlı, serinletici olarak tanımlarız.

Son zamanlarda bir çok meyveler Potenz artı Viagra ile özleşdirilmektedir.

Karpuz da bunlardan bir tanesi diyebilirmiyiz ?

İçindeki Zitrulin maddesi damarların genişlemesine ve kan dolaşımın düzenli olarak çalışmasını

sağlamaktadır.Bu da erkeklerde Potenz artımına yol açmaktadır.

Eğer bu meyveyi sadece serinletici olarak görürsek çok yanılmış oluruz.İçindeki su miktarının

fazla olması aynı zamanda natriumun az miktarda bulunması vücudumuzdaki fazla tuzun atılmasına, böbreklerimizin, kanımızın temizlenmesine, hazmın kolaylaşmasına neden olmaktadır.Kırmızı renkli Lycopin sayesinde Kan Dolaşamını ve Kansere karşıda koruma kalkanı oluşturmaktadır.

Ufak karpuzlarda çeşitli vitaminlere rastlanmaktadır. Oöğen cinsi karpuzlarda; Kalsıum, Demir,

Natrium, Vitamin A ve C ye rastlanmaktadır. Charentis cinslerinde ise vitamin A miktarının çokluğu sayesinde kan yuvarlaklarının oluşumuna fayda sağlamaktadırlar. Portakal renkli karpuzlarda Beta - Carotin maddesinin fazla miktarda olması nedeni ile bizleri zararlı UV

ısınlarına karşı korumaktadır. Hücrelerimizin çabuk yaşlanmasını önlemektedir.

Dikkat edilecek konum ise abartılı şekilde yenmemesi tavsiye edilir; mide ve barsaklarımız
yönünden.

Son olarak karpuzu viagra ile bağdaştıracaksanız o zaman yukardaki belirtiğimiz Zitrulin maddesini ancak bu meyvenin kırmızı tatlı tarafında değilde kırmızı ile Yeşil kabuk arasındaki beyaz kısmını da yemekle ulaşabilirsiniz.

Saygılarla.


Cumartesi, Temmuz 25, 2009

İZİNSİZ GÖSTERİ...


Gazeteler Polis'in, izinsiz gösteri yapan gençlere orantisiz güç kullandığını yazıyor. Yorumlara
baktığım zaman, çoğu siyasi görüş veya böyle bir gösteri yapılacaksa izin alsınlarda; dayak yemesinler deniyor.
Aklıma seneler önce yaşadığım ülkede buna benzer bir olay geldi.O zamanın hükümeti okul kitaplarının bundan böyle paralı olacağına karar vermişdi.
Ailelerin yaşam şartları göz önüne alacak olursak, bu durumu karşılayacak durumda idiler.
Öğrenciler ise; eğitimin sosyal bir ülkede devletin görevi olduğu kanısında oldukları için ayaklandılar.
İlk tepkiyi sınıflara girmemekle gösterdiler.İkinci etap ise el kağıtları basarak sokaklara döküldüler.
Gösteri yapmak için izin alma ihtiyacı duymadılar.20-25 li gruplara ayrılarak.Trafiğin en yoğun
oldukları yerde yolları kapattılar.
Kanunlarda izinsiz gösterinin yapılamayacağı burada da aynen geçerliydi.
O günlerde başımdan geçen bir anımı aktarmak istiyorum.
Lamba kırmızıdan yeşile döndüğü halde hareket edemedik.Nedeni ise 10 kadar genç yolun ortasına oturarak, yolu bloke ettiler.10- 15 gençse ellerindeki broşürleri arabalara dağıtıyor ve
bu duruma maruz bıraktıkları için bizlerden özür diliyorlardı.
Tam o sırada ellerinde coplu, kalkanlı Polisler belirdi.Elinde megafonu olan bir amir gençlere
yaptıklarının kanuna aykırı olduğunu ikaz ederek eğer 15 dakika içinde dağılmadıkları taktirde
müdahale edeceklerini bildirdi.
Sürücüler bundan sonrasını merakla izlemeye başladılar.Tam 15 dakika dolmak üzereydi ki
grup hemen Trafiği açarak yaptıkları izinsiz gösteriye son vererek okullarına doğru dağıldılar.
Polis görevini yerine getirmiş.Öğrencilerde kanuna uymuşlardı.
Bu kadar basit...
Esasında öğrencilerden, ayrı bir grup bizleri bir kaç yüz metre sonra tekrar durdurdular.Bu başka bir grupdu.Aynı şeyler tekrar etti Polis dağılmalarını istedi, onlarda dağıldılar.Bu Polis'le öğrencinin karşı karşıya gelmesi iki gün sürdü.
Her iki tarfda kanunların gösterdiği çizgiyi aşmadılar.Neticede öğrenciler çıkan bu kanunun geri
çekilmesini sağladılar.Polis yönünden bakacak olursak onlarda memnundu çocuklarını coplamak
zorunda kalmadılar.Onlarında çocukları kimbilir hangi grubun içindeydi.
Demokrasi böyle bir şey olsa gerek her iki taraf da yaptıkları şeyleri kanunların gösterdiği çerçeve içersinde yaptıkları müddetce.
Saygılarla.

Cumartesi, Temmuz 18, 2009

AYNA, AYNA !!!

Salı, Temmuz 07, 2009

GÜLÜP GECMEYIN !!??



Sene 2009 Cumhuriyet kurulduktan bu yana 80 küsür yıl geçmiş. Teknoloji; kuruluş yıllarında hayal bile edemiyecek kadar ilerlemiş. Bu yeniliklerden faydalanan kişi olarak, bir gazetenin
internet sayfasında okuduğum bir haberi paylaşmak istedim.

Çok yönlü yorumlıyabilirsiniz.

"Yuh " bir bebekle tahrik olanlarda varmış !
"Hadi ya" çocuk yaşda oynadıkları bebeklerle ileri dönük yatırım bunlar diyebiliriz !
"Ha ha " gülerim bu habere kim inanır böyle sözlere...

Tarikatın önemli isimlerinden ’Cüppeli A. Hoca’ lakaplı A. Ü, bir fetvayla cemaatinin ’İslami oyuncak bebek’ standardını belirledi. Ünlü oyuncak bebeklerle ilgili şunları söylüyor: "Öyle bebekler yapıyorlar ki, saçlarını tarıyorlar, uzun bacaklı falan, bunlara izin verilmiyor. Çünkü normal insanı tahrik edecek gibi. Tıpatıp bebekler, tıpa tıp benzetim var, sanki resim gibi, üstelik çıplak gibi."

A. Ü’nün resmi internet sitesinde yayımladığı fetvasındaki diğer detaylar da şöyle:

Fotoğraf caiz heykel haram

Vesikalıklar ve boy resmi de olsa caizdir. Çünkü gölgeyi hapsetme, durdurma kabilindendir. Ancak haram olan kısmı; duvara asarsan, oraya doğru namaz kılarsan, penyelere basarsan haramdır. Kesinlikle haram olan kısım, heykel kısmıdır. Yani gölgesi olan suretler haramdır. Ama bir manzara kabartmış; bunda bir sorun yok. Gölgesi olması haram etmez. Ancak hayvanların da heykelleri haramdır. Canlı şekli verdin, ama can veremedin. Canı çıktı Japonya’nın robot yapana kadar. Ufacık bir robot yaptı, o da buradan buraya yürüyemiyor.

1920' li yıllar Cumhuriyet kuruluyor. O yıllarda konuşulan yazılanlar ise :

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

Son paragrafdaki sözlerin kime ait olduğunu biliyormusunuz ?
O zaman mesele yok.
Hatırlayamadıksa.
O, o...
Gülüp Geçmeyin !!??

Sayg
ılarla.