Cuma, Temmuz 25, 2008

Siyah & Beyaz

Çarşamba, Temmuz 16, 2008

Teknoloji ve biz



Teknoloji ve biz.Her geçen gün bizlere yenilikler sunmakta.Bu öyle bir yarışki artık
onu takip etmek imkansızların içine girmiş durumda.Sunulan her bir yenilik bizlerin yaşamına girmekde.Bize getirdiği kolaylıklar ön planda kalmaya da devam etmektedir.
Bu yeniliklerden faydalanırken onun getirdiği bir çok negatifler ise perde arkasında kalmaktadır.Bu konum bir çoğumuzunda ilgi alanına girmemektedir.
Ne zaman bu durumla ferdi olarak karşı karşıya geldiğimiz zaman, isyanımız cılız bir çığlıktan ileri gitmiyecekdir.Bu gün olmazsa olmazların bir parçası cep telefonları gibi.İyiki varmışların, bizler üzerinde negatifleri her zaman görülmemeye mahkum kalmışlardır.
Bu gün sizlere son beş yıl içersinde hayatımıza girmiş olan yeni televizyonlardan bahs etmek istiyorum.Bir zamanlar odamızın bir köşesini işgal eden bu kutular değişime uğrıyarak; alan işgalinden vaz geçirilmiş bir duvar tablosuna dönüştürülmüşdür.Göze zevke uyan her şeyi ile mükemmel bir aygıt olarak odalarımızı süslemişdir.
Peki onu ne kadar tanıyoruz.Hiç düşündükmü ?
Bizlerin yaşam odağı atmosferle ne kadar bağlantısı olabilir.Evet; teknik yönüyle baktığımız zaman ekranda "Stickstofftrifluorid" kullanılmaktadır.Bununda şimdiye kadar bilinenlerden çok daha tehlikeli bir madde olduğu tesbit edilmişdir.Sera gazlarının atmosferdeki yaşam süreleri uzun ömürlü olduğuda göz önüne alındığı zaman.
Bu gazın karbondioksid gazından 17,000 defa daha tehlikeli olduğu görülmüşdür.
Bu acı gerçek ne yazıkki Kyoto-Protokolunda yer bile almamışdır.
Düz ince ekranlarda kullanılan "Stickstofftrifluorid"atmosferi şimdiye kadar yapılan tahminlerin çok üzerinde kirlettiğidir.
Yapılan tesbitlerle, senelik olarak havaya 4,000 ton gaz karışmaktadır.Bunun karşılığını kohlendioksid olarak ele alırsak 67 Milyon ton olduğudur.Bu durumun önümüzdeki yıl olarak bir misli daha katlanacağıda bir başka gerçekdir.
Kaliforniya ünüversitesi İrvine direktörü M.Prather bu gazın atmosferdeki miktarının ölcümü/kontrolü CO2 gazına göre tam olarak bilinmemektedir.Şu ana kadar ne kadar miktar atmosfere karışmışdır ?
1997 yılında yapılan kyoto-protokolunda bu gazın yer almamasının nedeninin o zamanlar bu şekilde kullanılmaması olduğuydu."Stickstofftrifluorid" gazının atmosferde erimesi/temizlenmesi 550 yıl olarak hesaplandığına göre !!!
Kaynak.NewScientist internet istatislikleri.
Saygılarla.

Pazartesi, Temmuz 14, 2008

Bir nefes !!!


Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi .
"Kanuni Sultan Süleymanın kendisine resmi ziyarettte bulunan ecnebi doktorları kabulünde söylediği özlü söz."

"Tv.haberlerinde."Kapalı alanlarda yasaklanan sigara yasağı, bir çok esnafın kepenk kapatmasına neden olduğu.Devamla; açık alandaki mekanlarda serbest olan sigara yasağının haksız rekabete neden olduğunu.Gelecek yılda, o mekanlarda da yasaklanması prosüdürün bir an evvel hayata geçirilmesi ile bu haksız rekabete son verilmesi gerektiğini söylüyordu.

Aklına yukardaki Kanuni Sultan Şüleyman'ın sözleri geldi."Cihanda bir nefes sıhhat gibi."
Bir nefes onun değeri neydi? Yaşamımızın olmazsa olmazlarının bir parçası değilmiydi...
Ciğerlerimize çektiğimiz tertemiz bir soluk, bizi ayakta tutmuyormuydu.
Değerini bilmeden her saniye çiğerlerimize doldurduğumuz o yaşam değilmiydi "bir nefes".
Haberlerde o nefesin rekabeti konuşuluyordu.Bir farkla; "mavi dumandan" bahs ediyorlardı.
Gözlerini kapattı beynindeki arşivde bir nefesi aradı.
Güzel bir Pazar sabahı, sımsıcacık günlük güneşlik.Bu günü değerlendirmeliydi.
Yanına sabah kahvaltısını alıp söyle, doğaya uzanmak istedi.Arabasına binip yola koyuldu.Yol pazar sabahı olması nedeni ile tenha idi.Arabasının camını açtı, ılık
rüzgar yüzüne vuruyordu.
Bir ara bu sıcaklık soğuk soğuk terlemeye dönüşdü.Hemen arabasını kenara çekti.
Tansiyonumu düşmüşdü.Kan şekerimi, açlıkmı !!!
Kapısını açıp başını aşağı getirmek suretiyle kan dolaşımına yön tayin etmeye çalıştı.Etrafına bakındı kimsecikleri göremiyordu.Hissedebildiği tek şey gögsündeki ağırlıktı.Önce bir,beş daha sonra elli,yüzlere ulaşmışdı.Onun altında ezilmemek için
derin bir nefes aldı.
İnce bir çizgi üzerinde olduğunu hissediyordu.Bir an kendisine iyilmiş bir kişinin
sözlerini duydu.Kazami geçirdiniz, bir şeyinizmi var.Size nasıl yardım edebilirim.
Boş gözlerle sesin geldiği yöne baktı.Artık biliyordu kalp krizi geçirdiğini.Söylemek
istedi.Kalp krizi geçiyorum diye.Söylemek yardım istemek...
Karşılığı ise, tonlarca ağırlığa denge, içinde tuttuğu nefesi vermek olacaktı.Hani hiç farkına varmadan günde bilmem ne kadar alıp verdiği o soluk.Hani bir anlık zevk için
ciğerlerine doldurduğu,damarlarının tıkanmasına neden olan o mavi duman.
Karar anı gelmişdi artık, ya tuttuğu nefesi yardım için harcıyacak yada gösündeki ağırlık onu ezip geçecekdi.
Şans ona gülmüşdü.Gencecik bir doktor kız, mahretli parmakları ile tıkanmış damarı açmış "stent" denilen parçayı tıkanan yere yerleştirmişti.
Yoğun bakım odasına aldıkları zaman ciğerlerine dolan havayı solurken.Bir nefesin
değerinin ne olduğunu çok daha iyi anlıyabiliyordu.
O bir yaşamdı.O havanın değeri Kanuni'nin dediği gibiydi.
Yüzünü tatlı bir tebessüm aldı.İster bilerek o mavi dumanı çiğerlerimize dolduralım.
İstersek bir başkası tarafından, aldığımız nefese karıştıralım.Onun yasağı, rekabeti,
iyisi kötüsü olarak değerlendirmeyi.O ince çizgide vermek zorunda olacağımız karara
bağlıyalım.
Sadece bir nefes !!!
Saygılarla.

Cuma, Temmuz 11, 2008

OTUR İKİNCİ GÜN..


Dün akşamki otur ikinci günün damgasını karşılıklı atışmalar vurdu.Her ne kadar bizler bu programı Pazar akşamları seyretmek zorunda kalsak da internet sayesinde takip etme imkanına varıyoruz.

'TÜRKİYE DEMOKRASİYSE BEN BERGÜZAR’IM'

Konuşmaları sırasında sık sık benzetme ve espriler yaptığı bilinen Yalçın Küçük, programın hemen başlarında bu yönde sözler sarfetti. Son operasyonlarla birlikte Türkiye’de demokrasinin olmadığının görüldüğünü iddia eden Küçük, ‘Gayet açık söyleyeyim ben eskiden tersini söylemek istediğim zaman öyleyse ben Marilyn Monrooe'yum dedim, ondan sonra ki zamanlarda Nicole Kidman'ım dedim.. Bu Yeni Harman’da Türkiye demokrasiyse ben de Bergüzar’ım dedim artık' dedi.K.Gz.Vatan

Demokrasi: Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi,
Ben : Ruh bilimi Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç.
Bergüzar : Anmak için verilen hatıra, armağan, yadigâr.

Espirik bir benzetme olabilirmi sizce ?

Saygılarla.

Perşembe, Temmuz 10, 2008

Seks'in yaşı / Tabu !!!



Yapılan uzun çalışmaların sonucunda bir Tabu daha yıkıldı.
Bugün artık yaşlı insanlar arasında cinsel ilişki problem olmaktan çıktı.Yaşlılık artık neden sayılmıyor.Eskiye nazaran bu gün yaşlı insanlar daha fazla seks yapmakta ve bundan da zevk duymaktadırlar.
Şimdiye kadar genç neslin tekelinde olan; mecmua ve filimlerin idolü olarak görülen seks;yaşlı jenerasyon için tabu konumuna giriyordu.
Araştırmalar bügün şunu göstermektedirki, 70 yaş çiftleri arasında seksin en az genç jenerasyonlar kadar yaygın olduğu ve aynı duygular içinde olduklarını göstermektedir.
Getoburg ünüversitesinin 1971 ila 2001 yılları arasında yapmış oldukları çalışmalarda.70 yaş sınırı arasında olan her dört kişiden bir tanesi bu konumda aktiv bir yaşam sürdügünü tesbit edilmişlerdir.Diğer kişilerinde yatakdaki seks'i kendilerine göre tanımladığı görülmüşdür.Görülmüşdürki son yıllar içersinde yaşlı jenerasyon,gençlere göre bu konuda paralel bir aktivetitet göstermektedir.
Uzmanlar bügün, düne nazaran bu yaş guruplarının seks üzerindeki değişimleri neler olmuşdur sorusuna ?
İlk tesbitler cinsel ilişkiler bu yaş guruplarında büyük artışlar göstermişdir diye cevap vermektedirler.Bu artış Erkeklerde % 66 lara kadınlarda ise % 34 lere ulaşmışdır.Yapılan istatislikler 1971 yılında bu oranlar Erkeklerde % 47 ,kadınlarda ise %12 gibi bir oranda idi.Bu gün ise bu yaş gurubunun haftada en az bir defa aktiv seks yaşadığı tesbit edilmişdir.
Eğer 30 sene geriye dönüldügü zaman bu oranın % yüzde 10 ların çok altında olduğuydu.
Yapılan araştırmalar bir noktayı da açığa kavuşturmuş bu yaş gurubunun genç jenerasyon guruplarına karşın seksi bir görev olarak görmedikleridir.Erkeklerde % 70,kadınlarda ise % 60 olarak devam ettirdikleri seks yaşamlarından memnun oldukları görülmüşdür.Araştırmalar kadınlarda % 83 nisbetinde Orgazmus olduklarıda görülmüşdür.
Erkeklerde cinsel ilişkiler geçmiş senelere nazaran teknik yöndeki problemleri büyük ölcüde azalmışdır.Eskiden yaşlılık sendromunun getirdiği pasif yaklaşım değişime uğramiş,böylelikle seksüel yaklaşımda büyük rol oynamıştir.Eskiden kadınlar " % 5 lik" bu gibi yaklaşımlara red cevabı veriyorlardı.O yaşlarda artık seks yönü ile bir ortaklık kurmak istememeleri görülmüşdü.
Geçen zaman içersinde bu pasif seks yaşam tarzı değişime uğramış.Bu gün 70 yaş gurubunun % 90 kadar bir oranda aktiv seks gurubu içersinde olduğu gözlenmişdir.
Saygılarla.

Çarşamba, Temmuz 09, 2008

Japon usulü G-8




G-8 'ler bu seferde Japonya'da toplandılar.Küresel ısınma ile aldıkları önlemler.Uzman kişilere soruldu...
Kirliğin 2050 senesine kadar % 50 olarak önleneceği hakkında kararla;olumlu bir adım atılmış olundumu ?
- Ne yazıkki hayır ; bu karar geçen sene yapılan Heiligendamm "Almanya'dada" konuşulmuşdu.
Bu günde aynı şeyler tekrarlandı.Geçen sene söylenenlerin tekrarlanması sevindirici olmasına rağmen.Bu ülkelerin ne gibi atılımlar yapacağını, somut olarak ortaya koyması gerekmiyormu ?
Yapılacak olan atılımlar kararlar neler olacakdır.
Japonya başkanlığı altında yapılmış olan G-8 toplantısı ne gibi yenilikleri sunmuşdu ?
- Gerçek ele alınacak olursa hiç bir şey getirmemişdi.Doğrusu ele alınacak olunursa ilk olarak Japonya'ya baskı yapılması gerekmekteydi.Koyoto protokulunda Avrupa ülkeleri kirliliği % 8 gerileteceğine imza atmişken Japonlar sadece % 6 olarak imzalamışdı.Buna da şu ana kadar ulaşmış bile değildi.Ülke kirliliğe karşı olan çalışmaların çok daha gerilerinde kaldığı bu günün incelemelerine göre görülmektedir.

"Cool Earth 50",için başkanlık "Yasuo Fukuda" neler yapabilecek durumdadır?
- Ne yazık ki hiç bir şey yapacağı, şu anda görülmüyor.Fukadas hükümeti bu günün şartları ile gözle görülecek kadar kararlar alabilmesinin çok gerilerinde.Japonların her ne kadar bu paketin içinde olmasına rağmen.Direk enerji harcamalarında iktisada gitmeyi düsünmemektedir.Hatta dahada fazla ihtiyacı olduğu görülmektedir.Bu açığıda
yoğun olarak Avustralya'dan temin ettiği kömürle karşılamaktadır.Bu kirlileğe karşı olarakda her hangi bir planı görülmemektedir.

Japonlar neden;istatisliklerin verilerini yeniden hesaplanmasını ve senelere bölünmesini istemektedirler.
- Kyoto-Protokolunda bu 1990 olarak ele alınmışdı.O sene baz olarak ele alınması ve hesaplanması gerekmektedir.Japonlar ise bunu 2005 yılı olarak alınıp hesaplanmasını istemektedirler.Avrupalı ülkelerin doğu blokların cökmesi ile bundan büyük profit elde ettiklerini göstermektedirler.Bu gibi uyumsuzluklar da gereken çalışmalarıda çıkmaza sokabilecekdir.

Japonların iddası C02 olarak kişi başına diğer ülkelere göre daha az olduğunu söylemektedirler.
-Bu doğru olarak görünse bile Avrupa ile Amerika arasında farkları göz önüne getirdiğimiz zaman doğruluğu kaybekmektedir.Bu gün otomotiv sanayide ki kirliliğin çokda büyük bir önlem olarak görülmemesi gerekmektedir."Cool Earth 50" çerçevesi içinde Japonların alternatif bir enerji programları olmadığı görülmektedir.Bu durumda 2050 senesine kadar %50 lik kirliğin önlenmesinin hayal olduğunu göstermektedir.Eğer Kömür enerjisinin bu şekilde kullanılması karşısında ne gibi arıtma yoluna gidileceği ve bunun ne gibi finans yük getireceği hakkında hiç bir bilgisi olmamısıdır.

Japonların Atomar enerjiye dönmeyi düşünmesi söylenmektedir.
- İnşallah böyle bir teşebbüsde bulunmazlar.Bilindiği gibi Atom enerjisinin bu plan içersinde bir alternatif olamıyacağı bir gerçektir.Bu enerji üzerinde yapılacak olan yatırımların yakıtının kısıtlı olması ileriye dönük büyük problemler yaratacağı bir gerçekdir.Eğer bu gün olarak böyle bir enerjinin hayata geçmesi ile ihtiyaç olan Atom reaktörlerin 5 ila 10 bin yeni reaktörlerin inşası demektir.Bu gün halen faliyetde olan reaktörlerin 400 adet olduğu göz önüne alınacak olursa halen bunun kontrolü bile ne kadar olumsuz olduğuda unutulmaması diğer bir gerçekdir.Eskimiş enerji kaynakları yerine yeni altenatifler bulmak zorundayız.

Çin veya Hindistan gibi bu enerjiyi kullanan ülkelere bu durumu anlatmak kolay olamıyacakdir !!!
- Belki garip gelecek ama Çin bu durumun vahametine bir çok gelişmiş ülkelerden daha çabuk varmışdır.Her ne kadar bu iki ülke bu toplantıda olamamakla beraber G-8 lerden daha aktiv olarak yeni enerji arayışı içinde olduğu görülmektedir.

Bu gün o masada oturmak veya oturmamak bir şey değiştireceğini sanmamaktayım.Bu şekilde devam ettiği taktirde G-8 bir sembol olmakdan ileri gidemiyecekdir.
Bu kirlilik acil önlemeler alınmadığı taktirde.Daha doğrusu aktiv olarak hayata geçirilmediği taktirde.
Dünyamız kendi sistemini ortaya koyarak gittikçe artan enerji açığını kendi yöntemi ile ortaya koyacak o zamanda üzerinde yaşıyan canlıların bu günkü kadar enerji açığı kalmıyacaktir.
Böyle durumlarda G-8 gibi simgeler hiç bir önem taşımamaktadır.
Saygılarla.

Salı, Temmuz 08, 2008

GÖZALTINDA UNUTULMASI....


Çiçek'ten Okkır yanıtı 8 Temmuz 2008

Bir yılı aşkın süre Ergenekon'un kasası olduğu iddiasıyla tutulduğu cezaevinde kansere yenik düşen Kuddusi Okkır’la ilgili iddialara Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek yanıt verdi.

Doğrudan Ergenekon için konuşmadığını vurgulayan Çiçek, "Eleştirilerde bulunanların unuttuğu bir nokta var. Ceza Muhakemesi Kanunu 108'inci Madde'ye tutukluluk süresi 1 ayı geçince o dosyaya yeniden bakılacağına ilişkin hüküm var. Kimsenin gözaltında unutulması diye bir olay söz konusu değildir" diye konuştu.
4 Temmuz 2007 tarihinde Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği belirtildi. Tutuklunun bu cezaevine kabul edildiği 4 Temmuz 2007'deki ilk muayenesinde sağlığına ilişkin herhangi bir şikayetinin olmadığı !!!
K.Hürriyet Metehan Demir.



MADDE 108.– (1) Soruşturma evresinde şüp­helinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği husu­sunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından (*) 100 üncü madde hüküm­leri göz önünde bulundurularak karar verilir.

(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yuka­rıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tara­fından da istenebilir.

(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulu­nan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip ge­rekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerek­tirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re’sen karar ve­rir.

(*)MADDE 100.– (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama ne­deninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verile­mez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tu­tuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ti­ca­reti (madde 188),

7. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

8. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

9. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Si­lahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Ka­nunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) nu­maralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçı­lıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis ceza­sını gerektiren suçlar.

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Ka­nununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suç­ları.

(4) (Değişik: 25.05.2005 – 5353/11 md.) Sa­dece adlî para cezasını gerektiren veya hapis ceza­sının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suç­larda tutuklama kararı verilemez.wy

Saygılarla.

Pazartesi, Temmuz 07, 2008

TRAVMA !!!


Yaşamamız süresince öğrendiğimiz,hayatımıza giren bir çok kelime vardır.Bunlardan
bazıları bizimle birlikde uzun zaman kalırlar,bazıları ise çarçabuk terk edip giderler.
İşte bu günlerde ne tarafa bakarsak karşılaştığımız kelime "Travma" onu tek olarak kullanmayıp cümleler içinde karşımıza çıktığı görülüyor.
Her birimiz bu cümleleri ayrı ayrı algılıyor tepki verebiliyoruz.
Biraz bu kelimeyi açalım bakalım karşımıza neler çıkacak !!!

Bilindiği gibi travma canlı üzerinde beden ve ruh acısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı olarak tanımlanmaktadır. Ruhsal travma kapsamına fiziksel ve duygusal tacizler (dövülme,gasp olayları,çocukluk cağından beri süregelen sevgisiz ortam, sağlık,eğitim ,barınma ve beslenme gereksinmelerinin karşılanamaması gibi), cinsel tacizler, doğal afetler (deprem, sel, fırtına , gibi),yangınlar , trafik kazaları, savaşlar ,çatışmalardan etkilenmek girmektedir.

Ruhsal bir travmayı izleyerek bazı kişilerde önce akut stres bozukluğu bazı kişilerde de bunun sonrasında travma sonrası stres bozukluğu ya da diğer adi ile post travma tik stres bozukluğu dediğimiz bir durum gelişebilmektedir.

Akut stres bozukluğu nedir?

Travma oluşumundan sonraki ilk 1 aylık sure içinde gözlenir. Kişi aşağıdaki iki belirtinin olduğu travma tik bir yaşantıdan geçmiştir:

A-
1) Gerçek bir hayat kaybı,olum ya da olum tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne yönelik bir tehdit olayını yasamış, tanık olmuştur.
2) Kişi aşırı korku,çaresizlik ya da dehşete düşme seklinde tepkiler göstermiştir.

B-Kişi bu olayı yasarken ya da yasadıktan sonra dissosiyatif belirtiler dediğimiz aşağıdaki belirtilerden en az ucunu yasamıştır.

1)Uyuşukluk, dalgınlık,duygusal tepkisizlik,donukluk hiç birsek hissetmiyorum, ne ağlamak ne gülmek geliyor içimden sadece bir noktaya bakıp,dalıyorum
2)Çevrede olup,bitenlerin farkına varma halinde azalma etrafımdan habersizim,kim geldi,kim gitti,kim ne dedi bilmiyorum
3)Çevreyi olduğundan farklı,yabancı,değişik algılama (derealizasyon) burası sanki benim odam,yatağım değil,sanki boşluktayım,yasadıklarım gerçek değil
4)Kendini olduğundan farklı ,yabancı algılama (depersonalizasyon) “sanki kendimi dışarıdan izliyorum,ellerim sanki benim ellerim değil,
5) Dissosiyatif amnezi dediğimiz ,travma öncesi,esnası veya sonrasına ait olayları hatırlayamama ne olduğunu,ne yaptığımı bilmiyorum,kimlerle konuşmuşum,nerelerden geçmişim bilmiyorum, bir de baktım buradayım hatta simdi neredeyim bilmiyorum
C- Travma tik olayın kişinin gözünün önüne tekrar gelmesi, ister istemez düşünmesi,rüyalarda görülmesi, kabuslar,illüzyonlar (nesneleri korkutucu bir şekilde travmayla ilgili nesnelere benzetme,kalemleri bıçak gibi algılama seklinde), flashback dediğimiz sanki o olayı tekrar ayni şekilde yasıyor gibi hissetme hali,olayı hatırlatan şeylerle karsılaşınca kaygı duyma (TV.de seyredilen deprem görüntülerinde, çatışma ve savaş sahnelerinde fenalık hissetme,travma tik olayın yıl dönümlerinde huzursuzluk hisleri)

D- Travma ile ilgili hatıraları akla getiren uyaranlardan kaçınma (onları düşünmek,konuşmak,o duyguları hissetmek,o olayın benzeri etkinlikler, yerler ve kişilerden uzak durma)

E- Aşırı uyarılmışlık hali (uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluk çekme, huzursuz bir şekilde dolaşma, bir noktaya,konuya dikkatini verememe, en ufak bir sesten irkilme,yerinde duramama gibi)

Bu belirtiler kişide belirgin bir kaygıya yol açıp,toplum içinde, is yaşantısı, genel uğraşlarında belirgin bir bozulmaya yol açmaktadır.

Aşağıda travma geçirmiş iki kişinin duygu ve düşüncelerini okuyabilirsiniz.

”Kendimi çok kötü hissediyorum, huzursuz ve sinirliyim. Aslında ben bu değilim. Araba kazası altı ay önce oldu, ama hala arabaya bindiğimde kendimi güvende hissedemiyorum, o kadar korkuyorum ki, mümkün olduğunca yolculuk etmemeye çalışıyorum. Kaza anı kafamda tekrar tekrar canlanıyor, bir türlü kafamdan çıkaramıyorum, hatta geceleri kabus şeklinde, kazayı tekrar tekrar yaşıyorum. Bunlardan çok yoruldum artık.”

”Hayat hakkındaki görüşlerim değişti, neden bize oldu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ölen arkadaşımı kurtarmak için daha fazlasını yapabilirdim diye kendimi suçluyorum. O anı, tekrar tekrar yaşıyorum, ”keşke bunu yapsaydım”, ”keşke şunu yapsaydım” diye düşünüyorum.... bazan, çok moralsiz ve gergin oluyorum...bir türlü gevşeyemiyorum ve çok korkuyorum, ölebilirdim diye düşünüyorum,..... geleceği düşünemiyorum....., kendimi çaresiz hissediyorum...”

Eğer, siz de travmatik bir olay yaşadıysanız, bunlara benzer duygularınız olmuş olabilir.


Travmatik olay nedir?
Travmatik bir olay, günlük olağan olayların dışında olan ve kişiyi derinden rahatsız eden bir olaydır.

Birçok olay böyle bir etki gösterebilir. Bu, bir yangın, kaza, hırsızlık, saldırı, ölüm gibi travmatik bir olaya tanık olmak veya, birçok insanı kapsayan bir felaket veya sizi, arkadaşlarınızı veya ailenizi, kapsayan kişisel bir olay olabilir.

Travmatik bir olaydan sonra kişiler nasıl tepki gösterirler?
Aşağıdakiler, travmatik bir olaydan sonra tecrübe edebileceğiniz duygulardan bazılarıdır. Genel olarak, kişilerin tepkileri aşağıdaki üç gurupta toplanabilir:

Travmayı kafanızda tekrar yaşamak.
Travmayla ilgili veya hatırlatan şeylerden kaçınmak.
Daha fazla gergin, huzursuz veya her zamankinden daha tetikte olmak.
Bunalımda olmak, ağlamak.
Bu duygulardan herhangi birini tecrübe edip etmediğinizi anlamak size yardımcı olabilir.


Travmayı kafanızda tekrar yaşamak
Kafanızda travmayla ilgili istenmeyen görüntüler veya anılar yaşamak (genelde bunlara geçmişe dönüş (flashback) denir).
Travma ile ilgili rahatsız edici veya sizi korkutan başka şeylerle ilgili rüyalar görmek.
Travmanın tekrarlandığını hissetmek - travmayı çok kuvvetli olarak, tekrar yaşamak.
Size travmayı hatırlatan olaylarla veya duygularla karşılaştığınızda, çok rahatsız, huzursuz olmak.
Size travmayı hatırlatan olaylar veya anılarla karşılaştığınızda, örneğin, kalp çarpıntısı, baş dönmesi gibi, rahatsız eden fiziksel tepkiler tecrübe etmek.
Travmayla ilgili olaylardan kaçınmak ve hissizleşmek
Travmayla ilgili düşünce, duygu ve konuşmalardan kaçınmak.
Size travmayı hatırlatan, yer, kişi ve olaylardan kaçınmak.
Travma ile ilgili şeyleri hatırlayamamak.
Hayata küsmek, çevrenizdekilerden ayrı hissetmek veya her zamanki duygularınızı hissedememek.
Normal bir geleceğinizin olmayacağını düşünmek - sanki ödünç alınmış bir zamanı yaşıyor gibi hissetmek.
Her zamankinden daha gergin ve huzursuz olmak
Kızgın veya huzursuz hissetmek.
Konsantre olamamak.
Uykuya dalmada zorluk çekmek.
Her zaman tetikte olmak ve kolayca korkmak.
Travma sonrası bunalımı bizi en az dört farklı şekilde etkileyebilir:

Ne hissettiğimizi.
Nasıl düşündüğümüzü.
Vücudumuzun nasıl çalıştığını.
Nasıl davrandığımızı.
Düzenli bir şekilde tecrübe ettiğiniz duyguların yanına bir çarpı işareti koymak, nasıl hissettiğinizi anlamanıza yardımcı olabilir:

Ne hissediyorsunuz?
Endişeli, rahatsız, huzursuz hissediyor, korkuyorsunuz.
Çok kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsunuz.
Gergin, kasılmış, uçurumun kenarında, karışıksınız.
Gerçek değilmiş gibi, tuhaf, hayalde gibi, herşeyden uzaksınız.
Bunalımdasınız.
Vücudumuzda neler olur?
Kalbimiz daha hızlı çarpar.

Göğsümüz sıkışır.
Kaslarımız gergin/kasılmış olur.
Yorgun, tükenmiş hissederiz.
Vücudumuzda ağrılar olur.
Başımız döner.
Panik oluruz.
Bunalım, moral bozukluğu olur.
Kızgın oluruz.
Ağlarız.
Nasıl düşünürüz?
Sürekli endişeleniriz.
Konsantre olamayız.
Geçmişe dönüş tecrübe ederiz, travma görüntüleri kafamızda canlanır.
Travma sebebi olarak kendimizi suçlarız.
Olayın tekrar olacağını düşünürüz.
Karar veremeyiz.
Pişmanlık, utanç veya kin duyarız.
Düşüncelerimiz karışır.
Sinirli veya huzursuz hissederiz.
Midemiz çalkalanır.
Uyku/kabus sorunumuz olur.
Ürkek oluruz.
Neler yaparız?
Aşağı yukarı dolanırız.
Bize travmayı hatırlatan şeylerden kaçınırız.
Oturup gevşeyemeyiz.
Kişilerden kaçınırız.
Tek başımıza kalmaktan kaçınırız.
Kişileri tersleriz ve huzursuz oluruz.
İlişkilerimizi bozarız.
Daha çok içki ve/veya sigara içeriz.
Başkalarına daha bağımlı oluruz.
Yaygın düşünceler
”Benim suçumdu”.

”Dağılıyorum”.

”Kalp krizi geçireceğim”.

”Bu olay beni kontrol ediyor”.

”Dayanamıyorum”.

”Bayılacağım”.

”Neden benim başıma geldi?”.

”Artık bir anlam bulamıyorum”.

Travmaya neden bu kadar yoğun tepki gösteriyoruz?
Travmanın, bizim üstümüzde duygusal olarak, bu kadar yoğun bir etki bırakmasının, birçok sebebi vardır.

İlk olarak, hayatın genelde: bizim için belli bir şekli, anlamı ve amacı olması, ve korunur ve güvenli olması gibi, hayat hakkındaki temel inançlarımızı sarsar. Bizim kendimizle ilgili olan inancımız sarsılmış olabilir, kriz anında beklediğimizden veya istediğimizden çok farklı bir tepki vermiş olabiliriz.

İkinci olarak, travma aniden ve habersiz gelir. Bu yeni duruma alışmak için zamanımız olmaz. Bu, genelde normal olarak yaşadığımız durumların çok dışında olan bir durumdur ve bu durumda neyle karşılaştığımızı veya nasıl hareket edeceğimizi bilemeyiz. Öleceğinizi hissetmiş olabilirsiniz, çevrenizdekiler ölmüş olabilir, ve siz şokta olabilirsiniz. Tehlike karşısında, travmaya sıkıca tutunursunuz, bu belkide, aynı tehlikeye tekrar düşmemek için, bir nevi savunma olabilir. Sonuç olarak, yukarıda tanımlanan, travma sonrası tepkilerini gösterebilirsiniz.

Travmayı atlatmak için neler yapabilirim?
Tecrübe ettiğiniz tepkilerin, travma sonrasında çok yaygın olduğunu ve bir ”zayıflık” veya ”dağılma” olmadığını anlamak çok önemlidir. Aşağıdaki öneriler, size travma sonrası tepkileriyle başa çıkmada yardımcı olabilirler. Size yardımcı olmada tanımladığımız şeyler:

Travmayı anlamaya çalışmak
Geçmişe dönüş ve kabuslarla başa çıkmak
Gergin olmayı, huzursuzluğu ve kızgınlığı yenmek
Kaçınmayı aşmak
Düşük morali yenmek
1.Travmayı anlamaya çalışmak
Gerçekte olanlar hakkında, mümkün olduğunca fazla bilgi edinmeye çalışın. Bu size parçaları birleştirmenizde ve olayı bir bütün olarak görmenizde yardımcı olacaktır. Bu iyileşme sürecine yardımcı olabilir.

Eğer, olay başkalarını kapsıyorsa, onlarla konuşup, olayla ilgili ne düşündüklerini sorun. Olayı yaşayan başka kişiler, kurtarma ekibinden olanlar, yoldan geçenler, size olaya daha geniş olarak bakmanızda yardımcı olabilirler. Kurtarma ekibindekiler, genelde bu şartlar altında, size yardımcı olamaktan memnun olurlar.

Başkalarıyla beraber olayı düşünmeniz size yardımcı olabilir. Travmanın, hayat hakkındaki düşüncelerinizi değiştirdiğini düşünebilirsiniz, başkalarıyla konuşmak, nasıl düşündüğünüzü tanımlamanızda size yardımcı olabilir.

Bazı kişiler arkadaşlarıyla, eşleriyle veya bir aile bireyi ile konuşurlar, diğerleri de aile doktorlarına gidip, konuşma terapisine başvurabilirler. Daha başkaları ise, duygularını yazmanın faydalı olduğunu keşfedebilirler.

Yaşadığınıza anlam vermek için, ne gibi şeyler yapmanız gerektiğini bulmak için biraz düşünün. Oturup, aşağıdakilerle ilgili, bazı fikirlerinizi bir kağıda yazın:

*Daha fazla bilgi almak için konuşacağınız kişileri.

*Olayı tartışabileceğiniz kişileri.

*Kendi kendinize yapabileceğiniz şeyleri, örneğin, tecrübelerinizi yazmak.


2.Geçmişedönüş ve kabuslar
Birçok insanın travmayı yenme yöntemleri, olayı düşünmemeye çalışmaktır. Bu doğal gibi görünse de, her zaman sorunu çözmez. Kişiler, istemedikleri, onları rahatsız eden travma ile ilgili görüntülerin (geçmişe dönüş) kafalarından çıkmadığını ve travma ile ilgili kötü rüya ve kabuslardan kurtulamadıklarını fark edebilirler.

Her gün, bu tatsız anılar ve kabusları tekrar hatırlamak için, birkaç dakika harcamanın, kabus ve geçmişe dönüşü azaltan en etkili yaklaşımlardan biri olduğu düşünülmektedir.

Birçok kişi, her gün 20 dakika ayırıp, olanları sakince düşündüklerinde, veya birisiyle bu konu hakkında konuştuklarında, veya düşüncelerini kağıda döktüklerinde, istenmeyen geçmişe dönüşlerin ve kabusların yavaş yavaş zayıfladığını ve etkilerinin azaldığını fark etmişlerdir. Eğer, kabus görüyorsanız, bunu yatağa yatmadan hemen önce yapmanın yardımcı olduğunu göreceksiniz.

Bunu yapmak, olayların size hakim olmasındansa, sizin olaylara hakim olmanıza yardımcı olacaktır. Yaşadığınız travmayı hatırlarken, şimdiki durumunuzdaki olumlu yönler üstünde yoğunlaşmayı hatırlamak önemlidir.

Aşağıdaki yaklaşımları deneyin:

1.Kabuslarınızın ve geçmişe dönüş tecrübelerinizin ayrıntılarını yazın.

2.Olanları hatırlamak için zaman ayırın. Bu güvenli ve sakin bir ortamda olmalıdır.

3.Şu andaki durumunuzda, olumlu şeyler bulun: örneğin, ”Ben kurtuldum ve hala buradayım”, ”Bana destek olacak iyi arkadaşlarım var”, ”Şimdi yeni bir gelecek planlamaya başlayabilirim”.

3.Gerginliği, huzursuz olmayı ve kızgınlığı yenmek
Gerginlik, huzursuzluk ve kızgınlık travma sonrası tepkiler arasında çok yaygındır. Nefessizlik, kalp çarpıntısı, hızlı nefes almak, baş dönmesi, ve kasların kasılması gibi fiziksel belirtiler de olabilir. Fiziksel etkilerden kurtulmak için aşağıdaki yolları deneyin.

Fiziksel belirtilerin yoğunluğunu azaltmak için, gerginlik belirtilerini erkenden fark edip ”yılanın başını küçükken ezmek” gerekir.

Gerginlik belirtilerini erkenden fark ederseniz, rahatlama teknikleri kullanarak, huzursuzluğun ciddi boyutlara çıkmasını engelleyebilirsiniz. Bazı kişiler, egzersiz yaparak, müzik dinleyerek, televizyon seyrederek veya kitap okuyarak rahatlayabilirler.

Başkaları için ise, takip edilecek bir dizi eksersiz daha faydalı olur. Bazı kişiler, gevşeme veya yoga kurslarına gitmenin çok faydalı olduğunu düşünürler, bazıları ise kasetleri faydalı bulurlar. Gevşeme kasetini, aile doktorunuzdan temin edebilirsiniz, aynı zamanda dükkanlarda da birçok farklı gevşeme kasetleri mevcuttur.

Gevşeme, her beceri gibi, zaman ve emek isteyen bir hünerdir. Aşağıda tanımlanan eksersizler, derin kas gevşeme tekniklerini anlatmaktadır, Birçok kişi, bunları, genel gerginlik ve huzursuzluğun azaltılmasında faydalı bulmuşlardır.

Derin kas gevşemesi - önce bunların nasıl yapıldığını anlamak ve sonuç olarak iyice öğrenmek gerekir. Buna rahatsız edilmeyeceğiniz, rahat, sessiz, sıcak bir yer seçmekle başlayın. Başlamak için, günün kendinizi en rahat hissettiğiniz bir zamanını seçin. Yere yatın, rahat olun ve gözlerinizi kapatın. Birkaç dakika nefes alıp vermenize yoğunlaşın, yavaş ve sakin bir şekilde nefes alın: iki-üç ve nefesinizi verin, iki-üç. ”Sakin” ve ”rahat” kelimelerini, nefes verirken, kendi kendinize tekrarlayın. Gevşeme eksersizleri, size farklı kas guruplarınızı rahatlamada yardımcı olur, size önce germeyi, sonra da rahatlamayı öğretir. Gerinirken, nefes almalı, rahatlarken de nefesinizi vermelisiniz. Ellerinizle başlayın, bir elinizi sıkıca yumruk yapın. Bunun eliniz ve kolunuzun alt kısmındaki kaslarda yarattığı baskıyı düşünün.

Birkaç dakika buna yoğunlaşın, sonra elinizi gevşetin. Baskı ve rahatlama arasındaki farkı görün. Hafif bir karıncalanma hissedebilirsiniz, bu rahatlamanın bir işaretidir.

Diğer elinizle aynı şeyi yapın.

Her kas gurubu gevşettiğinizde, kasların gevşemişken nasıl hissettiklerini düşünün. Gevşemeye çalışmayın, sadece gerginlikten kurtulmaya çalışın. Kaslarınızı gevşetebildiğiniz kadar gevşetin. Gerginken ve gevşemişkeki farkı düşünün.Şimdi bunu vücudunuzdaki farklı kaslar için deneyin. Kaslarınızı birkaç saniye kasın sonra gevşetin. Nasıl olduğunu anlamaya, sonra da gerginlikten kurtulmaya çalışın.

Kas guruplarıyla çalışırken aynı sırayı izlemek faydalıdır.

Eller - yumruğunuzu sıkın, ve gevşetin.
Kollar -dirseklerinizi bükün ve kollarınızı gerin. Özellikle kollarınızın üst kısmında, gerginliği hissedin. Unutmayın, bunu birkaç saniye yapın ve gevşeyin.
Boyun - başınızı arkaya doğru bastırın ve bir yandan öbür yana yavaşça yuvarlayın. Gerginliğin nasıl hareket ettiğini hissedin. Sonra başınızı, rahat bir durumda öne getirin.
Yüzünüz - burada birkaç tane kas vardır, ancak, alnınız ve çenenizde yoğunlaşmak yeterlidir. Önce kaşlarınızı çatar gibi aşağa doğru indirin. Alnınızı gevşetin. Aynı zamanda, kaşlarınızı kaldırıp, sonra gevşeyin. Şimdi çenenizi sıkın, gevşettiğinizdeki farkı anlayın.
Göğüs - derin bir nefes alın, birkaç saniye nefesinizi tutun, ve gerginliği fark edin, sonra gevşeyin. Nefes alıp vermenizi normale getirin.
Karın - karın kaslarınızı sıkabildiğiniz kadar sıkın ve gevşeyin.
Kalçalar - kalçalarınızı sıkın, ve gevşetin.
Bacaklar - bacaklarınızı gerin ve ayaklarınızı yüzünüze doğru uzatın. Ayak parmaklarınızı hareket ettirerek hareketi bitirin.
Bir arkadaşınızın hareketlerin nasıl yapılacağını size okumasını faydalı bulabilirsiniz. Çok zorlamayın, olayları akışına bırakın.

Gevşemeyi en iyi şekilde kullanabilmek için:

Hergün eksersiz yapmalısınız.
Günlük olaylarda gevşeme tekniklerini kullanmalısınız. Kaslarınızı sıkmadan gevşemeyi öğrenmelisiniz.
Bazı gevşeme yollarını, zor durumlarda uygulamalısınz, örneğin, yavaş nefes almak gibi.
Daha rahat bir hayat tarzı edinmelisiniz.
Bu gevşeme eksersizlerini, aile doktorunuzun kasetinde bulabilirsiniz.

Unutmayın, gevşeme bir tekniktir ve başka her teknik gibi öğrenilmesi zaman alır. Gevşemeden sonra ve önce ne kadar sinirli olduğunuzu, birden ona kadar bir değerlendirme kullanarak yazın.

Kontrollü nefes alma
Fazla nefes alma, kişi huzursuz, kızgın veya gergin olduğunda sıkça rastlanan bir durumdur. Bu nefes alıp vermelerinde değişiklikler olduğu anlamına gelir. Boğulduklarını düşünüp, nefes almada zorluk çekebilirler veya çok hızlı nefes alıp vermeye başlayabilirler. Bu da baş dönmesine ve dolayısıyla huzursuzluğun artmasına sebep olur.

Bunu yapıp yapmadığınız anlamaya çalışın ve nefes alıp vermenizi yavaşlatın. Düzenli bir şekilde ”al iki-üç, ver iki-üç” ritmine girmek, nefes alıp-vermenizi normale getirecektir. Bazıları, bu eksersizi yaparken, saatin saniye göstergesini kullanmayı yararlı bulabilirler. Başkaları ise, kağıt torba veya ellerinin içinde nefes alıp-vermeyi faydalı bulabilirler. Bunun etkili olması için hem ağzınızı hem de burnunuzu kaplamanız gerekir.

Kağıt torba içinde veya yavaş nefes alıp-vermenin, nefesinizi normale getirmesi için en az üç dakika boyunca yapılması gerekir.

Dikkat dağıtma
Dikkatinizi belirtilerden başka yerlere verirseniz, genelde belirtilerin yok olduğunu fark edersiniz. Çevrenize bakın. Eşyaları ayrıntılı biçimde inceleyin, araba plakalarını, insanların ne çeşit ayakkabı giydiklerini, konuşmaları. Yine, belirtilerin azalması için kendinizi en az üç dakika oyalamanız gerekir.

Gevşeme teknikleri, nefes eksersizleri ve dikkati dağıtma yöntemi huzursuzluğu azaltmada faydalıdır, ancak bu arada, huzursuzluğun, ne tehlikeli, ne de zararlı olmadığını anlamak da çok önemlidir. Bu teknikleri kullanmasak bile, kötü hiçbir şey olamaz. Huzursuzluk bize zarar veremez, ancak rahatsız edebilir. Bu teknikler rahatsızlığımız azaltmada yardımcı olabilir.

Kızgınlık
Kızgınlığınız hakkında çevrenizdekilerle konuşmak faydalı olabilir. Sonuçta kızgınlığınız onlara değil, ama bazan onlar da bu kızgınlıktan paylarını alabilirler. Onlara kızgınlığınızın başınıza gelenlerden dolayı olduğunu anlatın. Onlardan bu durum geçene kadar sabırlı olmalarını isteyin ve olayları kişisel almamalarını söyleyin.

4.Kaçınmaile başa çıkmak
Travmatik bir tecrübeden sonra, kaçınma farklı şekillerde ortaya çıkabilir.Bu, travma hakkında konuşmaktan kaçınma, travma ile ilgili can sıkıntısı, veya aynı zamanda, size travmayı hatırlatan herşeyden ve herkesten kaçınma şeklinde de olabilir. Bu kaçınma sizin, travmayı geride bırakmanıza ve ”ilerlemenize” engel olur ve bazı durumlarda normal hayatınızı sürdürmenize de engel olabilir.

Kaçınmaya çalıştığınız şeyleri anlamaya çalışın, bu şeyleri bir kağıda yazmak faydalı olabilir.

Bu korkularla başa çıkmak için kendinize küçük hedefler seçin. Biz buna ”endişe merdiveni” deriz. En çok kortuğumuz şeyler en başta, en az korktuğumuz şeyler de en sonda yer alır.

Bu örneği incelemek faydalı olabilir.
Mary bir bankada çalışırken, silahlı bir tutsaklık yaşadı. Şimdi, küçük ofisi olan ve halka hizmet sunan hiçbir yere gidemiyor, içinde saldırı ile ilgili bir haber olabilecek bütün televizyon proramlarını seyretmekten ve gazeteleri okumaktan kaçınıyor. Mary aşağıdaki ”endişe merdiveni” ni oluşturmuştur:
En az korktukları:
1.Saldırı ile ilgili gazeteleri okumak.
2.6 haberlerini dinlemek.
3.”Crime Watch”u (suçlarla ilgili bir program) izlemek.
4.Yakınındaki küçük bir bankanın dışında beklemek.
5.Yakınındaki küçük bir bankaya girmek.
6.Kalabalık bir yerdeki bir bankaya girmek.
7.Saldırının olduğu bankaya girmek.
En çok korktukları
Mary birinci basamaktan başlayıp yavaş yavaş yedinci basamağa doğru tırmanacaktır. Her yeni basamağı tırmandığında, endişelerinin yavaş yavaş azaldığını ve kaçınma olayını yendiğini fark edecektir.
Unutmayın, korktuğunuz durumun içinde olmak önceleri çok zor gelebilir, ancak bu durumda bir süre kalmayı başarırsanız, yavaş yavaş daha sakin hissedeceksinizdir.

5.Travma sonrası moral bozukluğunu yenmek
Travma sonrası moral bozukluğu çok yaygındır. Bu da bazan, kendini değersiz hissetme, kendine güvenin azalması, çaresizlik ve suçluluk gibi duygulara sebep olabilir.

Moral bozucu veya olumsuz düşüncelerle savaşmak çok önemlidir. Travma sonrası kişiler, kendilerinden, hayatlarından ve geleceklerinden umudu keserler. Bu duygulara yenik düşmeyin. Aşağıdakileri yapmayı deneyin:

Moralinizin düşük olduğu zamanları tespit edin.
Böyle zamanlardaki tatsız düşüncelerinizi yazın.
Bu düşüncelerle, onlara karşı fikirler üreterek başa çıkmayı deneyin. Arkadaşlarınıza, kendileri hakkında böyle olumsuz düşünseler, neler söyleyeceğinizi düşünün. Bu özellikle suçluluk hissettiğiniz zaman çok önemlidir.
Hafta boyunca yapmaktan hoşlandığınız veya yapmayı başardığınız şeylerin bir listesini tutmak yararlı olabilir. Bu size hayatınızdaki olumsuz düşüncelerden çok olumlu düşünceler üstüne yoğunlaşmanızı sağlayacaktır.

Hareket gerektiren şeyler yapın
Fiziksel aktiviteler özellikle yararlıdır. Yürüyün, koşun, bisiklete binin, ip atlayın: hareketliliğinizi arttırmak kendi hakkınızda daha iyi düşünmenizi de sağlayabilir. Başangıç olarak, her gün veya her iki günde bir, 15-20 dakikalık bir aktivite planlayın. Bu tip fiziksel aktiviteler, gerçekten de, kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlayacaktır ve moralinizi de düzeltecektir.

Sizi ilgilendiren bir şey bulun ve buna zaman harcayın. Genelde yapmaktan hoşlandığınız şeyler üstüne yoğunlaşın ve her gün bunlara zaman ayırın. Yeni bir uğraşı edinmeyi yararlı bulabilirsiniz. Bazı kişiler, resim yapma, şiir yazma veya müzik çalmak gibi, kendilerini anlatabildikleri, yaratıcı aktivitelerin, onlara iyi geldiğini ve kendilerini daha iyi hissettiklerini fark etmişlerdir.

Kendinize dikkat edin
Moral bozukluğunuzla başa çıkmak için, içki, aşırı şekilde sakinleştirici veya yasal olmayan uyuşturuculara yönelme isteğine karşı çıkın. Bunlar anlık olarak size kendiniz iyi hissettirebilirler, ancak, kısa zamanda sizin için daha büyük sağlık ve psikolojik sorunlara sebep olabilirler. İyi beslenin, iyi beslenme sağlığınızı koruyacak ve dolayısıyla iyileşme sürecini kolaylaştıracaktır.

Normalde yemekten ”zevk” aldığınız şeyleri yeyin.

6.Ne zaman daha fazla yardım istemeliyim?
Burada size verdiğimiz önerilerin faydalı olmuş olduğunu umuyoruz. Travmayı takibeden sıkıntılar genelde zamanla kaybolur. Ancak, bu konuda fazla ilerleme kaydetmediğinizi düşünüyorsanız, sorunlarınızı çözme konusunda daha başka yardımlar da mevcuttur. Özellikle, iş performansınız veya ilişkileriniz etkileniyorsa, sorunlarla başa çıkamadığınızı hissediyorsanız veya kendinize zarar vermeyi düşünüyorsanız, bu yardımlara başvurmak iyi bir fikirdir. Birkaç aydan sonra, hissettiklerinizde bir ilerleme kaydetmediyseniz, daha başka yardımlara başvurmayı düşünmek yerinde olur.

Bu günlerde en çok kullandığımız bu kelimeyi internet sayfalarından topladığım bir kaç bilgi ile sunmaya çalıştım.İçinden beğendiğiniz cümleler oldu ise veya bu günün yorumunu yapmaya çalıştı işe; TRAVMA'nin bizimle uzun zaman birlikde olacağı muhakkak görülüyor.

Saygılarla.
Dip not :Yazı biraz uzun oldu eğer sonuna kadar okuduktan sonra sizlerin Travma'ya uğrattı isem kusuruma bakmayın.