Perşembe, Ağustos 31, 2006

ÖRÜMCEK AGI FINAL...

Son üc bölümde biraz olsun bu agi tanitmaya calistim.Bu günde avin icinde cirpinanlarin günlügünden biraz deginmek istiyorum.Yas orani 15 ile 35 arasi degismekte.Eger tek yönlü uyusturucu kullanmis iseler ve bu arada bir iki defa terapi denemesi yapmis olanlar.35 e kadar ulasmislardir.Bu yas orani 13'e kadar olanlarina dahi rastlamak mümkün, onlarin sanslari 16 -17 yasta noktalaniyor.X memleketin y sehrinin bir caddesi.Bu sokak onlarin toplandigi daha dogrusu calistigi bir cadde.Kizlarin fuhus yaptigi.Arabalarin vizir vizir etraflarinda dolasip bir an zevkleri icin bu sektörün maddi yönünü destekliyen müsteriler.Onlar icin bir anlik hayvani hislerinin gecistirilmesinden baska bir sey degil.Bazen arabalarina aldiklari bu insanlar torunu yasinda olmasi onlari hic ilgilendirmiyor.Peki bu kontrol edilmiyormu ? Kanun yokmu diye soracaksiniz!..Tabiki kontrol ediliyor.Sivil polisler, yeni simalarin bu guruba katilmamasina yas sinirini denetlemeye calisiyorlar.Ve gurubun baska yerlere dagilmamasina özen gösteriyorlar.
Bu sokaklarda bazi evlerin catilarina duvarlarina yerlestirilen gizli kameralarla 24 saat kontrol ediliyor.Bu arada saglik ekipleri.Ayda bir iki defa sokaga gelip onlarin saglik problemleri ile ilgileniyor, saglik arabalarin icinde kontrol yapiyorlar.Bu arada sosyal isciler kendilerine igne yaparken kullanabilmeleri icin yeni siringalar veriyorlar.Bu sekilde birbirlerinin siringalarini kullanmalarini önlemeye calisiyorlar.Tabii ki en önemlisi kondom dagitimi.Kullandiklari siringalar sokaklara atilmasini önlemek amaci ile Kapali bir karavan yolun bazi saatlerinde igne yapabilmeleri icin onlari bekliyor.Orada calisan elemanlar hemen kullanimis siringalari dikkatle imha edilmesine itina gösteriyorlar.Bu da bazi bulasici hastaligin önlenmesi ne karsi alinan bir tedbir.Canki adi verilen bu gurup günün belirli saatlerinde calisip ondan sonra sokagi bu isi profesyenel olarak yapanlara birakiyorlar.Sosyal iscileri taniyorlar bir dertleri olduklari zaman cekinmeden gelip onlarla dertlesiyorlar.Yardim istiyenler de oluyor.24 saatin icersinde maddeyi satin almak icin iki defa ise cikmalari gerekiyor.Bazen bu kisa bir zaman icersinde gecebildigi gibi bazen saatleri alabiliyor.Erkekler ise onlara gözcülük veya korumacilik yapiyorlar.Tabii bu arada imkanlar icersinde hirsizlik.Ve saticilar tarafindan bir miktar karsiliginda da satislarda tasiyici olarak kullaniliyor.Madde kullanan kisilerin % 99 zu.Bu isi maddeyi aldiktan hemen sonra yapabiliyor.Eger maddenin tesiri kaybolmus ise ona törki denilen bir devre dir ki bu isi yapmalari imkansiz denecek zordur.Utanc ve kendilerinden igrenmeleri hatta bu intihara kadar götürebiliyor. Yemek konusu en son düsündükleri seydir.Onlar icin en mühim olan sey geceyi gecerecekleri bir mekan ve kullanicaklari madde.Birbirleri arasinda siki bir rekabet olmasina ragmen birbirleri ile arkadasliklarini sürdürmek zorundadirlar.Bu sokagin simalari cok cabuk degisebiliyor.Bu da tabii ölümler neticesinde, bu miktar % 60 in üstünde.Madde bagimlisi parayi temin etmekle islerinin bittigini sanmiyin.Para yi tamamladiktan sonra hic bir müsteri onu ilgilendirmez.Hemen cep tlf.lari ile saticisini arar ona maddeyi nereden alacagini sorar bundan sonraki her gecen dakika onun icin bitmiyen dakikalardir.Her canki tanidigi saticisindan mal almaya dikkat eder.
Yabanci saticilar.Madde yerine süt tozu karistirilmis madde de satabilirler veya fare zehiri de olabilir.Yanlis bir karisim da onlarin ölümü demektir.En sonun da maddesine kavusmustur.Simdi isin en kritik noktasi baslamaktadir.Bu da maddeyi vucuduna enjekte etmesidir.Damarlari artik
yok denecek kadar belirsizlesmistir.Yanlis bir noktadan yapacaklari igne onlarin hic bir isine yaramaz.O zaman saatlerce verilen cabalar bosa gitmis olacaktir.Eger bu islemde olumlu gecmis ise tekrar sokaga dönülerek günün ikinci madde ihtiyaci olan para kazanilmaya baslanacaktir.
Bu onlarin ,norm icinde gectigi taktirde en az 15-16 saatini alir.Ondan sonra evlerine cekilerek ertesi güne kendilerini hazirlarlar.Cogu,, bulasici hastalik tasimaktadirlar.Devlet bunu
önlemek icin maddelerin sentetik olanlarini hazirlamis olup belirli adreslere giderek bu sentetik
maddeleri doktor' larin nezaretinde ücretsiz olarak kullanabilirler.Bu yanliz tek cins madde kullananlar icin gecerlidir.Karisim madde kullananlarin bu terapiyi yapabilmesi olanaksizdir.
Bu kizlarin cogu yabanci lisan bilip cok iyi egitim almis oldugunu unutmamak gerekir.Bir bölümü ise evlerdeki aile ortaminin bozuklugu ve daha evvel yazmis oldugum ensest kurbanlaridir.Eger bu iyi bir denetim altinda yapildigi taktirde ölüm ve yayilimi önlemek mümkündür.Bu gün diskotekler ve buna benzer genclerin bir aradaki yerlerin kontrolleri mekan sahiplerinin dikkati ve kolluk kuvvetlerinin siki calismalari ile nisbeten önlenebilmektedir.Bu konuda daha cok yazilacak seyler olmasina ragmen burada bitirmeyi uygun görüyorum.
Yanliz size verbilecegim tek öneri bu konuda uzman yardimi görmeden hic bir sey yapamiyacaginizdir.Bu kulanan icinde veya ona yardim etmek istiyenler icinde gecerlidir.
Saygilarimla.

CORYLUS/FINDIK


Blog kardeslerimin baslattigi Findik kampanyasina onlarin yazmis oldugu birbirinden.Güzel tariflerine bende Findigi biraz olsun tanitmakla katilmak istiyorum.Bir kac bölümle Findigin Botanik olarak cesitlerini Tarihteki yerini ve Yabanci literutarlar da Türk Findiginin aldigi yerle ilgili bilgi vermeye calisacagim.
Betulaceae ailesinden gelen Calimsi ve Agac sinifinda odunsu bir bitkidir.10 kadar cesidi vardir.Bunlardan en cok avellena cinsine rastlanmaktadir.Chinensis Cin findigi; Agac Findigi seklinde olan Colurna; Himalaya Findigi Jacquemonti;Lamberts maxima;Pontinische, pontica;Japon Findigi,sieboldiana...
Sert bir kabuk icersinde bulunan yagli cekirdegi sevilerek yenilen bir meyvadir.
Bugün Karadeniz,Akdenizin kismi bölgelerinde.Fransa ve Güney Almanya da yetismektedir.Tabii Amerika ve diger bölgelerde de yapay olarak yetistirilmeye calisilmaktadir.
Bu gün Dünya'ya % 75 gibi bir oranla bu meyveyi ihrac eden ülke Türkiye'dir.Ihrac 90 ayri ülkeye kadar cikmistir.Türkiye de yetistirilen Lamberts cinsi tamamen kultürlestirilmis olup kendine haz bir Findik üretiliciginde yerini almistir.Bu günki maddi yönden 700 milyonluk bir döviz kapasitesine ulasmis durumdadir.Findik alicilarinin basini Almanya cekmektedir.Bu gün Türkiye deki bu alan 700 bin hektar dir.Diger ülkelerin ekim toplam alanlari yanlizca yekün miktari 950 bin hektar kadardir.Bu Ülkeler Italya,Ispanya,Yunanistan,Gürcistan,Azerbeycan ve Amerika'dir.
Türkiye kalite ve ucuzlugu nedeni ile ilk sirada bulunmaktadir.Sizlerle bu hafta icersinde Tarih deki yerini ve baska hangi alanlarda kullanildigini ve diger cesitleri hakkin da botanik bilgiler vermeye calisacagim.

Her hakkı bloglararası fındık projesine aittir. Bu yazımla ilgili hiçbir maddi talebim olmayacaktır.

Saygilarla.

FINDIK...


FINDIK
HazirliyanERDIL

Çarşamba, Ağustos 30, 2006

ÖRÜMCEK AGI II....

Bu gün sizlere bunlarin cesitlerinden ve actigi tehlikelerden bahs edecegim.
Hint keneviri (hanf veya kannabis bitkisi)
KENEVİR VE TÜREVLERİ:
Reçine esrar
Toz esrar
Pres esrar
Gonca esrar
Likit(sıvı) esrar
Marihuana Haşiş Haşiş yağı
Haşiş(Esrar): Hint keneviri çiçek ve yapraklarının kurutulup doğranması veya havanda dövülüp kaba tülbentten geçirililmesiyle elde edilen yeşil ya da gri bir karışımdır. Kolaylıkla kırılabilen esrar renkli topraklar halinde bulunur.Torba içinde ya da preslenmiş bir şekilde satılır.Kurutulmuş toz esrararın koyu yeşilimsi bir rengi vardır. Genelde tütüne .
karıştırılıp sigara gibi içilir.Ender olarak çaya katılarak içililebilir veya yemeklere katılarak yenilir.
Marihuana ise kenevirinin yaprak, sap ve çiçeklerinden yapılan karışımı (ot) . Sigara gibi içilir.
Kurutulmuş yaprak sigara gibi sarılınca adı (Joint)
Kannabis(Kenevir)- Esrar, Haşiş
Kannabis (Cannabis), Kenevir bitkisinin kısaltılmış adıdır. Cannabis bitkisi genellikle kesilip, kurutulduktan sonra parçalandıktan sonra sigaraya sarılarak ya da nargile biçiminde içilir. Esrarın uyuşturucu özelliğinden sorumlu olan bileşik tetrahidrokannabinoldür(THC) En etkili esrar, bitkinin tomurcukları veya yapraklarından alınan siyah-kahverengi reçinemsi maddenin kurutulmasıyla elde edilir. Buna haşiş veya haş denilmektedir.
Esrara tolerans gelişir, psikolojik bağımlılık yapar fakat fizyolojik bağımlılık yaptığına dair deliller kuvvetli değildir. İrritabilite (çabuk sinirlenme), huzursuzluk, uykusuzluk, iştahsızlık ve hafif bulantı gibi çekilme belirtileri yüksek dozlarda kannabis kullanan insanlarda madde kullanımı aniden kesildiğinde görülür. Sigara halinde içildiğinde öforizan etkisi dakikalar içinde görülür, yaklaşık 30 dakika içinde en yüksek noktasına ulaşır ve 2 ila 4 saat devam eder. Yemekler içinde de ağızdan alınabilir. Ağızdan alındığında aynı etkiyi elde edebilmek için 2-3 kat daha fazla alınması gereklidir. Göz kanlanması, kalbin hızlı atımı, iştah ve ağız kuruluğu gözlenir.
TEHLİKELERİ:
Esrar vücutta Alkoldan daha uyun bir süre - tahminen 2 ay - kalır.
Daha tesiri geçmeden isan kendini içmemiş gibi ayık hisseder. Dikkat: İçtikten 4-5 gün sonra araba veya başka bir taşıt kullanmayınız.
Ruhsal sorunlara yol açabilir.
Esrar Broşit ve Astım gibi solunum yolları hastalıklarında tehlikelidir. İki Jointin içerisindeki katran miktarı 6 ila 12 sigaradakine eşittir.
Esrar Erkeklik içinde tehlikelidir. Hayalarda meni (sperma) yapımını azaltır. Spermada bozukluklar oluşabilir.
Esrar içen hamile anneler doğmamış çocuklarınada zarar verebilirler.
Aniden gelen korku durumları, duygudurum değişiklikleri ve takip edilme sanısı ortaya çıkabilir. Eroin açık saman rengi, saz rengi veya beyaz olabilir
Afyon ( Opium ):Değişik haşhaş türlerinin özellikle beyaz haşhaşın kapsüllerinden akan sütün yoğunlaşıp katılaşmış hali.. Eroin Afyonun içinde bulunan Morfinden kimyasal yolla elde edilir.
Haşhaş:Yaprakları almaşık ve düzensiz parçalı bir bitkidir.Tek çiçek açar. Meyvesi kapsül şeklindedir.Doğu haşhaşının (papaver somniferum)
beyaz çiçekli çeşitinden afyon elde edilir. Kırmızı çiçekli çeşitinden de
afyon çıkarılır ama bunun değeri azdır.
Papaver somniferum
Haşhaş kapsülü
Haşhaş çiçeği Eroin
Opioidler Opiate veya opioid kelimeleri haşhaş bitkisinin özütü olan opium dan gelmektedir. Afyon bitkisi morfini de kapsayan 20 kadar opium alkaloidlerini içerir. Eroin , kodein , hydromorphone dopal opiatlar veya onlardan sentezlenen opiatlardan bazılarıdır. Eroin morfinden 2 kat daha güçlüdür. Kullanımı ağızdan, burun yoluyla, damardan ve ya deri altına enjekte etmek yoluya olabilir.
Kullanım şekli: Eroin bağımlısı günde 0,5 ile 3 gram arası takriben üç doz eroin kullanır. Eritilerek enjekte yolu ile damardan veya toz halinde burundan çekilerek alınır.
Opioid kullanımı sırasında ya da hemen sonra gelişen, klinik açıdan belirgin olarak uygunsuz davranışsal ya da psikolojik değişiklikler (örn. başlangıçtaki neşeden sonra ilgisizlik, huzursuzluk, sinirlilik halinin vücuda yansıması, yargılama bozukluğu, toplumsal ya da mesleki ilişkilerde bozulma görülür.Bunun yanısıra sersemlik hissi , sözü ağızda gevelercesine konuşma, dikkat ya da bellek bozukluğu opioid alımını düşündürür.Aşırı doz Koma, solunumun yavaşlaması, hipotermi, hipotansiyon ve kalbin yavaş atması aşırı doz semptomlarıdır. Koma, gözbebeğinin iğne ucu gibi küçülmesi" ve solunum depresyonuyla gelen hastada opioid aşırı dozu ilk akla gelen şey olmalıdır. Kesildiğinde görülen yoksunlik belitileri şunlardır : huzursuzluk, kas ağrıları, bulantı ya da kusma, gözyaşının artması, burun akıntısı, kılların diken diken olması, ishal, uykusuzluk.
DİKKAT DOZAŞIMI:
Eğer Eroini iyi tanımıyorsan bilhassa enjekte edildiği zaman, çok çabuk dozaşımı olabilir. Dozu yüksek kaçırdığın vakit vücudun yeterli oksijen almadığı için soluk alışın yavaşlar, yüzeyel bir hale gelirç Bunu takriben baygınlık olur. Hemen hastaneye götürülmediğin durumda nefes alma tam durabilir ve ölüm olasıdır.
İlk defa deneyenlerde KUSMA ve MİDE BULANTISI sık görülür. Baygınlık durumunda kusulan şeyler ile kendi kusmuğunda boğulabilirsin. İğne yapılan yerlerde yaralar oluşur ve mikrop kapar. Hepatit B, Hepatit C und AIDS sık bulaşabilir.
UÇUCU MADDELER ( Almanca: Lösungsmittel / Szenennamen: Kleber, Gas, Spray)
Solunan Çözücü Tipi Bağımlılık
Uçucu maddeler psikoljik bağımlılık yapar. Alışkanlık sonucu aynı etkiyi edinebilmek için devamlı daha fazla uçucu madde almak gereksinimi doğar.Çok çabuk tesir eder. Madde alınınca sarhoşluğa benzer durum bir çeşit coşku (aşırı uyarılma durumu) olur. Kalp atımı ve soluma hızlanır, insan kendini sersemlemiş ve neşeli hisseder. Mutluluk, dalgınlık veya heyecan olurç Bazıları konrolsüz sırıtmaya başlarlar. Daha fazla içine çekmeye devam edenlerde halüsinasyon (sanrı) meydana gelir. Kendini bana birşey olmaz sanıp arabalardan veya pencerelerden atlıyanlar olmuştur.
Dikkat: Plastik torbayı hiç bir zaman başınızın üstüne çekmeyiniz.
En tehlikelisi Sprayi ağıza sıkmaktır. Boğaz ve solunum yollarında donma olabilir ve nefes alama ölüme yol açabilir.
Sigara, Ateş Duman patlamaya neden olabilir.
Bırakmayı deneyenlerde yoksunluk belirtileri: Korku durumları, Depresyon(Çöküntü) ve Sinirlilik. Profesyonel yardım tavsiye edilir.Uzun süre uçucu madde kullanalarda, Karaciğer-, Böbrek-, Sinir Bozuklukları( Polinöropati), Beyin hasarı ve Unutkanlık görülmüştür.
Sokak Çocukları Uçucu Maddelere Neden Gereksinim Duyarlar :
Sokaktaki şiddete karşı durabilmek ve dayak yediklerinde acı hissetmemek, sokaktaki soğuğa dayanabilmek, yaşadığı zorluklara karşı bedensel ve duygusal güç oluşturabilmek yani kendilerini güçlü ve cesaretli hissedebilmek , halüsinasyonlar görüp güzel şeyler hayal edebilmek ve utanma duygularını yok ettiği için rahatlıkla başkalarından yemek isteyip, dilenebilmek ve özgürce konuşabilmek için uçucu maddelere gereksinim duyarlar. Bunun dışında, sokaktaki grupların ortak yaşam biçimine ayak uydurarak gruba kendini kabul ettirebilmek, tiner-bally gibi maddelerin ucuza kolayca bulunabilmesi de diğer başka etkenlerdir.
ECTASY ECTASY hapları
Tamamen sentetik olup hiç bir doğal madde olmaksızın üretilir. Kimyasal maddesi MDMA'dır. Sentetik desenlenmiş uyuşturucular grubundan olan Ecstasy son zamanlarda gençlerin partilerde ve diskoteklerde çok kullandığı bir madde haline geldi. Genellikle hap, bazen kapsül veya toz şeklinde satılır.
Amphetamin kökenli sentetik bu uyarıcınin yararsız olduğu iddeası doğru değildir. bir tek tabletin bile ölüme yolaçabileceği bilinmektedir.Tahmien 20 dakika içerisinde etkisi başlar ve 4 ile 6 saat sürer. Alanlar kısa birsüre yaşamın güzel olduğunu söylerler, kalp çabuk atar, böylece fayla enerjiyle dansedenler kendilerini büyük bir topluluğun bir parçası olarak duyumsarlar. Bulantı, korku, panik, halüsinasyonlar olabilir. Çok terleme ve ateş yüksemesı sonrası vücudun su kaybı halinde birden bire fazla su veya sıvı içilmesi beyinde sulu madde birikmesi ve şişme bir ölüm nedenidir.
LSD
Çıkış maddesi doğada çavdar-mahmuzunda bulunur. Sentetik olarak üretilen LSD' nin bilinç değistirici bir özelliği vardır.
Alanların dünyayı algılama şekli değişir. Örneğin ışık daha parlak gözükür. Renkler daha koyu olarak algılanır. Sesler yüksek ve alçaklaşır. Resimlerin biçimleri değişir.Sanrı (Halüsinasyon) olgusu vardır. Bazılarına sanki kendi vücutlarını tek ediyorlarmış gibi bir duygu gelir.LSD aslında kristal şekilde olmasına rağmen pazarlamada genellikle damlatılarak kağıtlara emdirilmiş olarak satılır. Hap şeklide vardır. Horrortrip (korkulu kabus rüyalarında olduğu gibi olmıyan korkunç şeyler görme) olayı anlatması zor feci bir durumdur. Korktuğu şeylerden kaçmağa çalışırken otomobil altında kalanlar veya yüksek yerden düşenler olmuştur. Uçabileceğini veya su üzerinde yürüyebileceğini zannedenler olmuştur. Arkadaşlarınıza dikkat ediniz
KOKAİN
Koka bitkisi
Beyaz kristal şekilde bir tozdur, ince tuz gibi görünür. Koka bitkisinin yapraklarından elde edilir.Koka alkaloitlerinden elde edilen ekgoninden kısmi sentez yoluyla yapılır.. Sokakta satılan kokain hiç bir zaman saf değildir. İçine çeşitli maddeler katılmıştır.
DİKKAT KOKAİNİN BAĞIMLI YAPICI POTANSİYELİ ÇOK YÜKSEKTİR
KOKAİN SORUNLARI ÇÖZMEZ, DAHADA FAZLALAŞTIRIR
Kullananlar genellikle Kokaini burna çekerler.
Hiç bir zaman enjekte etmeyiniz. Çok tehlikelidir.
Uyarıcılar grubuna girer. Etkisi çok çabuk, alındıktan saniyeler sonra başlar,ancak kısa sürer.Uygulandığı bölgelerin duyarlılığını yok eder,gözbebeğini büyültür, damarları büzer, yüksek dozda tansiyonu yükseltir. Etkisinin yarım saati geçtiği ender görülür. Bunlar aşırı sevinç, zevklenme, aşırı uyarılma, neşelenme, olur olmaz şeylere gülme, saçmalama, dansetme, iştahsızlık, kan basıncı ve kalp hızının artışı olarak sıralandırılabilir. Ancak bu kısa süren kendini yükseklerde hissetme halini birdenbire çöküntü, kendini kötü hissetme, depresyon, paranoya, yani yoğun bir iniş takip eder. Bazıları bu düşüşü önlemek için dahada fazla kokain almayı denerler.Bu sonra durumu dahada kötüleştirir. Çok fazla alanlarda acayip davranma hatta şiddete eğilim olabilir. Bir süre sonra uyuduktan sonra uyanan kendini yorgun ve sinirli hisseder.
Kokain psikolojik bağımlılık yapar. Başka uyuşturucu maddelerin kullanımına götürür. buruna çekme sonrası delinme, kilo kaybı olur.
Crack denilen şekli daha saftır ve fazla kokain içerir.Pişirme tozu (yemek sodası) ile kokain karıştırılarak elde edilir.Bir veya iki kez denenmesi bağımlılık yapabilir ve cravinge (özleme) yol açabilir Neşelendirici ve zevk verici etkisi sadece 5 dakika sürer, arkasından 20 dakika içinde titreme, adale çekilmeleri, yorgunluk, çöküntü hali gibi hoş olmıyan etkileri gelir. diğer uyuşturucu maddeler ile kombinasyon ölüme yol açabilir. yüksek tansiyon ve kalp sorunları olanlarda daha çok dikkat edilmesi gerekir. Rock denilen, küçük içmeye hazır miktarlarda satılır.
Dizimizin son bölümünde bir madde bagimlisinin (cankinin) günlük yasamini anlatacagim.
Saygilar.

ANALARIM BACILARIM...




ZAFER BAYRAMIMIN KAHRAMANLARI ONLAR BU MIRASI BIZE BIRAKTILAR.
O BÜYÜK ÖNDERIN YANINDAYDILAR ONLARIN MIRASININ SAHIPLERI SIMDI BIZLER BIZLERIN TORUNLARI ve ONLARIN TORUNLARI BESERIYETIN SONUNA DEK.

30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI.





Bayramimiz bütün ulusa kutlu olsun.

Bloglari dolasirken bir yazi okudum bu ulusumuzun o günleri anlatan öykülerinden bir tanesi idi.

Seneler gecmesine ragmen piril piril bir gencimiz o günleri bizlerin gözleri önüne geri getirdi.

Salı, Ağustos 29, 2006

ÖRÜMCEK AGI I....

Bu gün bu bagimliligin tarifi ve bunu biraz tanimaya calisacagiz :
Madde kullanımı:
Madde kullanımı Deneme şeklinde kullanım, Eğlence amacıyla kullanım, Keyfi amaçla kullanım, Alışkanlık şeklinde kullanım, ve Zorunlu kullanım olarak sınıflandırılır.
Eğlence amacıyla kullanım Akranlar arasındadaki sosyal ilişkiler sırasında kabul görmek amacıyla zamam zaman
tütün. alkol yada esrar kullanılmasıdır. Madde kullanımı ile tedirginlik ya da stresin azaldığının öğrenilmesi sonucu
tekrarlanan keyfı kullanım süratle fıziksel yada psikolojik bağımlılığa dönüşebilir. Alışkanlık halinde yaşamın büyük bır kısmını madde(ler) işgal etmiştir. Bu psikolojik ve sosyal bir bağımlılık demektir.Zorunlu kullanımda ise kişi kendini kullanmaktan alıkoyamaz. Bu madde temin etmek için fuhuş ve hırsızlık gibi davranış bozukluklarına bile yol açabilir.
Bağımlılık: Çok genel olarak ifade edecek olursak içme davranışı üzerinde kontrol kaybı, kötüye kullanım ile bağımlılık arasındaki kritik sınırı oluşturmaktadır.
Çekilme veya yoksunluk sendromu : Bir maddenin düzenli bir şekilde kullanımını takiben azaltılması veya bırakılması sonucu oluşan bedensel belirtilerdir
Eğer ben kendimde bağımlılık problemi fark edersem , kendim ne yapabilirim? ....

Bu halde ilk adımı atmış bulunuyorsun.
Güven duyduğun bir kimseyle sorununu konuş.
Bu kişiye problemi başkalarına açmamasını rica et.
Yardım edebilecek kişi ve kuruluşların adreslerini bul.
Yardım kabul etmek kolay değildir ama zorunludur.
Kendi açıklamalarına ve söz verişlerine inanma.
Bir defa daha, bu son , bunu herkes yüz kere söylemiştir. Bu soruna dahildir.
Bedensel ve Ruhsal çok kötü bir duruma düşmeyi bekleme.
Madde bağımlısı insanlara nasıl yardım edebilirsiniz?
Bağımlılığın temel göstergesi uyuşturucu sorunu bulunduğunun inkar edilmesidir. Bağımlı insanlar genelde problemlerini yadsırlar.

Şu bilgiler işe yarayabilir:
Kişiyle onun kendisi üzerine konuş, başka insanlar hakkında değil.
Konuşmadan önce ne diyeceğini düşün,
Konuştuğun kişi niye kendisine ve sorunlarına ilgi duyduğunu göster.
Duyduklarını ve bildiklerini başkalarına anlatma.
Eğer ciddi bir tehlike görüyorsan yardımcı olabilecek kişi ve kuruluşların adreslerini temin et.(Almanyada, Beratungsstellen, Kliniken, Jugendhilfe, Telefon-Notruf)
Önemsememe, inkar etme, kabullenmeme gibi durumların sık görüldüğünü önceden bilmen gerekir.
Eğer bu işi yapmıyacağını farkedersen kendin yardım ara.
Tekrar tekrar konuşma teklif et.
Bunu sakin unutma o bir hastadir.Seni her konuda kandirmaya calisacak.Zayif noktalarindan faydalanacaktir.Yalan onun icin dogru söylemek kadar gecerlidir tek düsüncesi maddesine ne olursa olsun ulasmaktir.
Anne ve babalarin cocuklarinin normal yasam icinde bütün hareketlerini takip etmek zorunda dir.Aile icinde kacislar.Yorgunluk belirtileri yanlizligi secmek,Baska bir dünya icersinde yasamaya baslamasi.Yeme bozukluklari.Eski aliskanliklardan vaz gecmesi.Arkadas gurubundan kopmasi.Devamli paraya ihtiyac duymasi,evden bazi seylerin kaybolmasi,Özel esyalarini kayboldugunu calindigini söylemesi.Isiktan kacmasi.Gözlerinin popellarinin kücülmesi.Migde bulantilari.Tuvalete cikis ritminin bozulmasi gibi daha bir cok durumlar sizler icin bir bilgi verebilir.Bu durum karsisinda ona belirtmeden siki bir takibe almaniz.Süphelerinizde hakli ciktiginiz taktirde derhal ilgili kurumlara bas vurarak nasil hareket etmeniz konusunda bilgilenmeniz lazimdir.Uzman yardimi görmeden bu duruma müdahale ettiginiz taktirde.Durumu daha da zora sokabilirsiniz.Cocuk bu konularda cok akillidir aile de en zayif kisiyi kendi tarafina cekmeye kalkacaktir.Bu konuda daha fazla bilgi almak istiyorsunuz.Bagli teseküllerden brosür ve seminerlere katilarak bilgi alabilirsiniz.
Yarin bu maddeleri tanitmaya calisacagim.
Saygilarla.

Pazartesi, Ağustos 28, 2006

KARA DELIK





Uzayda bir kara delik vardir.Nedir bu kara delik diye soracaksaniz.Öylesine bir kara delik iste.Ne bulursa yutuyormus.Binlerce ilim adami yillardir bunu cözmek icin ugrasiyorlar.Banane diyeceksiniz. Ilk okudugumda da ben de aynen banane dedim.Amma velakin sonra sonra bu kara delik hep karsima cikti.Ben kactim o kovaladi.Bir gun Izmirin göbeginde cikti.Ici su dolu sekilde koca bir aileyi yuttu.Sonra irili ufakli sekilde cikti karsima.Bizim evlatlarimizi yutmaya basladi.Iste o zaman beni fena halde kizdirdi.Bu ne lanet kara delik su son yillarda yuttugu insanimin sayisini unuttum artik.Dünde karsima Ankara Cevresinde cikti,koskaca bir aileyi yuttu.Sayin Dünya ilim adamlarina ve Türkiye de bu konuda uzman ilim adamlarina buradan sesleniyorum.Bu kara delige karsi bir önlem caresi varmi ?.......
Giden benim insanim, benim canim,Sayilar az da degil.
Lütfen Sayin Hökümet büyüklerime buradan sesleniyorum.Lütfen Yurdumuzu saran bu KARA DELIKLERE bir care bulsunlar.Allah göstermesin nerede cikacagi belli olmuyor.
Yetkililer artik yukarda yazilanlari bir komedi seklinde seyrediyorlar.Ölenlere bas sagli diler geride kalanlara Allah kuvvet versin.Bu kacinci kim kimi cezalandiriyor.Sorumlu olan en bastaki yerini bir baskasina devretmedigi müddetce.Bir günah kecisi bulunur.O da ne oldugunu bilmeden.Iceri ya girer ya da girmez.Can pazari bu yeterrr.Kanalizasyon kapagini acik unutursun ufacik cocuk ölüp gider.Cukuru acarsin yagmur yagar adam arabasi ile karada bogulur.Caddenin ortasina
8 metre derinliginde cukur acarsin bir barikat koymazsin.Sayin Savci ilk önce Karayollarindan sorumlu Müdürü iceri attirsin sonra tahkikata baslasin.Bak o zaman nasil iplik sökügü gibi hersey ortaya cikiyor.O simdi degicekki filanca Belediye sorumlu.Belediye mütahidi,Mütahit,sorumlu mühendisi sonun da yolu kapamayi unutan amele kardes.Hep öyle olmuyormu.Sorumlu vatandas gel sana Avrupa da bu isler nasil oluyor anlatayim.Orada da cukurlar acilir.Orada da yol tamirati yapilir.Orada da yollar cöker.
Önce adam tedbirini alir isiklandirir basina adam koyar.Gece isiklandirma lambalarinin calinip calinmadigi pilleri veya gazyaglari bitmisse sabah kadar kontrolünü yapan görevlisi vardir.Niye biliyormusun orada en pahali en mukaddes sey can dir.Bir hata oldugu zaman en tepede kimse ondan baslarlar temizlige.Eller uzayda Kara delikle bizse yollarda ugrasiyoruz.Birak Avrupali olmayi.Önce insan olmayi ögrenelim ki insanin kiymetini bilelim.
Saygilarimla.

ÖRÜMCEK !..


Bu hafta sizlerle yeni bir dizi ile bas basa olacagiz.Adini Örümcek Agi koydum.Hakikaten dünyayi saran bir ag bu.Ben bu yazimda.O agin icine düsmüs insanlarin yasam ve cirpinislarindan bahs edecegim.Kimlerdir nasil yasarlar aramizdaki yerleri.Toplum icindeki bir bomba nerede patliyacagi bilemedigimiz bir yasam tarzi !...
Aci gerceklerin hepimizin basina gelebilecegini sergilemeye calisacagim.Yukarida bir dizi Resim koydum.Bundan sonraki yazilarimda resim olmiyacak.Bu yazi dizisini bilhassa ögretmenlerimiz.Anne ve Babalarimizin okumasini tavsiye ediyorum.Bu örümcek agi avini yakalarken.Irk milliyet ve cinsellik tanimaz.Önüne kim gelirse onu icine alir.Avi cirpindikca daha da batar.Yukarda ki Resimde yer alan kisilerin hic biri su anda hayatta degil.Bazi kisiler ise Teropoyt lar onlarda bu görevlerini birakip daha baska görevler üstlenmislerdir.Yukarda gördügünüz eylence bir veda partisidir.Eskiye veda yeni hayata atilis.Acaba.....
Hakikaten bu agdan kurtulmuslarmiydi.
ÖRÜMCEK AGI / Uyusturucu.....
Saygilarla.

Pazar, Ağustos 27, 2006

PAZARIN SOHBETI !...





Bu hafta gene dolu dolu gecti.Lübnan da simdilik sular duruldu.Tam oh derken, bu sefer de diger bir canlilarin gözlerimiz önünde yok olmasina sahit olduk.Bu seferde doga cayir cayir yaniyordu.
Bahceme girerken orada yasiyan canlilarin sanal da olsa yüzüne bakamadim.Ayni duygular icinde oldugunuza da eminim.Yasam bize verilen en büyük hediye onu bütünüyle verildigini cogu zaman unutabiliyoruz.Bu celiski nasil oluyor hala anlamis degilim.Bir yanda; yanliz kalmaktan korkuyoruz.Diger yanda cevremizi yakip yikiyoruz.Nasil bir celiskidir bu ...
Her bir canlinin bir görevi, bir yasam hakki olmasi bizim hayatimizda ki bir parca degilmidir.En önemsemedigimiz.Varligi incelemeye calissak ömrümüz yetmez.O yaratilmis ve yerini almistir, bu düzen icinde.Degerlendirmesi size kalmistir. Dengeleri bozmaya kalktigimiz zaman acisina da gene bizler katlanacagiz.
Hastanede dogru idare odasina yönlendim.Görevliye bu gün bana verilen görevi sordum.Bana istasyon , oda numarasini bir de buket de cicek verdiler.Görevim ameliyata girecek bir hastaya refakat etmekti .Daha cok kendi milletimden, lisan problemleri olanlar verilmekte ise de bu seferki kisi bir Alman idi.Biraz bilgi almak istedim.Cok yasli bir ziyaretcisi varmis duyma ve konusma özürlü onun icin bana doktor ameliyat hakkinda bilgi verirken yardimci olmami istediler.Odaya girdigim de.Pencere önünde oturan bir yasli hanim.Yaninda ki sandelyede oturan yasli beyin elini oksuyordu.Elimde ki cicegi uzatarak onlara her hangi bir yardimim olup olmiyacagimi sordum.Yasli adam bana dönerek ,teskkür ederek zamaninizi bu ihtiyarla niye harciyorsunuz dedi.Biraz sasirmistim.Kendisine rahatsizligini sordum.Kalbin den mis rahatsizligi nefes almakta zorluk cekiyor.Bas dönmesi, yorgunluk daha bir cok problemleri oldugunu söyledi. Anlatirken de el isaretleri ile anlatiyordu hanimi da anlasin diye.Kalbine ritim aleti takmislar, bir zaman sonra da kalbinin ritmide aktiv duruma gelince iki ritim icersinde kalp calismaya baslamis.Yapilacak ameliyat bu imis.Bu arada hep beraber doktoru beklemeye basladik.Doktor geldi ve kendisine yapilacak olan ameliyati anlatmaya basladi, en fazla 10 dakika sürecekmis.Yarinda evine gidebilecegini bile söyledi.Kalbi elektrik akimi ile bir anlik durdurup.Tekrar takmis olduklari ikinci bir akimla calistiracaklarmis.Tabii bu arada kendi ritmi bloke edilmis olacak.Takmis olduklari cihaz devreye girecekmis .Bütün bunlari da baglanacagi bilgi sayar yapacakmis.Ancak bu kadar hassas ayarlari ancak o yapabiliyormus.Rizikosunu sordugum zaman hic bir rizikosu yok.Yapmis oldugumuz kontrollerde bu da binde bir görmedigimiz bir damar zayifsa onun yirtilma tehlikesi olugunu izah ederek.Yanimizdn ayrildi.Bir saate kadar haber gelecek tekerlekli bir sandelye ile ameliyat odasina kadar götürecektim.
Bir ara pencereden uzaklara daldi gitti yasli amca.Ne düsündügünü sordum.Kafasini cevirmeden bana bunlara neden katlaniyorum biliyormusun dedi.Su yanimda ki cocuk icin ben olmazsam ne yapar.Birden sasirdim yanimizda karisindan baska kimse yoktu.Sordum hangi cocuk diye elini kafasini cevirmeden karisinin elini tutarak bu dedi.Ben onu karisi sanmistim meger kizi imis.Ögle olunca tabiki gözünde o bir cocuktu.Ben dedi Kral devrini gördüm.Hitler devrini 2 dünya savasi birde bu günler.Tam 98 yasindaydi o bizim amca.Artik yer vermek lazim diyordu o acik bilinci ile ama birakmiyor bizi bekliyen görevler iste bu kücük cocuk ben olmasam tek basina ne yapar.Hem sandelyesini itiyor hemde gözleri yasli odadaki benden yasca büyük... Kücük kizi düsünüyordum....
Amcayi mi soruyorsunuz gecenlerde 100 yasini kutladi. Kalp de tikir tikir calisiyormus.Tek sikayeti köpeginin cok yasli olmasi onu merdivenlerden yukari cikarirken zorlaniyormus.Igne uyutmak gibi hic de niyetim yok.O cani benmi verdim.Ben nasil öleceksem o da ,o tadi kendi kendine yasamali buna, ondan baska kimse karar veremez.diyor.
Bir asirlik tarih o amca herseyden önce de bir insan.Coook görevi var gözündeki o ufak kiz cocugu bir de merdivenleri cikamiyan,tasidigi köpegi.
Insan bunlari görünce yukardaki gecen o haftalara nasil dayanabiliyoruz diye kendi kendimi bazen sorguluyorum.
Canlarim bu gün hava cok sicak kendinize iyi kollayin.Sizleri de bekliyen o kadar cok görevler varki.
Saygilar.

Cumartesi, Ağustos 26, 2006

ENSEST...




ENSEST konumu toplumlar icinde gizemli bir kelime olmaktan disari cikamamistir.Bu kelimeyi siniflandirmak istersek iki bölümde ele alabiliriz.Hukuki ve Psikoloyik yönleri.
Aile içi cinsel ilişki ensest hep tabu olarak kabul edilen ve o yüzden de gizli kalan bir olgudur. Çocuğa yönelik cinsel istismarın kendi içindeki zararlarının yanı sıra bunu yapanın çocuğun en güvendiği insanlardan birisi olması da üzerine eklenen bir başka boyutu oluşturmaktadır .
Bugün bu terim toplumumuzda evlenmeleri, ahlakca, hukukca, dince yasaklanmış (nikah düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları anlamında kullanılmaktadır. Psikiyatri kitaplarnda ise cinsel sapmalar bölümünde " yakın akrabalar arasında cinsel ilişkide bulunmalar " ya da " akraba aşkı" anlamında kullanlmaktadır. American Journal of Pscyhiatry'nin 1991 ocak sayısında konu ile ilgili bir yazıda ensest "çocuk ile ana-baba ya da çocuk ile büyükanne-büyükbaba arasındaki uygunsuz cinsel ilişki tanımı yapılmaktadır. Ayrıca hem vaginal hem anal yönü bulunan, oral ya da genital ilişki, zorlama ile karşılıklı masturbasyon biçiminde gerçekleşen cinsel ilişkinin ensest kapsamına girdiği vurgulanmaktadır. Ensest geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Bu ilişkide tarihte hep yasaklı bir tabu olarak görülmüştür. Klasik ensest ilişki sadece kan bağına dayanmaktadır. Yakın ilişkilerin kurulmuş olduğu, ebeveyn bağının ve güvenin oluşmuş olduğu veya ebeveynlerle olan ensest ilişki kavramı uzun yıllar boyunca görmezlikten gelinmiştir.
O yüzden son yıllarda ensestin daha genel bir yaklaşımla çocukta cinsel istismar olarak değerlendirilmesi ve sadece cinsel ilişkinin gerçekleştiği durumları değil çok daha geniş bir spektrumda tüm cinsel içerikli davranışları içermesi gerektiği görüşü ağırlık kazanmaktadır..
Ensest için çeşitli tanımlar yapılmıştır. İki temel faktör tanımlarda önemli rol oynamaktadır. Bunların ilki ensest kapsamına kimlerin girdiğidir. Bazı araştırıcılar sadece çekirdek aile bireylerini bu kapsamda değerlendirmekte bir grub ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa bakmadan bu kapsama alınmaktadırlar. Kişisel görüşüm ikinci yaklaşımın doğru olduğudur. İkinci faktör ise hangi davranışların bu grubta değerlendirilmesine ilişkin yaklaşımlardır. Sadece koitusu kabul eden araştırıcıların görüşü son yıllarda anlamını yitirmiş artık geniş spektrumda cinsel eylemlerin değerlendirilmesi görüşü ağır basmaktadır.
Risk Faktörleri
Baba-kız ensesti en sık rastlanılan ilişki türlerinden birisidir. Aşağıda risk faktörleri olarak düşünülen özellikler belirtilmiştir.
1- Alkolik baba
2- Alışılmışın dışında şüpheci ya da bağnaz ve sofu baba
3- Vahi/ otoriter baba
4- Annenin olmaması veya ailede koruyucu güç olmayı beceremeyen anne
5- Annenin ev işlerini yapan ve anne rolünü oynayan bir kız çocuğu
6- Anne-babanın bitmiş ya da sorunlu cinsel yaşamlarının olması
7- Babanın kendi kontrolünü sınırlayan faktörler: Madde bağımlılığı, psikopatoloji, sınırlı zeka
8- Küçük kızda aniden gelişen baştan çıkarıcı tavırların varlığı
9- Çocuğun insanlarla yakın ilişki kurulmasına izin verilmemesi
10- Anne-babanın yabancılara karşı düşmanca, paranoid bir tutum içerisine girmesi
11- Anne veya babanın ya da her ikisinin ailesinde daha önce ensest ilişkinin varlığı
12- Babanın puberte döneminde kızına karşı aşırı kıskançlık göstermesi
Cinsel istismara uğramış çocuklar da parmak emme, tırnak yeme, enüresis ve enkopresis gibi regresif semptomlara sık rastlanır. Fobiler ve korkularla birlikte, kabuslarla uyku bozuklukları görülür. Kız çocuklarda, erkeklerin yanında güvensizlik ve anksiyete semptomları gözükebilir. Bulantı, kusma, karın ağrılar, başağrıları gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda, suçluluk hissi ve depresyon görülebilir. Suçluluk hissi, olayın kendisinden değil, aile bireyleriyle daha sonra yaşanan olaylardan kaynaklanır. Adolesanlar, okulda akademik ve davranış problemleri, suça eğilim, konversif tablolar, panik ataklar yaşayabilirler. (panik ataklar, homoseksüel saldırı yaşayan erkek çocuklarda izlenir.) Kirli ve değersiz olma hisleri yaşanabilir. Adolesan kızlar mazoistik çok eşli cinsel hayat, bilinçsiz fantazilerine hitap ettiği için, tercih edebilirler. Ayrıca cinsel istismarın genital hasar, hamilelik ve zührevi hastalık kapma gibi fiziksel zararlar olabilir.
Değerlendirme ve Tedavi
Konuyla ilgili büyük tabu yüzünden ailelerin ilk planda inkar ve suçluluk duyguları normal karşılanmalıdır. Bu yüzden ilk temaslar destekleyici olmalı, istismar edene duyulan olumsuz duygular frenlenmeli, çocuğun güvenliği öncelikle gözetilmelidir. Eğer erişkin tedaviyi reddediyorsa, çocuk geçici bir bakımevine yerleştirilmelidir. Olay sonrası çocuğun tıbbi ve psikiyatrik muayeneleri yapılmalı, özellikle jinekolojik muayenenin travmatik etkisi unutulmamalıdır.
Erişkin ve çocuk arasındaki en tipik cinsel temas adolesans öncesi veya adolesan kız çocuk ve babası/üvey babası arasındaki okşamalar, veya ilişkidir. Tüm yaş gruplarındaki çocuklar genital, anal veya oral cinsel temasa maruz bırakılıp istismar edilebilir. Cinsel istismar pekçok yönüyle fiziksel istismara benzer. Öncelikle, erişkinin impuls kontrolunda bir gereksinimi karşılar, yani bir rol değişimi yaşanmıştır. Ve son olarak da ilişki patolojik bir aile yapısında ortaya çıkar.
Genç bir kız, babasıyla cinsel ilişkiye girdiğinde, anne genelde aktif veya pasif olarak davranışı görmezlikten gelir. Erkekler çoğunlukla karılarından göremedikleri seksüel ve duygusal doyum için kızlarına yönelirler. Pek çok durumda, kadın bilinçli olarak veya bilinçsizce, kızının seksüel partneri olmasını destekler. Başka tür bir aile yapısında ise anne, kocasının yokluğunu oğlunu baştan çıkararak telafi etmeye çalışabilir. Temasın derecesi aynı yatakta uyumaktan gerçek ensestiyöz ilişkiye kadar uzanabilir. Çocuklar, ebeveynleriyle eşcinsel temasa da girebilirler. "Modern cinsel eğitim" adı altında ebeveynlerinin cinsel aktivitesini seyretmek zorunda bırakılabilirler.
Pek çok doktor, rutin olarak ensest şikayetlerini veya akraba hamileliklerini bile gencin fantazilerine yüklemekte, pedagoglar bile ruhsal çöküntü içindeki çocuğun problemlerini değerlendirmede ensest olayına pek ihtimal bile vermemektedirler. Oysa ensest olgusu pek çok yetişkin arasında çok yaygın olarak bulunmakta, olayın meydana gelmesinden 10-15 yıl sonra bile olayın çöküntüleri psikiyatristler, akıl hastaları klinikleri, evlilik danışmanları, polis ve mahkemelere ulaştığında olayın bu kadar süre açığa çıkmaması çok şaşırtıcı olmaktadır. Her yıl bir milyonda 150 ensest olayı rapor edilmekle birlikte, rapor edilmeyen daha nice olay vardır. Ensest olaylarının açığa çıktığı taktirde kamuoyunda yankı yaratması, işsizlik ve ekonomik felakete sebep olması, hatta aileyi, kurbanın arkadaşlarını kaybetmesi korkusu, ya da suçlunun hapse atılması gibi etkenler bu olayların uzun süre ya da bir hayat boyu saklı kalmasına neden olmaktadr. Ensest uzun yıllar gizli kalmakla birlikte, ailede yaşanan dramatik bir olay gençlik dönemi asi davranışları, suçlu davranışlar, hamilelik, aile kavgası veya psikiyatrik rahatsızlıklar gibi olayların sonucunda ortaya çıkabilmektedir.
Ensest genellikle aile içi bir sır olarak görülmektedir.Çocuk istismarını engelleme çalışmaları arttıkca ensestin gizlenmesi gittikce zorlaşmaktadır. Ensest olayları çok sık olan bir olay olmasına karşın, bildirilmemesi yüzünden çok az görülen bir olay olarak değerlendirilmiştir.
Olayın en önemli boyutlarından birisi de onay kavramıdır."Gerçek onay için iki koşul gerekir. Bir kişi neyi onayladığını bilmeli ve bir kişi evet veya hayır demekte hür olmalıdır. İkinci koşul çocuklar sosyal ve biyolojik olarak cinselliğin ne olduğunu bilmedikleri için buna bilinçli olarak onaylama veya onaylamama durumunda değillerdir.
Ensest ile ilgili yanlış görüşlerin (mitler) yaygın olması olaya net tanı koydurmayı engellemektedir.
Ensest çok nadir görülen bir olaydır.
Olaydan kurban çok az zarar görür.
Bu tip olaylardan en büyük sorumlu kapasitesiz, isteksiz, rolünü yerine getirmeyen annedir.
Bu durumdaki erkek doğal olarak evin içindeki diğer dişiye döner yani bu koşulları hazırlayan annedir.
Çocuklar baştan çıkarıcı olur ve çok zevk alır.
Çocuklar bunu yetkililere bildirdiğinde çoğunlukla yalan söylemektedirler.
Olayın aydınlatılmasında çocukların üzerine gitmemek gerekir. Çok büyük psikolojik zedelenme oluşur.
Cinsel istismarda en iyi yapılacak hareket olayın üzerine gitmemek ve kendi haline bırakmaktır.
Genellikle ensest ilişkiler ilişkiye kimle girildiğine göre sınıflandırılır .Baba-kız en çok rastlanan ilişki türü olarak gözükmekteyse de kardeşler arasındaki ilişkinin daha çok olduğunu söyleyen araştırmalar da bulunmaktadır.
Baba-kız ensesti tüm sosyoekonomik katmanlardaki ailelerde meydana gelebilen bir olaydır. Babalarda somut olarak normal kapsam dışında bir bulgu görülmeyebilir.Hazırlayıcı etkenler olarak şunlar sayılabilir:
1- Evden uzun süre uzakta olan babanın eve dönmesi, annenin genellikle yaşlı olması ve bu durumlarda tam yetişme dönemindeki kızını karısının yerine koyması, genç kızının kendisi için yabancı olması
2- Eşin kaybı : Boşanma, ayrılma veya ölüm üzerine adolesan çağda kızın karısının yerine koyması
3- Alkolizm hikayesi de bunu kolaylaştırır.
4- Sosyal izolasyon, çevreden kopuklukta buna neden olur.
5- Cinsel açıdan yetersizlik korkusu,empotans olayı
6- Evlilikte sorunlar
7- Psikopati
Bu olaylarda eşler genellikle olayı görmezlikten gelme ve yok sayma eğilimindedir. İkinci bir olgu da olayda annelerin olaya neden olma sebebi olarak kızlarını suçlamalarıdır.
Kardeşler arası ilişki :
Bu tip ilişkiler çok uzun süreli olmamaktadır. İki taraftan birinin aile dışında kendine partner bulmasıyla sonlanır. Baba-kız ilişkisinden sonra en çok rastlanan tipi budur.
Baba-oğul ilişkisi :
Buradaki en temel bulgu babanın kendi annesiyle geçmişte yaşadığı problemler olup kadınlara karşı bir kaçış ve güvensizliğin olmasıdır. Latent homoseksüalite bulunabilir. Genellikle entellektel düzeyi yüksek, iyi sosyal konumdaki babalarda bu görülebilir.
Genetik olarakta meydana gelebilecek bir gebelik sonrası olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Konjenital anomalilerin ortaya çıkması büyük olasılıktır.
Türk Hukukunda ensest konusunda Medeni kanunun 92. maddesi yakın akrabalar arasında evlenme yasağı koymuştur.
Buna göre aşağıdaki kimselerin arasında evlenmek yasaktır.
1- Nesep sahih olsun olmasın usul ve füru arasında, ana-baba bir veya baba bir yahut ana bir kardeşler arasında, bir kimseyle amca, dayı, hala ve teyze arasında,
2- Sıhriyet hısımlığın tevlit etmiş olan evlenme fesh edilmiş veya yahut boşanma ile zail olmuş ise bile karı kocanın usul ve füru ve koca ile karının usul ve füru arasında,
3- Evlatlık ile evlat edinen ve bunlardan biri ile diğerinin koca veya karısı arasında denmektedir.
Türk Ceza Kanununun 237. maddesi de cezai yaptırımdan bahsetmektedir.
"Kanunun evlenmelerini menettiği kişilerin bu memnuniyetlerini bildikleri halde akitlerini yapan evlenme memurlarıyla bu surette evlenenler ve bunları evlenmeye sevk edenler veya evlenmelerine rıza gösteren veli veya vasileri 3 aydan 2 yıla kadar hapis olurlar.”
Akrabalar arası evlenme yasağı dışında T.C.K.unda akrabalar arası cinsel ilişkiyi yasaklayan kanun maddesi bulunmamaktadır.
Reşit olan akrabalar arasında rıza ile cinsel ilışkiyi yasaklayan bir hüküm olmadığı için ceza verilmesi söz konusu değildir.
Sahte ensest olguları özellikle çocuğun annede kalmasını istemeyen babanın anneyi suçlaması ya da tam tersi olgular şeklinde görülmektedir.
Uzun dönemde etkileri
Ensest kurbanlarının büyük bir kısmı daha sonraki yaşamlarında sağlıklı güven ilişkisini kurmakta çok zorlanmaktadır. Buna bağlı olarakta yakın arkadaşlıklar kurmakta sorunlar çıkmakta ve bir yabancının gösterdiği yakın ilgi kendini soyutlama ya da hemen ortamdan kaçma tarzında davranışlar görülmektedir. Başka bir davranış modeli de enseste maruz kalan kurbanın ilişkiye cinsellik boyutu yükleme girişimleridir. Sonuçta kendisine yakınlaşmaya çalışanların yarattığı anksieteye bağlı olarak ya baştan çıkarıcı, cinsellik yüklü davranışlarda bulunurlar ya da kendilerine zarar vermeye yönelik davranışlar içerisine girerler.
Kendilerine zarar verecek bir başka davranış modeli de takıntılı bir şekilde kendini ya da çocuklarını istismar edecek eşler seçmektir. Böylece kısır döngü kendini tekrarlar, durur. Başka bir davranış modeli de kurbanın ailesiyle geliştirdiği bağımlılık ilişkisinin sonucu olarak evden ayrılamamasıdır. Obsesif-kompulsif savunma mekanizmaları sonucu travmayı yeniden kafasında canlandırarak bunu tekrar tekrar yaşar. Aseksüel veya homoseksüel yaşam tarzını seçerek gelecekteki olası cinsel ilişkilerdeki travmadan kaçınmaya çalışmakta başka bir yöntemdir.
Ensest kurbanlarının yaklaşık olarak hepsinde karakter bozukluklarının gelişmesinin sebebi sosyal tabuların ve yasaklamaların en güçlüsü olan enseste maruz kalmaları sonucu tüm değer yargılarının önemini yitirmesi ve anlamını kaybetmesi gelmektedir.
Ensestci aile olarak nitelendirebileceğimiz bu tip ailelerde yaşayan çocukların öğrendiği ana tema "insanlar ihtiyacın için kullanabilirsin, bu ihtiyaçlar yasak olsa bile" şeklinde biçimlendirilebilir. Böyle bir sistemde, bu çocuklar için bulunan rol modelleri ve aşırı cinsel uyarılma yüzünden sosyal öğrenmenin gecikmesi de dikkate alındığında çocuğun neden karakter bozuklukları gösterdiğini anlamak zor değildir.
Ensest ilişkisi genellikle kız hamile kalabilecek yaşa geldiği zaman bitmektedir. Bazı olgularda ise oral/anal ilişkiye dönmekte ya da babanın var ise daha küçük yaştaki kızını partner edindiği görülmektedir.
Cinsel tacizlerin % 40 ni adosenlar,% 60 ni yetiskenler almaktadir.Bu Türkiye'de % 4 adosenlar, %36 yetiskenler olarak görülmektedir.Geri kalan % 60 lik bölüm ise bilinmemektedir.Yukardaki yaziyi adli tip yazilarindan ve raporlarinda ,yabanci bazi literatürlerden topliyarak özetlemeye calistim.Bu bölümle ilgili Tarihce ve diger bilgileri B A V E R kardesimizin günlügünden takip edebilirsiniz.
Saygilarla.

Cuma, Ağustos 25, 2006

HER SARIKLIYA INANIRSAK !...


Yasanmis bir hikaye :
Sene 1967 Genc evlilerin bir cocuklari olmustu.Kiz 18 yasinda, delikanli ise 19 yasin da sizin anliyacaginiz.Büyük bir ask onlari bu yaslarda erken evlilege sürüklemisti.Daha kendileri birer
cocuk idiler.Bu arada kizin egitim düzeyi lise bitirmis.Oglan ise Ünüverste egitimine ara vermisdi.Gene büyük bir ask herseyden öne cikmis evlilikle sonuclanmisti.Ne demistik , bir ogullari olmus.Ne yazik ki erken bir dogum.Bebekleri o günün sartlari icersinde 3 gün yasatabilmislerdi.Bebek babanin elinde esi yaninda bir taksi ile eve gelmislerdi.Baslarina ilk defa geliyordu böyle bir sey, acilari bir yanda bir de kollari arasinda evlatlari.Ailelerinden dinen iyi yetistirilmis bir ciftlerdi.Ama böyle bir durumda ne yapilacagini ögretmemeislerdi.Resmi prosüdürler yerine getirmek bir iki saat icersinde yerine getirilmisti.Ya dini prosüdür ne olmaliydi.Baba melek bebegini, Annesine teslim ederek bir caminin imamamina gitti. Durumu Caminin hocasina anlatti.Hoca efendi sormaya basladi.Eger bu bebek ölü dogmussa hemen defin edilebilinir.Yok bu dünya nimetlerinden faydalanmis ise Annesinden süt veya her hangi bir sey yemis ise o zaman onun cenazsinin yikanmasi lazimdir.Baba dedi ki; hoca efendi, bebek 3 gün yasadi bu arada bir iki kasik da olsa mama da yedi, kakasini da yapti.O zaman hoca ona, onun cenazesi kalkmadan evvel yikanmasi lazim...Baba sordu buraya mi getirelim, yok dedi hoca evinizde bir hamam varsa size bir hoca bulur bu islemi evinizde yapabilirsiniz.Ikindiye de defnedebilirsiniz dedi.Yani na aldigi bir hoca ile evin yolunu tuttu genc baba.
Hamanda termizofon yakilmis her sey hazirlanmisti.Hoca babaya dönerek sende benimle yikarsan sevabi cok büyük dedi.Baba zaten ici kan agliyordu bu an belki hayati boyunca gözlerinin önünden gitmiyecekti.Dedim ya dini ne bagli bir insandi hocayla beraber bebegini
yikadi abdestini aldilar.Bir ara Hoca ona döndü.Geldi sünnete dedi.Baba anlamamisti ...
Ne sünneti hoca efendi diye sordu ? Senin erkek cocugun olmus onu son yolcugunda sünnetsiz mi göndereceksin.Genc delikanli sasirmisti simdi bir sünnetcimi bulmasi lazimdi.Yok dedi hoca efendi bu bir temsili sünnet de olabilir.Su dualari okuyarak bebegin kücük parmagini o niyetle
kiracaksin.O zaman sünnet islemi yerine gelir.Babanin gözleri dolu dolu oldu.Ve o melek bebeginin kücük parmagini kirdi kefenlendi ve gömülmek üzere mezarliga dogru yol alindi.
Aksam anne ile beraber otururlarken.O genc anne kocasina sordu.Sünnet ederken cani yanmamistir degilmi.Kapi ardinda konusanlari duymusdu.Baba cevap verdi sünnetini dualarla yaptim.Anne Lise mezunu baba ise ünüverste de okuyan bir genc.
Ne yazmami daha bekliyorsunuz.
Sakin bana bu ne cehalet demeyin.Eger inanciniz bütünse eger dini vecibelerinizi kendi lisaninizda okuyup ögrenemisseniz.Eger her sarikliyi din ulemasi gibi görürseniz.Eger o sizi en can noktanizda yakalamissa yapacaginiz hic bir sey yoktur.Isterse egitiminiz ne olursa olsun.Iste tehlike burada.Bu yasanmis bir hikayedir.Belgeleride vardir.
Bu konuda yazi yazarken bu hikayeyi siz yasamis gibi düsünün acaba bende bu durumda ayni seyleri yaparmiydim diye yorumlayin.Sonra bir de etrafiniza bakin bu gibi kandirilan ve kandiran insanlarin varligina.
Saygilarla.
ASLI …
Doğum günü mü var? Kutlu olsun. İlginç bir hikaye. Her durumda herkes inancının gereklerini yerine getirmeli ama okuyarak, öğrenerek. Yani her önüne gelenin internet sitesi açıp yada kendini hoca ilan edip duyduğu saçmalıklara bire bin katarak dini yorumlaması, sonra da bunu insanların yaşam şartlarına zorlaması kabul edilebilir bir şey değil. Aynen siyaset için dini alet edenlere tahammül edemediğim gibi, inancını gösteriş için yaşayanlara, insanları inançları için zorlayanlara ve bunlardan çıkar sağlayanlara sabrım yok.
Başlık cuk oturmuş.
ZEHRA …
ALLAH'IM DİYORUM SADECE:( BU NASIL BİRŞEY!!!!
biyonikkedi …
bu hükoomet(trt de böyle telaffuz ediliyor)insanların işte tam da bu dinî zaaflarını kullanıyor,en can alıcı,hassas noktasından giriyor,damardan yani.
Son günlerde ne kadar korkunç gelişmeler yaşanıyor bu cumhuriyet ülkesinde,tehlike hat safhada.
Ve insanlar buna alıştırılmaya çalışılıyor.En acısı da sevmediğiniz,tasvip etmediğiniz birşeyi hergün görür,duyarsanız o kadar kanıksar,alışırsınız.Örneğin,arabeskten nefret ediyorsunuzdur ama hergün istemeden orhan gencebay dinletilirseniz,bi bakmışsınız ki istemeden sizde"batsın bu dünyaa"yı söylemeye başlamışsınızdır.
Geriliyoruz,cahiliye dönemine gidiyoruz,teknolojiyle birlikte herşey büyük bir takiyye içinde,bizleri aptal yerine koyarak aciz bir hale getiriliyoruz.10 yıl öncesi böyle değildi.10 yıl sonrasından korkuyorum.Çocuklarımızı bekleyen gelecekten fena halde endişeliyim.
Son yazımda da yazdığım üzere bu noktaya gelmemizdeki asıl nedenin türban olduğunda ısrarlıyım.Başlarına takıp sessiz sedasız ibadetlerini yapacaklarına (ki dinimizde ibadetin gizlisi makbuldur)gözümüze gözümüze sokmaya çalıştılar.
Sonra plajdaki kızların gögüslerini sıktılar,töre diye kadınları katlettiler,haremlik-selamlık toplantılardan sonra oteller yaptılar,ramazanlarda lokantaları kapattılar,100 temel eser diye temel rezillikle çocuklarımıza bulaştılar,İrana gitmek yerine burayı irana benzetmeye çalıştılar.
Dilerim Rabbimden,düşündükleri uygulamasız kalır,yaptıkları yapacakları buraya kadardır dilerim.
Zeyno Anne…
Bugünlerde, aklımı kurcalayıp duran bir konu bu, içimi acıtan, canımı sıkan! Birkaç olaya şahit oldum, din adı altında ve büyük tepkiler verdim, ancak o toplulukta neredeyse kara listeye alındım,(sadece sorguladığım için, adeta dinsiz olmakla suçlandım) İnsanlara, daha doğrusu kafasını her anlatılana evet anlamında onaylayıp başını sallayan insanlara isyanım!!Neden doğrusu öğrenilmeye çalışılmaz,her söylenen doğru kabul edilir??
Sizin örneğinizde anne baba çok genç, bu şekilde davranmalarının tek sebebi bu belki de.Onlara kızamıyorum, ancak belli yaşa gelmiş insanlar, bunu yapıyorsa, öfke duyuyorum.Hikayeyi buruk bir şekilde okudum, kimbilir buna benzer neler yaşanmıştır, salt hacı hoca sıfatlı kişilerin egoları tatmin olsun diye...

b a v e r …
...bu konulardaki tavrım her zaman aynıdır : dini siyasete alet etmek nasıl şerefsizlikse, din düşmanlığını, kutsal değerlere ve yaratıcıya, peygamberlere saldırıyı, siyasete alet etmek de eş değer de şerefsizliktir.
tıpkı başı açık birisine sırf başı açık olduğu için bir tek kelime dahi söyletmeyeceğim gibi de, başı kapalı birisine de sırf başı kapalı olduğu için bir tek kelime dahi söyletmem...
örnekteki iki genç keşke dinlerinin gereklerini vecibelerini henüz başlarına o felaket gelmeden bilselerdi de o gerzek herifin ocağına düşmeselerdi...
hemen şöyle düşünebilirsiniz :
'saçmalama canım- insan çocuğunun öleceği ihtimalini mi göz önünde tutacak yani ?'
elbette o değil ..
benim dediğim gerçekten inançlı bir insan isen dünya hayatında başına -dini bilgilere ihtiyaç duyacağın öyle olaylar gelebileceği- ihtimalini hep aklında tutup ona göre bir kaç dost edinmelisin ki..bu tip sıkıntılar başına geldiğinde zaten hazırlıklı olduğun için örnekteki gibi hayvan yavrusu kılıklı adi adamların ocağına düşmeyesin…

Perşembe, Ağustos 24, 2006

ICIMIZ YANIYOR !...



Genel tanımıyla ifade edecek olursak; serbest yayılma eğiliminde olan ve ormanda yaşama birliğine katılan canlı ve cansız bütün yanabilir varlıkları yakıp yok edebilen ateşe "orman yangını" denmektedir...
Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de orman varlığını tehdit eden faktörlerin başında orman yangınları gelmektedir. Orman yangınlarının çıkış sebeplerine baktığımızda, yıldırım gibi doğal nedenlerin % 5-6 oranında kaldığını, diğer bütün yangınların çıkış sebebinin insan olduğunu görmekteyiz... Dolayısıyla ülkemiz ormanları için en tehlikeli varlığın "İNSAN" olduğunu söylemek yanlış olmaz.. Bu nedenle orman yangının çıkmasına engel olmak veya çıkacak yangınların sayılarını olabildiğince azaltmak için insanlarımızı bilgilendirmek ve eğitmek zorundayız.. Daha dogrusu Ormani ona yasaklamaliyiz.Eger onu tanimak istiyorsak tipki safari gezileri gibi bilinc sahibi kisiler tarafindan gezdirilmesi gerektigine inaniyorum.
Son 5 günde peşpeşe çıkan orman yangınları kaygı yaratırken, Çevre ve Orman Bakanlığı bu yıl çıkan bin 448 orman yangınında 2 bin 533 hektar alanın yandığını açıkladı.Bu yanginda kaybolan diger canlilar hesaba katilmamistir.
Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamaya göre, düzenli kayıtların tutulmaya başlandığı 1937 yılından bugüne kadar Türkiye'de 2005 yılı sonu itibariyle toplam 77 bin 785 orman yangınında 1 milyon 563 bin 847 hektar ormanlık alan zarar gördü. Bu rakamlari maddiyata döktügümüz zaman kac bütce karsiligi olabilecegini bir düsünün.Yukarda belrttigim gibi dogal nedenler le cikan yangin en fazla % 6 oldugunu göz önüne alirsak,oturdugumuz dali nasil kestigimizi görebiliriz.
Türkiye'deki ormanlarda yıllık ortalama bin 143 yangında 22 bin 956 orman alanı zarar gördü.

Orman yangınları, seller ya da kasırgalardan sonra zarar görmüş ağaçları kesmek bu felaketlerin sebep olduğu yıkımı kısmen giderecek olan eko sistem yararlarını da ortadan kaldırıyor.
Amerikalı bir grup ekologca Science dergisinde yayımlanan bir makaleye göre zarar gören ağaçların yakacak ya da kereste olarak kullanılmak üzere toplu halde kesilmeleri yangından kurtulabilmiş olan kovuk sakini memelileri barınabilecekleri evlereden mahrum bırakıyor.
Hasarlı ağaçların kesimi ayrıca eko sistemin kendisini toplamasını önleyen bir "ikinci yumruk" etkisi yapıyor. Örneğin ağaçlar üzerinde yaşayan sarmaşık eğrelti otları, orman yangınından sonra yeniden bitebiliyor ancak tutunacakları ağaç gövdelerinin kesilmesi halinde varlıklarını daha fazla sürdüremiyor.
Ya bunlari biliyormuydunuz :)Bir ton kullanılmış beyaz kağıt geri kazanıldığında, 16 adet çam ağacı, bir ton kullanılmış gazete kâğıdı geri kazanıldığında ise 8 adet çam ağacının kesilmesini önleyebilirsiniz. 1 hektar ladin ormanı yılda 32 ton, 1 hektar kayın ormanı yılda 68 ton ve 1 hektar çam ormanı ise yılda 30-40 ton toz emer. "Yaşam; önce sınava sokar, sonra dersini verir..."
Sınavları geçer miyiz? Belli değil ... Ders alır mıyız? O da belli değil ... Hic kendimize sordukmu bu Ormanlar kimin.Ormanin icin de ne ariyoruz.Yoksa orada yasiyan canlilardan birimiyiz.Dün aksam Tv.de bir köylümüz.Ormanin kenarinda ki tarlasina giren bir Ayinin zarari icin avaz avaz bagiriyordu.Acaba babalari o Ormandan tarla actigi zaman Ayilardan izin kagidi tapu almismiydi.O hale kendi alani saniyor.Bir de Dünyanin hic bir yerinde görmedigim.Tarlalarin yakilmasi o dogada ki yasiyan bütün canliyi da yok ediyorsun yakarak.Oturdugum sehrin göbeginde bir cok tarlalar var.Bir bakmissiniz.Büyük siteler,bir bakmissiniz ormanlar,birde bakmissiniz sehrin göbeginde bugday tarlalari.Köyü özleminize hic ihtiyaciniz yok binin bisikletinize sehrin icinde hepsini görebilirsiniz.Benim kizim iki defa bahce citini yenilemek zorunda kaldi.Cünki yaban domuzlari bir ormandan diger ormana göc yapiyorlardi.Bir sabah köpegimle dolasirken avdan dönen bir tilki ile karsilastim.Bana aldirmadan yuvasina dogru yoluna devam etti.Cogu gök delenlerin tepesine yapay yirtici kuslar icin yuvalar yaparlar.Birde sokaklar da göreceginiz trafik levhesi gibi isaret lerdir.Geyik cikabilir veya yabani hayvan ikaz levhalari.En güzelide su levhadir su anda kuduz tehlikesi olan bölgeye giriyorsunuz ikazidir.Ne gibi önlemler almanizi herhalde tahmin edersiniz.Eger bir köpeginiz varsa.Sakin bana orasi Avrupa demeyin en cok ona kiziyorum.Yok deriz derseniz o zaman oradan ihtiyacimiz olan seyleri ithal edelim.Yok biz bunlarin cogunu onlara ögrettik diyorsak.O zaman da hemen eski egittigimiz günleri hatirlayip uygulamaya koyulalim. Cok kizgin, cok üzgünüm benim icim yaniyor o alevleri gördükce...


Saygilarla.


ZEHRA …
Orman yangınlarına bende çok üzülüyorum..ağaçlar..hayvanlar..kısaca doğa..güzel doğamız ölüyor..ve biz bu doğamıza bir sahip çıkamıyoruz..Yine de güzel bir gün olsun bugün tamam mı;) gülümsememiz yüzümüzden eksik olmasın;)

Ayda …
Aynı kızgınlıklar içindeyiz. Düne dair iki düşünce var kafamda;yangın ve işkence.Her ikisini sorguluyorum kafamda ve neye bağlamam gerektiğini düşünüyorum .İnsanoğlu bu kadar duyarsız ve bencil olmalı mı? Ve bu duruma nasıl geldi?!Nedenleri mi araştırmalı,çözümleri mi bulmalı(daha doğrusu çözmek istiyor mu?!)
Herşeye sınırsız ve tükenmez gözüyle bakan eşref-i mahlukat,kendisini yok ettiğinin ne zaman farkına varacak?
Umarım geç olmaz...
b a v e r …
Benim merak ettigim,acaba ormanlarin yanmasina sebep olanlar, televizyonlardan bu marifetlerini izlediklerinde vicdan azabi duyuyorlar midir ?
çok merak ediyorum...faydalarını ne de güzel anlatmissin..neylere zarar verdiklerini dusunup ah vah etmislermidir cok merak ediyorum.ancak bilincli olarak orman yakan sapik psikopatlardan bahsetmiyorum elbette..onlar zaten hasta olmasalar boyle bir sey yapmazlar.ben daha cok piknikciler diye tabir edilen akillilar icin soruyorum bu soruyu ????
.....Acaba babalari o Ormandan tarla actigi zaman Ayilardan izin kagidi tapu almismiydi...
Cok onceden orman yanginlarinda yananlarin sadece ormanlar oldugu dusuncesine kapilirdim...halbuki orada ki kus yuvalari, bocekler, tilkiler.maalsef onlar da cayir cayir yaniyorlar...:(
nicomedian …
Haberlere göre son yangınlarda binlerce kovan dolusu arı da telef olmuş. Arıcıların bu işi yargıya götürme ve yangını çıkaranları bulma kararlılığı biraz içimi soğuttu doğrusu. Umarım suçlular cezalandırılır.Orman yangınlarının teknik nedenleri dışında iç işleyişle ilgili aksaklıkları Emekli Milas Orman Bölge Müdürü bütün çıplaklığıyla içerden gösteriyor: En gerekli ara eleman yok. Orman köylüsüyle irtibat yok. Ormancılık, ormanı ve doğayı bilmeyen hasbelkader bu işe başlamış elemanlara ve şehir çocuğu mühendislere kalmış. Oysa Almanya'da babadan oğula geçen çok saygın bir iştir ormancılık, diyor. (27.8 tarihli Hürriyet, Yalçın Bayer'in köşesinde.)

Biyonikkedi …
İnsanoğlunun fütursuzca,sonsuz bir azgınlıkla,hırsla,gözü dönmüşlükle doğadan aldığını elbet birgün doğa da insanoğlundan alacaktır.
Ve herzaman doğanın intikamı daha acı olmuştur.
Zeyno Anne …
Doğayı seven bir insanın( börtüsü böceğiyle, her türlü hayvanıyla, bitkisiyle) içinin yanmaması mümkün mü yangınlarda? İnsanımızda bilinç yok diyoruz ama bilinçli olan ya da bilinçli oldukları varsayılan, devlet adamlarımız da ormanları kanun çıkararak katletmiyor mu? Lanet olsun ...Bizim gibi bir toplum daha var mı yeryüzünde?...
vintage biscuit …
Her vicdanli ve duyarli insan gibi bizlerde sinirliyiz ve tepkiliyiz tabi ki bu duruma .
yetkililer tutumlari , ulkenin bu tur durumlar icin onlemleri .... bin ton soru var kafamda
sadece anahaberde yarim saat izliyip gecmek zorunda kaliyoruz . yokolan bi gelecek , hayatini kaybeden hayvanlar ... ve artik bu ulkede olan hersey beni sasirtmamaya basladi !!
FakePlasticGirl …
ne yazik ki, sadece bizim ulkede degil, akdeniz'e kiyisi olan butun ulkelerde durum bu.
pyromani genleri tasiyoruz sanirim biz akdenizliler...

Çarşamba, Ağustos 23, 2006

KEDILER...



ibeking …
çocukluğumun her devresinde kediler vardı benim etrafımda...kedilere ilgim daha bi fazladı o yüzden..sokak kedilerini severim en çok..çok karakterli gelir bana kedi kişiliği..yani hayvanların en kralıdır benim için..

KARIYER ve AILE...






Toplumsal yapının temel taşlarından olan aile kurumu, tarihteki bütün değişmelere ayak uydurabilmiş ve varlığını korumuş bir müessesedir. Çeşitli kültürler içindeki şekil zenginliği yanında, hepsi için ortak karakter ve fonksiyonlar, çok büyük benzerlik gösterir. Ailenin yerini hiçbir teşkilat tutamamaktadır. Çağayı (çocuğu) yetiştirip terbiye etmede ve topluma kazandırmada en başarılı kurum ailedir. Çeşitli mütehassısların kontrolündeki teşkilat ve kuruluşlar bile bu işi tam manasıyla yerine getirememektedir.Akademik arastirmalar dergisin de Durmus Tatlioglu yazmis oldugu bir yazinin giris bölümünde bu sekilde aile yi tanimlamistir.
MySpace Layouts Bu gün Metropol sehirlerimizde yasiyan toplumumuz icersinde.Akademik kariyer yapan kadinlarimizin aile icersin de cocuk yetistirmesi ve bu durum karsisinda kac yasinda cocuk sahibi olacagi önemli bir yer tutmaktadir.Bu gün Ünüverste senelerini geride birakmis.Kendi is yerlerini kurmaya calisan veya calisma hayatina atilip bir noktalara gelmesi arasinda gecen zaman.Aile planlamasi icersinde düsünülen bir cocuk sahibi olma isteginin diger kesimlerde ki gibi.Cok seneler farkina ugradigi,bu sinirlamalarin cogu zaman bir tek cocukta kaldigi tesbit edilmistir.Bu duruma maruz kalmis kadinlarimiza karsi Devletin ne gibi siyasi bir yatirimi olmaktadir.Bu gün Devlet icersinde bir Aile Bakanligi mevcut ise ve bu bakanligin her kesimde yapacagi incelemeler ve yaptirimlar arasin da.Akademik bir egitimden sonra cocuk sahibi olmak istiyen annelere ne gibi imkanlar sunmaktadir.Bu konu genc Türkiye de pek göze carpmamakla beraber.Egitim seviyesinin ne düzeylere kadar gerilediginin bir aynasi olmaktanda ileri gidememistir.Bu konu Avrupa da en ön safhalar da tartismiya acilmis olup.Ilk nesterler vurulmaya baslamistir.Cok cocuk sahibi olmanin tek sakincilarindan biri , onlara sosyal ve kültürel bir seyler verememis olmamizdir.
Bu durumu tersine cevirecek olursak o zamanda ilerde karsilasacagimiz insan gücünün yeterince olmamasi ve ekonomik gücün zayiflamasi ile karsi karsiya gelebiliriz.Bu yasli Avrupa da kaliteli insan gücünün eksilmesine ve elde mevcut olan bu gücün göc yollari ile eksilmesine neden olmaktadir.Yazimizi özetlemek istersek.Akademik bir egitim sonrasi aile temelleri kurmak istiyen bu aile fertleri ne kadar bir zamana ihtiyaclari vardir? Cocuk yetistirme durumlarinda bu kadin ve erkek olarak ayrilmadan.Maddi kayiplari yasam düzeyleri icersinde ne kadar karsilanabilinir.Bu ileri dönük bir yatirim olarak refah bir yasam seviyesin de bizlere kalite olarak geri dönecektir.Bu konu su anda kendi icerimiz de ürettigimiz bir takim careler icersinde süre gelmekte ve bunun sakincalarini ilerideki zamanlar da gördügümüz de is isten gecmis oldugunun farkina varacagiz.Bu durun ayni zamanda psikolojik yaralarin acilmasinada sebep olmaktadir. Bir diger konu ise yapilan arastirmalar neticesinde:
İstanbul’da 1999 yılında en çok gelir vergisi ödeyen ilk 100 mükellef arasında çok sayıda kadın bulunuyor. Vergi rekortmenlerinin ilk 10 sıralamasında 5, ilk 100 sıralamasında 26 kadın yer alıyor. Bu da, İstanbul’da en çok vergi ödeyen her 4 kişiden birinin kadın olduğunu gösteriyor.Peki bu durum karsisinda calisan kadinlarimiza bu vergi dilimden geriye dönen miktar ne kadar olmaktadir ? Kadınların iş hayatında yaşadıkları zorlukların başında kendilerini ispat edebilmek için erkeklere göre daha fazla çalışmak ve özveride bulunmak zorunda olmaları geliyor.Türkiye’de çalışan kadına yönelik korumacı kanunlar, doğum ve doğum sonrası izin, süt emzirme izni ve kreş ve yuva sağlanabilirliğiyle sınırlı bulunuyor. Evlilik ve çocuk sahibi olma, kadınların çalışma yaşamında belirleyici rol oynuyor. Çocuk sayısındaki artışa rağmen kadının çalışmak zorunda olması, annenin fiziksel ve ruhsal olarak yıpranmasına, iş veriminin düşmesine ve iş kazalarına yol açabiliyor. Evlilik ve doğum, kadın işçilerin işten ayrılma nedenlerinin yüzde 70‘ini, işverenin işten çıkarma nedenlerinin de yüzde 20‘sini oluşturuyor.Bu durum akademik kariyere atilmaya kalkan kadinlarimizda ise cocuk sahibi olmaya karar verdikleri taktirde iki misli bir güc ve zaman kaybina neden olabiliyor.
Bu konumu ilerdeki zaman dilimi icersinde tekrar baska yönleri ile ele almaya calisacagim.
Saygilarla.
Ayda …
Genelde nisa tayfası içindir,çocuk ve kariyerin hesaplaşması.Aile kurma,taşıma ve devam etirme sorumluluğu onun üzerinde olduğu içindir çünkü(kendi toplumumuzu kastediyorum)YA birini tercihe zorlanırsınız ya da gerektiğinden fazla güç harcarsınız,önünüze kurulan setlerde cabası.
Fakat ne olursa olsun,kız çocuklarının okuyup ,iyi birer meslek sahibi olmaları ve iş hayatına girmeleri gereklidir ki,bilinçli erkekler yetişsin.
Çalışan kadınlar,bilinçli erkekler hayat daha da güzel olacak
Zeyno Anne…
Kadın da çalışma hayatında huzurlu bir şekilde yerini alabilmeli.Tercih yapmak zorunda kalmamalı aslında..

Salı, Ağustos 22, 2006

KELEBEKLER

HIKAYE !...




Nakarat. /Önce Hayvanlari !. / Bir tek bizde bu adet / Yapamiyacagimiz sey yok./ Kudurduk.

Ne zaman becerdiki ? /Yilan Hikayesi /Yorum size ait.

Saygilar.


Yaziya dedilerki :))
b a v e r …
Hayvanları başlığı bu yazıya atılacak en güzel başlıkmış bence...Bu sayede aynı anda iki insanlık ayıbını vurgulamış, bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsun yani...Habere koyduğun başlık bence en az haber kadar anlamlı...
Zeyno Anne…
Cem Karaca ne demişti bir şarkısıyla, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete....
biyonikkedi …
Bu ayıbımızdan dolayı insanlığımdan utandım.İşte bu nokta da utanmaktan başka birşey yapamıyor olmaktan da utandım.Ne diyebilirim ki başka.Kanayan yaramıza tuz-biberle !...
ZEHRA …
neler oluyor bize..birbirimize kenetleneceğimize daha çok parçalanıyoruz..içimizde savaş başlatıyoruz..nasıl insanlıktır bu..

Pazartesi, Ağustos 21, 2006

GECMISE YOLCULUK...

SAHTE MASKE



Yurdumuzda iktidara geçmenin en kolay ve en verimli yolunu din sömürücülüğünde bulan birtakım politikacılar, halk arasında diledikleri gibi çalışıp masum ve cahil vatandaşları avlayabilmek için durmaksızın insan haklarından söz ederler. İkinci Dünya Savaşı henüz sona ermek üzere iken, San Francisco'da, elli küsur milletin delegeleri huzurunda ilan edilen, bir müddet sonra da Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na üye devletler tarafından resmen kabul olunan ''İnsan Hakları ve Temel Hürriyetler Evrensel Beyannamesi'' nin altında bizim de imzamız vardır. Bu beyannamenin 18. ve 19. maddeleri din, vicdan ve fikir hürriyetleriyle ilgilidir. İşte yurdumuzdaki din sömürücüleri bu maddelere dayanarak kendilerine siyasi faaliyet hakkının tanınmasını istemekte, bu hak tanınmadıkça Türkiye'de hürriyet var denemeyeceğini iddia etmektedirler. Atatürk devrimlerine karşı gelmenin bir suç olamayacağını söylemeleri, laikliğin tarifi üzerinde ısrarla durmaları bundan ötürüdür.

Atatürk devrimleri, yurdumuzda ortaçağ inançlarına sıkı sıkıya bağlı eski toplum nizamını yıkmış, onun yerine aklın hâkimiyetine dayanan, batıl itikatlardan uzak, ileri ve müspet bir hayatın temelini kurmuştur. Bu, şüphesiz serbest seçimlerle veya referandum usulüyle yapılmış bir devrim olmamıştır. Türk milleti, içeriye ve dışarıya karşı yürüttüğü amansız bir savaş sonunda yüz binlerce evladının kanı pahasına şerefini ve bağımsızlığını kurtarmış, iç ve dış düşmanlarını yok ettikten sonra da Batı uygarlık sistemine uygun bir toplum nizamına yönelmiştir. Din, vicdan ve fikir hürriyeti gibi serbest seçim müessesesi de bu uygarlığın eseridir.

Bizdeki din sömürücüleri, yurdumuzda kökleştirmeye çalıştığımız bu müesseseleri kendi çıkarlarına göre yorumlamakta, bunu bir politika taktiği olarak kullanmaktadırlar. Örneğin, İnsan Hakları Beyannamesi'nin 4. maddesi, ''Hiç kimse kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekli ile yasaktır'' dediği halde, bunlar, dört karı almanın propagandasına engel olanları vicdan hürriyetine karşı gelmekle suçlandırmaktadırlar. İlk önce,köy köy dolaşıp diledikleri gibi halkı zehirleyecekler, sonra da serbest seçimlere girecekler. Kazanırlarsa, ''Millet böyle istiyor'' diyerek ortaçağın şeriat düzenini yeniden yürürlüğe koyacaklar. Artık gelsin halif ...
Nadir Nadi'nin güncelliğini yitirmeyen 14 Şubat 1954 tarihli başyazısı.
Kaynak Cumhuriyet Gazetesi.
Saygilarla.
Peki 2006 senesinde neler söylendi:))

Ayda
1954-2006
Geçmişe yolculuk mu?!
Geleceği aramak mı?!
Nerede?!
Şeytan aldı götürdü
Geri getirir mi?
Maskeler düşerse
Düşer mi?
Millet isterse
Millet neyi istiyor?
Geleceği
Geleceği yaşar mı?
Geçmişe yolculuk yaparsa
Yapar mı?!

21 Ağustos, 2006

BU GÜN COCUKLARIN..





Ayda …
Oyunbozanlık yapıp bende seyrettim ve çok hoşuma gitti.

Pazar, Ağustos 20, 2006

LIGLER BASLADI...




Futbol

:Daha ilkçağlarda futbolu andıran oyunlar oynandığı bilinmektedir. Avrupa'da İÖ 2. yüzyılda Romalılarca yaygınlaştırılan bir oyun futbola çok benziyordu. Bu oyun bugünkü futbolun öncüsü sayılır. Bu eski Roma oyunu İngiltere'de öylesine sevilmişti ki, karşılaşmalar kentler arasında çatışmaya bile yol açmıştı. Bundan dolayı bu oyun 12. yüzyılda yasaklandı.
Günümüzde oynanan futbol, İngiltere'de 19. yüzyılın sonlarında kurallara bağlandı. 1863'te İngiltere’de kurulan Futbol Birliği bu kuralların belirledi. Oyunda sert, acımasız ve kırıcı hareketler yasaklandı. Bu anlayışı sürdürenler ise, futbolun değişik biçimi sayılan ragbiyi geliştirdiler. Futbol, 19. yüzyılın sonlarında İngiltere'den Avrupa'ya yayıldı. Kısa bir süre içinde de dünyanın birçok ülkesinde oynanan bir spor haline geldi. 1904'te Uluslararası Futbol Federasyonu (FIFA) kuruldu. FIFA’nın yönetiminde 1930’da ilk Dünya Kupası karşılaşmalarını düzenledi. Ve bu günlere kadar geldi.Gelmesine geldi de yaninda bir cok dertleride beraberinde getirdi.Sözlügümüz de gecmiyen,Holigan kelimesini de türetti.(Hooligan) Bir yazarimiz bu konuda yazmis oldugu bir yazidan bazi bölümlerini sizlere sunmak istedim demiski :)
Futbol terörü, tribün terörü, sporda şiddet! Her ne haltsa, fark etmez. Futbol yazmayan, ama geçmişte futbol oynamış, hayatını spora adamış biri olarak gördüklerimden edindiğim somut düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bu konu yine sulandırılıyor, yine saptırılıyor. Futbol ve futbolun yaratığı bu ortamı defalarca eleştirdim. Ama tribünde yaşanan vahim olaydan sonra bugüne kadar oturup konuşulanları, yazılanları ve yapılan deklarasyonları analiz etmeye çalıştım. Olaylara biraz pedagojik, biraz sosyolojik, biraz psikolojik hatta başka lojiklerden de bakmaya çalıştım.
Sonuçta bir Akademisyen olarak şunu net olarak söyleyebilirim ve kiminle olsa tartışırım. Arkadaşlar olay son derece basittir. Hiç öyle sosyolog, pedagog muhabbetlerine girmeyelim.
Futbol terörü, tribün terörü, sporda şiddet bunların hepsi insansal olgular. Sonuçta bu terör dediğimiz olgu yaşanıyor ve cezalar da veriliyor. Yada verilecek.. Benim üstünde durduğum olay, her insanın içinde bulunan saldırganlık elektriğine birileri tarafından fişek takılıyor olması. Futbolda yaşanan terör, gelin kaynana kavgası tarzında bir şey. Gelin kaynana kavgası hep vardı. Futbolda GS, FB, BJK kavgası da vardı. Ama bu kavgalar hep aile içinde yapılırdı. Dönüyoruz futbola. Eskiden de GS, FB, BJK kavgası, didişmesi vardı dedik. Ama ne zaman futbol anormal bir yoğunlukta medyaya taşınmaya başladı. O zaman işler değişti. Üstelik bu yayınlar futbolseverleri taraftarlığa değil fanatizme yakınlaştırdı. Federasyonun eksikleri, hakemlerin hataları, taraflı yorumcularla izleyenlere anlatıldı. Bu durum sonunda basın da hasım kazandı. Sonuç ortada aşırı futbol yayınları elektriği arttırdı. Bu kadar yüksek enerjiye daha fazla dayanamayan kablolar iflas etti ve şalter indi. Şu an karanlıktayız. Hiç kimse önünü göremiyor. Peki yapılması gereken ne idi?..
Yaklaşımlı yorumlar ile yayınlar.
Futbolda ise aynı yöntem “yetkin” spor-futbol yorumcusu ile yapılmalı. Nasıl mı?..
Şöyle; “Bu futbol veya spor sahada oynanır. Sporda mücadele iki takımın yada bireyin tüm becerilerini saha içinde, uluslararası oyun kuralları ve bir zaman dilimi içinde yapılmasıdır. Ama şunu unutmamalıyız ki tribün dışında hayat devam diyor. Ve hayat sadece futboldan ibaret değildir.” Kaynak.Cahit Yavuz.

Dünya da Harp sanayisinin getirdigi gelirin iki mislisine ulasan bu sektör.Yetisen cocuklarimiz icin de.Ilerde bir tehlike olacakmidir.Gittikce Stadlarin Arenalara dönmeye baslamasi.Mac bitislerinde Balkonlara cikmanin artik bir tehlike durumuna gelmesi.Bizleri ebeveynler olarak yeni bir görevlermi bekliyor.Cocuklarimizi o sahalardan uzakmi tutmamiz gerekecek veya o sahalarda nasil hareket etmelerinin ilk tohumlarini ekme zamani geldi geciyor mu.

Bütün temennim bu yeni sezonda kavgasiz, kardes kardes bir yil olarak gecmesidir.

Saygilarimla.


Okuduk ve dedik ki :))
Ayda…
"Futbol toplumların afyonudur "demiş bir zat-ı muhterem.Hep düşünürüm doğruluğunu.Gün geçtikçe çeşitli yönlerden artan futbol terörü,işin içinden çıkılmaz bir hale getirecek insanlığı galiba.Arenalardan,futbol sahalarına doğru bir köprü kuruldukça,aslanların yerinide toplar alacak..

Tahin …
Ingiltere'de de az holigan yok ama maclardan sonra sokaga cikmaktan korkmak kimsenin aklina gelmiyor.
Bizim ulkemizde insanlar neyi dogru duzgun yapiyor ki spor taraftarligini dogru duzgun yapsinlar ?

PAZARIN SOHBETI!...


Pazar günkü sohbetimiz.Basligi Gülelim olsun (agliyacak halimize).Rahmetli Aziz Nesin agbimiz
bir cümle kurmustu.Türkiyenin % ? su kadari ......... dir demisti.Gelen tepkiler Dünya literaturuna bile gecti. Bende diyorum ki Türkiye de Trafik diye bir sey yoktur.Hele Ehliyet denilen sey hic yoktur.Söfer hic yoktur.Belki bende bu sohbetle sizlerin literaturuna gecerim.
Yukarda ki Trafik isaretinin mucidi acaba kim ? Dünyanin neresinde böyle bir isaret vardir.
Bir sairimiz demis ki ben artik köye göcüyorum orada kagnilar var.1.Ocak.2006 senesin de.
Yeni Trafik cezalari gelmistir duyurulur.Ha, ha , ha burada hepimiz birlikte gülmeliyiz.Ne ise yariyorsa.Pardon o islerle ugrasanlara ekmek parasi olabilir sözümü geri aldim.Neyse zihninize gülecek bir kac sey daha düseyim.Gecen hafta tv. haberlerinde ki.Sarhos sürücülerin oyunlari
valla hepsi en iyi sanatcilara tas cikarir.Ya nasil olsa bir ise yaramiyor neden Trafik kuvvetlerini diger birimlere kaydirmiyorlar hala anlamis degilim.Biliyormuydunuz son 15 seneye kadar Belcika da ehliyet yoktu.Bir yasa gelen vatandas araba kullanmasini biliyorsa araba kullaniyordu.Sonra AB ayip oluyor dedi de onlarda ehliyet denilen kagit parcasina gectiler.
Biz de AB ye gecmeye daha cok vaktimiz var o zamana kadar bu kagit parcasi ile ugrasmiyalim.Zaten ne ise yaradigini da bilemiyoruz.Bu adam ne konusuyor diyorsaniz.
Bu benim ehliyetim resimlerin karsisinda da hangi vasitalari kullanabilecegime dair imtihan la aldigim müsadeler var.Anliyacaginiz.Hangi vastaya kullanma ihtiyaci duydumsa imtahana girmis almisim bunlardan simdi.Kullanma hakkina sahip oldugum halde Kamyon dan ve Büyük motor dan vaz gecmis durumdayim.280 km yapan motorumu satarak.Yerine 130 km yapan bir motor aldim simdi onunla geziyorum.Ilerde bu 50 km kadar kücülücek.Bir gün üc tekerlikli bisikletele gezecegim.Ehliyetimi de ilgili makamlara teslim edecegim.Neden mi.Insanlari ve canlilari cok seviyorum.Belki de vicdan meselesi.35 yillik zaman dilimin de yapmis oldugum km sayisi 100 binleri gecmistir.Bir cok ülke gezdim.Bunun icersinde Amerika da dahil anliyacaginiz orada da araba kullandim.Bir tek Transit olarak carcabuk gectigim.Istanbul haric Türkiye ye geldigim zaman evimin önüne arabayi park ediyorum.Dönüs yolun da kullanmak üzere. Taksi parasi vermekten , cogu zaman yürümekten anam agliyor.Nedenmi cünki benim ehliyet o Trafige yeterli degilde ondan.Tecrübeli,usta söferin kim oldugunun karsiligi nedir biliyormusunuz.Direksiyona hakim kisi degilde, baskalarinin yaptigi hatalari en iyi sekilde düzeltmeye calisan kisidir.Ne diyo bu adam !..Dur arkadas senelik kazalarin bilancosuna bak.Bir Bayram Tatilin de 3 gün icersinde 100 altinda ölü verdigimiz zaman nasil Gazetelere baslik atildigini oku o haberleri ben degil onlar yapiyor.Yollarimiza gelince Avrupa da Otomobil kuluplerin den bir tanesine yaz veya sitesine gir Orada bilgi vermektedir.Hangi yollarda ne kadar sürrat yapabileceginiz hakkin da 130 gecen bir yol bulursaniz.Ben hepinizden özür dileyecegim.Adamlar bunu yollarin yapimina göre yazmislar.
Yanliz kiskandigim bir konuyu da yazmaktan gecemiyecegim.Berlin deki yollar.Istanbulun yanin da oyuncak gibi kalir.Bu kadar genis yollara sürat yollari da dahil insallah bir gün Berlin liler de sahip olurlar.Bu ne yazikki hakikattir.Saka degil.Simdi bu resme bakalim bu neymis ?Böyle en islek yola yapilan.Boyalanmis bir cadde !...
Bu vatandasin böyle bir caddede bisikletle ulasabilecegi yere gidebilmesi icin yola cizilmis bir yol.Bir bisikletliyi gecebilmeniz icin en az 120 cm aralik birakarak gecebilirsiniz.Eger bisikletli suclu olsa dahi sizde ceza görürsünüz.Bu da kullanmis oldugunuz arac bisikletten daha dayanikli oldugu icin.Neyse tabii bunlar bizler icin utopi.Bizim nasil olsa canavarimiz var.Resmi de var.
Yollara masraf yapip levhalarini da koyduk.Bir de Yeni moda cikti Tv.lerde görüyorum.Etfayicilerimizi dövüyoruz.Neden gec olay yerlerine geldikleri icin.Eger bir gün bu dayaklardan gina gelip de hic gelmezlerse sasmiyalim.Adamlar sanki önüne gelen yere park edilmis arabalarin üstünden.Adamlarin altinda kocaman bir arac var Helikopter degil.
Dedim ya bu Pazar hep beraber gülecegiz diye.Bakalim sizin bu konuda ne gibi espirik fikralariniz olacak ben güldürdüm sira sizde.
Kalin saglicakla ehliyet almaniza veya almaya ugrasmaniza hic luzum yok ; Ugrasmiyin onun ne oldugu bilinci olmadigi müddetce zaman kaybindan daha ileri gitmiyecektir.Bunlari ben söylemiyorum.O kara topraga gencecik yasta giren insanlarimiz söylüyor.
Mirac Kandilinizi bütün kalbimle kutlarim.
Sevgilerle.

SOHBETTE KONUSULANLAR...





Bahcede sohbet cok derindi kulak kabarttim konusmalara duyabildigim kadar :))
b a v e r …
Erdil Baba, o fotoğrafı koymakla ne iyi etmişsin...bir de soru oturtmuşsun..dünya da böyle bir fotoğrafa ihtiyaç duyan başka bir ülke var mıdır diye..vallahi haklısın...bu lanet kazalarda şampiyon olduğumuza göre herhalde sorunun cevabı da kendiliğinden çıkıyordur...
Ayda …
Erdil Bey;Dönüp dolaşıp sorumluluk sahibi olma meselesine geliyoruz her konuda.İnsan olma sorumluluğunu bilip taşıyabilirsek,ona uygun davranışlar sergileriz.Bencil,adam sendeci,kahramanca,küstah davranışlar göstermek istemeyiz dört teker üstünde olduğumuz zaman.Daha çok hayata karşı mağlup insanlardır bana göre trafikte canavarlaşanlar.Bak bunu başarabiliyorum üstüne üstlük hepinizin hakkından geliyorum diyebiliyorlar direksiyon ellerindeyken.
Herzaman teyakkuzda olmalıyız maalesef,umut taşımalı mı hala bilmem?!
Oya Kayacan …
Biz eğitimimizi lunaparkta alıyoruz sevgili Erdil Bey. Ehliyetlerimiz de İl Eğlence Müdürlüğünden veriliyor, İl Cenaze İşleri Müdürlüğü tarafından da geri alınıyor. Yılların lunaparkçı tecrübelerinin katkısı ve allah allah nidalarıyla çıktığımız yollarda sağdan soldan estarabimlediğimiz kadar estarabimliyoruz. Estarabimleyemediğimizde trafik ve kasko sigortalarımıza başvuru yapıyoruz. Çarpışma anını küfürsüz, dövüşsüz atlatabilmek için; her ne olmuşsa olsun, vuran şahıslara, "ellerinize sağlık yani bu kadar olur, fevkalade vurdunuz," demeyi ihmal etmiyoruz.
vintage biscuit …
ehliyet kemeri takmanin delikanliligi bozdugu varsayilan bi ulkede
hiz yapmanin hava atmak oldugu bi ulkede
araba sollamanin insanlar uzerinde bi haz yarattigi bi ulkede
alkol bana koymaz diyip trafige cikilan bi ulkede
bu kadar kaza normal degilmi arkadaslar ???
zeyno Anne …
Erdil Bey, ne kadar haklısınız! Trafikte tüm yollar benim, nasıl istersem öyle mantığında o kadar sürücü var ki.Ehliyet bir şekilde alınıyor da önemli olan o sorumluluğu taşıyabilmekte. Yollar alkollü, sadist insanlarla dolu. Bir de yarış yapanlar var, ne ışık dinliyorlar, ne yaya.Böyle bir kazadan da kılpayı kurtulduk, yanımda çocuklarım vardı. Arabaların plakasını bile alamadım öyle süratliydiler.Kendi canlarını düşünmüyorlarsa bilemem ama ya tehlikeye attıkları diğer canlar?....
nicomedian …
Burası Türkiye ve burada yanlış doğruyu kovar. Köre ehliyet verilen ülke de burası değil mi?
ve hep bir agizdan : tüm inananların kandilini kutluyorum.

Sevgilerle.

Ha yorum mu hepinize beklemeyin.Yukardaki filmi bir seyredin hep televizyon haberlerinden seyredecek degilsinizya bir de benim tv.den seyredin.

Cumartesi, Ağustos 19, 2006

DEPREM...


Aradan bu kadar zaman gecmesine ragmen o günleri unutamiyorum.Allah hic kimseye yasatmasin.Cocuk yillarinda da Istanbulun sallanisi yasamistim.Bu bir baska idi.Sabah haberlerini dinlerken Türkiyede siddetli bir Deprem oldugunu arabamin Radyosunda duydum. Derhal eve dönerek.Satelit üzerinden haberleri dinlemeye calistim.Cok yeni oldugu icin tam bir haber alinamiyordu telefonlar da cökmüstü aradan iki gün gectikten sonra vahametin ne kadar büyük oldugu gözler önüne serilmeye basladi.Akut'un calismalarini seyrederken aklima benim bu duruma nasil bir katkim olabilirdi!.. O kat kat olmus binalarin arasindan insanlara seslenisleri orada kimse varmi diye.Halen kulaklarimda cinliyor.Is yerinde arkadaslarla otururken iscilerimden bir tanesi sef dedi bu adamlar böyle bagiriyorlar ya adam bayginsa nasil onu duysun.Iste o anda aklima bizim su akit borularin baglinti yerlerinden giripde borulari tikayan kavak agaclarinin kökleri geldi.Biz bunlari 3-4 cm capinda 9 metre boyunda elastik bir hortumlarla tesbit ediyorduk. Ucunda led isiklari bulunan birde mini renkli kamaresi var tipki cep tlf'rindaki gibi.12 volta calisan bir alet.Her hangi bir tv.ye baglandigi zaman istenilen derinlige kadar inilerek icerisini görme imkani olabilirdi.Hemen ufak bir Jeneratör tv. ve tas islerinde kullandigimiz hidrolik kiricilar demir kesicileri.Bu bahsettigim cihazi ve tekrar yüklenebilecel el fenerleri sizin anliyacaginiz kadar o felaketde kullanabilecek ne kadar malzeme varsa Bir kac Alumiyon bokslara yerlestirerek.Yanima aldigim diger acilmalzemeler ve iscilerimle Türkiye ye hareket ettik.Bu arada Akut la temas kurarak onlara ne gibi cihazlar getirecegimi ve Hava alaninda benden hemen teslim almalarini bildirdim.Bu arada cihazlarin nasil kullanacaklarina dair cok tefarruatli bilgileride boxslarin icine yerlestirdim.THY'lari hic bir sey talep etmeden bu esyalari nakline yardimci oldular.Ayni sekilde Gümrük'de hic bir islem yapmadan bunlari bir protokol karsiligi Akuta aninda teslim etmemize yardimci oldular.Bu kadar cabuk islemler Türk insanin
böyle durumlarda ne kadar duyarli oldugunu bir kere daha ispatlamis oldu.
Esas benim ve yanimda calisan arkadaslarim icin yasayacagimiz sok bundan sonra basladi.
Kiraladigimiz ve almis oldugumuz özel bir izinle orada idik.Ayagimizin altinda toprak halen sallaniyordu.Bu son günlerde tv.lerde gördügünüz Lübnan onun yaninda hic kalirdi.Belki bu Doga felaketinde hayatlarini kaybetmis vatandaslarimiz.Allah gani gani rahmet eylesin.Kurtulmuslardi o anda gördügüm manzara karsisinda geride kalanlar!.. Bosluga bakan gözler.Söylenenleri duyduklari halde hic bir reaksiyon vermemeleri.Yikik evinin karsisinda yere cökmüs iki metre ilersindeki duran battaniyesini alamiyan insanlar.Düsünebiliyormusunuz yardim kamyonlarla geliyor.Ekmek dolusu kamyonlar,Su dolusu kamyonlar,diger yiyecek tasiyan kamyonlar.Binlerce kisi eger ekmeginizi kuyruga girip alabilirsiniz bu size belki 5-6 saate mal olacaktir.Ondan sonra su kuyrugu ve bu devam edip gidecektir.Birde kaybolma korkusu.
Artik aci duymuyorsunuz.Ölüme meydan okuyorsunuz.Ilk 10 gün sonra yasadiginizin farkina varacaksiniz.Daha yazacagim cok seyler var ama yazmak istemiyorum.Onlar hic o günleri anlatmadilar onlarin saygisina bende susuyorum.
Gecenlerde Istanbul Valisi bir tv de konustu aradan bu kadar zaman gecmesine ragmen nelerin bizi bekledigini biraz citlatti.Oturdugunuz apartmanda veya mahallede bu konuda bir araya gelip de neler yapilabileceginize dair bir konusma gectimi.Bazi bölgelere bildigim kadar depremden sonra kullanbilecek saglik ve bazi seyler stoklandi acaba onlar bir kontrolden geciyormu her halde piller simdiye kadar bosalmistir.Saglik malzemelerinin miyadlari dolmustur.Bu konuda evinizde veya sokaginizda sizlerin yapacagi görevlerin organizesi icin bir calisma yaptinizmi.Hic bir sey yapmadinizsa bile ailecek evde bu konuyu konusup neler yapmaniz gerektigini ve bunun provasini yaptinizmi.Isterseniz bu konuyu burada keseyim.Sizden bir özür borcum var essasinda yukardaki Akutun yazisini koydugum icin.Elimde bu durumu birebir yasadigimi anlatabilmek icin koydum.Inanin bana ve biraz olsun neler yapabileceginiz konusunda organize olamaya calisin.Bu sizin yapacaginiz insanlik borcudur.
Hem kendinize hemde komsulariniza.
Saygilarimla.