Cuma, Kasım 30, 2007

ECEL GÖKLERDE YAKALADI...


Dün gece bir uçak düstü.
O uçakta canlar vardı.
Hepimizi yasa boğdu.Ecel onları havada bulmuşdu
Allah rahmet eylesin, geride kalanlarada sabır...
Haberi üzüntü ile seyrettim; gazetelerden haberleri baştan sona okudum.
Yetkili kişilerin vermiş olduğu haberler acının ne kadar büyük boyutlarda olduğunu gösteriyordu.
Tahsis edilen uçaklarla ailelerin olay yerine götürülmesi onların o anda yaşadıkları açılar bizleri ekran karşısında dahada büyük acılara sevk etti.
Daha sonraki yorumlarda,uzmanlar kazanın oluşumu hakkında bilgiler vermeğe başladı.Uçağın düşme nedeni,o tip uçakların geçmişdeki arızaları.Yolcular içersinde bulunan Profesörler hakkında bazı konumlar ele alındı.
Bu düşen ilk uçak değildi, son uçakda olmıyacak.
Her ne kadar dünyada en emniyetli ulaşım olarak görülsede bu gibi kazaları her zaman yaşıyacağız.
Yapabilecek tek şey böyle kazaları en azına indirmemiz için çalışmamızdır.
Şimdi yazıcaklarım belki çok erken amma, bazı şeyleri yazmamız lazım.
Bu kazayı içimde yaşarken gözlerim bir noktayı aradı.
Belki en iyi hava alanlarına sahip olabiliriz.
Belki en modern uçaklarada sahip olabiliriz.
Belki en iyi yer hizmetleride verilebilir.
Şimdi soruyorum böyle acı olaylarda yolcu yakınlarına bu acı haberi veren onları hazırlıyacak olan psikolojik yardım nerede?
Neden böyle bir oluşum olmamakta.
Neden bu acıyı yaşıyan insanlar böyle durumlarda yalnız bırakılmakta.
Böyle acı bir kazanın ardından olay yerine götürülen yakınların orada yetkililere yavrumu ne olur bana gösterin diye yalvaran insanları görünce bir defa daha ne kadar geri kalmışlığımızı malesef gördüm.
Belki bu yazıyı bir ay sonra yazmalıydım.
O anda içimden isyan ettim.
Kendimi onların yerine koydum bende o anda kaybettiğim yakınlarımın yanında olmak için çırpanırdım.
Peki uçağın neden düstügü için ahkam kesileceğine bu konuda bir bu eksikliği görememekdemi?
Allah yakınlarını kaybedenlere sabır.Hayatlarını kaybedenlere rahmet dilerim.
Saygılarla.

Perşembe, Kasım 29, 2007

MEHTAP


Yatağın içinde bir sağa bir sola döner, sabahın ilk ışıkları pencerenize düştüğü zaman, mahmur gözlerle güneşin doğuşuna bakarız.
Nöbet değişmişdır. Ay, ışıklarını güneşe bırakmışdır.
Uykusuz gecenizin suçlusu kaçıp gitmişdir.Sizi gürültülü bir güne bırakmış mahmur gözlerle.
Her zaman öyle derler; ay gökyüzünde tabak gibi size gülümserken !!!
Ne öyküleri vardır o mavi soğuk ışıklı ay dedenin.
Çocukluğumda okumuşdum kuyuya düşen aydedenin öyküsünü.
Sizde hatırladınızmı ?
Yoksa kalbinizin küt küt vurduğu bir gecede elele ona öylesine baktığınız geceyi.
Denizin üzerinde şekil değiştirerek yakomazların öyküsü.
Hadi hadi hatırlamaya çalışın o şarkıyı adı Mehtap diyemi geçiyordu !!!
Kıskanmışmıydı Mehtap kızım o şarkının namelerine dinlerken.
Yollar vardır baktığımız zaman derinliklere daldıkça daralan.
Ya onun suda açtığı yol her zaman genişlemezmi ufka doğru...
Yalnızmıdır?
Yoksa dünya'ya aşıkmıdır kimbilir ...
Uykusuz bir gecede siz, pencereniz bir de o vardır.
Onun mavi ışığı herzaman içinizi aydınlatsın uykusuz gecelerde.
Saygılarla.

Cumartesi, Kasım 24, 2007

ÖĞRETMENLER GÜNÜ.



Bir güne, bir yıla, bir ömüre sığmıyan gün.
O öğle bir meslektir ki sahip çıkanı yükseltir ışığa boğar, aydınlatır.
O olmadığı zaman karanlığın derinliklerinde beşer kaybolur gider.

" Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir."

Mustafa Kemal Atatürk.

Öğretmenler günü kutlu olsun.

Saygılarla.

Cuma, Kasım 23, 2007

HAYDİ GİYDİRELİM "NÜ" !!!




Ressam Ayşegül Yarar Gaziantep’te dokuzuncu kişisel sergisini açtı.

Ancak ressam Yarar’ın nü tabloları, galeri yönetiminin isteği üzerine sansürlendi.

Bezlerle sansürlenen resimlerin bulunduğu serginin açılışını Gaziantep Vali Yardımcısı Gökhan Veli Kişioğlu yaptı.

Serginin ilk gününde 10 nü tablo bezle kapatıldı.

Ressam Yarar, Nü resimlerinden yedisini sergisinden çekti.

Üç nü tablo ise üzerindeki bezlerle sansürlü olarak ziyaretçileri bekliyor.


Yorum :

Pazartesi, Kasım 19, 2007

OTUR İKİNCİ GÜN ve BLOGLAR


Otur ikinci gün; bu günün davetlisi sıradan vatandaş, desek.Onu blog yazarlarının arasından seçtik, desek.
Konumuz güncel, terör, siyaset, Güney Doğu :
- Sizce böyle bir problem varmı ? Açıkçası Kürt problemi.
- Var.
- Ne zaman farkına vardınız.
- Özal'ın zamanında iletişim ağı kurulması ile.
- Her zaman sorduğum suali sizede sormak istiyorum.Nedir bu problem.
- Senelerin getirdiği kendi içindeki baskının dışında daha başka sosyal yaşamın
olduğunun farkına varılması.
- Sadece bumu ?
- Bundan daha mühim ne olabilirki...
- Bunu bir kimlik arayışı olarak da değerlendire bilirmisiniz.
- Değerlendire bilmem için önce yapısı içinde bir kimliğe sahip olmaları gerekir.
- Son seneler içersinde bir çok yasaklar kaldırıldı.Kürtçe konuşmanın serbestliği tv
yayınları gibi.
- Güldürmeyin lütfen, şimdiye kadar Türkcemi konuşuluyordu.Tv'nın yayınları ile
değişen bir cığırmı açıldı?
- Demek ki orada büyük bir sorun var.
- Hiç bir siyasi partinin konuşmak istemediği bir yaşam tarzı.
- Sosyal yaşamımı kast ediyorsunuz ?
- Evet.Tabular babadan oğula.Anneden kızına süre gelen tabular.
- Eğitim ile bu aşılamazmı ?
- Sanmıyorum eğitim bir noktaya kadar sizi geliştirir.Almış olduğunuz eğitimi
uygulama zemini bulamadığınız taktirde.O düzene boyun eğecek veya göç edceksiniz.
Göç etseniz bile tam olarak entegre edebilmeniz.Bir kaç kuşak alabilir.
- Her şeyi sosyal yapıya bağlamak ne kadar doğru olur ?
- Kern noktası olduğu müddetce.Eğer bu yapıyı kendi içinde değişmediği taktirde bunun
patlama noktası kaosu getirecektir ve getirmektedir.
- Sizin gözünüzde yapılması gereken şeyler nelerdir?
- Orada yaşanan sistemin demokratik bir sistem olmadığını kabul etmek gerekir.
Örneğin aşiret sistemi daha önce Ağalık diye adlandırılan sistem.Töreler ananeler
adı altında yasaklar dizisı.Kendi içinde yaşamış olduğu baskı.
- Evet biraz daha açalım.
- Düsünün bir A partisi ele alalım eğer bir iki aşireti kendine bağlamış ise o
bölgeden birinci olarak çıkacaktir.Diyet olarakda aşiretin getirdiği sosyal
şartlara dokunmıyacaktir.Var olan yasalar ancak buz dağının üst tabakasına
uygulanacak diğer bölüm kendi tarzını koruyacaktır.
- Terör olarak ne düşünüyorsunuz.Benim zamanımda böyle bir kelime yoktu; zaman bize
yeni kelimeler üretti.Bizim zamanımızda o veya bu nedenle dağa çıkan kişilere
Eşkıya derdik.Dağda yaşamını sürdürebilmek için köyler basarlar.İnsanları
soyarlardı.Devletin kolluk birlikleri onlarla mücadele eder ya yok eder veya
yakalar cezalandırırdı.Hiç bir zaman neden dağa, çıkış nedeni araştılmazdı.
- Sizce bu günkü kimlik sorunları, şiddet bumu ?
- Bakın yangını bir kıvılcım çıkarır.Bazen bu yangın hemen söndürülür, bazende
senelerce sürer gider.Söndü sanılır bir hafif rüzgar onu tekrar alevlendirir.
- Şu anda reklama girmek zorundayız.Konuşmamıza reklamlardan sonra devam edelim.Bu
arada gelen emaillerle diğer blog yazarlarının bu konuda ki fikirlerini alalım.
Bölüm I.
Saygılarla.

Cuma, Kasım 16, 2007

PANIK...





Yukarda resimlere bakarak bilinc altinda bizleri Panige sürükliyen nelerdir.
Ne gibi önlemler almamiz gerekir.
Saygilarla.

Perşembe, Kasım 15, 2007

REMIX

Cumartesi, Kasım 10, 2007

HUZURUNDAYIM...


Huzurundayım Atam.
İçimde bir burukluk var.
Almış olduğumuz emaneti layıkiyle yerine getiremedikmi diye ?
69 yıl geçti seni her geçen gün daha çok arıyorum...

- Atam.

- Bu şanlı Ulusun bireyi karşıma geçmiş benden bir ışık istiyorsun.
- Ben o meşaleyi siz Ulusun Gençliğine 69 yıl evvel vermedim mi ?
- Gençliğe hitabem beyaz kağıdın üzerindeki harf topluluğu değildir.
- Orada sana ne yapman gerektiğini bildiren bir emanettir.Onu iyice oku ve benimse.
- Bu fani dünya'ya gelir zamanı gelince gideriz.
- Önemli olan toprak olan vücudumuz değildir.Bıraktiğimiz emanetlerdir.Bu emanetlere
sahip çıkmaktır.
- Ben emaneti tek başıma yapmadım.Canım kadar sevdiğim Ulusumla birlikte yaptım.Onlar bana inandılar; ben onlara inandim.

- Atam bu kısa zamanda çok işler yaptın.
- 69 sene geçti biz bir şeyleri hala anlamadık gibi geliyor.

- İlk yapacağın şey başını dik tutmaktır.Biz Dünya'ya başı dik bir Ulus yarattık.
- Ve ilan ettik.Yurtda sulh, Cihanda sulh.Bütün medeniyetlere hürmette kusur
eylemedik, aynı şeyi bizim için istedik.Dost elini uzatana,kollarımızı açtık.Bana
düşman olarak yaklaşana yerinin neresi olacağını gösterdik.
- Benim inandığım bu Ulus çok işler yapacağını biliyorum.
- Ona emanet ettiğim meşale,mahşere kadar yanacak bir ışıkdır.
- Sana düşen görev ona sıkı sıkı sarılıp,elden ele bu emaneti teslim etmekdir.

- Atam huzur içinde yat.
- Şikayet de bulunmıyacağım, ilkelerine daha sıkı sarılıp bu emaneti arkamdan
gelenlere bırakacağım.

Bu ulusun bir bireyi yaşamının son gününe kadar bu ilkelere bağlı kalacağına dair burada
söz veriyor.
Saygılarla.

ATAM IZINDEYIZ


Bugün, ATATÜRK’ü anlamak; Cumhuriyet’e ve onun laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan yapısına sahip çıkmak demektir. Bugün, ATATÜRK’ü anlamak; ulusun birliğini, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruyarak geleceğe güvenle bakmak, bu uğurda her türlü fedakârlığa hazır olmak demektir. Bugün, ATATÜRK’ü anlamak; kişisel çıkar ve ihtirasların etkisinden uzak bir şekilde Türk yurdu ve ulusu için çalışmak demektir. Bugün, ATATÜRK’ü anlamak; mutluluğu, yalnız kendi ülkesinde değil, tüm insanlığın barış içerisinde yaşamasında arayacak kadar insan sevgisiyle dolu, üstün bir insanlık anlayışına sahip olmaktır. Bugün, ATATÜRK’ü anlamak; Atatürkçü Düşünce Sistemine bağlı olmak ve bu bağlılığı nutuklarda, söylemlerde ifade etmek değil, bunları davranışlara, uygulamalara yansıtmak demektir.
Ne mutlu Türküm diyene.
Saygılarla.

Perşembe, Kasım 08, 2007

YAŞAMIN İÇİNDEN..



Bir erkeğe saati cilveli şekilde sorduğu gerekçesiyle eşini öldüren sanığa ömür boyu hapis cezası verildi. Bu ceza, cinayeti tahrik altında işlediği gerekçesiyle 20 yıla indirildi.


İZMİR İnciraltı’ndaki bir alışveriş merkezine giden ve çıkışta eşi Sevgi Aguş’u (24) çocuklarının gözleri önünde bıçaklayarak öldüren elektrik teknisyeni F.A. (31) karar duruşmasına çıktı.

Savcı, sanık hakkında önce ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istedi. Daha önceki savunmalarında olayı ayrıntılı şekilde anlatan F.A. “Sürekli erkeklik gururumu incitici sözler söylüyordu. Olay günü de böyle davrandı. Eşim devamlı başını bağlayan, pardösü giyen birisiydi. Oysa o gün, bana inat olsun diye dar kot pantolon giydi. Her zamanki tutumun dışında bir tutum sergilediği için her zamanki kıyafetleri giymesini söyledim. İstediklerimi yapmadı. Alışveriş merkezinde cilve yaparcasına yoldan geçen erkek gruba saati sordu. Kendisine çocuklarımızın yanında böyle yapmamasını söyledim, ama beni dinlemedi. Yüzüme tükürdü. O anda tüm şuurumu kaybettim” demişti.
Duruşmada s on sözü sorulan F.A., “Ailemi çok seviyordum. Pişmanım. Daha önceden psikolojik tedavi gördüm. Sinirlendiğim zaman bir anda aklımı kaybediyorum” dedi. F.A.’nın avukatı ise olayda ağır tahrik olduğunu iddia ederek indirim yapılması gerektiğini savundu. Mahkeme heyeti, F.A.’yı önce ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezasına çarptırdı. Ölenin, kot pantolon giyip, tanımadığı erkeğe cilveli şekilde saati sorması, eşine ağır hakaretlerde bulunmasını ’haksız tahrik’ sayan heyet, cezayı 24 yıla indirdi. F.A., pişmanlık indiriminden de faydalandı. Ceza 20 yıla düştü. Sanık karar sonrası mahkeme heyetine “Allah razı olsun” diye teşekkür etti.

“ÖLEN ÖLDÜĞÜYLE KALDI”
Anne ve baba “Kızımız 24 yaşında mezara gitti. Sanık ise 10 yıl sonra özgürce dolaşacak. Böyle ceza olmaz. Ölen öldüğüyle kaldı” dedi.K.Hürriyet

Adam haklı !!!
İnsan kapalı iken hiç kot pantolu gibi şeyler giyebilirmi ?
Bu en büyük tahrik "KOT PANTOLU"
Kadın kısmı hiç bir erkek gurubuna çocukları yanında iken saati sorabilirmi ?
İkinci büyük tahrik "ÇOCUKLARIN GÖZÜ ÖNÜNDE SAAT SORMAK"
Adam psikolojik tedavi görüyor.Kafası bozuk !!!
Hakimin son kararını verdiği an birden düzeliyor.Sağ ol hakim bey diyebiliyor.
Özet :
Bir kadın çocukları önünde kot pantolu giyip bir erkek gurubuna saat sormak
tahriğin en büyügü cezası ölüm...
Bu kişi çocuklarının önünde böyle bir katlımı yapması NORMAL...
Tahmin ediyorum ki bu haberi yazan gazete Milyonlarca kişiyi bu haberle tahrik etmiştir.
Yorum/Soru:
TAHRIK nedir ?
Saygılarla.

Pazartesi, Kasım 05, 2007

DOĞURAN DAĞ...

La Fontaine'den bir Masal

Doğum sancılarıyla kıvranıyordu dağ,
yer gök inlemektedir.
Herkes koşuyordu bu uğultuya :
"- Bu dağ Paris'ten daha büyük bir şehir
doğuracak." diyordu.
Dağsa doğura doğura
bir fare doğurdu.

Bu masalın konusu yalandır, ama
manası gerçektir.
Bu masal ne zaman gelse aklıma
gözümün önüne bir şairi getirir :
O " - Ben öyle bir şiir yazacağım ki der,
mısralarında devler harbedecekler."

Yani bol bol vaadeder, fakat ne çıkar çıka çıka :
hava.
Saygılarla.

Cuma, Kasım 02, 2007

CATLAK SESLER...




Ex-CSU-General sekreteri Söder anlaşılması güç olan bir mesaj gönderdi Türk generallerine !!!
Kim AB 'ye girmek istiyorsa,bir başka ülkeye saldıramaz.Eğer Türkiye Irak'a sınır ötesi bir harekette bulunduğu taktirde derhal AB'ye giriş ile ilgili bütün işlemlerin durdurulmasını istemektedir."Yeni CSU Avrupa milletvekili."

Berlin - Ankara daha karar vermiş durumda değil Irak'a sınır ötesi bir harekette bulunup bulunmıyacağına dair.En önemli Tarih olarak 5.Kasımda Sn.Erdoğan'ın.ABD Başkanı ile yapacağı görüşmeye kaldı.Bu görüşmede PKK ile yapılacak mücadelenin detayları masaya yatırılacak.
Türkiye eğer Irak'a girmeye kaltığı taktirde.AB içersinde Türkiye karşıtı olanlar için yeni fırsatlar yaratacağı söylenmektedir.
CSU bügünlerde Ankara'nın alacağı kararlar üzerinde dikkatlerini toplamış.Ankara'nın Irak'a girmesi taktirde AB için giriş işlemlerinin hemen durdurulması gerektiğini CSU AB vekili Markus Söder çarşamba günü Spiegel gazetesine yapmış olduğu ziyaretde açıkladı.
CSU Türkiye'nın AB üyeliğine tam olarak katılmasına karşı bir parti olarak bilinmektedir.
Söder Türkiye'nın AB için ancak özel bir statüde ortağı olabileceği konusunda partisi olarak çalışmakda olduklarını.Bu son durumda ise çalışmalarını hızlandırdıkları görülmektedir.
SPD partisinden dış işleri bakanı Frank-Walter Steinmeier CSU-CDU yu Türkiye'nin senelerdir AB girişiminde karşı tutumu hakkında artık açık bir tutum göstermeleri gerektiğini söylemişdir.
Eğer dikkatle inceleyecek olursak Türkiye'nın AB girişinde karşı duran partilerin daha çok Hıristiyan demokrat partileri olduğu görülmektedir.Bu da ister istemez AB nin bir Hıristiyan Birliği olmak da sarf ettikleri çaba aleni olarak görülmektedir.
Bu durum bazı medya yayın organlarının tutumlarında da alenen görülmektedir.
Her ne kadar PKK nın bir terörist olduğu ilan edilse bile kelime oyunları ile halen medya tarafından asi bir kürt partisi olarak haberlerde işlenmekte toplum üzerinde kafa karıştırmaya çalışılmaktadır.
Bu durumda bir çok ülkelerde PKK'yı legalleştirme yolunda çabaları zamana yaymak istemektedirler.
Bunun bir örneği de yasaklanmış olmasına rağmen PKK bayrakları ile geçen hafta 500
kadar PKK yanlısının başka ad altında yürüyüş yapmasına müsade etmeleridir.
Avrupa ülkelerinde yaşıyan Türk toplumu bu gibi kışkırtmalara karşı soğuk kanlılığını korumaktadır.
Yeni yetişen nesil gençler arasında ara sıra soğuk kanlılıklarını kaybetmeleri bile abartılarak propoganda malzemesi olarak Basında gösterilmektedir.
Türk hükümetinin dış işleri hariçinde kuvvetli bir politika yürütebilecek ayrı bir bakanlık kurarak burada yaşıyan Türk kökenli vatandaşlarını lobi faliyetleri için yetiştirmesi gerekmektedir.
Senelerce ihmal edilmesi; Türkiye'nin 5 milyon Avrupalı Türklerinin nasıl bir lobi faliyetlerde bulunması için yönlendirmesi ve bilinçlendirmesi gerekmektedir.
Buradaki yeni nesili yakından tanıması gerekmektedir.
Saygılarla.