Cumartesi, Mayıs 09, 2009

ANNE OLMAK ...


Bu sayfalara yazıcaklarım 19 senelik hayatımın en tatlı en acı günleri. Kanıyan kalbimin çektiği ızdırabı; anne duygusunun ne olduğunu yazıyorum.
27.01.1967 Cuma, eşim yemeğe geldi.Saat 12.30 gösterdiği zaman bir karın ağrısı beni kıvrandırmaya başlamışdi.Eşimde yemeğini yiyip gitmişdi.Ağrılarım ise gittikçe artmiş tahammül edilemez olmuşdu.Durmadan anneciğim diye haykırıyordum.İki halam başımda çaresiz bana yardımcı olabilmek için çırpınıyorlardı.Kolonya döküyorlar büyük halam ise ağlıyordu.Kayinım hemen eşime telefonla durumu bildirdi.Aradan kısa bir zaman geçmişdi ki eşim yanımdaydı .
Hemen hastaneye telefon edip cankurtaran istedi yokmuş.Bir taksi çağırıp hastaneye doğruyola çıktık.
Hastaneye vardıktan 15 dakika sonra çok tatlı bir oğlum oldu.7 ayını bile beklemeden dünyaya gelmişdi.Hemen onu oksijen çadırına aldılar.Benide başka bir odaya.Allah ikimizide bağışlamış doğum hem ters, hemde erken olmuşdu.Böyle durumlarda hem anne hemde bebeği kaybetmek işten bile değilmiş.
O gece bebeğimden ayrı ayrı odalarda yattık.Ertesi gün ilk işim onun odasına gitmek oldu.
Sanki benim geldiğimi hissetmişdi gözlerini açtı, ellerini ayaklarını oynatmaya başladı incecik sesler çıkarıyordu.Elimi çadırın yuvarlak deliğinden içeri soktum, parmağımı sıkıca tuttu.
Onunla ilk temasımdı.Melek yüzüne bakınca her bir tarafını aile ferdlerinden almış olduğunu görebiliyordum.Mavi gözleri simsiyah saçları ile benim minik yavrumdu.
Onu görebilmek için her dakika odasına gidiyor.Saatlerce yanında kalıyordum.Geceleri yanına gidip yumuşak pembe yanaklarını okşuyor, minik gül dudaklarını koklayıp iyi uykular diliyordum.
Yatağıma uzandığım zaman Allah'a o tatlı meleğimi bana bağışlaması için sabaha kadar dua ediyordum.Sabah olduğu zaman eşim yanımıza geliyor birlikde meleğimizin yanında saatlerce oturuyor onu seyrediyorduk.Biraz yanından ayrılsak hemen onu özlüyor yanına giriyorduk.
O da bizim geldiğimizi hissediyor gözlerini açıp gülücükler veriyordu.Ben anneydim, eşimde baba
olmuşdu.O kadar mutluydumki anne olmak güzel birşey diyebilmek için demekki anne olmak lazınmış.Tek içimdeki acı onu kucağıma alıp sevememek onunla birlikde olamamakdi.Yan odada
benim için yatak olmadığı için ayrı bir odada kalmak benim için bir kabus gibiydi.Müsade etseler
onunla olabilmek için soğuk zeminde bile yatmaya razıydım.
Genede duacıydım ya yavrumu doğumda kaybetseydin ne yapardım.Hiç olmazsa ellerini tutabiliyordum.
Günlerden Pazar gece yarısına doğru birden uykumdan sıçrıyarak uyandim.İçimden bir ses kalk
meleğinle vedalaş diyordu.Koşarak odasına girdim.Çadırını araladım bana bakıp bir şeyler söylüyordu.Ellerimle okşadım o minik ellerini koklayıp öptüm.Gece doktoru içeri girip hadi kızım diye beni odama aldı.
Sabahleyin yanına gittiğimde gül bebeğim solmuş o bembe yanakları buz gibi olmuşdu.O minik kalbi atmıyordu artık.Gözlerimde yaşlar bir yağmur gibi bebeğimin yatağına akıyordu.
Doktor kızım daha çok gençsiniz.Daha çok bebeğiniz olur onun bu kadar yaşaması bile mucize diyordu.
Sabahleyin eşim geldiğinde ona söyliyemedim.Bunu söylemek çok acıydı elinden tutup odasına gittik.Anlamışdi daha beni görür görmez.Beni buradan çıkar diyebildim.Kalamazdim.Doktorla
konuşup bebeğimizide alıp orayı terk ettik.
O babasının kucağında kara topraklara doğru yol alırken.Bende 3 gün bile olsa bana Anne duygusunu bana tattırdığı için meleğime teşekkür ediyordum.O sadece bir süre için bizlerden
ayrıldı.Biraz sabır meleğim bir gün Anneciğin yanına gelicek seni bağrına basıcak.
Dünyanın en güzel şeyi nedir diye soracak olursanız Anne olmak derim.
Esasında o bir günle anılamaz. Anne olundumu bir ömür devan eder.O güzel payeye oluşan
her kadını saygıyla kutlarım.

Salı, Mayıs 05, 2009

BİR KÖY VAR ÇOK UZAKLARDA.


Güney Doğu Anadolu'da bir köy, adı Bilge " bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek anlamına geliyor".
Mardin iline 57 km, Mazıdağı ilçesine 27 km uzaklıkta. 2000 senesindeki sayımda 195 kişi olarak
geçmiş kayıtlara.

Düne kadar hiç birimiz adını bile duymamışdık.Bu günse Avrupa'daki bir çok devlet tv.lerinde haber olarak geçiyor.

Haberlerde gene rakkamlar hakim oluyor. 44 + 3 "kırkdört rakkamı katledilenler" 3 "ise daha
dünyaya gelmemiş cenin".

Bu insanların müşterek tarafları ise mutlu bir olaya şahit olmak.

Çoğu akraba aynı soyadı taşıyorlar. Bir an; gene kendi kanlarından olan, aynı soyadı taşıyan 8 kışı, bu mutluluğa gölge gibi cöküyor. Silah sesi, barut kokusu ve kan. Kin, canlıya verilen değerler, katı kurallar, daha bir çok nedenler ki bunlar ne görmek, nede duymak istediklerimiz.
Hepsini bir teknede cehl le yuğurmak.
Kameraların yakaladığı geride kalanların göz yaşları.
Haberleri okuyan spiker suçluların yakalandığını söylediği zaman içimize sular serpiliyor.
Belkide bazılarımız bunları asmalı, kesmeli diye haykırıyoruz.
Sonra; filanca partinin kadın Millet vekili birilerini suçluyor, devlet koruculuğu kaldırsın diye. Kimin umrunda daha dünyaya bile gözlerini açmamış ceninle, ablam benim annemdi diye haykıran ufacık çocuk.
İş makinaları bir yerde mezarları kazarken diğer yanda köy yolunu düzeltiyor.
Yarın ise 195 - 44 başbaşa kalmış; geride kalanlar. Acılar yumuşatılmadan gencecik kalplerin bir köşesine yerleşecek; zaman onu büyütecek ta ki bütün kalbi kaplıyana kadar.

Minimini kücük çocuklar öğretmenleri ile birlikde bir şarkı söylüyorlar.
Bir köy var çok uzaklarda, o köy bizim köyümüzdür...

Saygılarla.