Salı, Kasım 11, 2008

Atatürk yaşasaydı !!?





"ABD’li Prof. Lowry’den “Atatürk bugün yaşasaydı ne yapardı?” sorusuna yanıt: AB’ye tam üyeliğe kuvvetli destek verirdi. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar için 21. yüzyıl çözümleri arıyor olurdu."

Sn.Profesör bu konuda çok yanılıyor.Bir defa Türkiye'nin konumu çok başka şartlar altında olacaktı.
AB Demokratik atılımlar da Türkiye'nın arkasında kalacağı için Atatürk AB içinde olacağını sanmıyorum.Onun ufkunda ki Türkiye'yi yapmış olduğu ileriye dönük idolojilerin çok arkasında kalacağı bir gerçekti.AB ise onun hızına ayak uyduracağını da sanmıyorum.Belki ilişkileri devamlı sıcak tutacaktı ama Dünya'nin sadece Avrupa olmadığını ülkesi çıkarları icinde Avrupa ve Asya'yi birbirine bağlıyacak bir köprü görevini alacağı bir gerçekti.Onun liderlik yapısına bu günkü AB kriterlerinin çok gerisinde kaldığını görecekti.

"ABD’nin en saygın eğitim kuruluşlarından Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden tarihçi Prof. Heath Lowry, dün Atatürk’ün ölüm yıldönümü dolayısıyla Washington Büyükelçiliği’nde düzenlenen bir törende “Atatürk Günümüzde Yaşıyor Olsaydı” başlıklı bir konferans verdi. ABD’de önde gelen Türkiye otoritelerinden biri olarak kabul edilen Prof. Lowry, konferansında Atatürk’ün bugün yaşasaydı Türkiye’nin Batı dünyasıyla bütünleşmesine ve bu çerçevede AB’ye tam üyelik hedefine kuvvetli bir destek vereceğini savundu."

O günkü şartlar göz önüne getirildiği taktirde devrimlerin yapıldığı süreyi de hesaba kattığımız taktirde.AB'nin çok gerilerde kaldığını görecekti.Bu durumda onun yaşam felsesine ters düşecekti.

"Washington’daki Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi tarafından düzenlenen toplantıda konuşan yapan Prof. Lowry, kendisini “son 45 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün taviz vermeyen bir hayranı” olarak tanıttı ve “vefat ettiği tarihten tam 70 yıl sonra neredeyse tek başına yarattığı ülkeye geri dönse idi, aklından acaba neler geçerdi?”, “Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, Türkiye nerede olurdu?” sorularına yanıt aradı. "

Onun yaratmak istediği Türkiye bu günkü konumda olmıyacağı için.Yapmış olduğu devrimleri göz önüne alırsak, böyle bir toplantıda konunun çok daha başka bir içeriklik taşıyacağı bir gerçekdir.

"Prof. Lowry, konferansında özetle şunları söyledi:

KIBRIS’IN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜNE İÇERLERDİ
Atatürk’ün beni her zaman hayran bıraktıran tarafı, uzun vadeye odaklanabilme yeteneği ve daha önemsiz meseleler yüzünden konudan sapmaması. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, günümüzde yaşıyor olsaydı, şüphesiz, Türkiye’nin dünyadaki rolünün, hâlâ çözüme kavuşmamış ve son 34 senedir çözüm bekleyen Kıbrıs sorunu ile rehin tutuluyor olmasından kaygı duyardı
."

Yaşamış olsaydı Kıbrıs diye bir problemin olmıyacağı bir başka gerçek olacaktı Kıbrıs'da iki toplum arasında ki ilişki onun idolojisi altında hiç bir zaman bozulmaya gitmiyecekti.Kıbrıs; her iki ana vatan parçasının göz bebeği durumunda olacaktı ki.Bu da Türk-Yunan ilişkilerini çok daha yakınlaştıracak.Her ülke geçmişe
kin yerine, dış odaklarının oyunlarının ne kadar büyük acılar yaşatacağını daha da iyi görecekdi.

"ASKERİN SİYASETİ ETKİLEMESİNE KARŞI ÇIKARDI
Karakterinin en dikkate şayan taraflarından biri de, insanın aynı anda birden çok rolü üstlenemeyeceği konusundaki ısrarlı tavrı idi. Böylece, siyaset dünyasına atıldığında, üniformasını çıkarmakla kalmadı, kendinden sonra siyasete girmek isteyecek tüm askeri erkânın da aynı şekilde davranması hususunda ısrar etti. Atatürk’ün bu konuda çizdiği rota takip edilmiş olsa idi, 1960, 1971 ve 1980 yıllarındaki askeri müdahalelere yol açan kargaşa, kutuplaşma ve şiddet olaylarının önlenebilir olup olmadığını merak etmemek elde değil
."

Bu yorumu kabullenmemek Tarihe karşı yapılmış hakaret olurdu zaten.

"MİRASINI KORUYANLARDAN HAYAL KIRIKLIĞI
Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, mirasını koruduğunu iddia edenler kadar, aynı şekilde, kurmuş olduğu ülkeyi halihazırda idare edenlerden dolayı da hayal kırıklığı içinde olacağına yürekten inanıyorum. Her şeyden evvel, vefatından yarım yüzyıl sonra dahi, hayatta iken çözmeye çalıştığı iki meselenin, yani, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ihlal edilemez olması ve dinin devletteki rolünün hâlâ Türkiye gündeminde en üst sırada yer alıyor olmasından büyük rahatsızlık duyardı. Mustafa Kemal için din, siyasi hesaplar uğruna kullanılmayacak şahsi bir mesele idi. Dini bu şekilde kullanma peşinde olanlar ise, devletin bütün güçlerini karşılarında buldular.
"

Devrimlerinde ve yapmak istediklerini zamana mükemmel bir şekilde yaymışdı.Onun için Türkiye saygınlığı ve ilerleme yolunda ilerlediği müddetçe gelecek hükümet ve partiler onun arzu ettiği Türkiye için bir problem teşkil etmiyecekdi.

"AB’YE TAM DESTEK VERİRDİ
Bardağın dolu kısmına bakacak olursak, Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, ülkesinin modernleşme hedefini gerçekleştirme yolunda attığı dev adımlardan son derece gurur duyacağından en ufak bir şüphe dahi olamaz. Bu çerçevede, Türkiye’nin, AB’nin tam üyesi olarak, Batılı uluslar ailesi ile nihai anlamda bütünleşmesi için kesinlikle tüm gücüyle destek verirdi. "


Destek vericeğine hiç inanmıyorum.Bu gün AB.nin onun gözünde daha olgunlaşmadığını görecekdi.Ancak AB laiklik ilkesini tamamen sindirdiği zaman Atatürk için ilgi odağı olabilirdi.Her ne kadar o görünümde olmaya çalışmakta ise, hala o olgunluğa ulaşamamıştır.

"HEM AKP HEM CHP’YE SORU İŞARETLERİ
Mevcut hükümetin Avrupa tarafından ortaya konulan üyelik kriterlerine uyum sağlama konusunda ilerleme kaydedememesinden ötürü şüphesiz sabırsızlanırdı. Aynı noktadan hareketle, kurmuş olduğu CHP’nin mevcut lider kadrosunun, Türkiye’nin Batılılaşma hedefinin nihai anlamda gerçekleşmesini, kendi içinde çelişen bir şekilde, Türk devletinin laikliğe olan bağlılığını bir şekilde zayıflatmak üzere tasarlanmış İslamcı bir senaryo ile eşdeğer tutmasından son derece mutsuzluk duyardı. "


Böyle bir durumun ilkeleri çerçevesi içersinde oluşumuna müsade etmiyeceğini geçmiş tarihimize baktığımız zaman görebiliriz.CHP 'nin bu yarışda hakikaten çaba göstermesi için karşısında daha çok partilerin olmasını istiyecekti.Bu da demokratik / ekonomik olarak ilerlemeye hız kazandıracakdı.

"21. YÜZYILIN ÇÖZÜMLERİNİ ARARDI
Mustafa Kemal günümüzde yaşıyor olsaydı, her fırsatta, yurttaşlarına, birbirlerine görüşlerine saygı duymaları gerektiğini hatırlatmanın yanı sıra, 21. yüzyıl sorunlarına, 1920’lerin, 1930’ların şartlarına uyacak şekilde tasarlanmış çözümlere geri dönmek suretiyle çözüm bulamayacakları gerçeğini kabul etmeleri gerektiğini de hatırlatırdı. Değişen zamanlara ve değişen şartlara uyum sağlama yeteneği, Mustafa Kemal’in gerçek dehası idi. Mustafa Kemal Atatürk’ün hiç yapmadığı bir şey varsa, o da, bugünün ve yarının pahasına, geçmişe saplanıp kalmaktı. Başka bir açıdan bakılacak olursa, Atatürk günümüzde yaşıyor olsaydı, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar için 21. yüzyıl çözümleri arıyor olurdu."


Bu zaten Atatürk'ün ilkelerinin başında gelen en büyük unsurdu.Arkasına hiç bir zaman bakmadı.Tarihini çok iyi biliyordu, geçmişde yakalamış olduğu öz'den hiç taviz vermedi.Öz'ünü zamananın getirdiği şartlara uyguladı ki.Böyle bir yetenek onu liderlik tahtına oturtdu.Bildiği tek şey liderler hiç bir zaman milletin önüne geçmemeliydi.O milletini kendine lider yapmışdı.

"OSMANLI’YA DEĞİL AVRUPA’YA BAKARDI
Keza, Müslümanlık konusunda edilen ortak bir sadakat yemininin Orta Doğu’da oynanabilecek makul bir koz olduğunu düşünecek kadar, günümüzdeki Türk siyasetçilerinin bir kısmının göründüğü gibi saf da olmazdı. Dış politikaya dönük konsantrasyonu, Osmanlı’nın geçmiş ihtişamını yeniden yaratmak yönündeki kusurlu imaj üzerine oturtulmuş yarım yamalak bir ideal ile şekillenmezdi. Daha ziyade, bu, Türkiye’nin Avrupalı uluslar ailesinin tam üyesi olarak güçlendirilmesine yönelik taviz vermeyen bir konsantrasyon olurdu
."

Bunun cevabını bir cümle ile o zamanlar söylemişdi.Yurtda sulh Cihanda sulh olarak.
Saygılarla.

Hiç yorum yok: