Salı, Eylül 19, 2006

LATERNEM...


 


Günes damlarin üzerinden kizilligini kaybederken.Sehrin laterneleri teker teker sari isiklarini yollarin üzerlerine serpistirmeye baslar.Bazi geceler onlara ay isiklari eslik eder bazi geceler bir anlik önlerinden gecen vasitalarin farlari.Hepimizin penceresinin önünde bir laternasi vardir.Kimisi odasinin icine kadar o sari isiklari verirken,kimisi de yolun sonundan bize ulasmaya calisir.Benim de bir laternem var.


Caddenin isikli dükkanlari arasinda kendini göstermeye calisan.Olsun demisimdir o isiklar vitrinlere ait, gelip gecen insanlara birseyleri sergileyen mallari isitirlar. Benim laternem ise her gün altinda bir sevgiliyi bekliyen insanlari.Bir de benim odami isildar.Günümü kapatip kendi kendimle kaldigim zaman, penceremden ona bakarim.


Arada bir bana göz kirpar.Sonra gene basini öne egerek altindaki sevgililere bak burada dercesine sari isiklarini sacar.Gece 12 yi vurdugu zaman o laternanin altina yüzünü secemedigim bir genc kiz gelir.2-3 saaat o isigin altinda durur arada bir kaybolup bir sevgiliyi koluna taksada.Dönüp dolasip gene benim laternamin altina gelir.Arada bir elinde köpegi bir bay,bir bayan laternanin altinda kisa, bir zoraki mola verirler. Iplerin ucundaki dostlari koklar.Benim bölgem burasi diye isaretlerini birakirlar.Saatler birbirini kovalar.Ben, pencerem, laternem.Damlarin üzerinden süzülen kirmizimsi iskla birbirimize veda ederiz.


H.A.E. Saygilarla.

Hiç yorum yok: