Cuma, Aralık 08, 2006

ACABA BIR GÜN I..


TOPLUMDA YARDIMLAŞMA


Doku ve Organ Bağışının Önemi

Mutlu toplumlar, bireyleri sağlıklı olan toplumlardır. Değişik hastalıklardan dolayı vücudundaki bazı organlar çalışmayan insanlar normal hayat süremeyebilirler. Bazen başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar.
Bu insanlara yapacağımız en büyük yardım; ölümümüzden sonra ihtiyacı olanlara verilmek üzere organlarımızı bağışlamaktır. Ölümün kaçınılmaz olduğu hallerde; onları ölümümüzden sonra kullanılmak üzere bağışlamak insanlık, dayanışma ve yardımlaşmaya en güzel örnektir.
Organ naklinin yapılabilmesi için önceden organ bağışının yapılması gerekir. Sağlıklı bir toplum için organlarımızı bağışlamalı ve çevremizdeki insanları teşvik etmeliyiz.
Yardımlaşma ve Dayanışmanın Önemi
İnsan tek başına yaşayamadığı gibi ihtiyaçlarını da kendi başına karşılayamaz. Dolayısıyla toplumdaki kişilerin birbirleriyle yardımlaşmaları ve dayanışma içerisinde olmaları gerekir.
İhtiyacı olan insanlara para yardımında bulunmamız, iyi ve kötü günlerini paylaşmamız toplumdaki uyumu arttırır. Toplumun gücünün artmasıyla birlikte üzerimize düşen görevimizi de yapmış oluruz.
Bu gün inanclarimizin icinde dinimiz bu konuda ne diyor ? :
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumî hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu umumî kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte), kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En’am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim, Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu’nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle;
“...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer’î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu...” ifade olunmuştur.
İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mübah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli ve tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir. Nitekim, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulunun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında, “tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde; hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı...” beyan edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise “yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı...” ifade olunmuştur.
Yurdumuz dışında, çeşitli İslâm Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir.
Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,
Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,
Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,
Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
el-İsra Suresi , 70; et-Tin Suresi, 4
el-Hidaye, el-İnaye ve Feth’ül-Kadir 1/65; Fethu babi’l-İnaye, 1/126; Fetevay-ı Hindiye, 2/390
Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, 1/156; İbnü’l-Arabi, Ahkamü’l-Kur’an, 1/55; Kurtubi, 2/232 ve 7/73; İbn Hazm, el-Muhalla, 7/426
Fetevay-ı Hindiye, 2/296; el-Va’yü’l-İslami, Sayı 137, Yıl 1396, Kuveyt; Istılahat-ı Fıkhiye, 3/157
Fetevay-ı Hindiye 2/390

Can,Canan bu dünya'ya bir parcamizi birakmadik mi ?
Onlar degilmidir ! Bizleri anar, topraga karistigimiz yerde göz yasi döker.
Bizler Ruhlar Dünyasinda Onlarsa bizlerin bir parcasi olarak ,fani dünya da kalmazmi !..
Ey can, Ey canan; Sen ki o gözlerle gördün bu fani dünyayi,
Sen ki yasattin o aski o heyecani kalbin de..
Topraga karismadan, ruhlar dünyasina adim atmadan; Arkanda birakacagin dünya ya
daha birakabilecegin nelerin oldugunu düsün.
Fani yasamda verebilecegin bu karari düsün;
Ruhuna verecegin en büyük hediye degilmi...
H.A.E.

Yarin yazimiza bir baska acidan devam edecegiz.
Saygilarla.

4 yorum:

birisinin yeri dedi ki...

işte bu kadar, kalpten yürekten destekliyorum.
Ama özeleştiri de yapalım.
Henüz organlarımı bağışladım mı ?
Erdil Baba, yasal prosedürü bilmiyorum ancak sanırım ehliyet alırken böyle bir şeyi kabul etmiştim.
Ehliyetime bakmam lazım bunla ilgili bir kutucuk falan var mı ?
İşaretlemiştim diye hatılıyorum.
Yoksa şayet, bize yol göster, araştırma da sana düşsün.
Ben bağışlıyorum.
Hiç tereddüt etmeden.
Bu konuya değindiğin için ayrıca teşekkürler.

ERDIL dedi ki...

Sevgili Baver Millet olarak daha yolun basindayiz bu konuda.Yarin ki son yazida biraz bu yöne diginecegim.Bir cok ülkeler bu durumu asmis durumda.Cünki oradaki kanunlar bu durumu öyle bir düzenlemiski ölen kimsenin ailesine dahi sorulmuyor.Böyle ölüm sonunda eger kisi sagliginda benden organ alinmasin diye kanuni bir yola bas vurmamissa organlari alinip organ bekliyen insanlara nakli yapiliyor.Her seyden önce bu durum anonim olarak.Cünki zaman ve organ bekliyen kisiler icin cok önemli.Anonim olmasi bekliyen kisiler icinde büyük bir özellik tasiyor.Organ alindigi zaman bilgisayarda organa bagisikligi olan
kod numarasi tasiyan kisiye haber verilerek hemen nakli yapiliyor bu da her hangi bir skandali veya yolsuzluga yol acilmasi yönünden cok önemli dikkat edilecek olursa o ülkelerde Organ Mafyasi cökertilmis durumda.Yarin ki yazimda biraz bu yönde deginecegim.Mühim olan böyle bir durumda hic olmazsa arkada biraktigimiz acili kisileri böyle bir zor karara birakmamak la baslasak ne dersin.
Sevgiler.

Yaz dedi ki...

Erdil baba yurt dışındaki sistem bizede getirilmeli. Organ bağışı diye bir şey olmamalı, tam tersi organlarını bağışlamak istemeyen insanlar başvurabilmeli. O zaman bu kadar ümitsizce organ nakli bekleyen hastalar heba olup gitmezdi. Bu iş üzerinden kazanç sağlayan kişilerinde ekmeğine yağ sürülmemiş olurdu.

ERDIL dedi ki...

Yaz kizim yerden göge kadar haklisin kulagimizi ters taraflardan göstermeye calisiyoruz.
Hersey den önce biraz itimat etmeliyiz.Cogumuzun korkusu böyle bir kart cikarsak adamlar bir kaza gecirdigimiz zanan öldü diye bizi keser organlarimizi alirlar saniyoruz.Veya aile karar veriyor ertesi gün gazetelerde carsaf carsaf resimler le organ verilen kisileri görüyoruz.Eger amac tesvik ise gayet yanlis.Binlerce organ bekliyen kisiye karsi ayip o da bir insan niye ben degilim diye düsünmezmi bir baska beklenim icersine girmezmi.Bu o kadar zor bir durum degilki oturulur saglik kurumlara bu konuda en kisa bir sekilde nasil yapilmasi ve hukukcularimizin ve Bizi koruyan kurumlarin da bilgileri alinarak bir prosüdür hazirlanir meclise verilen bir öneri ile kendi yapimiza göre bir kanun cikabilir.Bu durum AB icersinde veya diger ülkelerde nasil uygulandigi getiri götürüleri incelenerek de olabilir.
Sevgiler.