Pazar, Ağustos 06, 2006

KUSLARIN GIZEMI...

Bahcelerimizde parklarda dogada bizlerin dostlarindan bir taneside kuslardir.Bir günün dogusunu sesleri ile karsilayan.Gecenin derinliginden gelen, bir askin sesini bizlere dinleten.
Kücükken bizlere kardeslerimizi getiren hep bu kuslardi.Bu kuslarin anatomik yönlerini degilde gizemli taraflarina baktigimiz zaman onlari Serhan Oksay anlatiminda oldugu gibi.Cok yönlü taraflarinida görebiliriz.
Okyanusun ortasında yapayalnız, yön bulmaya çalışıyorsunuz, yıldızlara bakin, kuzey yıldızını bulun en çok parlayanı olacaktır, hangisi, tanrım.... okyanusta yıldızların hepsi birden ne çok parlıyor, afrika ne yönde acaba??
Göç, kuşlara özgü mucizelerden yalnızca biri, kuşların dünyası mucizelerle doludur, onlar binlerce kilometreyi ellerinde pusula olmadan , bu konuda herhangi bir eğitim almadan aşar ve dünyanın ücra köşesinde bir yıl önce bıraktıkları bir yuvayı elleriyle koymuş gibi bulurlar. Yerleşik insan yaşamı ile karşılaştırıldığında kuşlarınki kompleks bir yaşam biçimidir. Plastik bir okul cetveli büyüklüğündeki Kuzey Sumrusu (Sterna paradisaea) göç sırasında o küçücük gövdesine sığdırdığı enerji ile 36.000 km yol kateder. Leylek ve benzeri büyük kuşlar ise uzun mesafeleri aşmak için termallerden (ılık hava akımları) yararlanırlar, termaller sadece karalar üzerinde oluştuğundan leylekler denizüstü geçişleri az olan yolları seçerler. Bu yüzden göç eden binlerce Leyleğin (Ciconia ciconia) İstanbul Boğazı üzerinden geçtiğini görebilirsiniz, böyle muhteşem bir göçe şahit olmak, “leyleği havada gördü” deyişini anlamsız kılabilir. Deniz üzerinde güçlü termaller bulunmadığından albatroslar gibi süzülen kuşlar dalgaların ve havanın yarattığı rüzgarları kullanarak ilerlerler, 9 kg lık bir albatros vücut ağırlığının sadece %1 ini kullanarak ve kanat çırpmaksızın bu şekilde 100 km süzülebilir.
Kuşlar, insanoğluna pek çok konuda ilham vermiştir, insanoğlunun uçma sevdası onları izleyerek başlamıştır. Kanat takarak Galata kulesinden süzülen çelebinin rüyası aya yolculukla sürmektedir. Sadece kuşlar değil tüm doğal yaşamdan insanoğlunun öğreneceği pek çok şey vardır. Kuşların yıldızları, güneşi ve manyetik alanları kullanarak yarattıkları kusursuz navigasyon (yön bulma) sistemi halen keşfedilmeyi beklemektedir. Atmaca gibi bazı türler bizden on kat daha iyi görürler. 200,000 çiftten oluşan bir kolonide Sümsük kuşu (Sula bassana) ömür boyu bağlandığı eşini sesi sayesinde tanır; üstelik bu sırada tüm sümsükler korkunç bir gürültüyle bağırmaktadır. Gece avlanan bir baykuş görselden çok duyma yeteneğinden yararlanmaktadır. Yeni yumurtadan çıkan bir Flamingo yavrusunu tıpkı memelilerde olduğu gibi ilk günlerde özel bir sütle beslemektedir. Yağ kuşları ve mağara kırlangıçları karanlıkta yön bulurken ekolosyan kullanmaktadırlar. Büyük Orman Horozlarının ötüş sırasında çıkardığı yüksek frekanslı bir ses insan kulağı tarafından algılanmamakta ancak hemcinsleri tarafından km lerce öteden duyulabilmektedir. Mucizeleri çoğaltarak sürdürmek mümkün .
İnsanoğlu doğanın pek çok sırrını çözebilmiş değildir. Ancak diğer canlılara yaşam şansı tanıdığımız takdirde yaşam kalitemizi artırmak mümkün olacaktır. Dünyadaki 9000 i aşkın kuş türünden 1000 kadarı yok olma tehlikesi altındadır. Bu değerli türleri tehdit eden etkenler doğal yaşam alanlarının yok edilmesi, kirlilik, avlanma ve evcil hayvan ticareti için yakalanmalarıdır. Bitki ve hayvanları korumada en başarılı yollardan biri bu türlerin barındığı, beslendiği ürediği alanların milli park veya koruma alanı statüsü altına alınarak korunmasıdır. Sulak alanların korunması yüzlerce türün beslenmesinin bu alanlara bağlı olması nedeniyle özellikle önemlidir.Dünyada bir cok enstütülerde bu konuda calismalar yapilmaktadir.Göcmen kuslardan bir tanesini.Hayatinda hic göc etmemis olmasina ragmen kapali karanlik bir odada ucmaya zorladiklari zaman kusun, göc yollarini takip ettigini hasas cihazlarla tesbit etmislerdir.Belki de bu onlarin genlerinde olan bir gizemdir.
Böceklerin ve doganin oldugu yerde onlar her zaman bizlerle olacaktir.
Saygilarla.

Hiç yorum yok: