Perşembe, Ağustos 03, 2006

TEKNOLOJI ve ÖRÜMCEK AGI.



Bahcelerimizde gördügümüz böcek dünyasindan bir harikasi da örümceklerdir.Nedense ondan cogumuz korkariz nedense!.. Birde biraktigi izlerden bir taneside agidir.Burada topladigim bazi bilgileri size sunacagim.Dallasda bir enstütü de bu konu da cok hummali calismalar oluyor.Bunlardan bir taneside bir örümcekten alinan salgidan yapilan bir nevi örülmüs kumas bunun silahli saldirilarda bir Tanki delebilecek olan bir mermiinin durduracak kadar saglam oldugudur.
Bir kursun kalem kalınlığındaki örümcek ağının bir jumbo yolcu uçağını durduracak kadar sağlam olduğunu biliyor muydunuz?
Yapay örümcek ağlarının köprülerde kullanıldığını...
Yani örümcek ağı demir ve çeliklerden daha sağlamdır.
Örümceklerin vücutlarının son kısmında (abdomen), hem üst hem de alt tarafta olmak üzere 3 çift “Örü Memesi” yer alır. Bunlara “Spinneret” adı verilir. Spinneretler içinde, çok sayıda kılcal tüp bulunur ve bu tüpler, iç kısımda bulunan ipek bezleri ile bağlantılıdır. Salgılanan ipek, bu kılcal tüpler aracılığıyla dışarı verilir. İpek salgısı, ağ örmede, yuva yapılmasında, kokon adı verilen ve yumurtaların içinde geliştiği yapının oluşturulmasında, sperm keselerinin yapımında ve bazı diğer işlemlerde kullanılır.
İpeğin kimyasal yapısına baktığımızda, suda çözülebilen bir fibröz protein yapısında olduğunu görüyoruz. Sıvı halde salgılanan ve hava ile temas ettiği anda katılaşarak iplik halini alan ipek, polimerize bir yapıya sahip ve boyunun yaklaşık 4 katı kadar uzama kapasitesi var. Dairesel şekilde ağ ören örümcekler grubunda bulunan “Nephila” cinsine ait örümceğin ipeği ise, bilinen en kuvvetli doğal lif.

ÖRÜMCEK AĞLARINDAKİ MÜHENDİSLİK
Örümcek ağları, gerek şekilsel tasarımları gerekse, kendilerini oluşturan iplikçiklerin kimyasal özellikleri nedeniyle gerçek birer mühendislik mucizesidir.
Bahçe örümceklerinin ağ kurmada kullandığı teknikler, inşaat mühendislerinin en son kullandığı tekniklerden aşağı kalmaz:
Ağı Tutturmak
Örümcekler ağlarını kurmak için iki ayrı yüzeye ihtiyaç duyarlar. Ağlar genellikle iki duvarın birleştiği bir köşe ya da iki dal arasında kuruludur. Ancak bazı örümcekler tek bir yüzeyi kullanarak ağlarını yapacak kadar ustadırlar.
Bu örümcek ağını kurmak için yeterince uzun, esnek bir dal tespit ederek işe başlar. İplikçiğini dalın ucuna sıkıca yapıştırır. Örümcek bir yandan dalın aşağı tarafına doğru yürürken diğer yandan iplik- çik salgılamaya devam eder. Belirli bir uzaklığa gelince durur ve iplikçik salgılamayı keser. Salgıladığı iplikçiği kuvvetli bir biçimde kendine doğru çekmeye başlar. Bunun sonucunda dal bir yay gibi bükülür.
Örümcek yaydaki bir tel gibi dümdüz hale gelmiş olan iplikçiğin diğer ucunu bulunduğu yere sıkıca yapıştırır. Örümcek, yeteri kadar yüzeyin oluştuğu bu yayın içinde ağını örmeye başlar.
Ağı Germek
Örümcekler bazen ağlarını aralarındaki açıklığın çok fazla olduğu iki dal veya kiriş arasında kurarlar. Böyle ağlar oldukça büyük olduğundan av yakalama kapasiteleri de büyüktür. Ne var ki ağın büyük olması zamanla gerginliğinin dolayısıyla da av yakalama kapasitesinin azalmasına neden olur. Bu durumda örümcek ağı yenilemek yerine son derece şaşırtıcı bir iş yapar. Ağın merkezine gelerek buradan yere doğru bir iplikçik salgılamaya başlar.
İplikçiğin ucuna yerden aldığı bir taş ya da kabuğu tutturarak yerden yukarı kaldırır. Ağın ortasından aşağı sarkan bu ağırlık ağın yeniden gerginleşmesine neden olur. Hatta bilim adamları ağırlığı bulunduğu yerden daha yukarı kaldırarak, ağı germe özelliğini ortadan kaldırmıştır. Bu durumda örümcek ağın merkezine gelmiş ve ağırlığın bağlı olduğu iplikçiği yukarı çekmiştir. Bu durumda ağırlık yeniden askıya alınarak, ağın yeniden gerginleşmesi sağlanmıştır.


Bilim insanları İspanya’da şimdiye dek bilinen en eski örümcek ağı kalıntısı keşfetti. Ağın içinde örümceğin avladığı canlıların fosilleri de bulundu. Uzmanlar, örümceklerin ağ örmeye 136 milyon yıl önce başladığını düşünüyor. Dinozorların da yaşadığı 110 milyon yıl öncesine ait ağda, örümceğin yemi de ilk günkü haliyle duruyor. San Just kendinde keşfedilen ağın ipleri arasında örümceğin yakaladığı bir sinek, böcek ve arı bulunuyor. Uzmanlar, örümceğin ağı örüş tarzının bugünkü örümceklere benzediğini vurguluyor. Örümcek ağı 26 ipeksi ipin birleşiminden oluşuyor; içinde bulunduğu kehribar taşının ağı ilk günkü gibi koruyabildiği düşünülüyor.
Araştırmayı yürüten Barselona Üniversitesi ve American Museum of Natural History uzmanları, ağın bası bölümlerinin bozulmuş olsa dahi yuvarlak formunu koruduğunu belirtiyor. David Grimaldi, uçan böceklerin yem olarak avlanmış olmasının örümcekleri yaklaşık 120 milyon yıldır havada uçan canlıları yediklerini gösterdiğini dile getiriyor.
Örümcek ağının içinde yem olan arı da duruyor
Günümüzden 110 milyon yıl önce tarihin en büyük dinozorlarının yeryüzüne hakim olduğu yıllar aynı zamanda kanatlı böceklerin de ortaya çıktığı dönem. Uzmanlar ağın iplerinde bulunan bir ve ağın ipliksi yapısını sağlayan protein türünden, örümceklerin ağ örmeye 136 milyon önce başladığını tahmin ediyor.Genç örümcekler, ağ tellerinin sayesinde uzun mesafelere uçabilirler. Bunun için telin bir ucunu bir yere bağlayarak kendilerini hava akımlarına bırakırlar. Böylece yerlerinden havalanan örümcekler, karada 5 km, denizde ise yüzlerce km uzaklara savrulabilirler. Okyanuslardaki ıssız adalarda yaşayan örümcekler, hep böyle havadan gelmişlerdir. Sonbaharda bol bol rastlanan ağ telleri de uçan genç örümceklerden kalmıştır.
Saygilarla.

Hiç yorum yok: